Bir yanda Türkiye ve izlemeye çalıştığım ekonomilerden birisi, Vietnam var. Diğer yanda 1990’lar sonu, 2000’ler başında birkaç kez toplantılarına katıldığım Mali Eylem Görev Gücü (FATF: Financial Action Task Force) var.
Türkiye ve Vietnam FATF’ın sıkı izleme listesinde veya diğer adıyla “gri liste”de tam bir yıl birlikte yer aldılar. Türkiye bu listeden çıkmaya çalıştı, uğraştı. Vietnam ise listeden çıkma hedefini bir yıl sonraya bıraktı.
Bu iki ülkede gri listeye girişin yabancı sermaye üzerinde nasıl bir etkisi oldu? Bu sorudan hareketle, listeden çıkışın nasıl bir etkisi olabilir? Bu yazıda amacım bu sorulara yanıt aramak. Ayrıca, FATF çalışmaları konusunda izlenimlerimi de aktarmak istiyorum.
Türkiye’de özellikle iktidar ve finans kesiminin bir bölümünde son haftalarda gri liste konusunda önemli bir heyecan yaşandı. Listeden çıkmak için önemli mesai harcandı. FATF’ın etkili üyelerinden olumlu izlenimler de alındı.
Böylece önce listeden çıkılacak mı heyecanı yaratıldı. Sonra, listeden çıkılınca, heyecan daha da yükseltildi. Bu heyecanda, her konuda kötü yönetim gösteren ve herhangi bir konuda başarı sağlamaya aç olan iktidarın yarattığı hava vardı.
Şu hava veriliyordu; 2024 Haziran sonunda yapılacak toplantıda listeden çıkılınca Türkiye’ye oluk oluk yabancı sermaye akacaktı. Yaratılan bu hava ne ölçüde gerçekçidir? Yazının sonunda bu konuda kısa bir değerlendirme var.
Sonuçta Türkiye 2024 Haziran sonu toplantısında listeden çıktı. Vietnam ise listede kaldı. Vietnam’da çalışmalar sürüyor, daha sakin, abartısız. İki ülke arasında ilgili diğer konularda, özellikle yabancı sermaye konusunda da önemli farklar var.
FATF, Türkiye, Vietnam
FATF toplantılarına katılmamı zamanın MASAK yönetimi istemişti. Çünkü FATF, üyesi olsun olmasın, dünyadaki hemen tüm ülkelerde aklanan kara paranın miktarını, başka yöntemler yanında, ekonometrik yöntemlerle de anlamak istiyordu.
Bu amaçla bir araştırma grubu oluşturulmuştu. Üç kişilik bu grupta Avustralyalı ve Kanadalı iktisatçılar yer alıyordu. Diğer üye ülkelerden katılan bizler de bu araştırmaya hem genel hem kendi ülkelerimiz yönünden katkı ve eleştiri veriyorduk.
Bu girişimin başlatılmasında ve arka planında OECD’de yapılan “kayıt dışı ekonomi büyüklüğünü ekonometrik yöntemlerle tahmin etme” çalışmaları vardı. FATF, bu konudaki çalışmalarda OECD bünyesinde faaliyet gösteriyordu.
O dönemde FATF daha çok kara para aklama üzerine odaklanıyordu. Zaten 1989’da G7 ülkeleri tarafından kuruluşunda asli amacı olarak “kara para aklamanın önlenmesi” belirtilmişti ve bu doğrultuda öneriler yayınladı.
11 Eylül 2001’de ABD’deki bazı yüksek binalara ve mekânlara yapılan uçaklı terör saldırılarının hemen ertesinde terör gündemin tepesine oturdu. Hemen ertesinde, 2001 Ekim ayında “terörün finansmanını önlemek” de FATF amaçlarına dahil edildi. Bu konuda da ülkelere uyulması istenen öneriler getirildi.
2012’de ise “kitle imha silahlarının yayılmasında sağlanan finansmanın önlenmesi” konusunda ülkelere öneriler bildirildi. FATF bu konudaki önerilerine de sıkı sıkıya uyulmasını istedi.
2022 başında FATF’ın 40 üyesi vardı; ABD, Çin, Rusya, Hindistan gibi belli başlı ülkeler üye idiler. Elbette tüm Avrupa Birliği (AB) ülkeleri de üye idiler. Ancak 2022 Şubat sonunda, Ukrayna’yı işgali sonrasında Rusya üyelikten çıkarıldı.
