26 Haziran 2020

Yeni baro düzeni belli oldu: Böl - parçala - yönet

Avukatlar mensup oldukları baroya göre muamele görecekler. Avukat olmak isteyen hukuk fakültesi mezunları hangi baroyu seçerlerse daha kolay ruhsat alabileceklerini düşünecekler

AK Parti, Avukatlık Yasası’nda değişiklik öngören teklif taslağını muhalefet partilerine götürdü.

MHP, zaten hazırlanmasına katkıda bulunduğu teklifi destekleyeceğini bildirdi.

CHP, İyi Parti ve HDP ise AK Parti’nin getirdiği teklifin tamamını reddetti.

Önümüzdeki hafta Meclis’e sunulmasına kadar bir değişiklik olmazsa AK Parti’nin teklifinin amacı, 5000 fazla avukatın olduğu illerde çoklu baro sistemine geçmek ve Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı seçiminde delege yapısını değiştirerek, çoğunluğu iktidardan yana bir delege heyetinin başkanı seçmesini sağlamak.

Teklife göre, 5000'den fazla avukatın bulunduğu illerde 2000 avukatın imasıyla bir baro daha kurulabilecek.

Bu durumda İstanbul, Ankara ve İzmir'de çoklu baro sistemi kurulacak. 2019 verilerine göre 4700 avukatın bulunduğu ve 2020'de 5000 avukatı aşması beklenen Antalya'da çoklu baro sistemine geçmeye aday dördüncü il olarak görünüyor.

Mevcut düzenlemede Türkiye Barolar Birliği seçimleri için her baro 2 delege gönderiyordu. Teklife göre bu sayı 3’e çıkacak. Böylece Anadolu’da iktidara yakın küçük illerin baroları da 3 üye gönderecek. Seçimde iktidara yakın delege sayısı artacak.

Teklifte, Barolar Birliği seçiminde delege sayısını İstanbul, Ankara, İzmir baroları aleyhine etkileyecek bir düzenleme daha var. Mevcut durumda 2’şer sabit delege dışında her baro, her 300 avukat için artı 1 delege daha gönderiyordu. Teklif yasalaşırsa bundan sonra her baro her 5000 avukat için artı 1 delege gönderebilecek. Böylece yine İstanbul, Ankara ve İzmir’in göndereceği delege sayısı azaltılmış olacak.

Bölerek çoğunluğu kazanma

Tekliften anlaşılıyor ki iktidar, baroları bölerek ve delege sayısını değiştirerek, "böl - parçala - yönet" yöntemiyle yargı erkinin kurucu parçası olan savunmayı da kontrolü altına almak istiyor.

Bunu, büyük baroların parçalanması ve Barolar Birliği seçimlerinde delege sayısını azaltarak yapmaya kararlı görünüyor.

Teklifin yasalaşması halinde İstanbul, Ankara ve İzmir’de mevcut baro yönetimlerine muhalif olan her 2000 avukat ayrı bir baro kurabilecekler. Yeni barolar ve küçük illerin baroları Barolar Birliği seçimlerine daha fazla delege gönderme olanağına sahip olacaklar.

Kamu tüzel kişiliğine sahip meslek kuruluşlarının bu şekilde kontrol altına alınma çabası, iktidarın sivil alanda da kendisi gibi düşünmeyen bir kuruluş istemediğinin göstergesi.

Tüzel kişiliğin parçalanması

Anayasa’nın 135. maddesi meslek örgütlerini kamu tüzel kişiliği olarak tanımlıyor.

Yeni teklif ise yasalaştığında bu kamu tüzel kişiliğini parçalayacak. Bir ilde birden fazla baro kurulduğunda, aynı baro içinde yönetimi kazanmaya çalışan değişik ideolojilere sahip avukatlar kendi barolarını kuracaklar. Bu 12 Eylül öncesinde özellikle poliste ve öğretmenler arasında yaşadığımız ideolojik bölünmeye neden olabilir.

İktidara yakın barolar ile muhalefete yakın barolar arasında yarış ve mücadele başlaması kaçınılmaz.

Bu durum yargı erkinin ayrılmaz parçası olan savunma hizmetlerini etkileyecek. Avukatlar mensup oldukları baroya göre muamele görecekler. Avukat olmak isteyen hukuk fakültesi mezunları hangi baroyu seçerlerse daha kolay ruhsat alabileceklerini düşünecekler. Hangi baronun avukatın hangi hareketi avukatlık mesleğiyle bağdaşır, hangisi bağdaşmaz konusunda farklı uygulamalar ortaya çıkacak. Avukatlar hangi baroya kayıt olurlarsa daha fazla dava alabileceklerini ve daha fazla dava kazanabileceklerini değerlendirerek hareket edecekler.

Bu parçalanma vatandaşı da etkileyecek. Vatandaş, "hangi baronun avukatını tutarsam davamı kazanabilirim" diye düşünüp, davasını barosuna göre verecek.

Örneğin devlet memuru olan bir vatandaş davasını muhalif görüşlere sahip baroya ait bir avukata verirse, memuriyetiyle ilgili sıkıntı yaşayıp yaşamayacağından emin olamayacak. Belki bu kaygıyla davasını iktidarı destekleyen bir baroya vermeyi tercih edecek.

Çoklu baro sisteminde barolar daha çok avukatı üye yapmak için promosyon çalışmalara yönelecekler. Avukatlara "bizim baroya geçersen.." diye başlayan propagandalar yapacaklar veya "şu baroya geçersen…" diye olumsuz konuşmalar yapılacak.

Tıpkı sendikalar da olduğu gibi, avukatlar mensup oldukları barodan istifa edip karşı baroya üye olmaya zorlanacak.

Yargıçlar ve savcılar arasında belki karşılarındaki avukatın hangi baroya mensup olduğuna göre hüküm kuranlar çıkabilecek.

Neresinden bakılırsa bakılsın çoklu baro sistemi yargının savunma ayağını da vesayet altına sokacak bir uygulama olacaktır.

Kamu tüzel kişiliğinin bölünmesinin yaratacağı sakıncaları yok sayacak bu uygulama yargının savunma ayağına duyulan güveni de aşağıya çekecektir.

Teklif yasalaşırsa, muhalefet bu yasayı da Anayasa Mahkemesi’ne götürecektir.

Kamu tüzel kişisi olan baroların parçalanması, oy verdikleri adayın belediye başkanlığını kazanamayan seçmenlerin bir araya gelip ayrı bir belediye kurmalarından farksız bir uygulamadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.