24 Temmuz 2022

Kapalıçarşı ehl-i hiref mensuplarının geleneği üzerine kurulmuş bir okuldur

İlk ve son Cevahir Bedesteni, daha sonralarda Doğu'dan gelen kumaşların sergilenmesi ve satılması ile, Sandal Bedesteni olmuştur. Sandal Kumaşı satıldığı için bu isimle anıldığı anlatılır. 150 yıl önce, dışardan gelen kumaşlarından gümrük kaldırılması nedeni ile bizde kumaş dokumacılık ölürken, Sandal Bedesteni Doğu ipekleri ile anılır

Eğer esnaf değilseniz, Kapalıçarşı'nın kapılarını hep ikiye açılmış olarak ve kocaman dövme demirden yapılmış çengeller ile duvardaki kancalara tutturulmuş olarak görürsünüz. O da dikkatli gözler içindir.

Sabah yedi gibi giderseniz, her kapının kapalı hâli birer sanat eseri gibi karşılar sizi.

Mesela Beyazıt Kapısı... Yeşil, ağır, demir ve dış yüzeyinde altın rengi rumi desenleri olan, göbeklerindeki motifler çiçekli bir kapıdır.

Bazı eski tip el yapımı para kasalarında da bu tekniğe rastlarız. Eski dönemlerde tam bir banka gibi çalışan Kapalıçarşı, emanet altınların ve mücevherlerin ve mücevher taşlarının muhafaza edildiği kasalar ile de biliniyor. 1, 5 metre yüksekliğinde ve 1 metre eninde, kapısında el yapımı şaheser bir anahtar olan çok çok özel bir kasayı Cevahir Bedesteni kapısında yıllar önce görmüştüm. Koyu yeşil, bazı yerleri yıpranmış ve altındaki saç malzemenin yer yer göründüğü kasa bana Urart'ın demir döküm yeşil masalarını anımsatmıştı.

Geçen hafta içindeki dükkanlar, çarşılar, işler gibi bazı önemli konuları yazmıştım, ama içinde 10 medrese ve 1 hamam olduğunu unutarak. Oysaki bunlar bir çarşı içinde var oluşu ile çok kıymetli.

Eskiden Köylü Pazarı denilen ve şimdi Yağlıkçılar caddesi olan sokaktaki en önemli detay, buradaki dükkanların vitrinsiz olması diye anlatılır. Eski dönemlerde, dükkanların tavanları da ürün yerleşimi olarak kullanılmış ve boyutların ufaklığı nedeni ile santim bile değerlendirilmiştir. Tavanı, tezgah arkası, yan duvarları tümüyle vitrin olarak kullanılıp kumaş topları ile düzenlenmiş dükkanlar olduğunu biliyoruz. Sivaslı İstanbul Yazmacısı, kumaşları ve oyalı eşarpları öyle bir düzen içinde katlayıp dizer ki, vitrin zaten budur. İçeriye çeker sizi ve daracık koridordan ilerleyip o kumaş dünyasına girdiğinizde, üstelik hikayeleri dinlediğinizde başka bir ruhla çıkar ve bütün yaratıcılığınız beslersiniz. Bu gizemli sokakta yürürken bazen kayarsınız, yürümekten parlamış ve ayak izinden yıpranmış taşlar hafif eğimli ve çukurlaşmıştır.

İlk ve son Cevahir Bedesteni, daha sonralarda Doğu'dan gelen kumaşların sergilenmesi ve satılması ile, Sandal Bedesteni olmuştur. Sandal Kumaşı satıldığı için bu isimle anıldığı anlatılır. 150 yıl önce, dışardan gelen kumaşlarından gümrük kaldırılması nedeni ile bizde kumaş dokumacılık ölürken, Sandal Bedesteni Doğu ipekleri ile anılır.

Sarraf Han, kilo ile satılan Özbek takıları, Afgan ve Özbek halhal ve bilezikleri, kocaman güğümleri ile anılır.

