31 Aralık 2023

Kurgu dışı edebiyat, depresyon, ilaçlar, çöküş ve hayatın anlamı: William Styron ve Karanlık Gözükünce - Bir Delilik Güncesi

Anlam yaratma, birey tarafından yaratılan istemli bir harekettir. Kendi kayboluş ve çöküş sürecini yeni tarihçi Stephen Greenblatt'ın da önerdiği şekilde toplumsal anekdotlar eşliğinde kaleme alarak Styron, bunu Dante'nin Inferno'sundan yaptığı alıntıyla da "anlam"lı hale sokmayı başarmıştır

"Çayırda yan yatmış koyun da böyledir işte, bir yandan can çekişir bir yandan otlamaya devam eder. İnsanların çoğu ancak son anda ölürler; kimileri ise yirmi yıl öncesinden, hatta daha bile erken başlarlar bu işe. Onlar işte bu dünyanın düşkünleridir."

Louis Ferdinand Celine

William Styron'ın Johns Hopkins Üniversitesi'nde düzenlenen bir sempozyumda verdiği bir dersten yola çıkarak 1990'da kaleme aldığı Karanlık Gözükünce: Bir Delilik Güncesi (Darkness Visible: A Memoir of Madness), ilk olarak Vanity Fair'in 1989 Aralık ayında çıkan sayısında bir makale olarak yayımlandı. İsmini John Milton'ın ünlü eseri Paradise Lost'tan (Kayıp Cennet) alan bu kısa eser, Styron'ın, altmışıncı doğum gününden kısa bir süre sonra hayatına giren depresyon ve bu depresyonla geçirdiği sıkıntılı günleri ayrıntılı bir şekilde betimler. Styron hikâyesine, dünya çapında itibarlı ödüllerden biri olan Prix Mondial Cino del Duca'yı almak üzere Ekim 1985'te Paris'e uçuşunu anlatarak başlar.[1] Bu yolculuğu esnasında yazarın ruhsal durumunda gözle görülür bir bozulma başlamıştır. Anekdotlar, nazariyeler ve röportaj kurgusuyla Styron bir yandan yaşadığı depresyonun nedenleri ve sonuçlarını irdelerken bir yandan da kendi hastalığı ile Virginia Woolf, Randall Jarrell, Albert Camus, Romain Gary, Primo Levi, Ernest Hemingway ve Abbie Hoffman gibi ünlü simalar ve yazarların yaşadığı psikolojik bunalımlarla bağlantı kurar. Anlatımının dürüstlüğü nedeniyle eleştirmenlerce takdir edilen Styron, medyada depresyonun giderek artarak gündeme geldiği bir zamanda, bu hastalığın gizli yanlarını aydınlatmaya çalışmıştır. 1987'de piyasaya sürülen ve bir antidepresan olarak ortaya çıkan Prozac'ın 1990'ların ilk yıllarında popülerleşmesi de göz önünde bulundurulursa Karanlık Gözükünce, basıldığı yıllarda Birleşik Devletler'deki artan antidepresan kullanımını da ciddi şekilde eleştirmiş ve bu yönüyle Amerikan toplumunda büyük yankı uyandırmıştır.

İlaç kullanımı

Karanlık Gözükünce - Bir Delilik Güncesi, depresyon ve bir "hastalık" olarak depresyonun nasıl "tedavi" edilebileceği ya da ondan kurtulabilmenin yolları üzerine yazarın kişisel deneyimlerine odaklanır. Konuyla ilgili Styron, daha en baştan bir durum tespiti yapar: Bir yandan pek çok kişi hastalığa, kendi vücutlarındaki birtakım fiziksel sorunlardan dolayı değil, içinde yaşadıkları dünya ya da ruhsal sorunlar nedeniyle yakalandıkları gerekçesiyle ilaçla tedavi fikrine karşı çıkar. Bu nedenle tedavi için psikoterapinin daha uygun olduğunu dile getirir. Öte yandan oldukça geniş bir kitle, depresyonun beyindeki bazı kimyasalların bozulması nedeniyle ortaya çıktığını ve dolayısıyla tedavide ecza kullanımının önemini vurgular. Onlara göre, ilaç kullanımı bu hastalıktan muzdarip kişilerin tedavisinde en etkili yoldur. Styron, bu karşıtlıkla ilgili eserde şu saptamayı yapar:

"Günümüzde psikiyatri alanında girişilen savaş –psikoterapi yandaşlarıyla farmakoloji destekçileri arasında sürüp giden, bazen gülünç boyutlara, amansız çatışmanın on sekizinci yüzyılın kanatmak mı kanatmamak mı yolundaki tıp tartışmalarına, Orta Çağ'ın mezhep ayrılıklarına benziyor ve bu özelliğiyle bile çöküntünün ne menem bir şey olduğunun bir türlü anlaşılmadığını, nasıl iyileştirileceğini saptamanınsa ne kadar güç olduğunu gözler önüne seriyor" (21).

