Ne zaman bir olimpiyat açılışı yaklaşsa Almanya mutlaka 1972’yi anımsar. Bu kez anımsamaktan öte Londra Olimpiyatları’nın açılışı Münüh’i anma eylemine dönüştü. Bunun birkaç sebebi var.
İlki, kanlı bir eylemle tarihe geçen 1972 Münih Olimpiyatları’nın üzerinden 40 yıl geçmiş olması. Hatırlanacak olursa, Münih yaz oyunları sırasında dört Eylül’ü beşine bağlayan gece Arap eylemciler,11 İsrail'li sporcuyu rehin alıp daha sonra ölümüne sebep olmuştu. Saldırganların, 1971 yılında El Fetih direniş örgütü içerisinde kurulan “Kara Eylül” adlı silahlı örgütün üyesi olduğu, eylemi Ürdün'ü Kara Eylül olayları nedeniyle cezalandırmak için düzenlediği tesbit edilmişti. Daha sonra romanlara ve filmlere de konu olan saldırı, artık Alman ve İsrail istihbaratı ile siyasetinin iflasının bir işareti olarak da tarih sayfalarında yerini aldı. Sporcuları rehin alan Kara Eylülcülerin talebi İsrail hapisanelerinde tutulan 200 tutuklu ile iki Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu üyesinin salıverilmesi idi. İsrail acele pazarlık yapmayı, Alman hükümeti de İsrail'in kendi özel anti-terör timini bölgeye yollama isteğini reddetti. Bir süre sonra saldırganlar taleplerinden vazgeçerek helikopter eşliğinde uçaklara taşınarak yurtdışına çıkmak istedikler. Alman polis kuvvetlerinin uzman ekibi yoktu ve Alman ordusu, Almanya yasalarına göre olaya müdahale edemiyordu. Eylemciler rehinelerle birlikte sağlanan iki helikoptere bindiler ve havaalanına doğru hareket ettiler ancak havaalanında bomboş bir uçakla karşılaştılar. Tam bu sırada projeksiyon lambaları yakıldı ve gönüllü keskin nişancılar ateş etmeye başladı. Eylemcilerden bazılarının da karşılık vermesi sonucu 11 İsrailli sporcu ve antrenör, 1 Alman polis ve 5 eylemci hayatını kaybetti, biri yaralı üç eylemci ele geçirildi. Olay sonrasında pek çok ülke olimpiyatları terk etti ve yaz oyunları tamamlanmadan sona erdi.
Alman istihbaratı bilgileri sakladı ve yok etti
İkincisi, haftalık dergi der Spiegel’in, Münih Olimpiyatlarına birkaç hafta kala Alman İstihbaratı ve Dışişleri Bakanlığı’na saldırı ile ilgili bilgi geldiği, buna rağmen önlem alınmadığı daha sonra da bu olayın gizlendiğine dair iddiası. Pazartesi günleri yayınlanan der Spiegel bu hafta konuyu kapağına taşıdı. Dergi haberini soruşturmayı yürütenlerin, büyükelçiliklerin ve federal hükümet ile Bavyera Eyaleti hükümetinin raporlarına dayandırıyor. Spiegel’in talebi üzerine başbakanlık federal anayasayı koruma dairesi ve dışişleri bakanlığının verdiği belgeler, olayın hemen ardından yapılan özel oturumda, karşılıklı suçlamaları ve kurumların öz eleştirisini engellemek için bazı bilgilerin saklanmasına karar verildiğini gösteriyor. Yine aynı belgeler, güvenlik zafiyeti olduğunu, Filistinli saldırganların eylemin yapıldığı gün İsrail delegasyonunun oturduğu binada ellerini kollarını sallaya sallaya dolaştığını, hatta mekanlarla ilgili her türlü ayrıntılı bilgiye sahip olduğunu da ortaya koyuyor. Elbette kamuoyu bunlardan haberdar edilmemiş. Münih savcılığının emniyet müdürü Manfred Schreiber’e karşı ihmal yüzünden ölüme sebebiyet verdiği gerekçesiyle soruşturma başlatması da gizlenen bilgiler arasında. Alman makamlarının 17 ayrı kaynaktan edindikleri uyarıları neden ciddiye almadıkları gerçekten merak konusu. Oysa bunlardan ikisi son derece açık ve net.
