14 Nisan 2023

Ekonomi ve seçmenin parti değiştirmesi

Seçimden seçime oylar hangi durumlarda çok değişir?

Seçimlerde sonuçları doğru tahmin edebilmenin maddi ve manevi getirisi yüksektir. Bu nedenle, çok sayıda seçim anketi yapıldığı gibi, yine çok sayıda tahmin çalışması görülür. Türkiye'deki 14 Mayıs seçimleri için de yerli yabancı birçok çalışma var.

Siyasi partilerin (ve Cumhurbaşkanlarının) aldıkları oylar seçimden seçime ne ölçüde değişir? Bu değişiklik hangi nedenlerle olur? Bu sorulara ampirik olarak gerçekçi yanıt verebilmek, seçimlerin sonucunu daha doğru tahmin etmeye yardımcı olur.

Siyasi partilerin seçmenden aldığı oy oranı, bir seçimden diğerine üç nedenle değişebilir. Birinci neden, önceki seçimde oy kullanan seçmenin oy verdiği partiyi değiştirmesidir.

Parti değiştiren bu seçmene ve verdiği oya, kemikleşmiş veya partizan seçmenin / oyun karşıtı olarak, yüzer-gezer seçmen / oy veya kararsız (volatile) seçmen / oy diyebiliriz. 

İkinci neden, ilk kez oy kullanacak yeni seçmenin parti tercihidir. Üçüncü neden, önceki seçimde oy kullanan, ancak yeni seçimde oy kullanmayan veya kullanamayan eski seçmenin parti tercihidir. Bu üçüncü neden üzerinde kısaca duralım, çünkü bu neden araştırmalarda çoklukla ihmal edilir.

Halbuki, nüfusun önemli bir bölümünde salgın hastalıklar, deprem gibi doğal afetler nedeniyle can kayıpları olabilir. Önemli sayıda kişi yer değiştirmek zorunda kalabilir. 2023 Türkiye'si bu konuda önemli bir örnektir. Can kayıpları ve göçler doğru saptanmadı ise, önemli hatalar, hatta suistimaller ortaya çıkabilir.

Seçimlerle ilgili araştırmalarda, genellikle birinci ve ikinci nedenler üzerinde durulur. Bu yazıda da vurgulamayı bunlar üzerinde yapıyorum. Seçimden seçime oylar hangi durumlarda çok değişir?

Bu soruya verilen yanıt kısaca şudur; eğer seçim yapılan ülkede ekonomik, siyasi ve/veya sosyal başarısızlık, gerileme, hatta bunalım varsa, seçmen parti değiştirebilir. Yüzer-gezer seçmenler / oylar oran olarak artar. Özellikle, seçmenler ve oylar iktidar partisinden / partilerinden muhalefet partilerine kayar. Bu kaymayı nasıl ölçeriz?

Oy kaymaları ölçütü: Pedersen Endeksi

Bu soruya yanıt vermek üzere Pedersen (1979), N adet partinin olduğu bir ülkede, iki seçim arasındaki kaymayı ölçmek için şu basit endeksi öneriyor:

Pedersen Endeksi = 0,5 x (A partisi oyunda mutlak değişme oranı + B partisi oyunda mutlak değişme oranı + ... + N partisi oyunda mutlak değişme oranı).

Oylardaki değişme mutlak değer olarak alınıyor çünkü oyları artan partilerin oy oranları toplamı, oyları azalan partilerin oy oranları toplamına eşittir. Çift saymayı önlemek için de mutlak oranların toplamı ikiye bölünüyor (0,5 ile çarpılıyor).

Bir seçimde Pedersen Endeksi (PE) değeri ne kadar yüksek ise, o seçimde parti değiştiren seçmenlerin oranı o kadar yüksektir. Yeni seçimde önceki seçime göre partilerin oy oranlarında değişme yoksa, PE değeri 0'dır. Önceki seçime giren tüm partilerin oyları 0'a inmiş ve tüm oylar yeni partilere gitmişse, PE değeri 100 olacaktır.

Pedersen Endeksi (PE) değerlerini Türkiye'nin 1999'dan bu yana yaşadığı 6 milletvekili genel seçimi için hesapladım. Hesapladığım endeks değerleri Tablo 1'de yer alıyor. Bu tabloda 1 Kasım 2015'te yapılan milletvekili seçimleri dikkate alınmadı. Çünkü bu seçim 7 Haziran 2015'te yapılan seçimlerin bir tekrarı idi.

Tablo 1 Türkiye'de Milletvekili Genel Seçimlerinde Pedersen Endeksi Değerleri Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu

Tablodan görüldüğü gibi, PE değerinin en yüksek olduğu seçim 3 Kasım 2002 seçimidir. Bu seçim, bir ekonomik ve siyasi bunalım sonrasında yapılmıştır ve seçmenlerin önemli ölçüde parti değiştirdiği görülmüştür.

Ele alınan altı seçimde oyu artan ve azalan siyasi partileri kısaca ele alalım. 1995-1999 döneminde değişik koalisyonlar kuruldu. Bu koalisyonlarda ANAP, DYP, RP (Refah Partisi), DSP ve DYP'den kopan DTP (Demokrat Türkiye Partisi) yer aldılar.

