06 Ağustos 2024

Kara Pazartesi, durgunluk, yapay zekâ köpüğü

Bugünlerde Japonya-ABD ortak yapımı olan bir "Kara Pazartesi" ve etkilerini mi yaşıyoruz? Gördüğümüz çalkantılar bir "yapay zekâ" köpüğünün sonucu mudur? Çalkantılar uzayıp gider mi, yoksa kısa sürede durulur mu? Bu çalkantıların Türkiye'ye etkisi ne olur?

Özellikle Amerikalılar meraklıdır; bir günde olumsuz bir finansal olay yaşanmışsa, o güne "kara" sıfatını yapıştırırlar. Örneğin, 1929'daki Büyük Buhran'a giden yolun başlangıcında iki kara gün vardır: 24 Ekim 1929 Kara Perşembe, 29 Ekim 1929 Kara Salı olarak anılır.

Bu iki kara günde de New York borsasında çok büyük miktarda panik halinde hisse satışları olmuştur. ABD'nin sanayi şirketlerini içeren DJIA (Dow Jones Industrial Average) borsa endeksi yüzde 12'leri aşan oranlarda düşmüştür.  

Bu kara günlerde hisselerin panik halinde satışında ve fiyatların hızla düşmesinde, ABD Merkez Bankası FED'in faizi yükseltme ve kredileri sıkılaştırma haberi ve durgunluk beklentisi tetikleyicidir.

Asıl önemli bir neden ise, 1921'den başlayarak sürekli yükselen hisse fiyatlarının artık yükselmeyeceği düşüncesinin hakim olmasıdır. Büyük Buhran ve sonrasında hisse fiyatları yıllarca düşmeye devam etmiş, 1929 Eylül ayındaki değerine ancak 25 yıl sonra, Aralık 1954'te ulaşmıştır.

19 Ekim 1987 de bir kara gündür, Kara Pazartesidir. O gün, ABD'de DJIA endeksi Yüzde 22.6 düşmüş ve bu düşüş dünyadaki diğer borsalara da yansımıştır. 1987'deki bu Kara Pazartesi öncesinde ABD dış ticaret açığında artış, doların değerinde düşüş ve faizde yükseliş vardır.

Bunlar, birlikte, durgunluk habercisi olarak algılanmıştır. Ancak bu günde de asıl etkili olan, 1982'den başlayarak sürekli yükselen hisse fiyatlarının (borsa endeksinin) artık yükselmeyeceği düşüncesidir. Bu düşünce, birçok kara günün oluşmasında etkilidir.

Teknoloji hisselerini barındıran NASDAQ borsa endeksi, internet kullanımının yayılması sürecinde  1995 ile 2000 yılları arasında yüzde 800 yükselmiştir. Bu yükselişin bir İnternet Köpüğü (Dotcom Bubble) oluşturduğu bilinir.

Bu köpüğün sönme sürecinde NASDAQ endeksi, 2000'lerin başından itibaren yıllarca gerilemiş, birçok kara gün yaşatmıştır. Nedeni internet ile ilgili şirketlerin aşırı ve hızlı değerlenmiş olmasıdır. 

Bugünlerde Japonya-ABD ortak yapımı olan bir "Kara Pazartesi" ve etkilerini mi yaşıyoruz? Gördüğümüz çalkantılar bir "yapay zekâ" köpüğünün sonucu mudur? Çalkantılar uzayıp gider mi, yoksa kısa sürede durulur mu? Bu çalkantıların Türkiye'ye etkisi ne olur? Bu yazıyla bu sorulara kısa yanıtlar arıyorum.

2024'ün Kara Pazartesi

5 Ağustos 2024 Pazartesi gününü özellikle ABD'de ve İngiltere'de Kara Pazartesi olarak tanımlayanlar çok. Şöyle ki, bu günde Japonya Nikkei 225 borsa endeksi yüzde 12.4, Kore Kospi  yüzde 8.8, Tayvan TSEC yüzde 8.4 düştü. Diğer Asya ülkelerinde de önemli azalışlar oldu.

Bu günde, Avrupa borsalarında yüzde 1.5 ile 3.5 arasında kayıplar var. Türkiye'de BİST100 yüzde 5.54 değer yitirdi. ABD borsalarında inişlerin yüksek oranlarda sürmesi halinde, Avrupa'daki kayıplar da devam edecektir.

2024 Kara Pazartesinde ABD'de NASDAQ yüzde 3.43, S&P 500 yüzde 3, DJIA yüzde 2.60 geriledi. Önemlisi, gerileme 1 Ağustostan bu yana sürüyor. Bu tarihten başlayarak, son üç işlem gününde, NASDAQ yüzde 8.8, S&P 500 yüzde 6.8, DJIA yüzde 6.1 değer yitirdi.

ABD'de 2024 Kara Pazartesi'nin oluşmasında daha önceki "kara günlere" benzer etmenler var.  Ama önce 1 Ağustos'tan bu yana yüzde 20.0 değer yitiren Japonya Nikkei 225 endeksinin nasıl gerilediğine bakalım.

