29 Temmuz 2024
Değerli okurlar, kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan torba kanun teklifi Meclis Genel Kurulunda 28 Temmuz 2024 tarihinde kabul edildi. Genel kurulda eklenen maddelerle birlikte kanun 61 maddeden oluşuyor.
7524 sayısını alan “Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” aynı gün Cumhurbaşkanlığına onaya sunuldu. Cumhurbaşkanının da hızlı bir şekilde onaylaması bekleniyor.
Sanırım bu kanun son yıllarda kanunlaşma sürecini en hızlı tamamlayan kanun olarak tarihe geçecek. Çünkü 16 Temmuz’da Meclis Başkanlığına sunulan teklif, 19 Temmuz’da Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmişti. Anlaşılan temmuz sonuna yetiştirilmek isteniyor.
Genel kurulda kabul edilen metin vergisel konularda Komisyondan geçen metinle aynı. Yeni eklenen maddeler vergisel konular dışındaki konularla ilgili.
Demek ki, özellikle devreden KDV ve yurt içi asgari kurumlar vergisi ile ilgili öneriler hiç dikkate alınmamış.
Böyle durumlarda ülkemiz adına gerçekten üzülüyorum. Vergi sistemimiz hızla 70’li yılların Türkiye’sine dönüyor.
Bugün, olağanüstü koşullarda kabul edilen bu vergisel düzenlemelerin yakın zamanda değiştirileceğine gönülden inanıyorum. Tahsilat kaygısıyla uygulamaya geçirilecek bu düzenlemeler çok geçmeden kaldırılacaktır.
Şimdi kısaca yapılan değişiklikleri sıralayalım.
Kanunun 1 inci maddesiyle İdare aleyhine verilen Danıştay kararları nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine yapılan, vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge arama zorunluluğu bulunan ödeme ve işlemler arasına, mahkeme kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri üzerine yapılacak ödemeler de dâhil ediliyor.
Hizmet erbabı ile yapılan sözleşmeler kapsamında, hizmet erbabına, belirli bir süre işverene bağlı çalışılması, belirlenen performans ve benzeri kriterlerin sağlanması kaydıyla, işverenin veya grup şirketlerinin pay senetlerinden bedelsiz veya indirimli satın alma hakkı verilebiliyor.
Hizmet erbabına bedelsiz pay senedi verilmesi suretiyle sağlanan menfaatlerin niteliği özellikle işvereni dışındaki grup şirketleri tarafından verilenler bakımından tartışmalı, çünkü bunların ücret sayılması gerektiğine dair yasal bir düzenleme bulunmuyor.
Özelgelerde, işveren veya grup şirketi tarafından verilip verilmediğine bakılmaksızın, bu pay senetlerinin hukuki ve ekonomik olarak tasarruf edilebilir olduğu tarihte, pay senedi alım hakkı verilmesi suretiyle sağlanan menfaatler ise bu hakkın fiilen kullanıldığı tarihte elde edilmiş ücret sayılıyor. Hizmet erbabına pay senedi verildiği durumlarda pay senedinin rayiç değeri, pay senedi alım hakkı verildiği durumlarda ise hakkın kullanıldığı tarihteki pay senedinin rayiç değeri ile hizmet erbabına maliyeti arasındaki fark, ücret olarak kabul ediliyor.
Kanunun 2'nci maddesi ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca belirlenen kriterlere göre tekno-girişim şirketi niteliğini haiz işverenlerce, hizmet erbabına bedelsiz veya indirimli olarak verilen ve ücret niteliğinde kabul edilen pay senetlerinin verildiği tarihteki rayiç değerinin, hizmet erbabının o yıldaki bir yıllık brüt ücret tutarını aşmayan kısmı gelir vergisinden istisna ediliyor.
Hizmet erbabına verilen hisse senetlerinin daha uzun süre elde tutulmasının teşvik edilmesi amacıyla, söz konusu istisnanın hizmet erbabı tarafından iktisap edilen hisse senetlerinin elde tutulma süresine göre farklı oranlarda uygulanması öngörülüyor.
İstisna uygulaması nedeniyle zamanında alınmayan vergilere ilişkin zamanaşımı süresinin, söz konusu pay senetlerinin hizmet erbabı tarafından elden çıkarıldığı tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren başlaması sağlanıyor. Ayrıca, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme hususunda Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki veriliyor.
