Kıbrıs müzakereleri kritik bir aşamanın eşiğinde. Ekim ayındaki yoğun görüşmelerin ardından KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis, başta “toprak” olmak üzere tüm anlaşmazlık konularını İsviçre’ye taşıdı. Beş gün sürecek toplantılar, yarım asra yaklaşan Kıbrıs müzakerelerinin bir çözümle son bulup bulmayacağına ışık tutacak.
Masada toprak ve mülkiyet
İsviçre’deki dağ kasabası “Mont Pelerin”de 7-11 Kasım tarihlerinde yapılacak müzakerelerin ilk günlerinde bugüne dek konuşulan başlıklarda anlaşılmayan maddeler üzerinde durulacak. Ardından da masaya “toprak/harita” ve onunla bağlantılı olan “mülkiyet” konusu yatırılacak. Bu iki konu aynı zamanda Kıbrıs müzakerelerinin en zor ve karmaşık başlıklarını oluşturuyor. “Yönetim ve Güç Paylaşımı”, “AB” ve “Ekonomi” gibi başlıklarda ilerleme sağlayan liderlerin, iki konuyu sona bırakmalarının ve çözmek için “Camp David” modeli bir toplantı düzenlemelerinin nedeni de bu. “Toprak/harita” başlığında adanın yaklaşık yüzde 36’sını kontrolünde bulunduran KKTC’nin hangi bölgelerden ne kadar taviz vereceği konuşulacak.
Hale hazırda Kıbrıs Rum Kesimi adanın yüzde 60’ını elinde bulundururken, İngiliz üsleri ve adayı ikiye ayıran ara bölge de yaklaşık adanın yüzde 4’ünü kapsıyor. Burada Türk tarafı için “psikolojik sınır” Annan Planı’nda öngörülen oranının (%28.6) korunup korunamayacağı. Ancak mevzu sadece yüzdelikten, sayılardan ibaret değil. Hangi bölgelerin verileceği, sınır bölgelerinde ve Güzelyurt’un yanı sıra Karpaz’da nasıl düzenlemelerin yapılacağı önemli. Zira bu konuda varılacak anlaşma, onbinlerce kişinin hayatını etkileyecek. Bu kişiler evlerini terk edecek ve yeni oluşturulacak yerleşim bölgelerine yerleştirilecek. “Toprak” ile bağlantılı ele alınacak bir diğer önemli başlık “mülkiyet” için de çetin müzakerelere sahne olacak. Zira her iki konu, Kıbrıslı Türklerin hayatlarında radikal değişikliklere yol açacak nitelikte ve hassasiyette. Mustafa Akıncı, bir yandan toprak tavizinde Annan Planı’ndaki oranın gerisine düşmemeye, diğer yandan da mülkiyet başlığını, “iki kesimliliği” sulandırmayacak ve mümkün olduğu kadar az insanın 1974’ten bu yana oturdukları evleri terk etmesine neden olacak şekilde kapatmaya çalışacak. Nikos Anastasiadis ise, Rumların Annan Planı’nı yüzde 75 oy oranıyla reddettiğini hatırlatarak, yeni bir anlaşmayı kabul ettirmek için hem toprak hem de mülkiyette daha fazla taviz koparmaya çalışacak.
Başarısız olursa çözüm zor
İsviçre’deki görüşmeler sadece masadaki konuların önemi değil, zamanlama açısından da kritik olacak. Zira Kıbrıs Rum Kesimi’nde Şubat 2018’de yapılacak başkanlık seçimi nedeniyle, liderler ve BM, yıl sonuna kadar bir çerçeve anlaşmaya varmayı, teknik konuların da tamamlanmasıyla varılacak anlaşmayı en geç 2017 ortasında referanduma sunmayı hedefliyor. Eğer Akıncı ve Anastasiadis Mont Pelerin’den el sıkışarak ayrılırsa, geriye beşli toplantıda (Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler) ele alınması öngörülen “garantörlük” konusu kalacak ve hedeflenen takvim korunacak. Aksi halde, “2017’de çözüm” umudu büyük ölçüde rafa kalkacak. 1968’den bu yana devam eden Kıbrıs müzakereleri “bir başka bahara” ertelenecek..
Mont Pelerin, Burgenstock’tan farklı olacak
1959’da Zürih’te, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasını öngören antlaşmaya zemin hazırlayan İsviçre, 2004 Annan Planı referandumu öncesinde de Burgenstock kasabasında önemli bir Kıbrıs zirvesine evsahipliği yapmıştı. Cenevre yakınlarındaki Mont Pelerin, Burgenstock gibi bir dağ kasabası. Ancak bu kez koşullar farklı. Burgenstock’ta, taraflara tanınan bir süre vardı ve bu süre sonunda anlaşmaya varılamayan noktaların BM tarafından tamamlanması, yani BM’nin hakemliği kabul edilmişti. Özellikle Rum Kesimi üzerinde baskı oluşturan bu unsura rağmen, Burgenstock’taki zirvede taraflar bir anlaşmaya varamamış, BM’nin ortaya koyduğu son metne de itiraz eden Rum liderliği referandumda “hayır” kampanyası yürütmüştü. Mont Pelerin zirvesi, böyle bir “zaman” ve “hakem” baskısından uzak bir ortamda gerçekleşecek. BM’nin yanısıra, ne Musul ve Rakka operasyonlarına odaklanan ve başkanlık seçimi tartışmalarına boğulan ABD, ne de İngiltere ve AB, Annan Planı’nda olduğu ölçüde etkin bir role sahip değil. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ilk günden beri çözüm için daha istekli bir tablo sergiliyor ve sürecin hızlı bir şekilde sonuçlanması yönünde çaba harcıyor. Bu nedenle zirveden bir sonuç çıkıp çıkmaması büyük ölçüde Nikos Anastasiadis’in tutumuna bağlı olacak.