Bugünlerde Tao Te Ching kitabını yeniden okuyup düşünüyorum. Kitap, anlaşılması en güç olanlardan birisi ve çeviriler arasında bu yüzden önemli farklar oluşuyor. Çok derin anlamlar içeren bir felsefe. Hatırladığım kadarıyla bir İngiliz yazar belki de bu yüzden Taoizmin bugün değil, ama belki 20 bin yıl sonra anlaşılacağını söylemişti.
Tao Te Ching kitabı üzerine
Tao Te Ching, insanlığın en büyük kitaplarından birisidir. Bu, “Erdemin Yolu Kitabı” olarak da bilinir.
Kitap, çeşitli konuları içeren 81 bölümden oluşuyor.
"Hayal edilen Tao ebedi Tao değildir.
İsimlerıdirilen kavramlar
ebedi isimler değildir.
İsmi olmayanlar yerin ve göğün başlangıcıdır.
İsmi olanlar yaratıkların anasıdır” (Lao Tzu, 2000, Capitulo 1, 21)
“Eski zamanların üstün üstadları,
Mahir, esrarengiz, mistik, zeki,
Ve zamanlarına göre pek fazla derin idiler.
Anlaşılmadıkları içindir ki,
Nasıl göründüklerini anlatmak daha iyidir. (Capitulo 15, 53)
“Evrenin tercihleri yoktur
Bütün şeyler eşittir
Bu yüzden bilge kişi
herkesin bildiği tercihleri tanımaz” (Capitulo 5, s.33)
Aşağıda bu kitaptan aldığım bazı sözleri, kendi düşüncelerime göre yorumlamaya çalışacağım.
“Tao’yu görüyorsan, o gördüğünTao değildir.”
Burada aslında bence, Tao’nun sonsuz bir arayış olduğu dile getiriliyor. Tao’ya ulaşılamaz. Çünkü hayat kısadır, kişi kendi yoluna gider. Tao’ya ulaşmak için yürür, ama ona asla ulaşamayacağını bilir. Bu yüzden asla ulaşamayacağı birşeye doğru yürümek kişiyi bilgeleştirir ve olgunlaştırır.
“Bütün canlılar doğar ve ölürler, fakat hayat ölümsüzdür.”
Canlının hayatı kalıcı degildir, o rüzgârdaki bir mum gibi hızla erir. Ama kalıcı olan hayatın kendisidir. Etrafta hiçbir canlı olmasa bile, olma ihtimalini doğurabilecek bir hayat olasılığı vardır. Bence bu yüzden hayat ölümsüzdür deniliyor.
“Yüreğin yalınlığı kozmik bir güçtür.”
Eski felsefeler Çin’den Hindistan’a hep yalınlığa önem vermişlerdir. Kişi yalınlaştıkça, istek ve arzularından arındıkça kendisine daha çok yaklaşır. Böylece yalınlaşma süreci, kişinin kendisini tanıma ve yönetme sürecine giden yolu açar. Yalınlaşma ve kişinin kendisini tanıması, yaşadıkça bitmeyen bir süreçtir.
“Tao, sonsuz bir biçimde sessizdir, bu nedenle çok güç şeyleri gerçekleştirir. Dinamik bir sessizliktir bu, bir bilge gibi sessizce gerçekleştirir.” (s.40)
Sessizlik, dinlemeye yol açar. Dinleyen insan ise görmeye, anlamaya ve hissetmeye başlar; içine doğru bir yolculuğa çıkar. Aslında sessizlik, insanın kendi içine konuşmasıdır.
“Kusurlu olan mükemmel, eğri olan düz, boş olan dolu olacaktır.” (s.69)
İnsan hayatı boyunca düz bir çizgide ilerlemez. Hatalar yapar, eğrilir. Ancak daha sonra doğrulma ve hatalarını tamir etme şansı her zaman vardır. Bu hayatın diyalektiğidir. Hayat da tek çizgide ilerlemez ve Yin Yang dengesini içinde taşır.
“Akıllı kişi diğerlerini tanıyan, bilge kişi ise kendisini tanıyandır. Kuvvetli, başkalarına karşı kazanan, güçlü ise kendisine hükmeden kişidir.” (91)
Her zaman diğer insanları kolaylıkla tanıdığımıza eminizdir. Bu yüzden herkes kendisini akıllı sanır. Oysa değil başkasını kendimizi bile tanımadığımızı farkında olmayız. İnsan kendi içine baktığında kendini tanımasının bile neredeyse imkânsız olduğunun farkına varır. Hayatta insanın en büyük rakibi yine kendisidir ve kendine karşı kazanmak, başkalarına karşı kazanmaktan çok daha zordur.