Eskilerden anlatılan önemli hikayelerden birisi de, haftada en az 4 çocuğun kaybolduğu ve elinde kocaman mikrofonu ile çarşının çığırtkanının ilan ettiği, "4 yaşında kısa saçlı bir kız çocuğu ailesini kaybetmiştir. Ailesinin Şark Kahvesi'ne müracaatı rica olunur" anonsudur.

Şark Kahvesi'nin yıllardır değişmeyen turuncu yeşil çizgili ve kalın dokulu örtüleri, bazıları mermer olan kare masaları ve ''dört oldu çaylarrrr'' sesi ile yapılan çay kahve sohbetleri unutulmayacak.

Cevahir Bedesteni ise, her cuma günü toplanılarak, genel sohbetlerin yapıldığı bir duruma da tanıklık etmiş.

Çarşı'nın en önemli mimari detaylarından birisi de, aydınlatma konusudur.

Gün ışığının tavandan veya yan duvardan girişi ile çarşı açılır, bitişi ile kapanır. Esnaf hayatını bu ışığa göre planlayıp, tezgahını toparlamaya başlarmış.

Bugünkü aydınlatma son derece aykırı ve olmaması daha iyi olacak bir sistem kullanılarak yapılmış olmasına rağmen, içindeki sokaklar ve mistik durum o kadar yoğun ki, bunu görmeyebiliyoruz.

Evliyalara, seyyahlara, Ressamlara ilham kaynağı olmuş bu Çarşı, ilk kurulduğu dönemde Doğu Kumaşlarının ve halıların açık artırma ile satıldığı, silah, antika obje ve mücevher satışlarının yapıldığı bir mezat merkezi olarak da devam ettirilmiş. Uçan halı servisleri, sanırım o dönemden kalma. Halıyı 3 tur döndürüp turistlere servis yaparken onları etkileyen satış modeli şu anda alanların daha ufak olması nedeni ile devam ediyor mu bilmiyorum.

Devam etmeyen en önemli gelenek sanırım bembeyaz pantolonu ve gömleği ile, sırtındaki pırıl pırıl pirinç şerbetliği ve önlüğünün ön kısmında pirinç sıvama kaplarda duran cam bardaklar ile gezerek şerbet dağıtan şerbetçi. Kışın bozaya döndüğünü düşünüyorum.

Şerbet bidonunun üzerinde asılı olan süslerden çıkan şen şakrak seslerle her gün çarşıda 40 bin adım atan ve bu seslerle tanınan şerbetçi.

Yok olanlardan Siirt Battaniyeleri... Kapıda uzun uzun asılı duran, beyaz, koyu kahve ve çizgili battaniyeler...

Davul derisine yapılmış Osmanlı minyatürleri...

Kemik ve boynuz kutular...

Köstekli saatler...

Resimli duvara asılan Şark halıları...

Sepetlerde renkli İzmir işi göz boncukları...

Tülbentler...

Depremler,  yangınlar, su basmaları... Ama Kapalıçarşı dünyaya meydan okuyan kadim kültür merkezi, kadim üretimlerin merkezi.

Kirkor Aşık ustası ile, Aret Kuyumcuyan ustası ile, Tina Sezer 'i ile, 10 yaşında çarşı ile tanışıp önce beş yıl çıraklık sonra 35 yıl ustalık yapan pırlanta mıhlayıcısı Murat Hazaros Ustası ile, Kına ve ot kokan doğal boya kilimlerin çok eskiden satıldığı Kilisli ile, havlu sabun peştemal, zeytin yağı ve özel Anadolu dokuma kumaşları bulduğumuz Abdullah'ı ile, saymakla bitmeyecek özel el işleri ustaları, dökümcüleri, sadekârları, antikaları ile erozyona''azıcık'' kurban giderek buralara kadar gelebilen Kapalıçarşı.

Bizans'tan kalma 2 metrekare ufacık odalarında binlerce işin üretildiği, 600 yıllık, ilk banka desek olur.

Sadakat üzerine kurulu, her yıl yüzlerce ton altının el değiştirdiği ve külçeden yüzüğe bileziğe, tesbihten zincire dönüştüğü müthiş bir sistem. Ufacık kareli defterlere not edilen ve hesabı tam bir yıl sonra görülecek olan güvene ve ''esnaflığa'' dayalı kadim gelenekçilik.