Styron'ın kendisi kitabın sonunda depresyonu bir şekilde aştığını söylese de (bunu anlatırken psikiyatrinin geliştiğini ve yararları olduğunu söylese de kişisel olarak doktoru yüzünden zararları olduğunu da sık sık dile getirir.) yine de depresyonun hâlâ gizemini koruduğunun da altını çizer. Ona göre, depresyon ruhsal olduğu kadar fizikseldir de.

İlaç kullanımının temalardan biri olarak seçilmesi, Styron'ın hastalığa yakalandığı ve kitabın yazıldığı dönemde Amerikan'ın tarihsel bağlamı içerisinde düşünüldüğünde, aslında ilginç bir seçim değildir. Esere konu olan depresyon ve yazarın tedavi süreci 1980'lere damgasını vuran ve etkisini 1990'ların başlarında da şiddetli bir şekilde sürdüren siyasi ve sosyoekonomik olayların (AIDS, giderek popülerleşen ilaç ve uyuşturucu kullanımı ve bu bağlamda piyasaya sürülen ve büyük bir pazar oluşturacak devlet onaylı ilaçların reklamlarının artışı; bununla ters orantılı olarak uyuşturucuların gayrimeşru olarak ilan edilip bunlara karşı kampanyalar yoluyla savaş açılması, Reaganomik,[2] politikada muhafazakâr eğilimler, toplumsal ötekileştirme ve baskı, liberal politikalar, yaklaşan milenyumla ilgili kıyamet/kurtuluş senaryoları ve asgari caydırıcılık[3]) yoğun gölgesinde gelişir.

1985'te Styron hastalığa yakalandıktan iki yıl sonra Eli Lilly dünya tarihinin en popüler anti-depresanlarından biri olan Prozac'ı piyasaya çıkarır. Bundan önce, Styron'ın kitapta da bahsettiği Nardil gibi çeşitli monoamin oksidaz inhibitör ve tirsiklikler kullanılarak depresif bozukluklar tedavi edilmeye çalışılırken, bu ilaçların önemli yan etkilerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Prozac'ın (fluoxetine hydrochloride) ise beyindeki serotonini düzenlediği ve dolayısıyla önceki anti-depresanlardan ve yan etkilerinden ayrıldığı vurgulanmaya başlanmıştır. Lilly, ilacın günde bir kez alınması gerektiğini ve yan etkilerinin asgari düzeyde olduğunu dile getirince bir anda Prozac depresyondan anksiyeteye hatta kişisel bozukluklara kadar pek çok soruna cevap olması umuduyla on milyondan fazla Amerikalıya yazılmaya başlanmıştır. Piyasaya girişiyle beraber Newsweek gibi popüler dergilere kapak konusu olacak kadar bir medya ikonu haline gelir. Buna karşı olanlar ise savlarını bireysel kimlik ve para/kâr konularına dayandırarak ilacın kullanım ve satışının aşırıya vardığını, doktorların Prozac'ı reçetelemeyi kötüye kullandıklarını dile getirmişlerdir. Buna ek olarak, ilacın yan etkilerinden (libidoda düşüş, uykusuzluk ve bulantı gibi) bahsedilmeden tıp dünyasının insan sağlığı yerine kâr amacı güttüğünü dile getirerek, ilacın insanları pasifize ettiğini ifade etmişlerdir. Styron da eserinde doktoru tarafından verilen ilaçları ve bunların yan etkilerinden mustarip olduğunu sık sık dile getirerek tıp dünyasını sert bir şekilde eleştirir –kitabın yazıldığı yılda Prozac hâlâ piyasada yoktu; ancak öncülleri bol miktarda vardı. Bu noktada Foucault'nun yeni tarihçi arkeolojisinden yola çıkarak, Styron'ın birkaç yılda patlama yaşayacak ilaç kullanımı konusunda toplumu önceden uyardığı (belki de bu nedenle 90'lı yıllarda eser çok satanlar listesindeydi.) sonucu çıkarılabilir.