İki anekdot
Lao Tzu, Konfüçyüs ile aynı dönemde yaşadıkları iddia edilmektedir.
Lao Tzu, bir gün Konfüçyüs'e, “Zengin adamlar hediye olarak para, erdemli insanlar ise bilgi ve öğüt verirler.” dedikten sonra başka şeyler de söyler. Ve konuşmasını şöyle sonlandırır: “Bende para da yok erdem de. Kısa bir süre için, kendimi bilgili bir insan sayarak sana birkaç söylememe izin ver sevgili onurlu davetli Konfüçyüs. Sana eski bir anekdottan söz edeceğim: İyi bir tüccar sanki elinde hiçbir sey yokmuş gibi davranır. Erdemli bir insan da her zaman yalındır. Eğer gururundan, açgözlülüğünden, hırsından, kibrinden kurtulabilirsen senin için iyi olur.” (You-Sheng Li: 2009 Beijing)
Öykümüz ünlü Çin düşünürü Lao Tzu zamanında geçer. Lao Tzu bu öyküyü çok sever, sık sık anlatırmış, bir köyde bir yaşlı adam varmış çok fakir. Ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki. Kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. "Bu at, bir at değil benim için. Bir dost. İnsan dostunu satar mı," dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış, "Seni ihtiyar bunak. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın!" demişler. İhtiyar "Karar vermek için acele etmeyin." demiş. Sadece 'At kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.
Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takip getirmiş. Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler, “Babalık," demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil, adeta bir devlet kuşu oldu senin için. Şimdi bir at sürün var." "Karar vermek için gene acele ediyorsunuz," demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin, Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.." Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama içlerinden "Bu herif sahiden geri zekalı." diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarin tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara "Bir kez daha haklı çıktın." demişler.
Lao Tzu, öyküsünü su nasihat ile tamamlarmış, etrafına anlattığında, "Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insani daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.
Sevgili Uzaklar,
Öyküdeki ihtiyarın bilgeliği, onun her seferinde diğer insanlar önünde haklı çıkmasına neden olmaktadır. Bilgelik, acele karar vermemekten, elindekine sahip olmadığını bilmekten, ozanın deyişiyle “Ne varlığa sevin, ne de yokluğa yerin!” felsefesinden geçer. Bilgelik, hayatın getirdiklerini tam bir soğukkanlılıkla karşılamak ve sonuç ne olursa olsun bunu güçlü bir irade ile gözlemektir.
Hayat sonsuz bir gezidir, biz de bu yolculukta aldığımız mesafe kadar özgürüz.
(Anar, 2003) Öykü çok uzun olduğu için buraya alırken biraz kısalttım.
Referanslar
You-Sheng Li: (2009) “An Alternative Way to View Life and the World: Taoist Philosophy for the 21st Century”, by Xianzhuang Book House, Beijing.
De Montaigne, MICHEL (2010) “Os Ensaios”, Editora Penguin e Companhia das Letras, Saõ Paulo, Brazil.
Rothbard, MURRAY (1990). "Concepts of the Role of Intellectuals in Social Change Toward Laissez Faire". Journal of Libertarian Studies 9 (2): 43–67.
Read, HERBERT (2012) “A Filozofia do Anarquismo, Edição Anarcy and Order”, Brazil.
Tse-LAO (2000) “Tao Te Ching”, Editora Martin Claret, São Paulo, Brazil.
http://theanarchistlibrary.org/
Hançerlioğlu, ORHAN (1985) “Düşünce Tarihi”, Altıncı Basım: Remzi Kitabevi, İstanbul.
Anar, EROL: (2003)“Sen”, Chiviyazıları Yayınevi, İstanbul.
Anar, EROL (2000) “Yaralı Bir Yüreğin Güncesi”, İkinci Basım, Hera Yayıncılık, Ankara, 2003.
Muratoğlu, BAHAR (2004) “Mülksüzler 30. Yılında”, Cumhuriyet Dergi, 28 Kasım 2004
Dr. Ozerdim N, MUHADDERE: “Lao Tzu ve Kitabı Hakkında Yeni Bir Eser”, R.B. Blakney: The Way of Life (Lao Tzu), New York, 1955, Şubat.