Yeni kabinenin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek görevi Nureddin Nebati’den devraldı. Devir teslim töreninde hükümetin temel hedefinin toplumsal refahı yükseltmek olduğunu belirten Şimşek, şu açıklamaları yaptı:
"Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeceği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır. Küresel zorlukların, jeopolitik gerginliklerin arttığı bir konjonktürde kurumsal kalite ve kapasitemizi güçlendirerek makro-finansal istikrarı önceliklendireceğiz. Vakit kaybetmeden orta vadeli program çalışmalarımıza başlayacağız. Sürdürülebilir yüksek büyüme için mali disiplinin tesis edilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması temel hedefimiz olacaktır. Orta vadede enflasyonun yeniden tek haneli rakamlara düşürülmesi, her alanda öngörülebilirliğin artırılması, cari açığı azaltacak yapısal dönüşümün hızlandırılması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Uygulanacak maliye politikası ve yapısal reformlarla, Merkez Bankamıza enflasyonla mücadelede destek olmak temel politikamız olacaktır."
Bu açıklamaları yaparken, yanında, eleştirdiği uygulamaları yürüten Nebati’nin yer alması sanırım size de ilginç gelmiştir.
Şimşek, görevini ifa ederken en büyük yardımcısının Bakanlığın değerli kadroları olacağını ve hem başbakan yardımcılığı hem de bakanlık yaptığı dönemden, Hazine ve Maliye Bakanlığının, güçlü insan kaynağı ve liyakatli kadroları ile her zaman ön planda olduğunu bildiğini ifade etti.
Bu açıklamaları son derece isabetli, çünkü Hazine ve Maliye Bakanı olup, Bakanlığın çok değerli bürokratları ile hiçbir ilişkisi olmayan bakanları gördük ne yazık ki… Bu değerli kadroların katkısından mahrum kalmanın zararını hepimiz ödüyoruz.
Bakan Şimşek’in önceki Bakanlık döneminde Vergi Konseyinden neredeyse hiç yararlanmadığını hatırlıyoruz. Geçmişte Vergi Konseyini pasifize etmekle eleştirilmişti[1]. Umarım bu defa elindeki bu önemli kaynaktan istifade eder. Çünkü Vergi Konseyinin, özel sektörle de istişare ederek gerçekleştirdiği çok önemli çalışmalar var.
Sayın Bakanın yaptığı ilk açıklamaları arasında "vergi mevzuatlarının sadeleştirilmesi" de yer alıyor. Geçmiş açıklamalarını taradığımızda "sadeleştirme" vurgusunu net bir şekilde görüyoruz.
Örneğin 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının tümü üzerinde, milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtlarken; vergi sisteminin çok eleştirildiğine dikkati çeken Şimşek, vergi sisteminin mükemmel olduğu yönünde iddiasının bulunmadığını ve mevzuatın sadeleştirmesi gerektiğini ifade etmişti.
2013 yılında Gelir Vergisi Kanun Taslağının Meclise sunulmasından önce basına yaptığı açıklamada da, reform niteliğinde olduğunu ifade ettiği bu taslakla ilgili şunları söylemişti:
"Gelir ve Kurumlar vergilerini birleştiriyoruz. Yaklaşık 250 madde olan bu iki kanunu, basitleştirip 95 maddeye indiriyoruz. Bu birinci husus, yani mevzuatı basitleştiriyoruz, kolay anlaşılabilir hale getiriyoruz, sadeleştiriyoruz. İkinci önemli konu, vergi tabanını genişletiyoruz. Bazı imtiyazlara, bazı istisnalara son veriyoruz. Beyanname verecek kesimi genişletiyoruz. Vergi güvenliğine ilişkin birtakım düzenlemeleri de içeriyor. Üçüncü olarak özellikle istihdamı, üretimi, yatırımı, girişimcileri destekleyici bazı tedbirleri de içeriyor."
Ne yazık ki bu taslak Mecliste görüşülerek kanunlaşamadı.
Bakan Şimşek sanırım sadeleştirmeyi çok önemsiyor. Umarım bu dönemde arzu ettiği sonuçlara ulaşır. Çünkü gelir ve kurumlar vergisi kanunlarının birleştirilmesini öngören kanun tasarısı, üzerinde çok çalışılmış, geniş bir kesimin görüşlerini içeren gerçekten önemli bir metindi.
Halen önemli ölçüde güncelliğini koruyan bu metnin günümüz koşullarına uygun olarak gözden geçirilmesini ve kanunlaştırılması için çaba gösterilmesini temenni ediyorum.
[1] Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olarak çalışan Vergi Konseyi, vergi politikalarının oluşturulması ve uygulanması ile ilgili olarak görüş bildirmek ve bu konularda araştırma ve çalışmalar yapmak üzere faaliyet gösteren bir danışma organıdır.
Erdoğan Sağlam kimdir?
Erdoğan Sağlam Ankara'da doğdu, ancak nüfusta doğum yeri olarak Çorum görünüyor.
Liseyi İstanbul Maliye Okulu'nda yatılı okudu. Böylece mesleğe çok erken bir giriş yaptı. Ardından Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'nü bitirdi. Üzerinde lise ve fakülteyi ikincilikle bitirmek gibi bir lanet vardır. En birinci ikincidir.
Üniversiteyi bitirmesinin ardından Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı Kurulu sınavını kazandı. Yedi yıl Hesap Uzmanı olarak çalıştıktan sonra 1994 yılında ayrılarak özel sektöre geçti. Bir yıl süreyle bir şirketler grubunun mali işler direktörlüğünü yaptı.
İzleyen dönemde uluslararası danışmanlık ve denetim şirketlerinden BDO Türkiye'ye (Denet) katıldı. Halen ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak faaliyetine devam ediyor. Eşini ve işini çok seviyor.
Başta Vergi Konseyi ve TÜSİAD olmak üzere pek çok mesleki sivil toplum kuruluşunun vergi çalışmalarına katkıda bulunuyor.
2003 -2010 yılları arasında ve 2020 yılında Milliyet gazetesinde, çalışma hayatı boyunca mesleki dergilerde vergisel konularda çok sayıda makalesi yayımlandı. Mayıs 2020'den itibaren T24'te yazmaya başladı.
Teknik bir kitap yazmak istemediği için henüz bir kitabı yok. İleride en azından bir şiir kitabı, bir de polisiye roman yazmak istiyor. Yeminli mali müşavirlik ve bağımsız denetçilik lisanslarına sahiptir.
|