Bu düzenleme birçok açıdan sorunlu.
* Öncelikle, hizmet erbabı tarafından iktisap edilen pay senetlerinin; iktisap tarihinden itibaren 3 tam yıl içerisinde elden çıkarılması halinde istisna edilen verginin tamamı, 4 ila 6 yıl içerisinde elden çıkarılması halinde istisna edilen verginin %75’i, 7 ila 12 yıl içerisinde elden çıkarılması halinde istisna edilen verginin %25’inin, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın gecikme faizi ile birlikte işverenden tahsil edileceği öngörülüyor. Bu durumu işverenin takip etmesi ve elden çıkarmayı önlemesi zaten mümkün olamaz. İşverenin istisna uygulanan vergiden sorumlu tutulması doğru değil.
* Kanunda ücret sayılan ödemeler arasında yer almayan ödemeleri bu istisna hükmüne dayanarak ücrete dahil etmek de doğru değil. Geçmişte ikale ödemeleri istisna edilmiş, ancak ücret kapsamında olduğuna dair hüküm bulunmaması nedeniyle İdare aleyhine yargı kararları çıkmıştı. Sonuçta söz konusu ödemelerin ücret kapsamında olduğuna dair düzenleme yapılmak zorunda kalınmıştı. Bu defa da aynı durum yaşanacak anlaşılan.
* Bu istisnanın başka sektörlere de yaygınlaştırılması gerekir. Zaten özel sektörde son yıllarda çalıştırılacak kişi bulmada ve bu kişileri tutmada ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu yolla özellikle hizmet işletmelerinde/entelektüel işlerde işverenlerin desteklenmesi gerekir.
Kanunun 3'üncü maddesi ile ticari veya serbest meslek faaliyetleri yönünden mükellefiyeti olanların gerçek hasılatlarının tespitine yönelik bir vergi güvenlik müessesi ihdas ediliyor. Mükellefler nezdinde yapılacak yoklamalar neticesinde tespit edilen günlük hasılat tutarlarının ortalaması alınarak mükelleflerin aylık ve yıllık hasılat tutarları tespit edilmesi öngörülüyor. Bu şekilde tespit edilen hasılat tutarları ile mükelleflerin faaliyette bulundukları döneme ilişkin beyan ettikleri hasılat tutarları karşılaştırılacak ve karşılaştırma sonucu bulunan farkın yüzde 20’den fazla olması durumunda mükellefler, Vergi Usul Kanunu'nda yer alan “izaha davet müessesesi” kapsamında izaha davet edilecekler. Bu düzenleme, kurumlar vergisi mükellefleri hakkında da uygulanacak.
Bu uygulama kanuni düzenlemeye gerek olmaksızın mevcut düzenlemeler çerçevesinde uygulanabilecekken neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu anlayamıyorum. Geçmişte de benzer uygulamalar yapılmış, ancak başarılı sonuçlar alınamadığı için uygulamadan vazgeçilmişti.
Bu durumlarda otomatik tarhiyat yapılamayacağına göre, yoklama ve inceleme süreçleri için yeterli personel de bulunmadığını dikkate alarak bu uygulamanın başarılı olamayacağını düşünüyorum. Ölü doğmuş bir müessese daha!
Kanunun 4, 33 ve 34'üncü maddeleri ile 6563 sayılı Kanun kapsamında, elektronik ticaret pazar yerlerinde elektronik ticaret hizmet sağlayıcılarının mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapılmasına ya da sipariş verilmesine imkân sağlayan aracı hizmet sağlayıcılarının ve elektronik ticaret aracı hizmet sağlayıcılarının, mezkur Kanun hükümlerine göre faaliyette bulunan hizmet sağlayıcılarına ve elektronik ticaret hizmet sağlayıcılarına faaliyetleri dolayısıyla yaptıkları ödemeler gelir veya kurumlar vergisi kesintisi kapsamına alınıyor. Ayrıca, maddede yapılan diğer bir düzenleme ile mal ve hizmet alımlarına ilişkin gerçek kişilere yapılan ödemeler üzerinden Cumhurbaşkanınca belirlenen sektör ve faaliyet konuları dikkate alınarak gelir veya kurumlar vergisi tevkifatı yapılması öngörülüyor. Diğer taraftan, maddenin sekizinci fıkrasında değişiklik yapılarak, Cumhurbaşkanına birinci fıkranın (19) ve (20) numaralı bentleri kapsamında vergi kesintisine tabi ödemeler için faaliyet konuları, ödeme türleri, sektörler, iş grupları ve iş nevileri itibarıyla ayrı ayrı veya birlikte oran belirleme yetkisi veriliyor.
