10 Nisan 2022

Sarı serum

Bıkkınlık ve artık sürüklenmekte olduğumuz öğrenilmiş çaresizlik baş dönmesi ve halsizlik yapınca sarı serumu kollarımıza taktık

Sarı serumun ne olduğunu bilir misiniz?

Soğuk algınlığı, ishal gibi hastalıklara eşlik eden belirgin halsizliğin olası sıvı açığına bağlı olabileceği düşünülerek bu hastalara verilen içine bazı vitaminler karıştırılmış serumlardır.

O vitaminler serumu renklendirir.

Sıvı ile ilişkili umulan yararın bir rasyoneli olmakla birlikte aslında vitaminlerden böyle ani ve çabuk bir yarar umulmamaktadır.

Sıvı açığının hızla giderilmesinden yarar görecek hastalar gerçekten de hızla canlanır.

Bu yüzden, sarı serum aslında halk arasında haklı bir üne kavuşmuştur.

Hastalar bazen kendileri "sarı serum" isteği ya da umuduyla başvurur, renksiz düz serum vermeye kalktığınızda da pek hoşnut olmazlar.

Hafif bir keyifsizlik hâli hariç müphem şikayetleri olup kalkıp acile kadar gelen ama aslında acil hiçbir sorunu olmadığı anlaşılan hastalara bazen biraz da gücenmesinler diye verilir.

Bu, bedeninde çözemediği bir iyi olamama hâli nedeniyle sağlık sistemine başvurmuş kişiye hiçbir şey yapmamaktansa gösterilen ilginin de bir göstergesi olması nedeniyle, çoğunlukla işe yarar.

Pandemi her varyantın açtığı yeni bir epizodla uzayıp sündükçe, artık yapılması gerekenler ile yapılabilecekler arasındaki yarık ürkütücü bir uçurum olunca hepimiz aramızda gizli bir anlaşma yapmış gibi yokmuş gibi davranmaya başladık.

Kendi başına yapabileceklerinin sınırına gelen ve yorgun düşen bireyin artık salgını yok varsayması o kadar anlaşılabilir ki...

Beklenilen çözüm üretmek, yönetmek için seçilenlerin, artık bireyi yorup üzmeden ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ile çabaların küreselleşmesini sağlamaları, virüs ve hastalıkla ilgili öngörü ve tespit radarlarını çalışır durumda tutmalarıdır. 

Oysa birazcık gevşemenin dahi olsa nasıl sonuçlar veriyor olabileceğine dair Çin örneği var ama Şangay'da 26 milyon kişiye test yapmak için uzatılan kapanmanın halk arasında müthiş bir memnuniyetsizlik yarattığı rivayet ediliyor.

Oysa Amerika, Avrupa aç-kapalar ile sürdürülen uzatma işkencesi, ölen milyonlarca kişi artan sosyal ve ekonomik kırılganlık Çin'de yaşanmadı.

Bulunduğumuz coğrafyalardan çok daha iyi bir iki yıl yaşadılar.

Bizim gibi pandemik bitkinlikten mustarip olmadıkları halde ama yine de haklı olarak söyleniyorlar.

Mart sonu itibarıyla, Omikron'un bulaşma hızına ve turuna test yetiştirilemeyeceği anlaşıldığında, testleme ve tespit tümüyle bırakıldı.

Hong Kong, saptama ve dökümente etme konusunda titiz bir ülke olarak nüfusundaki aşısız çocuklar ve aşısız yaşlıların "Omikron" ile karşılaşmalarının ne kadar sorunlu hatta ölümcül olabileceğini bildirdi.

Pandemi boyunca yapılan hataların bedeli olarak karşımıza çıkan Omikron hafif değildi ama biz hafife aldık, hatta bir canlı aşı gibi kullanmalara kalktık.

Bir de aşılanmış kişilerde ve Güney Afrika gibi çok yakın bir zaman önce nüfusunun büyük çoğunluğu hastalanmış kişilerde nispeten hafif seyretti.

Ben Omikron'un pandeminin son varyantı olacağını düşünenlerden değilim yine de Omikron'un bir şans olduğunu düşünüyorum.

Bu kadar bulaşıcı, bağışıklıktan kaçabilen bir varyant ya daha hastalandırıcı olsaydı?

Bizi koruyan, virüsün insafından başka da bir şey yok üstelik.