Yukarıda anlattıklarımdan şu sonuç çıkarılabilir: FATF önemli ölçüde ABD’nin etkisi ve yönlendirmesi altındadır.
Türkiye gri listeye Ekim 2021’de alınmıştı. Çünkü, FATF’a göre, Türkiye kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanı konularında yeterli önlemler almıyordu. Bu konuda birkaç noktanın altını çizmek gerekiyor.
1) FATF’ın gri listesi yanında, Avrupa Birliğinin (AB) de üyelerine uyarı niteliği taşıyan bir “yüksek riskli ülkeler” listesi bulunuyor. Bu iki liste genellikle aynı ülkeleri içeriyor. Ancak son birkaç yıldır aralarında önemli bir fark var.
Bulgaristan, Hırvatistan ve Türkiye FATF’ın gri listesinde olmasına karşılık, AB’nin yüksek riskli ülkeler listesinde yer almadılar. Bu bakımdan FATF’ın Türkiye’yi gri listeye alması, bu bağlamda çok büyük bir olumsuz etki yapmamış olabilir.
Şöyle de diyebiliriz; Türkiye’nin FATF gri listesinden çıkmasının etkisi, özellikle AB ülkeleri bakımından, zaten beklenen kadar yüksek olmayabilir.
2) Türkiye’nin 2021 Ekim ayında gri listeye alınması, o dönemin iktidarı tarafından şöyle hafife alınmıştı: Yabancı sermaye gelmezse gelmesin, uygulayacağımız “Yeni Ekonomik Model” (YEM) ile zaten yabancı sermayeye gereksinim duymayacağız. Çünkü YEM ile ekonomi dış ticaret ve cari işlemlerde fazla veriyor olacaktır.
YEM yendi bitti. Şimdi ise tam tersi söylenmiş oluyor: Gri listeden çıkmak, bol miktarda döviz akışı sağlayacak çok başarılı bir sonuç olarak anlatılıyor.
3) 2024 Haziran sonundaki FATF toplantısında gri listede olan Jamaika da Türkiye ile birlikte listeden çıkarıldı. Haziran toplantısı sonrası listede irili ufaklı 21 ülke kaldı.
Kısacası, gri listeye girmek istenmez elbette, ama listeden çıkmak da ülkenin istemesine ve kulislerde kendisini anlatmasına bağlı. Belki de bilmediğimiz başka unsurlar ve hatta pazarlıklar da etkili olabilir.
Vietnam, FATF gri listesine Haziran 2023’te alındı. Öncelikli gerekçe, kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı olarak açıklandı. Vietnamlı meslektaşlara göre, bu gerekçenin arkasında Vietnam’ın Kuzey Kore ile dış ticaretinin devam etmesi var.
Yalnız, ABD kaynakları, Vietnam’ın Kuzey Kore ile silah ticareti de yaptığını belirtiyorlar. Elbette parasını ödeyerek. Ama anlaşılan ABD bunu istemiyor.
İkinci bir gerekçe de şudur: ABD’ye göre, Merkezi Vietnam’da olan bir kripto para işlemcisinin kara para akladığı yönünde önemli bilgiler bulunuyor.
Bu konu Türkiye için de zaman zaman konuşuldu. Sıkı denetleme koşulları getiren yasa sözü verilmiş olmalı ki, birkaç gün önce, 2 Temmuz 2024 tarihinde kripto para veya kripto varlıklarla ilgili bir yasa yayınlanarak yürülüğe girdi.
Gri liste ve Türkiye ve Vietnam’da doğrudan yabancı yatırımlar
2023’te Türkiye gri listede idi. Aynı yılın haziran ayında Vietnam gri listeye girdi. Bu iki ülkenin yabancı doğrudan yatırımları gri listeye girişlerden nasıl etkilendi? Bu sorunun yanıtı için Tablo 1’deki verilere bakalım.
Tablo 1 Türkiye’de ve Vietnam’da Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Milyar Dolar
Kaynak: Vietnam; Planlama ve Yatırım Bakanlığı ve Trading Economics. Türkiye; TCMB.
Not:*Tahmin
Tablodan izlendiği gibi, Vietnam’ın gri listeye alınması Vietnam’a yapılan doğrudan yabancı yatırımları etkilemiş görünmüyor. Bu ülke gri listeye girdikten sonra da yabancı yatırımlar yükselmeye devam etmiştir.