Japonya Merkez Bankası 31 Temmuz 2024'te yüzde 0.00 ile 0.10 aralığında olan politika faizini 0.25'e çıkarıyor. Gerekçesi basit; faizi çok düşük tuttuğu için Japon parası Yen, dolar gibi diğer paralar karşısında değer yitiriyor. Bu da ithalat fiyatını ve enflasyonu yükseltiyor.

Ayrıca, düşük faiz ile Yen borçlanan ve dolar gibi faizi yüksek varlıklara yatıran para ticareti (carry trade) yapanlar, süreçten besleniyor. Para tacirleri borçlandıkları Yen'i dolar gibi paralara çeviriyorlar ve Yen daha da düşüyor. Zaten çok düşük faiz, para politikasına da alan bırakmıyor.

Sonuçta Japonya'da enflasyon yüzde 2'nin üzerinde kalıyor ve Merkez Bankası bu durumu değiştirmek istiyor. Önemlisi, bu çerçevede faizi daha da yükseltebileceğini açıklıyor. Bunun üzerine Yen, dolar gibi paralara karşı değer kazanıyor.

Japonya'nın faiz artışı sınırlıdır. Ancak Yen değer kazanmaya devam ederse, para tacirleri yalnızca faizden değil bu değerlenmeden de zarar ederler. Bu nedenle 1 Ağustostan başlayarak borçlandıkları Yen'i geri ödeme telaşına giriyorlar.

Hem Japonya'da, hem ABD gibi ülkelerde borçlanarak aldıkları hisse senetlerini satmaya başlıyorlar. Böylece Nikkei 225 endeksi hızla geriliyor. Örneğin bir yarı iletken üreticisi olan Tokyo Electron'un hisse fiyatı 5 Ağusosta yüzde 18 düşüyor. Banka hisseleri ise 2 ve 5 Ağustosta toplam yüzde 27 azalıyor. Economist (5 Ağustos 2024).

Japonya'da hisse satışları yalnızca borç geri ödemesi için değildir; durgunluk korkusu da hisse sattırıyor. Yüksek faiz ve güçlü Yen ile Japonya'nın durgunluğa gireceği düşünülüyor. ABD'nin ise açıklanan son istihdam ve bilanço verileriyle zaten durgunluğa girmiş olduğu varsayılıyor.  

Yapay zekâ hisselerinde köpük ve ABD'de durgunluk

Diğer yandan Yen ile borçlanıp ABD'de hisse (ve tahvil) almış olanların bu hisseleri satmaları ABD borsalarındaki gerilemeyi açıklayacak güçte değildir. Nitekim, ABD vatandaşlarının da hisse boşalttıkları anlaşılıyor. En çok satılanlar ise NASDAQ teknoloji hisseleridir.

Neden öncelikle NASDAQ hisseleri satılıyor?

1) Çünkü başta "Muhteşem Yedili" (Magnificent Seven: Alphabet (Google), Amazon, Apple, Meta (Facebook), Microsoft, Nvidia, Tesla) olmak üzere teknoloji hisse fiyatlarının fazla yükseldiği ve artık yükselmeyeceği düşünülüyor.

2) Zaten bunların ikinci çeyrek finansal sonuçları da beklendiği kadar iyi gelmemiştir. Öyleyse, Muhteşem Yedili başta olmak üzere yapay zekâ girişimleriyle beslenen bu gibi şirket hisselerinde bir köpük oluştuğu söylenebilir. Bunların hisse fiyatları çok hızlı yükselmiştir.

Örneğin, ünlü yatırımcı Warren Buffet'ın ikinci çeyrek sonuna kadar çok yüklü miktarlarda Apple hissesi sattığı ve nakite geçtiği anlaşılmaktadır. Reuters (3 Ağustos 2024).

Ayrıca, ABD borsaları üzerinde şu baskılar var:

3) ABD ekonomisi genelde bir durgunluk aşamasına girmiş gibi görünüyor. Beklenenden az artan istihdam oranları ve yükselen işsizlik oranları bu durgunluğun göstergeleri olabilir. FED, politika faizini uzunca bir süredir enflasyonun epeyce üzerinde tutuyor, yüksek reel faize neden oluyor. Bu durum durgunluğu hazırlamış olabilir.

4) ABD'de 10 yıllık devlet tahvili faizi giderek düşüyor ve artık 2 yıllık devlet tahvili faizinin altına inmiş durumda. İki faiz arasındaki bu fark ters getiri eğrisine işaret ediyor ve ABD'de orta vadede bir durgunluk beklendiğinin göstergesi olarak kabul ediliyor.

5) ABD'de önemli bir seçim belirsizliği var. Başkan adayları, Harris ve Trump, her ikisi de tartışmalı adaylardır. 