1980'ler ve 1990'lar sadece Prozac gibi anti-depresanların kullanımının arttığı yıllar değil ayrıca Halcion gibi, Styron'ın da kullandığını söylediği hatta depresyonunun artmasına neden olarak gösterdiği uyku getirici ve sözde rahatlatıcı ilaçlar, diyet ilaçları, yine Eli Lilly'nin piyasaya sürdüğü erkek iktidarsızlığını çözeceği söylenen Viagra, Amerikan yaşam biçiminde önemli bir rol almaya başladı ve üretici firmalarına ve eczacılık sektörüne milyonlarca dolarlık kâr getirerek devasa bir varlık kazandırdı. Bir yandan hükümet piyasada pahalıya satılan ilaçları yasal sayıp doktorlar tarafından yazılmasını sağlayarak bunlara meşruiyet verirken öte yandan kokain ve crack gibi daha yoksul kesim tarafından kullanılan ve yasal olarak satılabilen ilaçlarla benzer etkileri gösteren kimi uyuşturucuların satışını ise yasaklamış hatta kullanım ve satışına karşı savaş açmıştır. Reagan hükümeti uyuşturucu kullanımının aile birliği ve toplumsal ahlakı bozduğunu sık sık dile getirmiş ve örneğin Nancy Reagan'ın "Sadece Hayır De" kampanyası ya da George Bush'un 1989'da sekiz milyar dolarlık bir bütçeyi "uyuşturucu ile savaş"a ayırması[4] gibi toplum, bu konuda bilinçlendirilmeye çalışılmıştır. Ancak yasal olarak satılan anti-depresan ve sair ilaçların milyonlar tarafından satılması konusunda bu kişiler sessizdir. Foucaultcu bir söylemle özetlenirse, bu da devlete ne kadar kazanç getireceği bağlamında vatandaşların ne ile ve ne kadar dozda uyuşturulacağına ancak devletin karar vereceği sonucunu çıkarır.

Kayboluş, çöküş ve hayatın anlamı

Karanlık Gözükünce - Bir Delilik Güncesi; kayboluş, çöküş ve hayatın anlamı üzerine bir meditasyon kitabıdır. Depresyon kendisini vurduğu zaman Styron, bu durumu bir "akıl çözülmesi" ve "anarşik bağlantısızlıklar" (35) olarak yorumlar. Sesini, fiziksel enerjisini, cinsel isteğini, çalışma yetisini, iletişim becerilerini, sevmeyi hatta rüya görme kapasitesini dahi kaybettiğini dile getirir. Tüm bunların insan davranışı ve bireyin kimliği ile doğrudan alakalı olduğunu söyler. Anlamlı bir şekilde dünyada artık nasıl var olamadığını ifade ederken hastalığını kanser, kalp rahatsızlığı, karaciğer yetmezliği ve sair diğer fiziksel hastalıklardan ayıran en önemli özelliğin, hastalığı sürerken normal hayatına da devam ediyor görünümünde olduğudur. İçerisine düştüğü kayboluş, anlamsızlık ve çöküş, onu benliğin müfrit kayboluşu olan intiharı düşünmeye zorlar. Bu noktada intihar ve depresyon arasında bağlantıyı varoluşçu anlamda umudun yitimi olarak kurarken, arkadaşlarının depresyonla mücadeleleri ve ölümleri arasında da köprüler inşa eder.

Sonuç olarak Styron, eserde bahsedilen isimlerin intiharlarının uygun ve bilinçli bir tedavi ile kendi durumunda olduğu gibi aslında önlenebileceğini vurgular. Bunda topluma büyük iş düşmektedir. Hastalığı ve intihar düşüncesini derinlemesine anlamanın bu hastalığı önlemede birincil şart olduğunu ve kayboluş ve çöküşten ancak hayattan tutunacak anlamlar çıkarıp içsel olarak kendisiyle hesaplaşırsa kişinin kurtulabileceğini ima eder. Styron'a göre anlam, Camuscü bir perspektifle, anlamsız bir evrende insanın cesaretle hayatta kalma savaşımından çıkar. Kitabın son paragrafında Styron şöyle yazar:

"Çöküntünün karanlık ormanına yolu düşmüş, onun tanımlanamaz azaplarını tatmış olanlar, kendilerinin bu uçurumdan dönüşlerinin, cehennemin karanlıklarını kat kat yarıp tepedeki ışığa, 'parıldayan dünya' diye tanımladığı yere ulaşan şairinkinden pek farklı olduğunu düşünmezler. O dünyada yeniden sağlığına kavuşan herkes, dinginliğe ve sevinme yetisine de kavuşmuş demektir büyük ölçüde, bu da yaşadığı cehennemde azaplardan azap beğenmesinin ödülü sayılabilir. E quindi uscimmo a riveder le stelle. Ve böylece, yine yıldızlara eriştik (87)."

