08 Mayıs 2022

Estetik Bakanlığı derken...

Bu şehir yoruldu, yeniden dinamizmini kazanmalı.

Estetik haz, tüm ilgi - ilişki - çelişki ve çıkarlardan bağımsız süreçlerin toplamı olabilir.

Birçok alana yansır.

Konu bir şehir olsa ve bu şehir de İstanbul olsa...

Şahane silueti ile Venedik ile birlikte anılan şehrimiz. Evrensel kültürün hoşgörü başkenti, imparatorluklar şehri.

İstanbul.

Yerel yönetimlerin elinde oradan oraya savrulmuş, lodosla poyraz arasında gidip gelen, her bölgesinde ayrı planlama yapılan ve hatta ''Kültür Başkenti İstanbul'' seçilmiş olup, "O günlerde verilen vaad ve söylemlerden ve yapılardan bugüne ne kaldı?" desek hafızalarımızda yer bulmayan İstanbul...

Kültürlerarası etkileşimin merkezi ve geleceğe aktarılacak büyük miras.

Deniz fenerleri, saat kuleleri, surları, camileri, minareleri, kapıları, tren garları, vapur iskeleleri, hanları, hamamları, çarşıları ile ikonik binalar şehri. Bir simge ile anlatılması zor. Sadece Kapalıçarşı'yı içinde barındırdığı 36 sokak ve içindeki zenginlikleri, işleri, usta çırak hayatını,taşı toprağı altın hikayesini anlatmaya kalksak onlarca kitaba sığmaz...

Peki, biz sadece Kapalıçarşı'yı ne yaptık?

İçinde defile yaptık, ama dünyaya anlattık mı? Sadece kendimizi eğlendirdik. Anlık işler yaptık desek?

Sandal Bedesteni gibi ne yaptık? Araştırabilirsiniz...

İçindeki saygın Ermeni ustalarımızın elinden çıkan Aznavur işini bitirdik...

Kum dökümcüleri attık. Saygın Süryani pırlanta mıhlamacılarımızı yitirdik, yerine koyamadık. Sıvamacı ustalarımızı hanların dibine, oksijensiz ışıksız zemin katlara koyduk...

Liste çok uzun.

İşte bunlar kültürel mirastı... Genetik hafıza idi. Korumalı, kollamalı ve doğru örnekler ile bir arşiv yapmalıydık. Sadece belgeseller yetemezdi.

Kültürel zenginliklerimizi anlaşılır,nitelikli ve üst seviyede sergilemeli, tanıtmalı, anmalı.

Altın Eller Festivali, Sultanhamam etkinlikleri ve benzerleri gibi adı değişse de, içerik olarak kalitesi yükselmeyen, içerik oluşturamayan işler ve sergiler yapmaya devam ediyoruz. Yepyeni yerler açıp dünyayı buraya taşıyoruz ama yapılan işlerde birliktelik oluşturmak yerine, tekrarlardan bıkmıyoruz. Beş yıl önce yapılan sergiyi allayıp pullayıp yeniden önümüze koyup alkış bekleyenler ne hissediyor bilemem..

Düşük kalite işler yaparak, yüksek gelir elde etmeye çalışmak boşuna çaba. Sürdürülebilir turizm hedefine doğa koruması olmadan, küresel karbon ayak izine özen göstermeden, nitelikli içerik oluşturmadan, çevre koruma altyapısını güçlendirmeden, kreatif endüstrilere yer açmadan ulaşmak zor..

Hâlâ bez pankarta geçemedik..

Ne yapmalı etmeli bu bakış açısını değiştirmeliyiz.

Kültür endüstrilerinin önemine değinen çok alan var,başında çok değerli insanlar bulunuyor. Ama karar verilirken uygulanan istekler, talepler, kırılamayan kalpler, aşılamayan ilişkiler sonucunda biz Kültür ve Sanat üzerinden doğru bir kimlikle tanıtılamıyoruz. Yerel bakış açıları bizi taşımıyor.

Küresel kültür endüstrilerinin ekonomiye etkilerinin ne kadar yüksek olduğu dünyada takip edilen verilerden anlaşılıyor.

Biz bu olayın neresinde duruyoruz, lüks markalarımızın kültür ve sanat üzerinden yaptığı tanıtımları nasıl daha artırabiliriz.

Sanırım Kültür Ve Turizm Bakanlığı çatısı altında.

Tüm sanat dallarını içeren ve disiplinlerarası sistemi gözardı etmeyen bir daire başkanlığı çatısı altında, konusunda uzman, vizyoner ve tarafsız kişilerden oluşan bir birim oluşturmak.

Araştırma-arşiv, yönetim.

Üretim alanlarına hakim, mutlaka özel sektör kişileri ile, sosyolog ve müzik insanlarını da içeren sürdürülebilir bir rapor hazırlamak, geçmişten günümüze yapılanlara çok kısa göz atarak...

Çalışma modeli ve başlıkları oluşturarak...

Amaçlar hedefler yapılması gerekenleri, 1 yıllık- 2 yıllık iletişim planlarını çıkartarak, kültür sanat etkinlik yönetimi ve iletişim alanlarını belirleyip,

BARBİZON OKULU gibi yenilikçi bir bakış açısı ile ekol yaratmalı.

Bu şehir yoruldu, yeniden dinamizmini kazanmalı.

Yazarın Diğer Yazıları

Semboller ve renkler

Has yaratıcılık budur bence.. Renkler ve sembollerle oynayanların ilkesi ile yaşanacaklar.. Bir anlamda duyguları, duyarlılıkları, hazları, umutları öznel biçimde kurgulamak.. 

'Günlük!' diye başlayan yazılar..

Anılar gelir, aslında kendi kalakalmışlığına ağlarsın; varken hiç düşünmediğin olayları, birlikte geçirilen zamanları anımsarsın..

Özgürlük üzerine..

Acıdan, ayıplardan, baskılardan, hayata dayatılan engellerden ne zaman korkulmaz ve özgürleşilir?