Şansımızın böyle yaver gidip gitmeyeceğini ise bilemiyorum.

Bu bıkkınlık ve artık sürüklenmekte olduğumuz öğrenilmiş çaresizlik baş dönmesi ve halsizlik yapınca sarı serumu kollarımıza taktık.

Amerika Gıda ve İlaç Kurumu'nun (FDA; Food and Drug Administration ) kendi danışma kuruluna bile danışmadan verdikleri, 50 yaş üzeri herkese dördüncü doz kararı tam olarak kolumuzdaki sarı serum. 

Bir bilim insanı olarak sürekli "refere" edilen İsrail çalışmalarının da referans olabilecek kıvamdan çıktığını düşünmekteyim.

İsrail, aşılamaya ilk başlayan ve risk gruplarını en hızlı şekilde aşılayan ülke.

Ancak artık tekrarlanan dozlar için karşılaştırma koluna düşen gruplar, sağlıklı, sağlığına dikkat eden İsraillere karşı sağlık göstergeleri çok iyi olmayan yoksul azınlık gruplar.

Bu nedenle ve haliyle mevcut durum için dördüncü dozdan beklenilen etkisi ile ilişkili sonuca gölge düşüren karıştırıcılar olduğu açık.

Gerçekten ilişkili araştırmalarda toplumsal dinamikler, zaman, varyant, davranış biçimleri gibi çok sayıda karıştırıcı sonuçların yorumlanmasını güçleştiriyor.

Tüm bu çalışmalardan benim çıkardığım özet sonuç ise şöyle: Bu yazı da kapsayacak şekilde sihirli aşı sayısı üç doz. Üç doz şiddetli hastalık ve ölümden yeterince koruyor.

Salgından önce pandemiye ilişkin bir kitap yazan ve tüm öngörüleri tutan David Quammen ise şaşırarak diyor ki; "Bir TV kanalında birisi, virüs şu kadar süre sonra gidecek, diğeri bu kadar süre sonra gidecek diyor." 

Ve devam ediyor: "Virüs bir yere gitmedi ve gitmeyecek. Bizim çocuklarımız, torunlarımız ve onların torunları da bu virüs için aşı olacak."

İzlediniz mi bilmiyorum kolumuzda sarı serum, bir haber düştü önümüze.

Haber başlığı şöyleydi:

"Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, 'Covid-19 bu yıl bitebilir ve bizim için bu doz sonuncu olmalıdır.' dedi."

Burada sonuncu doz olarak kastedilen dördüncü doz aşılardı

Haberin detayında, Ghebreyesus, virüsün bundan sonraki evrimine ilişkin öngörüsünü, artık sokaktaki kişilerin dahi rahatlıkla söyleyebileceği şekilde, üç olası senaryo olarak özetleyip en iyi senaryoyu öne çıkarıyordu.

Savaş nedeniyle Avrupa'ya iki milyona yakın ve çoğu aşısız Ukraynalının geçtiği, Afrika'da henüz yüzde 83 nüfusun aşılanmadığı bugünlerde hepimizi trajik bir sevince boğdu.

Virüsü bilen ve sağduyulu bilim insanları, kolumuza sarı serumu taktırmak için her şeyin daha netleşebileceği sonbaharın daha uygun olduğu görüşünde, ben de öyle.

Çünkü sarı serum, pandemik bitkinliğimize bir canlılık katsa da pandemi sürdükçe etkisini yitirmesi kaçınılmaz oluyor.

Doğa vaatlerini yerine getiriyor, savaş, yoksulluk ve salgının gölgesinde , bakalım güneşin altında sert kışın tozunu biraz atabilecek miyiz…



1. https://tr.euronews.com/2022/03/31/dunya-sagl-k-orgutu-dso-covid-19-pandemisi-bu-y-l-bitebilir

Yazarın Diğer Yazıları

İyilik, güzellik ve çirkinlik

Sonbahar renkleri aslında doğadaki döngünün tablosu gibi. İyiliğin ne kadar yaşamsal, yalnızca yaşamsal da değil evrimsel bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum

Ağaçların gözyaşları

Artık uğruna çabalamaktan vazgeçmeye durduğum sevinçli zamanları düşlemeye dahi mecalim yokken sevinç, geçmiş zamanın küllerinden boy veriyor

Bağışlamaktan ibaret

Bağışlamamak, bağışlanamamaktan daha ağır bir külfet gibi gelir bana

"
"