Bugün köşemi sevgili dostum şair Erdem Balcı'nın "Uğultular" adli şiir kitabında bana ithaf ettiği çok sevdigim şiirine bırakmak istiyorum.
İki milyon
Erol Anar’a
I
eflatun izler bırakıyor çocuklar
bardaklara
kötü masalara ve şaşıran hayrete
boş kibrit kutularına
ve sürekli bozulan bir çakmağa gülüyoruz
ahmet’in beresi uzak bir dostun yıldızsız gecesi gibi
bakıyor bize
ve bu kaçıncı otelse biz yine oradaydık
öfkesini sakladığı tuhaf renkli battaniyeleriyle
oradaydık
görmedin kör değildin ama görmedin
eflatun izler bırakıyor çocuklar
tel örgülere bir kadının boynuna ve
sır olmaktan çıkmış fısıltıya
elimin onurunu hatırladığımda
boğazıma düğümlenen toz bulutundan damarı
dilsiz bir gecenin şaşkın/ boş/ anlamsız
şişeleriyle birlikte saydım
mayk, dede, ernosto
aynı fitilin ters ateşleri gibi buluşuyor gözlerimizin
kavanozunda
erol’un sakallarından ritsos’un yıldızları düşüyor
birlikte gülüyoruz yıldızlara
sahi kimdi kaybolan
kimdi duvarları karalayan
agnostik/ ayna/ vicdan
ve bana birşeyler bağışlayan kadın kimdi
eflatun izler bırakıyor çocuklar
kolonya şişelerinin kapaklarına
ispirtoya tiner tenekelerine
ciğerlerine izmaritlere ve şehrin çukurlarına
kusfi/paki/nori ve utanmaz kalplerimiz var
unutarak ve kaybolarak öğreniyoruz
biz buradaydık görmediniz
II
eflatun izler bırakıyor çocuklar
derin yalanlara büyük nefeslere
perdelere basmadan yürüyen hamam böceklerine
kalbimiz bakırdı
rengi turuncu
titreyip duran yağmura bugün de direndi
söğüdün yeşil kalan yaprakları
durak sessiz sakin ve sapsarı bekliyordu
attım seni sildim tuğlaların yanına
artık var gibi duran bir yokuşun ortasındayım
boş peynir tenekelerine peynir suyu gibi gri bir yağmur
yağıyordu
yokuşun sonunda alnına yıldız arayan bir gölge ile karşılaştım
doğruldu ve doğulu
ama modern bir kervanla kaybolan ayışığı için
birazdan damlar
birazdan gelir/gelir ve güler parmağındaki gümüşi yüzükle
dedi
buyur bakır kalbim
buyur turuncu
kitaplardan sızan bir pergel buldum
kelimelerin çivisini arıyordu
onu başında altı olan bir sıfırın içinde gördüm
üstelik kalın bıyıklı kamyon şoförü avluyu terketmişti
artık kasım
artık soğuk ve odalar daha kalabalık
bir akbaba pergele güldü
kitap ona/defter herkese
kamyon şoförü aynı naif ciddiyetle baktı
küpeli uzun saçlı çocuklara
kızlar boş anlamsız hüzünlerini
daha hüzünlü şeyler düşünerek
bira bardaklarının önüne bıraktı
onu gördüm
seke seke kaçan bir gergedan sürüsünün içindeydi
iyice zayıflamıştı ve artık ağlamıyordu
Erdem Balcı
“Uğultular”
Öteki Yayınevi, Ankara