Aylardır Defne Şahin’in Yaşamak adlı albümünü dinliyorum ve her defasında iki nedenle şaşırıyorum. Birincisi Defne Şahin’in kendisi gibi Almanya’da yetişen pek çok Türkiyeli gencin aksine daha popüler olan pop müziğini değil, cazı seçmiş olması, ikincisi de doğduğu ve büyüdüğü ülkenin şairi Bertold Brecht yerine Nazım Hikmet’in şiirlerini bestelemeyi hem de Türkçe olarak seslendirmeyi tercih etmesi.
Müziğe daha beş yaşındayken piyano dersleri ile başlayan Defne’nin caza gönül vermesinde bir süre Amerika’da yaşaması etkili olmuş. Defne Philadelphia’da lise eğitimi alırken ilk kez bir BigBand eşliğinde şarkı söylediğini ve bu konser sayesinde caz dünyasına ilk adımını attığını anlatırken hala heyecanlanıyor. Müzik repartuarında R&B, bossa nova, pop ve Akdeniz müzikleri de olan Defne için caz, emprovizasyona, yoruma çok açık bir müzik türü olduğu için özgürlüğü de simgeliyor. Bence bu özgürlük Defne’nin ruhunda var. Bu nedenle müzik eşliğinde merak ettiği ülkeler ve kültürleri tanımaktan, dolayısıyla seyahat etmekten büyük bir zevk alıyor. Berlin Güzel Sanatlar Akademisi ve Escola Superior de Música Barcelona’da caz müziği ve şan öğrenimi gören Defne, bugüne Avrupa’da, Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Afrika’da birçok caz kulübü ve festivallerde konserler vermiş. Şimdi de kazandığı Elsa-Neumann bursu sayesinde “berlinİstanbul” projesi çerçevesinde İstanbul’da yaşıyor ve İstanbul üzerine yeni şarkılar yazıyor.
Defne’nin özgür ruhunun Nazım Hikmet’i tercih etmesinde de etkili olduğu kesin. Kendisiyle ntvmsnbc için yaptığım röportajda Defne, “Nazım Hikmet benim şiirlerini okuduğum ilk Türk şair oldu. Hatta Nazım’ın daha çocukken Berlin’de dinlediğim “Dünyayı verelim çocuklara” adlı şiiri hiç aklımdan çıkmadı. Türkçe şiirleri seslendirmeyi düşündüğümde de ilk aklıma gelen yine bu şiir oldu. Sonra içimde Nazım Hikmet’in diğer şiirlerini okumak için inanılmaz bir istek doğdu. Okumaya başlar başlamaz da yolum da belli oldu. İlk albümümü Nazım Hikmet’in şiirleriyle çıkarmaya karar verdim. Daha önce İngilizce şarkılar da söyledim ama Türkçenin beni, daha önce hiç bilmediğim yepyeni bir müzik dünyası ile tanıştırdığını itiraf etmeliyim. Bu yüzden Türkçe şarkı söylemeye devam ediyorum. Belki de bir merak bu. “ demişti.
Bu merakın ürünü olan ve geçen yıl Berlin’de yayınlanan “Yaşamak” adlı ilk albümünün tanıtım kitapçığında Nazım Hikmet’in şiirlerinin tercümesine de yer veren Defne, Türkiye dışındaki konserlerinde dinleyiciler anlayabilsin diye sözlerin çevirisini de aktarıyor. Bugünlerde Türkiye’de de Kalan Müzik’ten yayınlanan albümünde, Nazım Hikmet’in “Mavi Gözlü Dev”, “Hala Gelmeyen Mektup”, “Bugün Pazar” gibi çok sevilen 11 şiiri yer alıyor. 12’nci parça ise bir Ülkü Tamer şiiri: “Güneş Topla Benim için.” Defne’ye kendi adını taşıyan müzik grubu eşlik ediyor. Piyanoda Alman Matti Kelin, kontrabasta İsrailli Ofer Wrtzler ve bateride İspanyol Lucia Martinez var.
Alman der Spiegel dergisi geçtiğimiz aylarda yayınladığı bir makalede Defne’yi Alman cazını zenginleştiren sanatçılar arasında sınıflandırdı. "Jazz Podium" adlı müzik dergisi ise Defne’nin parçalarıyla Türkçenin caz dili olarak gerçek yerini bulduğunu yazdı. Tagesspiegel gazetesi Defne’nin albümünü “yumuşacık”, “blues tadında oryantal ve baledesk” olarak tanımlıyor. Gazete, Defne’nin portresini çizdiği yazısını Nazım Hikmet’in “Bir Yolculuk Üstüne” adlı şiiri ve Defne’nin “Alman değilim, Türk değilim, Berlinli’yim ve caz söylüyorum” cümlesiyle bitirmiş.
Defne Şahin, Nazım Hikmet gibi Türkçeye, Türk kültürüne ve müziğe yeni bir kapı açıyor ve O’nun açtığı kapı kültürler arasında sağlam bir köprü kuruyor.
Bir Yolculuk Üstüne
Açıyoruz kapıları,
kapıyoruz kapıları,
geçiyoruz kapılardan
ve biricik yolculuğun sonunda
ne şehir,
ne liman
tren yoldan çıkıyor,
batıyor gemi
düşüyor uçak.
Harita çizilmiş buzun üstüne
Elimde olsaydı bu yolculuğa
başlayıp başlamamak
başlardım yine.
Nazım Hikmet Ran
Yeni ve yine yolculuğa çıkmak isteyenler Defne Şahin’i 8 Mayıs Salı akşamı İstanbul’da Babylon’da dinleyebilir ya da Kalan Müzik’in yayınladığı albümünü edinebilirler.