29 Aralık 2013

Almanya 'Yeşil Sermaye'nin beşiği

Noel rehaveti nedeniyle olsa gerek Almanya, Türkiye’deki yolsuzluk skandalını mesafeli ama detaylı bir biçimde takip ediyor

Noel rehaveti nedeniyle olsa gerek Almanya, Türkiye’deki yolsuzluk skandalını düne kadar mesafeli ama detaylı bir biçimde takip etti. Gezi hareketi sırasındaki coşkulu heyecandan bahsetmek mümkün değil. Oysa liberal çizgideki haftalık gazete die Zeit’e göre, bu skandal Başbakan Erdoğan ve iktidarı için Gezi’den çok daha tehlikeli. Die Zeit da diğer gazeteler de, yolsuzluğun buz dağının görünen yüzü olduğunu, suyun altında patlamaya hazır bir volkan, AKP ile Cemaat arasında başlayan bir iktidar savaşı bulunduğunu biliyor. Alman ve Avrupalı siyasetçiler ise daha yeni uyandı ve peş peşe AKP hükümetinden skandalı açıklığa kavuşturmasını istiyorlar.

 

Steinmeer: Bu bir sınav

 

Avrupa Parlamentosu Dışişleri  Komisyonu Başkanı muhafazakar elmar Brok ve Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu komiseri Stefan Fülle’den sonra Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier de bir açıklama yaparak Türkiye’deki gelişmelerden duyduğu endişeyi dile getirdi. Steinmeier, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de yaşanan yolsuzluk skandalına karşı verdiği mücadelenin AB ile ilişkilerin geleceği açısından iyi bir sınav olduğunu söyledi. Türk devletinin gücüne ve bu skandalı açıklığa kavuşturacağına inandığını söyleyen Steinmeier, bunun hukuk devleti inşa eden bir politikanın gereği olduğuna dikkat çekti. Steinmeier Bild gazetesine verdiği demeçte Türkiye’deki istikrarın Ortadoğu barışı için ne kadar önemli olduğuna da dikkat çekti ve yolsuzluk iddialarının adil ve çabuk bir biçimde açıklığa kavuşturulmasını istedi. Aynı talepte bulunan Alman Yeşiller Partisi eş başkanı Cem Özdemir ise Başbakan Erdoğan’ı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e benzetti. Özdemir, “Öyle görünüyor ki Erdoğan yönetim biçimi olarak Putin’in modelini seçmiştir. Bu ülkeyi otoriter bir biçimde yönetmek ve bunu yaparken de kendinin ve yakınlarının cebini doldurmak anlamına geliyor”  şeklinde konuştu. Almanya AKP’yi en iyi tanıyan ve yolsuzluk iddialarını en iyi kavrayabilecek tek ülke. Çünkü hem AKP hem de “Yeşil Sermaye” önce Almanya’da palazlandı.

 

Almanya’nın en büyük mali skandalıydı

 

AKP’nin temeli olan Milli Görüş Almanya’da hala aktif. Cemaat ise kendisi hakkında çekilen bir belgesel filmin Alman kamu yayın kuruluşunda gösterilmesini engelleyecek kadar güçlü. Doksanlı yıllardaki “Yeşil Sermaye” skandalının ana vatanı da Almanya. Binlerce Türkiyeli göçmen, Milli Görüş’e ait camilerde, dini duyguları kullanılarak yapılan reklamlarla dişinden tırnağından arttırdığını hayali şirketlere kar payı almak umuduyla yatırdı ve sonunda avucunu yaladı. O günleri hatırlayın. O yıllarda da hayali şirketlere yatırılan para sırf bu iş için kurulan havayolu şirketinin uçaklarıyla taşınmıştı. Sermaye Piyasası Kurulu’nun Almanya muadili Bafin’in bazı çalışanlarına göre, “Yeşil Sermaye” tamamen açıklığa kavuşturulsaydı bu ülkede ikinci dünya savaşından sonra yaşanan en büyük mali skandalıyla karşı karşıya kalınacaktı. Söz konusu Türkiye olduğu için ve Türk kurumları işbirliğine yanaşmadığı için üzeri kolayca örtüldü ve unutuldu. Deniz Feneri de ona keza. Açıkçası Almanya, Türkiye kökenli İslami sermaye hareketinin yolsuzluklarını çoktan kanıksadı.