1999 seçimlerinde DSP dışındaki tüm iktidar/koalisyon partileri oy kaybettiler. MHP ve DSP oy oranlarını yükselttiler.

1999 seçimleri sonrasında DSP, MHP, ANAP koalisyonu kuruldu. 2001 ekonomik bunalımı sonrasında yapılan 2002 seçimlerinde her üç parti de oy kaybetti. Oy kayıpları DSP'de yüzde 20,92, MHP'de 9,62, ANAP'ta yüzde 8,09 idi.

Bu seçimlerde en yüksek oyu yüzde 34,28 ile AKP almıştı. Bu parti bir önceki seçimlerde yoktu ve SP (Saadet Partisi) oylarının da büyük ölçüde düşmesine neden oldu. Bu durum 2002'de PE değerini çok yükseltti.

Sonraki seçimlerde PE değerinin hızla düştüğünü görüyoruz. Bu durum, AKP'nin oylarını konsolide ettiğini gösteriyor. AKP'den diğer partilere oy kayması Haziran 2015'te bir ölçüde var. Bu seçimlerde AKP oyları yüzde 8,96 düşerken, HDP ve MHP oylarının yükseldiğini görüyoruz.

Ekonomi ve Sefalet Endeksi

Peki iktidar partisinden/partilerinden muhalefet partilerine oy kaymasının ekonomik bir temeli varsa, nasıl gösterebiliriz? Sorunun birçok yanıtı var, ancak çok basit bir ölçüt Sefalet Endeksi (Misery Index) olabilir.

Sefalet Endeksinin ilk tanımını Arthur Okun 1960'larda ABD başkanlarının seçmenden aldığı onay derecesini ve oy desteğini ölçmek üzere yapmıştır. Önerisi çok basittir; enflasyon oranı ile işsizlik oranını toplamak.

Bu toplam ne kadar yüksek ise insanlar kendilerini o kadar mutsuz ve sefil hisseder ve başkan da oy desteğini yitirir. Endeks değerleri düşükse başkanın politikalarına seçmen desteği vardır.

Türkiye için seçim dönemleri öncesinde Sefalet Endeksi (SE) değerleri Tablo 2'nin son iki sütununda yer alıyor.

Bu tabloda, seçimden iki ay önce başlayan üç aylık dönemler için tüketici enflasyonu ve işsizlik oranları toplanıp birinci SE değerine ulaşılıyor (SE 3 Ay). Aynı işlem seçimden iki ay önceki bir yıllık enflasyon ve işsizlik oranları için de tekrarlanıyor (SE 1 Yıl).

Tablo 2 Türkiye'de Sefalet Endeksi DeğerleriKaynak: TCMB, ve TÜİK

Tablo 2'den izlendiği gibi, SE değerlerinin yüksek olduğu seçim dönemlerinde Pedersen Endeksi değerleri de genellikle yüksektir. En çarpıcı örnekler 1999 ve 2002 seçim dönemleridir. Haziran 2018 seçimlerinde her iki endekste de az da olsa yükselmeler vardır.

SE değerinde asıl önemli sıçrama 2023 yılında görülüyor. TÜİK tüketici enflasyon oranlarını kullandığımızda 2023 SE değerlerinin 1999 SE değerlerine yaklaştığını görüyoruz. İTO tüketici enflasyon oranlarını kullandığımızda ise 2023 değerlerinin 1999 değerlerini de aştığını görüyoruz. 

Buradan şu sonuç çıkıyor; eğer bu iki endeks arasında genellikle gözlendiği gibi yakın bir aynı yönlü ilişki varsa, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde de PE endeksi yükselmelidir. Bunun anlamı şudur; 2023 seçimlerinde iktidar partisi AKP'den ve ortağı MHP'den muhalefet partilerine oy kaymasının olması beklenir.

Bu konuyu SE'nin başka tanımlarıyla bir kez daha ele almak istiyorum.

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yoksulluğun, eğitimsizliğin ve kadına ayrımcılığın gittiği yer: “Araplara Satılan Kızlarımız”

Kıbrıslı Türk kızları... Yaşları çoğunlukla 12-14 arasında. Satışların 1918-1919’da başladığı anlaşılıyor ve 1950’ler sonuna kadar sürüyor. Toplam sayıları yaklaşık 5 bin tahmin ediliyor. Gittikleri yerlerden çok acı, üzücü haberler geliyor

Tasarruflar ve geleceğimiz

Adı “Milli Eğitim” olan bakanlık, eğitim, öğretim diyemiyor da maarif diyor. İçerik diyemiyor, müfredat diyor. Amaç, seçilen kelimelerle bile tarihi geri döndürmek

Faiz kararı ve döviz kuru

TCMB, 500 baz puanlık artışın etkisini “bekleyip görelim” mi dedi? Hangi değişkene, değişkenlere etkisini bekleyip görecekti? Zaten bakabileceği göstergeler yok mu?