15 Mayıs 2014

Çocukluğuma kara çalındı

Bu ayıbı ancak emeğin kutsallığına kavuşması temizler. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her köşesinde.

Ben Manisalıyım. Soma’daki hiçbir madeni görmedim. Hiç düşünmedim de nasıl bir yerdir Soma diye. Şimdi tahayyül sınırımı zorluyorum, kapkara bir bulut geçiyor gözümün önünden. Başbakanın deyimiyle işin ölüm fıtratından korkarak yaşamaya çalışan Somalıları düşünüyorum. Acılarını biraz olsun hissetmeye çalışıyorum, yüreğim daralıyor. Daralsın.

Soma’yı siyasete asıl hükümet alet ediyor

Manisa Belediye Başkanı Cengiz Ergün ile kuzeniz. Sesini ilk duyduğumda, yüzünü ilk gördüğümde, felaketin büyüklüğünü hissettim. Yalan söyleyemiyordu. Hükümet yetkilileri susarken,  her cümleyi dikkatli kullanmalıyız derken, O çoktan yasa gömülmüştü. CHP Milletvekili Özgür Özel ile de tanışmışlığımız, aynı masada oturmuşluğumuz var. Manisalıların çok sevdiği, çalışkan, idealleri olan, vefalı bir milletvekili. Meclis’e sunduğu soru önergesini dillendirirken bunu siyasi bir manevradan çok “ah keşke daha fazla sesimi duyurabilseydim” ya da “en azından bundan sonra dikkate alırız” kaygısıyla yaptığından adım gibi eminim. İşte bu yüzden Başbakan Erdoğan’ın ve bakanlarının felaketi normalleştirmeye çalışan sitemli, işverene toz kondurmayan sözleri karşısında kanım donuyor.

İşi kaybetme korkusu ölüm korkusundan büyük

Alman medyası bir yandan Soma’daki son gelişmeleri an be an iletirken bir yandan da Türkiye’yi tanıyan uzmanlarına böyle bir kazanın nasıl mümkün olduğunu soruyor. Der Spiegel’in görüşlerine başvurduğu maden uzmanı  Matthias Stenzel, çalışma koşulları düşünüldüğünde böyle bir kazanın sürpriz olmadığını söylüyor. Stenzel, alet edevat ve acil durum donanımın yanı sıra, iş güvenliği konusundaki anlayışın da eksiklerle dolu olduğunun altını çiziyor. WDR Köln Radyosu’na konuşan, Almanya’da kırk yıldan fazla madenci olarak çalışmış emekli sendikacı Mikail Zopi de, Almanya’da böyle bir kazanın en az yarım yüzyıldır yaşanmadığını yani Türkiye’nin Almanya’nın en az yarım yüzyıl gerisinde olduğunu söylüyor. Bunu söylerken, Türkiye’de iktidar temsilcilerinin açıklamalarının yüreğini nasıl dağladığını titreyen bir sesle vurgulamadan da edemiyor. Zopi, sendikacı olarak Türkiye’deki madenleri de gezmiş. Teknolojiye yatırım yapılmadığı, çalışanların eğitilmediği, iş güvenliğinin hafife alındığını hayretle gözlemlemiş. Almanya’da gaz ölçümlerinin her gün titizlikle yapıldığını, ve en ufak bir tehlikede işin derhal durdurulduğunu anlatan Zopi, aslında çalışanların da bunu fark edebileceklerini ama Türkiye’de işi kaybetme korkusunun ölüm korkusundan daha büyük olduğu için sessiz kalmayı yeğlediklerine dikkat çekiyor. Mikail Zopi için Soma felaketinin sorumluları ortada; işveren ve siyasetçiler.

Sorumlular istifa etse ne olur?

“Almanya’da olsa sorumlular istifa ederdi” Almanya’da yaşayan bir gazeteci olarak belki böyle bir cümle kurmalıyım konuyu bağlamak için. Ancak Almanya ve AB’ndeki sosyal politikaların adaletsizliğini, sendikaların giderek nasıl kan kaybettiğini düşününce böyle bir cümle kurmak bugün bana çok anlamsız geliyor. Çünkü ben Berlin’in göbeğinde saat ücreti 50 Cente bile gelmeyen kaçak işçiler tanıdım. Onlarla adeta amele pazarına dönüştürdükleri kahvelerde buluşup çay içtim. Taşaronun taşarununun taşaronuna yaptırılan işlerin nasıl bir sömürü düzeni oluşturduğuna tanıklık ettim. “Sömürünün milliyeti yoktur” deyip yabancı işçilerin ucuza çalıştırılmasına karşı çıkan Alman sendikacıların, AB yolunda olumlu adımlar attığı için sonuna kadar destekledikleri AKP hükümetinin iş yasasından bihaber olduklarını da gördüm. Emeğin her yerde kıymeti düşüyor.

Emek kutsaldır

Benim babam da emekli bir sendika temsilcisi. Çocukluğum O’nun ve arkadaşlarının verdiği mücadeleyi görerek geçti. Babamdan ve sendikacı dostlarından emeğin çok kutsal olduğunu erken yaşlarda öğrendim. Şimdi çocukluğumun geçtiği bu kentte, bu kutsal değerin ve insan hayatının işveren ve onunla iç içe geçmiş siyasetçiler tarafından nasıl ayaklar altına alındığına şahit oluyorum. Almanya’da, Avrupa’da bu olmaz demek bile bana yetersiz hatta ayıp geliyor. Mis gibi kokan çam ağaçları ve ağaçtan ağaca atlayan sincaplarıyla hatıralarıma kazınan Kırkağaç’da bugün cesetler var. Çocukluğuma da kara çalındı. Bu ayıbı ancak emeğin kutsallığına kavuşması temizler. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her köşesinde. 

Yazarın Diğer Yazıları

Almanya: Fahiş bir kâr kapısı olarak müteciler

Almanya’da mültecilerin barındıkları mekanların önemli bir kısmını yüzde 50’ye varan kâr marjı ile bir İngiliz şirketi, Serco işletiyor. Kârı arttırmak için personelden kısan şirketin işlettiği kamplardan birinde hayatını kaybeden bir mültecinin cesedi ancak iki hafta sonra bulundu. Şirket de, şirkete iş veren eyalet yöneticileri de gazetecilerin bu kötü hizmete rağmen çok kârlı işlere dair sorusularına kaçamak yanıtlar veriyor

Merkel’den sonrası tufan

Popülizm kurbanı Almanya erken seçime gidecek. Başbakan Scholz güven oylamasını ocak ayında yapmak isterken muhalefet önümüzdeki günlerde yapılmasını istiyor. Oylama ne zaman yapılırsa yapılsın Almanya düzlüğe kolay çıkamayacak. Çünkü sorun büyük, çünkü ideolojiler arasındaki çizgi giderek kayboluyor

Döner macht schöner (Döner güzelleştirir)

Nasıl ki, Alman iç politikasının Türkiyeli göçmenler ile entegrasyonu döner ile sınırlı ise Türkiye ile ilişkiler de mültecilere indirgenmiş durumda. Türkiye yapısal reformları gerçekleştirmeden bu kısır döngü bitmeyecek. Bitse de en fazla ekonomik ilişkiler canlanacak

"
"