19 Ekim 2015

Evren yoktan var oldu mu, olmadı mı?

Kanadalı bir bilim ekibi, evrenin varoluş sürecini araştırdı...

Araştırmaya göre yoktan ‘var edilen’ evren, aslında var edilmemiş.

Evren nasıl yoktan var oldu?

Bu dev soru işareti zamanın başlangıcından beri tüm dinlerin, felsefe ve bilim insanlarının gündeminde asılı durur.

Kanadalı bir bilim ekibi, belki de varoluşumuzun gizemini aydınlatacak, tarihin en önemli keşfi kabul edilecek bir buluş gerçekleştirerek, nihayet cevaba ulaştığına inanıyor.

Üstelik ortaya çıkan veriler öylesine kati ki ‘tanrının evreni yoktan var ettiği’ yerleşik inancına meydan okuyor.

Bugüne dek bilim adamları, ‘sanal parçacıklar’ tabir edilen minik parçacıkların yoktan var olduğuna inanıyorlardı.

Fakat Kanada Waterloo Üniversitesi Fizik ve Astronomi Bölümü’nde araştırma yapan Prof. Dr. Mir Faysal liderliğindeki ekip, bu kuramı başarıyla varoluşun başlangıcına uyguladı.

“Evren hala bir hiç, yalnızca daha gösterişli biçimde düzenlenmiş bir hiçlik.”

“Sanal parçacıklar çok az miktarda enerji içerir ve çok kısa bir süre için var olurlar. Açıklaması zor olan şey, bu denli küçük miktarda bir enerjinin bizimkisi gibi devasa bir evrene nasıl yol açtığıdır.” diyen Prof Faysal, Patlama (Inflation) Kuramından yola çıkarak bazı akıl almaz matematik denklemler ve iki yeni kuram daha kullanıyor:

Uzay ve zamanın var olmayı durdurup yokluğa varacak kadar sonsuz küçüklükte bir ölçüm olan Asgari Uzunluk Ölçeği ve evrenin doğumundan hemen sonra oluşan kütlesel enerjilerden yararlanan Çifte Özel Görelilik Kuramı.

Patlama kuramına göre kısa ömürlü sanal parçacık ve küçücük enerjisi sonsuzca büyüyerek bizim 13.8 milyar yaşındaki evrenimizle sonuçlanır.

Oysa Faysal; “Hiçten var olan hiçbir şey yok. Evren hala bir hiç, yalnızca daha gösterişli biçimde düzenlenmiş bir hiçlik.” diyor.

Konuyu daha da karmaşık hale getirmek için Dr. Faysal; asıl hatayı 'Evren nasıl hiçten var oldu?' sorusuna cevap arayarak yaptığımızı söylüyor. Bu sıra dışı keşfe göre soru anlamsız; çünkü evren bir hiçlik.

“Tanrı derken, kendi yasalarını çiğneyen doğaüstü bir süper gücü kastediyorsanız, o tarih oldu.”

Dr. Faysal’ın kuramına göre evrenin negatif yerçekimi enerjisi ve pozitif madde enerjisi dengelenerek toplamda sıfır ediyor.

“Bu dikkat çekici bulgular ve karmaşık olsa da inandırıcı çözüm, evreni başlatmak için bir Tanrı figürüne ihtiyacı ortadan kaldırıyor mu?” diye sorulduğunda Dr. Faysal; “Eğer Tanrı derken, kendi yasalarını çiğneyen doğaüstü bir süper gücü kastediyorsanız evet, o tarih oldu. Ama üstün bir matematikçi olarak Tanrı’yı kastediyorsanız eğer; o zaman belki evet!"

Prof. Faysal patlama kuramına da atıfta bulunuyor. Bu kurama göre madde şeklindeki toplam pozitif enerji yerçekimi şeklindeki negatif enerjiyi tamı tamına dengeliyor ve böylece evrenimizin toplam enerjisi sıfıra denk oluyor.

İsviçre CERN'deki Büyük Hadron Çarpıştırma deneyi üzerinde de çalışan Prof. Faysal "hiç" tabirinin fizik yasalarının yokluğunu değil, yalnızca enerjinin yokluğunu ifade ettiğini söylüyor.

Başlangıç ve son yok mu?

Prof. Faysal’a göre uzay ve zaman fiziği sadece tüm doğayı betimleyen matematiğe kuramsal bir yaklaşım. Faysal, bu yüzden uzay ve zaman ve içerisindeki tüm yapıların da tamamen matematiksel bir teorinin sonucu olarak üretilmesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor:

"Hikaye bir sistemin enerjisinin herhangi bir zamanda mutlak kesinlikle bilindiği kuantum mekaniğinin yasalarıyla başlar. Aslında temelde evrendeki enerjinin sıfıra denk olduğunu da söyleyemeyiz. Sıfır da enerjinin belirli bir zamandaki kesin miktarını belirleyecek bir tutar olacağı için bir sistemin sıfır enerjiye sahip olduğunu söyleyemeyiz.