Bu noktada anlam yaratma, birey tarafından yaratılan istemli bir harekettir. Kendi kayboluş ve çöküş sürecini yeni tarihçi Stephen Greenblatt'ın da önerdiği şekilde toplumsal anekdotlar eşliğinde kaleme alarak Styron, bunu Dante'nin Inferno'sundan yaptığı alıntıyla da "anlam"lı hale sokmayı başarmıştır. Hayatın anlamını, kaybolduğu ve çöküşünün başladığı yere zihinsel ve epifanik bir yolculukla giderek (annesini çocuk yaşta kaybettiği zamana geri dönerek) ve geçmişiyle yüzleşerek bulur.


KAYNAKÇA

Styron, William. Karanlık Gözükünce: Bir Delilik Güncesi. Çev. Tomris Uyar. İstanbul: 1997. Baskı.


[1] 1969'dan beri verilen ödül, bilim ve sanat dünyasından entelektüellere modern hümanizmaya katkılarından dolayı verilmektedir. Bu ödülü Türkiye'den de 1982 yılında Yaşar Kemal almıştır. 2023 yılında da ödülü Vietnamlı yazar Dương Thu Hương almıştır.

[2] Başkan Reagan'ın genel olarak bu isimle anılan ülke ekonomisi ve politikalarını iyileştirmeye dair ulusal hükümet önlemlerini ifade eden terim. Bunların içerisinde artan hükümet harcamalarının kısıtlanması, federal gelir vergisi, enflasyonu düşürmek için para arzının düzenlenmesi ve kontrolü örnek verilebilir.

[3] Bu terim, Soğuk Savaş sırasındaki uluslararası arenada kitle imha araçlarının (nükleer silahlar gibi) asgari düzeyde bulundurmak kaydıyla caydırıcılık amacıyla muhafaza edileceğini ima eder.

[4] İlginç olan, ayrılan bu bütçenin sadece %30'unun önlem, eğitim ve tedaviye ayrılmasıdır. Bu plan kapsamında uyuşturucu bağlantılı suçlara karıştığı gerekçesiyle pek çok kişi hapsedilmiş ancak bu suçların çoğunda herhangi bir kurban ya da mağdur olmamıştır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

2023 insan hakları endekslerinin satır aralarında Türkiye

Bu yazıda özel olarak Türkiye'ye ayrılan yerleri irdelemekten ziyade, metinlerin Türkiye'ye ayrılan özel kısımlarından ayrı olarak, farklı kısımlarda Türkiye'nin hangi durumlara örnek gösterilerek adının geçtiğini ortaya koyacağım

Yirminci yüzyıl öncesi Amerikan edebiyatı geleneğinde savaşlar, çatışmalar ve aykırı sesler

1700'lere kadar erken koloni döneminde Amerikan edebiyatının kanon eserlerinde, doğayla savaş başta olmak üzere yerlilerle çatışmalar detaylı bir şekilde anlatılarak Püriten ahlakına karşı barbarlığın savaşında, Avrupa medeniyeti ve inanışının gücü ve galibiyeti vurgusu yapılır. Burada karşıt güçler şeytani, barbar ve yıkıcı olarak düşmanlaştırılarak Amerikan tarihinin çatışmaları haklı bir zemine oturtulmaya çalışılır. Bu eserler, gelecek kuşaklar için Amerikan ulusunun tuğlalarını birbirine yapıştıran tutkallar olarak önemli bir rol oynayacaklardır

Savaşlar döneminde savaş karşıtlığının imkânı (2): Tim O'Brien'in Taşıdıkları Şeyler romanı üzerine

Romanda bir insanın öldürülmesi askerlerde farklı düzeylerde psikolojik travma yaratırken ve bu, birine yüklenmesi gereken bir suç olarak algılanırken milyonlarca balığın öldürülmesinde veya köpek ya da mandanın katledilmesinde aynı etki ortaya çıkmaz. Orman, pirinç tarlaları ya da nehir yaşayan bir öğe değil aksine taraflar için bir mücadele sahası ve hesaplaşma yeridir