Tasarım merkezi diye de bakabileceğimiz, çizmeciden hattata kuyumculuktan kumaş dokumaya uzanan çini merkezi çarşı.

Hedef kitlesi neredeyse tümü ile kadın olan, dünya fuarlarında çok önemli yeri olan, tonlarca altının vücut takılarına dönüştürüldüğü Kapalıçarşı'da birtakım dernek yönetim birimi ve karar mekanizmaları var. Sanırım en önemlisi İstanbul Kuyumcular Odası (İKO), ve bu odanın yönetim kadrosu içinde sadece bir kadın var; Aylin Gözen. Pırıl pırıl aydınlık bakışları ile yıllardır dünyada bir çok yerde bizi temsil ediyor. İKO ile yapılan her toplantıda, tek kadın temsilcimiz olarak, varlığı ile ışık saçıyor.

Kapalıçarşı gerçekten bir okul, taş kesimi ile, bulabileceğiniz her tür kuyumcu malzemesi ile, tasarımcıları toptancıları ve markaları ile bir okul.

Endüstri tasarım merkezi.

Banka ve Borsa.

Ticaret merkezi.

Geleneksel Anadolu el sanatlarının çatı ana başlığı.

Gilan gibi bir mücevher markası ve kurumsal yapı çıkartmış.

Sevan Bıçakçı gibi mücevher tarihine yazılacak usta tasarımcı çıkartmış.

Ermeni ustaların elinden şahane elmas ve pırlanta mücevherlerle donatılmış, Süryani ustalarla bezenmiş, zanaatkârlara beşik olmuş bir merkez.

Koruyalım, daha fazla erozyona uğratmayalım.

Esmer Erdem

Esmer Erdem, sanat tarihçi bir anne ile ressam bir babanın kızı olarak Ankara’da doğdu.

Sanatsal projeler ve sanatsal üretim alanında yoğunlaştı.

Hayatında iz bırakan en önemli dönemi, “Urart Okulu” denilebilecek sistem ve Mehmet Kabaş’a borçlu olduğunu vurgular.

Müze replikaları ve özel tasarım ürünlerle markaların üretiminde çalıştı, uzun süre DÖSİMM (Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü) için heykel, takı ve sanatsal obje  üretti; dünya turizm fuarlarında 300 parçalık Eski Hitit'den günümüze kadar gelen Anadolu Uygarlıkları Replika Koleksiyonu’nu sergiledi.

Armaggan mağazalarının kuruluş, markalaşma ve konsept sürecinin belirlenmesinde yer aldı, "luxury handcraft" akımının Türkiye'de başlatılmasının öncülerinden oldu. Tüm atölye ve tasarım-üretim ekibinin oluşumu, Hereke tezgâhlarında Osmanlı kumaşları dokumasına kadar giden kültürel süreci kurdu. Gaziantep Tasarım Mağazası ile ‘kutnu kumaş’ın kullanım alanlarını genişleterek dünyaya tanıtılmasında rol üstlendi.

Edirne Tasarım, Zeugma Müzesi koleksiyonu, Cumhurbaşkanlığı özel hediyeleri, Ankara CSO tasarım mağazası, Atatürk Kültür Merkezi tasarım mağazası ile birçok kurum ve kuruluşta statü hediyeleri üretimi gibi iş ve sanat projelerinde yer aldı.

Esmer Erdem Sanat Tasarım Üretim Şirketini kurdu, çalışmalarına İstanbul ve Bodrum'da sürdürüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Semboller ve renkler

Has yaratıcılık budur bence.. Renkler ve sembollerle oynayanların ilkesi ile yaşanacaklar.. Bir anlamda duyguları, duyarlılıkları, hazları, umutları öznel biçimde kurgulamak.. 

'Günlük!' diye başlayan yazılar..

Anılar gelir, aslında kendi kalakalmışlığına ağlarsın; varken hiç düşünmediğin olayları, birlikte geçirilen zamanları anımsarsın..

Özgürlük üzerine..

Acıdan, ayıplardan, baskılardan, hayata dayatılan engellerden ne zaman korkulmaz ve özgürleşilir?