Kuantum mekaniğine bağlı olarak oluşan bu belirsizlik, yalnızca çok küçük bir süre zarfında var olduğu süre içerisinde bile küçük miktarda bir enerjinin yaratılmasına yol açar.

İşte bu yoktan var olan parçacıklara sanal parçacıklar denir. Bu tür sanal parçacıkların varlığının sonuçları deneysel olarak test edilmiştir.

Sorun bu tür sanal parçacıkların yalnızca çok kısa bir süre zarfında var olup çok küçük miktarda bir enerjiye sahip olmasıdır.

Bu denli küçük miktarda bir enerjiden bizim evrenimiz büyüklüğünde bir evren elde etmek için Patlama Kuramı tabir edilen kuram kullanılır.

Patlama kuramına göre yoktan var olan küçük miktarda enerji hızlı bir genişlemeye maruz kalmış ve bu bugün gördüğümüz evrenin oluşumuyla sonuçlanmıştır. Bu süre zarfında uzaydaki maddenin içindeki pozitif enerji ve yer çekiminin negatif enerji formu evrenin toplam enerjisi sıfır olacak şekilde oluşmuş ve birbirini başa baş dengelemiştir.”

Evreni anlamak için eski kuramlar tek başına yetersiz mi?

Patlama kuramı daha önce çalışılmış olmasına rağmen, bu kez çifte özel görelilik olarak adlandırılan yeni bir teori de kullanılarak yeniden incelendi. Prof. Faysal devam ediyor:

"Çifte özel göreliliğe göre bir azami enerji vardır ve evrendeki hiçbir parçacık bu enerjiden daha büyük bir enerjiye ulaşamaz. Einstein'ın görelilik kuramının, Newton'un düşük hızlar kuramına indirgendiği gibi, çifte özel görelilik kuramı da yeterince düşük enerjiler için Einstein'ın görelilik kuramına indirgendi.

Yavaş hareket eden nesneler üzerinde Einstein'ın görelilik kuramının herhangi bir etkisini gözlemleyemediğimiz gibi, çifte özel görelilik kuramının herhangi bir etkisini de düşük enerjilerdeki parçacıklar için bile gözlemleyemiyoruz.

Azami enerji (Planck enerjisi) o kadar büyüktür ki Büyük Hadron çarpıştırıcısındaki parçacığın bile ona kıyasla yeterince düşük enerjiler içerdiği kabul edilir.

Oysa, evrenin başlangıcındaki enerji çifte özel görelilik kuramının etkilerini varsaymak için yeterince büyüktür.”

Böylesi bir çalışma tarihte ilk kez yapıldı.

Ahmed Farag Ali, Mir Faysal ve Muhammed M. Halil’den oluşan bilim ekibi çifte özel görelilik kuramını kullanarak patlama kuramını analiz ettiler ve bulguları Cosmology and Astroparticle Physics (JCAP) isimli saygın bilim bülteninde yayınlandı.

Ekip ayrıca çifte özel görelilik kuramını doğadaki asgari uzunluk ölçeği ile birleştirdi.  Doğanın bir asgari uzunluk ölçeği olması gerektiği savı daha önce birçok bilim adamı tarafından da öne sürülmüştü.

Prof Mir ise diyor ki: "Bu şu demek; bir sopayı yarıya bölersek, bu sürece sonsuza dek devam edemezsiniz. Nihayetinde aşağısında evrenin var olamayacağı bir ölçeğe varırsınız. Bu ölçekteki bir uzunluk (ya da kısalık) pek çok fenomeni araştırırken bilim insanları tarafından genellikle görmezden gelinir, ihmal edilir. Ancak söz konusu evrenin başlangıcıysa bunu görmezden gelemezsiniz.

Patlamadaki bu asgari uzunluğun etkisi daha önce “Gösterişli Evren (Elegant Universe)” kitabının yazarı Brian Greene tarafından da incelenmişti. Fakat bu kuram, patlamanın doğadaki asgari uzunluk ölçeğinin varlığı  ve çifte özel görelilik kuramı ile birleştirilerek ilk kez çalışılmıştır.”

Yazarın Diğer Yazıları

Galatasaray Lisesi’nde tacizin marka değeri var mıdır?

Kol kırılır yen içinde kalır; peki yen de yırtıldıysa?

Bütün bunlar Snowden'ın hain olduğunu ispatlar mı?

Snowden tweet attı, kış geldi, Arap Baharı 6. sezon yaklaşıyor...

'Oku' diye başlayan kitabı 'okuma' diye noktalayan zihniyet

Hiçbir can, hiçbir uğurda feda olmak zorunda değildir