21 Ocak 2015

NSU Almanya’nın IŞİD’i değil mi?

Öldürdükleri kişi sayısının dışında NSU ile IŞİD arasında hiç fark yok.

Almanya’da Türk gettosu deyince insanın aklına önce Berlin’deki Kreuzberg semti geliyor. Son yıllarda kentin adeta merkezi haline gelen Kreuzberg, artık çok daha şık bir mahalle. Dolayısıyla Türkiyeli işçi aileleri Kreuzberg’i yavaş yavaş terk ediyor, yerine Almanya’nın sanatçı ve elitleri geliyor. Köln’ün eski Kreuzberg’i ise Keupstrasse’dir. Türk bakkalları, dönercileri, kahvehaneleri, hatta gelinlikçileri ile küçücük bir İstanbul Keup Caddesi. Her ne kadar içinde bulunduğu Müllheim semti son dönemde kalkınmaya başlamış olsa bile Keupstrasse, bu kalkınmadan nasibini yeterince alamıyor. Çünkü caddenin yakın tarihinde acı bir olay var. 2004 yılında Nasyonal Sosyalist Yer altı Hücresi NSU üyelerinin, bir terzi dükkanının önündeki bisiklete bıraktıkları çivili bomba sadece caddede değil cadde sakinlerinin özel hayatlarında da patladı.
Etrafa saçılan bin tane çivi, bir kısmı ağır 26 kişinin yaralanmasına neden oldu. Keupstrasse’lileri ama asıl yaralayan, dönemin sosyal demokrat içişleri bakanı Otto Schily’nin saldırının ardından yaptığı açıklama oldu. Schily, kendinden emin bir biçimde bombayı koyanların aşırı sağcılar olmadığını söyledi. Hem de soruşturmanın sonucunu beklemeye bile ihtiyaç duymadan.

 

Kendilerinden bile şüphelendiler

 

Bakanın bu aceleci açıklamasından sonra geçen 7 yıl, Keupstrasse sakinleri için adeta cehennem azabıydı. Aşırı sağı devre dışı bırakan polis, bombalı eylemin ardında uyuşturucu ticareti, mafya, fuhuş, PKK terörü ya da iç hesaplaşma aradı. Başta bombanın konulduğu terzi dükkanının sahibi olmak üzere bütün esnaftan aylarca ifade alındı, takip edildiler, suçlandılar, zan altında kaldılar, kötü muameleyle karşılaştılar, dışlandılar ve sonunda birbirlerinden bile şüphe duymaya başladılar. Yaşadıkları korkuyu ve bu yüzden geçirdikleri uykusuz geceleri saymıyorum bile. Keupstrasse artık küçük İstanbul değil, tehlikeli bir cadde olarak anılmaya başlandı. Dükkanlara kimse uğramaz, kimse iş yapamaz oldu. Sanki bu şehre, bu ülkeye ait değillermiş gibi yaşadılar Keupstrasseliler, taa ki NSU üyeleri 2011’de suçlarını üstlenene kadar. NSU üyelerinin medya kuruluşları ile aşırı sağcı ve antifaşist örgütlere yolladıkları Pembe Panterli videoda, Keupstrasse’nin bombadan sonraki hali de vardı. Oysa Keupstrasse sakinleri bombalı eylemin ardında aşırı sağcı şiddetin yattığını defalarca dile getirmişlerdi. Çekilen güvenlik kamerasında görünen iki Alman gencin, NSU’nun işlediği cinayetlerde de rastlanan iki gence benzediğine bile dikkat çekilmişti. Soruşturmayı yürütenler cinayetler ve bombalı eylem arasında bağ kumayı akıl edemediler.

 

Mahkemede nöbet tutuyorlar

 

Keupstrasse’ye bombayı aşırı sağcıların koyduğu ortaya çıktığı gün bütün semt ilk defa derin bir nefes aldı, ilk defa deliksiz bir uyku çekti. Artık kimse birbirini parmakla göstermiyor. Suçsuzluğu ispatlanan herkes o gün bu gündür göğsünü gere gere dolaşıyor. Caddeye adeta can geldi. Hatalı açıklama yapan siyasetçiler, özür dileyip NSU terörünün açıklığa kavuşturulacağına dair sözler verdiler. Şimdi sıra açılacak davayı beklemeye gelmişti. Çünkü mağdurların hepsi, kendilerine karşı neden bu kadar acımasız davranıldığını merak ediyor, adalet istiyordu. Mahkeme başladıktan neredeyse iki yıl sonra sıra onlara geldi. Bombalı eylemin üzerinden tam on yıl geçmişti. Kimisi geç gelen adaletin faydası yok diyerek yaşadığı acıyı sineye çekip unutayazmış, kimisi de inatla hatıraları canlı tutarak, bu olaydan toplumun bir ders çıkarması için canını dişine takmıştı. “Her yer Keupstrasse” adlı bir inisiyatif kurarak geç de olsa birbirlerini dinlemeye, yaralarını sarmaya başladılar. Şimdi bu inisiyatif, NSU davasının görüldüğü Münih Eyalet Mahkemesi’nde adalet nöbeti tutuyor.

 

Keupstrasse yalnız değil

 

Münih Eyalet Mahkemesi 12 Ocak’tan beri, Keupstrasse davasına bakıyor. Önce teknik detaylar ele alındı. 20 Ocak’ta ise mağdurlar dinlenmeye başlandı. Şubat ortasına kadar 26 mağdur, tanık sandalyesine oturacak. Onlardan başka müdahil davacılar da var. Keupstrasse’li davacıları 30’a yakın avukat temsil ediyor. Münih NSU davası başladığı günden sonra ilk kez bu kadar fazla ziyaretçiye tanık oldu. Keupstrasse inisiyatifinin organize ettiği otobüslerle sadece Köln’den değil, yakın kentlerden de çok sayıda Türk ve Alman Münih’e gitti. Terör eylemini hatırlatan standlar açtılar, sanatsal aktiviteler düzenlediler ve bir protesto mitingi yaptılar. Keupstrasse ilk defa bu kadar “yalnız olmadığını” hissetti. Bu, yıllarca yalnız bırakılmış olmanın acısını azaltmıyor belki ama, adalet ateşini harlandırıyor. Çünkü Keupstrasse’ye konan bombaların ateş gibi çivileri sadece onların uzuvlarına değil, Alman demokrasisine de saplanmıştı. Çünkü Keupstrasse’deki, onlarca insanın canına kasteden bombalı eylem, Alman yakın tarihinde işlenen en ağır terör suçlarından biri. Çünkü, öldürdükleri kişi sayısının dışında NSU ile IŞİD arasında hiç fark yok.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

Sıcaktı, çook sıcak

Dünya hiç bu kadar sıcak, bu kadar kurak olmamıştı. Birdenbire gelen yağmur ve kasırgalar geldiği yeri çöle çeviriyor. Uluslararası toplum, sözde çevreci politikalar ile iklim krizini çözüyormuş gibi yapıyor. Daha çok gelişmiş sanayii ülkelerinin yarattığı bu krizden de yine yoksul ülkeler mağdur

Muhafazakârlık zemin kaybederken aşırı sağ kazanıyor

Bugünlerde alevlenen, "Almanya'da muhafazakâr ve merkez sağ partilerin kökü kuruyor mu?" tartışması haklı bir tartışma