08 Ekim 2013

Yusuf gibi derin aşk kuyularında...

Aşkımızı engelleyen bütün düğümleri bir anda tek ve kesin bir darbeyle çözebilmeyi isterdim

Tüm hayatını kayıp oğlu Yusuf’u düşünmekle geçiren acıları derman bulmaz babası gibi, yanımda olduğunda bile tüm anlarımı seni düşünerek geçirmeyi, yanımda olduğunda uzaklarda olsan belki seni daha çok seveceğimi düşünürdüm.

Hiçbir insanın sahip olamadığı yıkılmaz ve sarsılmaz bir sabra sahip olduğu söylenen Eyyup gibi, bir gün susuz kaldığında ayağımı yere vurup senin için yıkanacak ve içilecek serin bir su çıkarmayı ve topraktan fışkıran berrak suyu avuçlarımla sana içirmeyi isterdim.

Aşkımız Gordion Düğümü

Bir kılıç darbesiyle, o ana kadar çözülmez olarak görülen Gordios’un attığı Gordion Düğümü’nü keserek, Asya’nın hakimi olan efsanevi ve tarihte belki de adının önüne büyük sıfatını alan tek kişi olan Büyük İskender gibi olmayı arzu ederdim. Aşkımızı engelleyen bütün düğümleri bir anda tek ve kesin bir darbeyle çözebilmeyi isterdim.

Tapınak

Bin yılın imparatoru, acımasız ama bir o kadar da ölümcül şefkatli, “Doğu’nun” ve bazen de “Batı’nın” eli kanlı hükümdarı Cengiz Han’ın ölümünden yüzyıllar sonra bin yılın adamı seçilmesi gibi; aşkımızı inanılmaz büyüterek, seninle yüzlerce yıl sonra bin yılın âşıkları seçilmeyi ve yanyana olacak mezarlarımızın bütün dünya âşıklarının tapınağı olmasını isterdim.

Gladyatör

Roma’da Kolezyum’da bir gladyatör olmayı ve senin de seyrettiğin bir karşılaşmada, aç aslanların önüne atılmayı ve galip çıkmayı, kaçamak olarak sana bakarak, senden aldığım güçle zorlu mücadeleden galip çıkmayı dilerdim. Ve arenada canhıraş çığlıklar atan kana susamış binlerce kişiye, kanlı kılıcımı havaya kaldırarak vahşice aşkımızı ilan etmeyi isterdim.

\

Yine Roma’da Goethe, Andersen ve Gogol’ün en güzel yapıtlarını tasarladıkları Caffé Greco’da bir masaya oturarak, gözüm bir an olsun bile kapıdan şaşmadan seni günlerce –gelmeyeceğinden zerre kadar kuşku duymasam da beklemeyi dilerdim.

Bağlılık

Kırk beş kavme hükmeden Attila, Roma’yı kuşattığında, Papa’nın onun önünde diz çökerek bağlılığını bildirdiği gibi, senin önünde diz çökmeyi ve tüm varlığımla, kayıtsız şartsız sana olan bağlılığımı ortaya koyabilmeyi isterdim.

Ölümcül kuşların gölgesinde

O bitmez tükenmez savaşların ve çatışmaların yaşandığı acılı ve bir o kadar da bilge Lübnan’ın Beyrut kentinde, ölümcül kuşlar gibi gökten bombalar yağarken, seninle ölümün hemen altında uzun bir yürüyüşe çıkmayı isterdim.

Kaçak aşkın mayın tarlasında

Sonra o gidip de dönülmeyen, Arap yarımadasının bir ucundaki Yemen’in Kızıldeniz kıyısındaki Aden kentinden Süveyş kanalına kadar, seninle bir geminin kaçak yolcusu olmayı arzu ederdim. Sığındığımız o karanlık ambarda kırıntıları, çevremizdeki farelerle paylaşarak senin ışığınla aydınlanmayı dilerdim.

Samanyolunun diğer ucunda

Bir gün –samanyolunun diğer ucunda, yerçekiminin olmadığı, yalnızca gazlardan oluşan bir gezegende tuhaf duygularla kuşatılmış bir biçimde önümde uzanıp giden sonsuzlukta, aşkın da tıpkı gazlar gibi ne kadar uçucu ve anlamsız, bir o kadar da gereksiz olduğunu düşünürdüm.

Küçük ada

Güney Afrika’nın Port Elizabeth limanından, okyanusa bakarak, seni bütün okyanuslardaki en küçük adaya dek aradıktan sonra, karşımda sisler içerisinde belli belirsiz görünen küçük adada olduğuna kesinlikle inanırdım.

Twitter: @erolanar

Yazarın Diğer Yazıları

İktidar kavramı üzerine anarşist notlar

İktidar olgusu, çağlar boyunca insanın birbiri üzerinde egemen olma, yönetme ve yönlendirme arzularına neden olmuştur. Bu olgu, imparatorluklar kurmuş, yıkmış, toplumsal ve bireysel düzlemde ise ilişkilerin niteliğini belirlemiştir.

Gerçek nedir? Ya da gerçek gerçek midir?

Bu soru tarihsel olarak filozofların yanıt aradığı en önemli sorulardan birisidir. İnsanların çoğu aslında toplumsal yaşam içerisinde gerçeği aramazlar, daha doğrusu gerçek diye bir sorunları yoktur. Çünkü çoğu zaman gerçeğe ulaşma çabası riskli ve tehlikelidir.

"
"