2023’ün ikici yarısını (Vietnam listeye girdikten sonra) önceki yılların ikinci yarıları ile karşılaştırınca bu sonuç çıkıyor. 2024 yılının ilk yarısını önceki yılların ilk yarıları ile karşılaştırınca da bu sonuç elde ediliyor. (Verilerde mevsimlik etki olduğu için ilk ve ikinci yarıları ayrı karşılaştırdım.)
Türkiye ile igili önce bir saptama yapalım. Türkiye’deki yabancı doğrudan yatırımlar (girişler) Vietnam’dakinin yaklaşık yarısı düzeyindedir. Hatta bazen daha düşüktür. Türkiye verilerinde de mevsimlik etki vardır.
Mevsimlik etkiyi de dikkate alarak, Türkiye gri listeye eklendikten sonra, 2021’in ikinci yarısındaki sermaye girişleri, daha önceki yılların ikinci yarılarındaki girişlerden daha yüksek. (2018 ve 2019 yılları verileri tabloda yer almıyor.)
Daha sonraki yıllardaki ikinci yarı girişleri de biraz düşmekle birlikte, daha önceki yıllardaki girişlerden çok farklı değil. İlk yarılara baktığımızda ise, Türkiye listeye eklendikten sonraki yıllarda sermaye girişleri, önceki yıllardaki girişlerden daha yüksek veya çok farklı değil.
Öyleyse, Vietnam’da olduğu gibi, Türkiye’de de gri listeye eklenmenin yabancı doğrudan yatırım girişlerine anlamlı bir etkisi olmadığını eldeki verilere göre söyleyebiliyoruz. (Bunu ekonometrik bir denklem tahmini ile de göstermek mümkündür.)
Demek ki, doğrudan yabancı yatırımları etkileyen daha önemli unsurlar vardır. Bunlar da ayrı bir yazının konusudur. Belirteyim; Haziran 2024 sonrasında Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlarda bu koşullarda büyük bir artış olmasını beklemiyorum.
Son olarak Türkiye ve Vietnam yabancı doğrudan yatırımları arasında önemli birkaç farka dikkat çekeyim.
1) Vietnam’da doğrudan yabancı yatırımların çok büyük bölümü, 2022-2023’te yaklaşık yüzde 65-70’i, imalat sanayi ve yeni teknoloji yatırımlarıdır. Bu eğilimin uzun zamandır sürdüğü anlaşılıyor.
2) Diğer yandan bu ülkede gayrimenkul yatırımlarının payı aynı dönemde yüzde 18 dolayındadır. Finans ve sigortacılık dahil hizmet yatırımlarının payı da yaklaşık aynı düzeydedir. Vietnam Investment Review (6 ve 7 Temmuz 2024).
3) Türkiye’de ise gayrimenkul yatırımlarının payı yüzde 2022’de 45,9; 2023’te 33,7; 2024’ün ilk dört ayında yüzde 45’tir. (TCMB). Geri kalan yüzde 55-60’ın sektörlere dağılımını bulmak benim için kolay olmadı.
4) Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin yayınlarında, 2003-2021 yılları gayrimenkul dışındaki yatırımların dağılımı şöyle; bankacılık ve finans yüzde 31,6; imalat sanayii yüzde 24,2; enerji yüzde 10,6 ve diğerleri. (Bunların gayrimenkul dışındaki yatırmlar dağılımı olduğunu birçok kaynağa bakarak anlayabildim.)
Demek ki toplam yabancı doğrudan yatırımlar içinde imalat sanayiinin payı belirtilen dönemde yüzde 14 dolayındadır. Türkiye ile Vietnam arasındaki asıl farkın burada olduğunu görmek gerekiyor.
Dün Çinli otomobil üreticis BYD ile yapılan anlaşma uzun süredir devam eden görüşmelerin sonucunda olmuştur. Çok boyutlu BYD konusu üzerinde de ayrıca durmak gerekir.
Kaynaklar
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi (Invest in Türkiye) (Mayıs 2024)
https://www.invest.gov.tr/tr/whyturkey/Sayfalar/fdi-in-turkey.aspx
Vietnam Investment Review (6 ve 7 Temmuz 2024)
https://vir.com.vn/
Ercan Uygur kimdir?
Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.
Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.
Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.
1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.
Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)
Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.
2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"
|