KDV’de olduğu gibi kazanç vergilerinde de tevkifat müessesesinin yaygınlaştırılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü bu tevkifatlar tahakkuk edecek yıllık vergiye mahsuben yapılıyor, çoğu durumda iade edilmek üzere alınıyor. İade prosedürlerinin karmaşık ve süresinin uzun olması, özellikle enflasyonist dönemlerde mükellefler için çok ağır sonuçlar yaratıyor.
Kanunun 5'inci maddesi ile münhasıran sahte belge düzenleme amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiği vergi inceleme raporu ile tespit edilip mükellefiyeti terkin edilenler ile bunlarla ilişkili olan kişiler, başka bir şirkette kanuni temsilci veya yüzde 10’dan fazla oranda ortak oldukları takdirde bu şirketlerden, söz konusu kişilerin hukuki statülerine son verilmesi veya teminat gösterilmesi istenilmesi öngörülüyor. Bu kişilerin şirket ile ilişkisinin kesilmemesi ve teminat gösterilmemesi durumunda teminat tutarı kadar özel usulsüzlük cezası kesilmesi hükme bağlanıyor.
Kanunun 6'ncı maddesi ile her türlü dijital ortamda alım, satım, kiralama, ilan ve reklam gibi ticari faaliyet gösteren aktörlerin bu faaliyetlerine ilişkin bilgilerin alınabilmesi amacıyla bilgi verme mecburiyeti kapsamına alınan banka ve ödeme kuruluşlarının bilgi verme yükümlülüğü ile düzenli bilgi verilecek konular düzenleniyor.
Kanunun 7 ve 8'inci maddeleri ile kıymetli maden borsalarında işlem gören altın, gümüş, platin ve pladyum gibi kıymetli madenlerin değerlemesinde ölçüt olarak borsa rayicinin kullanılmasına, borsa rayicinin olmaması ya da muvazaalı bir şekilde oluşması halinde ise değerlemede maliyet bedelinin esas alınmasına hükmediliyor.
Kanunun 9'uncu maddesi ile kayıt dışı faaliyette bulunmak suretiyle vergi idaresinin bilgisi dışında çalışanlara kesilecek vergi ziyaı cezasının; verginin 1 katı olarak kesilecek cezalarda 1,5 kat; verginin 3 katı olarak kesilecek cezalarda 4,5 kat artırımlı şekilde uygulanması öngörülüyor.
Kanunun 10,11,12 ve 13'üncü maddeleri ile cezaların caydırıcılığının artırılması amacıyla özel usulsüzlük cezası tutarlarının artırılması hükme bağlanıyor.
* Kanunun 14'üncü maddesi ile vergi aslı uzlaşma kapsamından çıkarılıyor ve buna ilişkin olarak Vergi Usul Kanununun ilgili maddeleri düzenleniyor.
* Kanunun 16'ncı maddesi ile vergi aslının uzlaşma kapsamından çıkarılması nedeniyle mevcut uzlaşma başvurularının Vergi Usul Kanununun değiştirilmeden önceki hükümlerine göre sonuçlandırılması öngörülüyor.
Bu düzenlemeler kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek.
Bu düzenlemeyi çok hatalı buluyorum. Umarım olağan koşullara döndüğümüzde bu husus da düzeltilir!
Kanunun 17'inci maddesi ile ticari olmayan gezi, eğlence, spor gibi faaliyetlerde kullanılan deniz taşıma araçlarına yat limanlarında verilen kiralama, bakım vb. hizmetlerde KDV istisnasının kaldırılması hükme bağlanıyor.
* Kanunun 18'inci maddesi ile ulusal güvenlik kuruluşlarına milli savunma ve iç güvenlik ihtiyaçları için yapılan teslim ve hizmetler ile engellilerin eğitimleri, meslekleri ve günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programlarının hem yurt içi teslimlerinde hem de ithalatta uygulanan KDV ve ÖTV istisnasının yanında 4458 sayılı Gümrük Kanununda ithal edilecek bazı mallar ile taşıt araçları bakımından aynı konuda yer alan ilave istisnaların, bu malların ithalatını teşvik edici yurt içi alımlarını ise caydırıcı mahiyette olduğundan, belirtilen malların ithalatı ve yurt içi teslimindeki ithalat lehine olan uygulama farklılıklarının giderilmesi öngörülüyor.
