Orman yangınları devam ederken Türkiye’nin yangın söndürme uçağı ve helikopteri olup olmadığı konusunda kafalar karıştı.
Antalya Manavgat’ta, Muğla Milas’ta ve Marmaris’te yangın en şiddetli haliyle devam ederken Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli şu açıklamayı yaptı:
"Envanterimizde yangın söndürme uçağımız yok, envanterimizde yangın söndürme helikopterimiz yok. Bu ezelden beri böyle. Ancak envantere de uçak alımı ile ilgili, sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla çalışmalara başladık. İhalesini de inşallah bu sene içerisinde tamamlıyor olacağız."
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da aynı günlerde, “Türk Hava Kurumu’nun (THK) elinde bu yangınlara müdahale edebilecek uçak filan yok” dedi.
Birkaç gün sonra Pakdemirli bu kez şu açıklamayı yaptı:
“Uçak olarak dünyada az bulunur bir filo sahibiyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin en güçlü hava gücü filosuna sahibiz. Orman Genel Müdürlüğü'nün hava gücü filosu, kara gücüyle beraber dünyadaki en önemli teşkilatlardan bir tanesidir. Akdeniz coğrafyasının da en güçlü filolarından bir tanesidir.”
Aynı Bakan, “envanterimizde yangın söndürme uçağımız ve helikopterimiz yok, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla çalışmalara başladık, bu sene içinde tamamlayacağız inşallah” dedikten birkaç gün sonra, Orman Genel Müdürlüğü’nün hava gücü filosunun dünyanın en büyüklerinden biri olduğunu söyleyebiliyor.
Birbirine zıt iki açıklama olunca, haliyle “yangın söndürme filomuz var mı, yok mu” sorusu akla geliyor.
Envanterinde yangın söndürme uçağı ve helikopteri olmayan Orman Genel Müdürlüğü dünyanın en büyük filolarından birine nasıl sahip oluyor?
Dünyanın en büyük hava güçlerinden birine sahip Orman Genel Müdürlüğü’ndeki bu filo ne filosudur? Yangın söndürme uçağı ve helikopteri yoksa, bu hava gücü ne tür uçaklardan ve helikopterlerden oluşuyor?
Orman Genel Müdürlüğü, yangın söndürme dışında nasıl bir hava gücüne ihtiyaç duyar ki?
THK’nın uçaklarının çürümeye bırakıldığını ve deneyimli pilotlarının işine son verildiğini biliyoruz.
THK’nın 2019 yılına kadar uçtuğunu gördüğümüz yangın söndürme uçakları için bakanlar “hurda, pilotlarımız ‘bu uçaklarla uçmam’ diyorlar, korkuyorlar” açıklaması da yaptılar. Buna karşın Türk Hava Kuvvetleri ve THK’dan ayrılan pilotlar ve teknisyenler bu uçakları bir hafta içinde uçurabileceklerini ve görev beklediklerini açıkladılar. Bakanlardan ve diğer yetkililerden hiçbiri oralı olmadı.
Türkiye, Avrupa Birliği’nden yangın söndürme uçağı talebinde bulundu.
İspanya’dan iki, Hırvatistan’dan bir uçak geldi. Sonra İsrail’den, Ukrayna’dan, Rusya’dan da yangın uçakları gönderildi.
Bu yardımlarla 15 yangın uçağının geldiği açıklandı. Yangın uçakları gecikirken Manavgat, Marmaris ve Milas’ta ormanlar yanıp kül oldu. Yerleşim yerlerine, termik santrale kadar ulaştı.
Felaket devam ederken Bakan Pakdemirli Yunanistan’ın yangın uçağı talebinde bulunduğu ve talebin değerlendirildiğini açıkladı. Bir iki gün sonra Türkiye’nin Yunanistan’a iki yangın söndürme uçağı gönderdiği ve Yunanistan’ın teşekkür ettiği de duyuruldu.
Türkiye, Rusya’dan kiraladığı üç uçaktan ikisini mi, yoksa Türkiye’ye yardım etmek üzere diğer ülkelerden gönderilen uçaklardan ikisini mi gönderdi anlaşılamadı.
Sonuç olarak Türkiye’nin orman yangınlarına hiç de hazırlıklı olmadığı, yeterli yangın söndürme uçağı bulunmadığı, THK’nın uçaklarının çürümeye terk edildiği anlaşıldı.
Durum buyken ilgili Bakan Orman Genel Müdürlüğü’nün hava gücüyle övünmeyi ihmal etmedi.
Üstelik muhalefet partileri, yardım isteyen halk ve sanatçılar da Türkiye’yi zayıf, güçsüz göstermekle suçlandı. Soruşturmalar açıldı.
Yetkililerin açıklamaları tam “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” özdeyişine uygundu.