Eylemlerde Neonazi parmağı
Der Spiegel’in ortaya attığı iddiaya göre, Almanya’nın Beyrut Büyükelçisi, 14 Ağustos 1972’de güvenilir kişilerden Filistinlilerin Münih’deki olimpiyat oyunları sırasında bir eylem planladıklarını haber alıp dışişleri bakanlığına iletmiş, dışişleri bakanlığı da dört gün sonra Bavyera eyaleti anayasayı koruma dairesini bilgilendirerek önlem alınmasını istemiş. Hatta eylem planı saldırıdan üç gün önce İtalyan dergisi Gente’de yayınlanmış ama güvenlik yetkilileri bunu bile dikkate almamışlar. Yine der Spiegel’in verdiği bilgilere göre, Alman Neonazi Willi Pohl’ün işvereni, Dortmund polisini arayarak, elemanının Filistinlilere, İsrailli sporculara yönelik bir saldırı için yardım ettiğini bildirmiş, Dortmund polisi de bu bilgiyi Münih’e iletmiş. Bugün polisiye yazarı olarak “ Willi Voss” adı altında kariyer yapan aşırı sağcı Pohl, Bayrischer Rundfunk televizyonuna verdiği röportajda eylemcilerin başı Abu Daud ile nasıl buluştuğu ve şoförlüğünü yaptığını, silahların o zaman Libya konsolosluğu gibi görev yapan Halk Bürosu’ndan sağlanmış olabileceğini açık seçik anlatılıyor. Eylemden sonra yakalanan Pohl, 1974 yılında izinsiz silah taşımaktan iki yıl hapis cezasına çarptırılmış ve birkaç gün sonra da salıverilmiş. Ve nasıl olmuşsa olmuş, Voss’un cezası kayıtlardan silindiği gibi terör uyarılarına ait bütün bilgi ve belgeler hatta güvenlik senaryoları bile ortadan kaldırılmış.
İngilizler orduyu devreye soktu
Almanya’daki dönerci cinayetleri ile ilgili gizli servislerin ihmali, çeşitli belge ve bilgilerin nasıl yok edildiği düşünülünce 1972 yılındaki güvenlik zafiyetine şaşırmak mümkün değil. Bugün bu zafiyetin ortaya çıkarılması, tartışılması, hakkında her gün medyada haber, yorum ve belgesellerin yayınlanması elbette terör kurbanlarını geri getirmiyor ama bir uyarı niteliği taşıyor. Bu yıl İsrail, Bulgaristan’ın tatil merkezlerinden Burgaz’da geçen hafta İsrailli turistlere yönelik düzenlenen intihar saldırısının ardından alarma geçti. MOSSAD beş İsralli ve bir Türk’ün hayatını kaybettiği saldırının bir uyarı olabileceğini, daha büyük bir saldırının planlandığını düşünüyor ve adres olarak İran’ı gösteriyor. Bu nedenle de Londra olimpiyatlarının güvenliği dolayısıyla Münih olimpiyatları bir kez daha ön plana çıkarıldı. Oyunların güvenliği ihalesini alan özel şirket, geçen hafta gerekli işin üstesinden gelemeyeceğini açıklayınca İngiliz hükümeti orduyu harekete geçirdi. Bu nedenle onbinlerce polisin yanı sıra 13.500 İngiliz askeri olimpiyatlar sırasında görev yapacak. 18 kilometrelik elektronik çitle çevrili stadyumu insansız hava araçları kontrol edecek. Aslında uluslarası bir şölene dönüşmesi arzu edilen olimpiyatların adeta bir olağanüstü güvenlik bölgesi haline gelmesi üzüntü verici. Ama maalesef güvenlik deyince akan sular duruyor.
Bana dokunmayan yılan…
Alman istihbaratının ve güvenlik teşkilatının 1972 yılındaki uyarıları neden ciddiye almadığı sorusuna dönersek: Bence bunun ardında biraz 1936’da Hitler döneminde yapılan Berlin olimpiyatlarının ayıbı örtme arzusu biraz da “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” zihniyeti var.