* Kanunun 25'inci maddesi ile, ÖTV Kanununa ekli (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan bazı tütün mamullerinden alınmakta olan maktu vergi tutarına ilişkin asgari maktu vergi tutarının %20’sine kadar olan sınırlamanın kaldırılmasına, birim ambalajda bulunan mamul için alınacak asgari maktu vergi tutarı kadar maktu verginin alınabilmesine yönelik düzenleme yapılıyor.
Mevcut düzenlemelere göre birleşme, devir ve bölünme işlemleri dolayısıyla faaliyeti sona eren, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler devredilen veya bölünen kurumların varlıklarını devralan mükellefler tarafından indirim konusu yapılabiliyor. Kanunun 19 uncu maddesi ile faaliyetini sona erdiren, bölünen veya infisah eden mükelleflerin bünyesinde bulunan döneme devreden KDV tutarlarının devralan şirkette indirilecek KDV olarak kullanılabilmesi için, bu KDV’nin doğruluğuna ilişkin gerekli incelemenin Vergi Usul Kanununda düzenlenen zamanaşımı süreleri ile bağlı olmaksızın yapılması ve inceleme sonucuna göre indirim hakkının verilmesi hüküm altına alınıyor.
Kanunun 20 ve 22'nci maddeleri ile KDV Kanununun 30 ve 58'inci maddelerinde yapılan düzenlemeler ile 5 takvim yılı veya daha fazla süreyle devreden KDV tutarlarının, indirim KDV hesaplarından çıkarılarak özel bir hesaba alınması, mükellefin 3 yıl içindeki talebine bağlı olarak 1 yıl içinde yapılacak vergi incelemesi sonucuna göre bu tutarların incelemenin tamamlandığı yıla ilişkin gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınması düzenleniyor.
Tabii ki 3 yıl içinde talepte bulunulmaması halinde ise söz konusu KDV’nin gider yazılması mümkün olmayacak. Bu tutarlar kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmak suretiyle kayıtlardan çıkarılabilecek.
Mülkiyet hakkına çok ciddi bir müdahale olan bu hükmün Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyorum. Bu konuda çok sayıda ihtilaf çıkacağı tartışmasız.
Bu düzenlemelerin arka planında indirime hayat veren belgelerin sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğu düşüncesi var. Günümüzde hâlâ bu tür düşünceler olmasını anlayamıyorum. Varsa denetim gücünüzle bunu tespit eder ve gereğini yaparsınız. Bu yaklaşımı vergi mükelleflerine ve günümüzde ulaştığımız seviyeye çok büyük bir haksızlık olarak değerlendiriyorum.
Bu düzenlemelerin 1/1/2030 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Bu tarihe kadar, temenni niteliğindeki bu düzenlemelerin değiştirilerek tarih olacağına kesinlikle inanıyorum. Bu konuyu daha uzun bir süre tartışırız.
Kanunun 23'üncü maddesi ile yabancı devlet kurum ve kuruluşları tarafından deprem nedeniyle yapılacak yardımlara ilişkin mal ve hizmet teslimlerinde KDV istisnası sağlanıyor.
Mevcut düzenlemeye göre, serbest bölgelerdeki üretim faaliyetlerinden elde edilen kazançların tamamı, üretilen ürünlerin yurt içine ya da yurt dışına satılıp satılmadığına bakılmaksızın kurumlar vergisinden istisna ediliyor. Kanunun 24'üncü maddesi ile, serbest bölgelerde faaliyet gösteren kurumların münhasıran yurt dışına yaptıkları satışlardan (ihracattan) elde ettikleri kazançların istisna olması, yurt içine yaptıkları satışlardan elde edilen kazançlara tanınan istisnanın ise kaldırılması öngörülüyor.
Kanunun 32'nci maddesi ile, taşınmazlara yatırım yapan fon ve ortaklıkların, ticari mal niteliğinde olanlar dâhil sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların %50’sinin, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar ortaklarına kâr payı olarak dağıtmaları durumunda kurumlar vergisi istisnasından yararlanabilecekleri, kâr dağıtımı şartını sağlayamayan ve bu nedenle istisnadan faydalanılamayan yatırım fon ve ortaklıklarından elde edilen kâr payları için iştirak kazançları istisnasından faydalanılabileceği düzenleniyor.
