Güzeller güzeli ülke İtalya’dan her gün ölüm haberleri geliyor. Yaşama dair pek çok eylemi törene dönüştüren İtalyanlar ölülerini bile gömemiyorlar. Az ötemizde gürültülü, neşeli İtalyan redaksiyonunun büroları var. Artık çıt çıkmıyor, adeta ölüm sessizliği çöktü. İtalya’nın acısını biz, pek çok dilde yayın yapan WDR-Cosmo çalışanları çok yakından yaşıyoruz ve çaresizlik içinde izliyoruz. Sarılıp teselli etme şansımız bile yok.
Oysa AB ülkeleri öyle mi? Pekala İtalya’nın acısını azaltabilme şansları var. Sınırlar insanlara kapandı ama yardım malzemelerine kapanmadı. İtalya’nın Berlin Büyükelçisi Luigi Mattiolo, Focus dergisine verdiği röportajda Almanya’dan gönderilen sağlık malzemelerinin ihraç izninin, silah ve mühimmattan çok daha zor çıktığından şikayet ediyor. İtalya’nın AB Daimi Temsilcisi Maurizio Massari de Politico dergisi için kaleme aldığı yazısında, birliğe Acil Durum Koordinasyon Merkezi üzerinden medikal cihaz tedariki talebinde bulunduklarını, Avrupa Komisyonu’nun çağrıyı üye ülkelere ilettiğini ama hiçbir cevap gelmediğini belirtiyor. Almanya’nın ilk aldığı tedbirlerden biri, İtalya’ya maske ve sağlık personelini koruyacak malzemelerin ihracını durdurmak olmuştu. Önceki gün nihayet bir yardım konvoyu yolladı. Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, "işler ciddiye binince AB’nde dayanışmanın nasıl işlediğini gördük?" sözleriyle hayıflandı ama korona salgınına karşı tek taraflı önlem almaktan da vaz geçmedi. Avrupa Komisyonu’nun yaptığı çağrıların yanıtsız kaldığını gösteren örnekleri çoğaltmak mümkün.
İtalya’ya yardımın başta Çin olmak üzere "sosyalist" ülkelerden geliyor olması ilginç. Küba’dan sonra Rusya da İtalya’ya yardım malzemesi gönderme kararı aldı. Rusya da Çin gibi, İtalya’da korona salgınının yoğun olduğu kentlere uzman doktor, sağlık elemanı ve tıbbi malzeme gönderiyor. Alman medyasının bu tür haberleri satır aralarında veriyor olması da dikkat çekici. Konu ile ilgili en uzun yazılmış haberin başlığının "Korona Diplomasisi" olması, İtalya’ya yardım eden Çin’in bunu yaparken, yeniden inşa ettiği "İpek Yolu"nun reklamını da yaptığını yazması ise pek tatsız. Avrupalıların hala, korona tehlikesi altında bile, kibirlerinden bir şey kaybetmemiş olmalarına maalesef ben artık üzülerek bakıyorum. Çünkü, korona salgınının merkezi Çin’de iken, "bize bir şey olmaz" kibri ile önlem almadıkları için bugün Avrupa’da korku dağları bekliyor.
Bu korku herkesi eve kapadığı ve kendisi ile baş başa bıraktığı için sadece bireysel değil, toplumsal düşünceye dalmanın da bir özeleştiri yapmanın da tam zamanı değil mi sizce? "Homo Deus" ve "Sapiens" gibi kitapların yazarı İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari, CNN’ e verdiği röportajda "İtalya; Almanya ve Fransa gibi ülkelerden destek alabileceğinden emin olsaydı bazı sert karantina önlemlerini daha önceden alabilirdi. Almanya ve Fransa da, İtalya’ya yardım etmek için gözden çıkaracakları paranın aslına kendi şehirlerini de kurtarmak için harcanmış olacağını düşünebilirdi." Diyor ve bu salgının AB için bir test olduğunu ifade ediyor. Evet, bir test, sonuçları çok ağır olabilecek bir test.
Harari bir de salgın hastalıklardan korunma adı altında insanların bütün gizliliklerini yitirebileceğine bunun da totaliter rejimleri besleyebileceğine dikkat çekiyor. Türkiye’nin de korona zamanında de vereceği sınav bu olsa gerek. Ne öğreniyoruz; kibir kadar, insanlar ya da ülkeler arasına konan sınırlar da işe yaramıyor. Önemli olan korana ile insanlar arasına mesafe koymak. Bunun yolu da akıl ve tecrübeden geçiyor. İpek yolundan korkmanın sırası değil, bırakın Çin bütün dünyaya yardım etsin.
Bu yazı ilk olarak wdr.de'de yayımlanmıştır.