6) Üstelik İran-İsrail gerginliği tırmanıyor ve Rusya-Ukrayna savaşı sürüyor. Bu jeopolitik riskler ve belirsizlikler de hisse piyasasını aşağı çekebilir.  

7) Tüm bunların üstüne, IMF'nin uyarılarda bulunduğu yüksek borç sorunu var. Başta ABD olmak üzere bazı ülkelerin borçları önemli risk oluşturuyor.

Borsaların yönü ve Türkiye

ABD ve Japonya borsaları bundan sonra ne yöne gider? Yukarıda 1929, 1987 ve 2000 yılları için açıkladığımız "kara günler", genellikle durgunluk algısı ile başlıyor, büyüme ile sona eriyor. Öyleyse, sorunun bir yanıtı, öncelikle ABD'nin ve ayrıca Japonya'nın durgunluk patikasına mı, büyüme patikasına mı girecekleri ile ilgilidir. Uzun süreli durgunluk, borsaları daha da geriletir ve gerilemeyi yaygınlaştırır.

Borsaların yönü ABD'de FED'in faiz kararına da bağlıdır. ABD'de durgunluk algısı yükselir ve faiz hızla düşerse, para tacirlerinin borçlarını hızla eritmeleri gerekir ki, bu da hisse satışları ve borsaların düşmesi anlamına gelir. Faiz farkı korunursa, para tacirlerine manevra alanı kalır.

Bunlar, Japonya kaynaklı para ticareti ile ilgilidir. Bunların dışında ABD borsalarında çalkantı yaratan özellikler var. Birisi, Muhteşem Yedili dahil teknoloji şirketi hisslerindeki köpüktür. Bu köpük ne kadar büyüktür ve ne kadar hızlı erir, bilmiyoruz. Sorunun yanıtını bir-iki hafta içinde görebiliriz. ABD'deki durgunluk ve diğer belirsizlikler de borsalar için risk unsurlarıdır.

Daha somut olmak gerekirse, borsalarda ve küresel piyasalarda dalgalanmalar sürecek görünüyor. Ancak bu dalgalanmaların kalıcı bunalımlara neden olacağını sanmıyorum.

Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkilenir? Türkiye'ye Japonya kaynaklı para ticareti (carry trade) yolu ile gelen kısa vadeli kaynakların büyüklüğünü bilmiyoruz. Ancak Meksika, Kolombiya ve Güney Afrika'nın yanında Türkiye'nin de bu bağlamda adı geçiyor.

Bu kaynakların hızlı çıkış yapmaması için öncelikle faiz farkının korunması gerekiyor; Türkiye yüksek faizi sürdürmek durumunda. Ne kadar sürdürebilir? Yüksek faiz ekonomiyi durgunluğa da götürebilir ve fakat bu sıcak kaynakların çıkmaması için büyümenin de sürmesi gerekir.

Anlaşılacağı gibi, Türkiye bu bağlamda ince bir ip üzerinde oynamak zorunda. Bu çerçevede iç tasarrufların, öncelikle kamu tasarrufunun yükseltilebilmesi gerekiyor. Ancak ne yazık ki bu konuda olumlu göstergeler yok.

İtibardan tasarruf olmaz anlayışıyla gösteriş amaçlı kamu harcamaları ve savurganlığı devam ediyor. Bu da, farkında olmasalar da, Türkiye'nin risklerine katkı yapıyor.

Burada anlatılanlar, "yabancıların" neden borsada değil faiz tarafında olduklarını da açıklıyor.  


Kaynaklar

Economist (5 Ağustos 2024) "Why Jappanese markets have plummeted?"

Reuters (3 Ağustos 2024)  "Berkshire halves Apple stake, boosts cash to $277 billion as it gets 'defensive'"

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son dönemin olayları, enflasyon ve devletin kırılganlığı

Adalet kurumları, kolluk güçleri gibi ordu da devletin kurumudur. “Tek başına iktidar olma” ve “kendi ideolojisini zorlayarak da olsa kabul ettirme” hevesleriyle yıpratılmaları, devletin de yıpratılması anlamına geliyor

Ücretler ve enflasyon

Enflasyonun nedeni yanlış politikalar uygulatan ve uygulayanlar olduğuna göre, hiç olmazsa kendi “itibar” harcamalarından ve hatta ücretlerinden bir ölçüde vazgeçemezler mi? Bütçe açıkları gösteriyor ki, tam tersine davranıyorlar ve bedelini düşük ve sabit gelirli yoksul halka ödetiyorlar

Aoki, Ueda ve Japonya’da teknolojik gelişme

Japonya’nın sanayi üretimi yeni teknolojilerle hızla yükselmiş. 15-20 yıl içinde ihracatta sanayi ürünlerinin payı yüzde 15’lerden yüzde 60’lara, 70’lere çıkmış. Bunlar, Osmanlı’nın yapmayı bile düşünmeyip, Atatürk’ün cesaretle yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını anımsatmıyor mu?  

"
"