Kanunun 35'inci maddesi ile, 3996 sayılı Kanuna göre yap-işlet-devret modeli çerçevesinde gerçekleştirilen projeler ile 6428 sayılı Kanuna göre kamu özel iş birliği modeli çerçevesinde yürütülen projelerde faaliyette bulunan kurumların tüm kazançları üzerinden %30 oranında kurumlar vergisi hesaplanması öngörülüyor.
Kanunun 36'ncı maddesi ile, yurt içi asgari kurumlar vergisi uygulanması amacıyla kurumlar vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri kurumlar vergisinin, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancının yüzde 10’undan aşağı olamayacağı düzenleniyor. Kamuoyunda en çok tartışılan konuların başında gelen geçmiş yıl zararlarının asgari kurumlar vergisi matrahından indirilip indirilemeyeceğine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmedi. Sanırım bu husus maliye tebliğleri ile çözülecek.
Kanunun 37- 49'uncu maddeleri ile, dünya genelinde elde ettikleri yıllık konsolide hasılatı, gelirin raporlandığı hesap döneminden önceki dört hesap döneminin en az ikisinde 750 milyon avro karşılığı Türk lirasını aşan çok uluslu işletmelere yerel ve asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi ihdas edilmesi ve bu doğrultuda yerel ve küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin konusuna, mükelleflerine, matrahına, vergi oranına, istisna ve muafiyetlerine ve söz konusu verginin uygulanmasına yönelik düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemeler 2024 yılı ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlara (özel hesap dönemine tabi olan kurumların ise 2024 takvim yılında başlayan özel hesap dönemi ve izleyen vergilendirme dönemlerinde elde edilen kazançlarına) uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girecek.
Kanunun 51 inci maddesi ile yine çok tartışılan yurt dışına çıkış harcı çıkış başına 500 Türk lirası olarak yeniden belirlendi. Harcın tutarı her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacak.
Kanuna buradan ulaşabilirsiniz.
Erdoğan Sağlam kimdir?Erdoğan Sağlam Ankara'da doğdu, ancak nüfusta doğum yeri olarak Çorum görünüyor. Liseyi İstanbul Maliye Okulu'nda yatılı okudu. Böylece mesleğe çok erken bir giriş yaptı. Ardından Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'nü bitirdi. Üzerinde lise ve fakülteyi ikincilikle bitirmek gibi bir lanet vardır. En birinci ikincidir. Üniversiteyi bitirmesinin ardından Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı Kurulu sınavını kazandı. Yedi yıl Hesap Uzmanı olarak çalıştıktan sonra 1994 yılında ayrılarak özel sektöre geçti. Bir yıl süreyle bir şirketler grubunun mali işler direktörlüğünü yaptı. İzleyen dönemde uluslararası danışmanlık ve denetim şirketlerinden BDO Türkiye'ye (Denet) katıldı. Halen ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak faaliyetine devam ediyor. Eşini ve işini çok seviyor. Başta Vergi Konseyi ve TÜSİAD olmak üzere pek çok mesleki sivil toplum kuruluşunun vergi çalışmalarına katkıda bulunuyor. 2003 -2010 yılları arasında ve 2020 yılında Milliyet gazetesinde, çalışma hayatı boyunca mesleki dergilerde vergisel konularda çok sayıda makalesi yayımlandı. Mayıs 2020'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Teknik bir kitap yazmak istemediği için henüz bir kitabı yok. İleride en azından bir şiir kitabı, bir de polisiye roman yazmak istiyor. Yeminli mali müşavirlik ve bağımsız denetçilik lisanslarına sahiptir. |
Taşınmazlarla diğer varlıkların satışında uygulanan istisna, koşullar ve oran yönünden aynı olmalı...
Yemek kartı/çeki/kuponu gibi araçlarla sadece yemek hizmeti alınabilir. Bunların market ve benzeri yerlerde amaç dışında kullanılması halinde işverenlere yaptırım uygulanması hukuka aykırı olacaktır
Sermaye azaltımına ilişkin düzenleme tasfiyede uygulanamaz!
© Tüm hakları saklıdır.