 

Erdoğan gerçek yüzünü gösterdi

 

Alman medyası belki de bu kanıksamanın sonucu olarak birkaç gün öncesine kadar skandalla ilgili yorum yapmakta acele etmedi. Artık neredeyse bütün gazeteler, yolsuzluğun Türkiye’nin nükseden eski bir hastalığı olduğunu yazıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın suçlu olarak dış mihrakları göstermesini paranoyak bir durum veya komplo teorilerine alışmış olan halka yönelik hesaplı bir provokasyon olarak görüyor. Pek çok gazete, günlerdir Erdoğan’ın değiştiği, demokrasi anlayışından uzaklaştığı, reformcu yanını bir kenara bıraktığı, yeni yılda bambaşka bir Türkiye ile karşılaşılırsa buna şaşmamak gerektiğini anlatıyor. Aslında hepsi Başbakan Erdoğan’ın asıl gündeminin İslam olduğunu başından beri biliyorlardı. Şimdi yanıldıklarını söylemek yerine AKP liderinin değiştiğini anlatmaya çalışıyorlar. Eğer yanılmıyorsam, “Erdoğan gerçek yüzünü şimdi gösterdi” diyen ilk gazete muhafazakar çizgideki die Welt oldu. Batı’nın bugüne kadar Başbakan Erdoğan’ın aslında İslamcı bir gündemi olduğunu anlamak istemediğini yazan gazete, AB’nin safdilliğinden yakınıyor. Gazete, Erdoğan’ın siyasete köktendinci olarak başladığını hatırlatarak, Batı ve AB karşıtı dürtülere sahip biri olarak İslam’ı hem Türkiye hem de Müslüman ülkelerde siyasi iktidarı için kullandığını iddia ediyor. Erdoğan’ın hem içerde hem de dışarıda nasıl nabza göre şerbet verdiğini uzun uzun anlatan die Welt, AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerine devam etmesi ve vize kolaylığı sağlamasını da iyi niyet olarak yorumluyor.

 

Maymun gözünü açtı mı hakikaten?

 

Sütten dili yanan Alman siyaseti ve medyası şimdi yoğurdu üfleyerek yemeye çalışıyor. Bu nedenle hafta sonu gazeteler Fethullah Gülen ile ideolojisini konu alan yazılara yer verdiler. Almanya’da Gülen hareketine ait bilinen 25 özel okul ve 120 dernek var. Fethullahçılar Milli Görüşçüler gibi  Alman partilerinde de aktif olarak çalışıyorlar. Ancak Türkiye’deki yolsuzluk skandalı ve AKP ile Cemaat arasındaki kriz Almanya’nın Gülen hareketine karşı gözünü açtı. Artık bir dini ve sosyal bir dernek olarak görülmeyecek ve Türk devleti ile arasındaki bağ dikkatle incelenecek. Anayasayı Koruma Daireleri Gülen Hareketi’ni de daha derinden araştıracak. Maymunun gözünü açması için Türkiye’de bir yolsuzluk skandalı yaşanması gerekiyormuş meğer. Oysa hem muhalif Türkiyeli basın hem de CHP defalarca Almanya’nın dikkatini çekmeyi denedi. Türkiye’ye bu kadar yakınmış gibi görünen Almanya’nın aslında ne kadar uzak olduğunu ve hatta ne kadar az ciddiye aldığını 17 Aralık skandalı sayesinde bir kez daha anladık. 

Yazarın Diğer Yazıları

Döner macht schöner (Döner güzelleştirir)

Nasıl ki, Alman iç politikasının Türkiyeli göçmenler ile entegrasyonu döner ile sınırlı ise Türkiye ile ilişkiler de mültecilere indirgenmiş durumda. Türkiye yapısal reformları gerçekleştirmeden bu kısır döngü bitmeyecek. Bitse de en fazla ekonomik ilişkiler canlanacak

Ah İran! Ah Almanya!

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaratılan dünya düzeni yine o düzeni yaratanlar tarafından yıkılıyor. İran-İsrail kavgasını da bu oyunun içinde görmek gerekir. Gazze savaşı ile birlikte değerlere dayalı dış politika ve küresel dünya düzeninin dayandığı kurum, kural ve normlar da anlamsızlaştı. Gazze sadece otuz binden fazla kişinin değil, uluslararası düzenin de mezarlığı haline geldi

Dejavu: Menekşe Toprak Berlin’de Suat Derviş’in izini sürdü

30’lu yılların Berlin’i ile bugünün Berlin’i arasında benzerlikleri görmek bende de bir dejavuya neden oldu. Menekşe Toprak’ın ilk kadın romancı ve gazeteciler’den Suat Derviş’i anlattığı kitabına "Dejavu" adını vermesi tesadüf değil

"
"