27 Mayıs 2024

Yunan adalarında kapıda vize uygulaması: Kişisel bir tecrübe

Kapıda vize uygulaması güzel fakat zahmetli. Öyle “pasaportumu verdim, vizeyi aldım” basitliğinde bir uygulama değil

Size bugün Yunanistan’la Türkiye arasında nisan ayında başlayan “Kapıda vize” uygulamasını anlatmak istiyorum. Tecrübe etmiş ve kapıda vizeyle Midilli’ye seyahat etmiş biri olarak…

Tur şirketleri web siteleri üzerinden vize işlemleri hakkında bilgilendirme yapıyor fakat insan bizzat yaşayınca görüyor ki, bu bilgilendirmeler çok yetersiz.

O yüzden, gelin madde madde bu uygulamanın pratikte nasıl çalıştığına bakalım.

• “Kapıda vize” uygulaması, duymuşsunuzdur, bazı Yunan adalarına Türklerin kapıda vize almak suretiyle girebilmesini sağlamak amacıyla nisan ayında başladı. Önce beş (Sakız, Kos, Midilli, Rodos, Samos) adayla başlayan uygulamaya, daha sonra beş (Limni, Leros, Kalimnos, Kastelorizo ve Simi) ada daha dahil edildi.

• Maksimum altı gecelik vize alabiliyorsunuz. Adadan başka bir adaya geçmek, yine adadan Yunan anakarasına çıkmak yasak.

• Öncelikle şunu bilmeniz gerekiyor: Vize işlemleri kapıda başlayıp bitmiyor. Öncesi de var. Vize evrakları ile pasaport fotokopinizi ya tur şirketine ya da sizi adaya taşıyacak gemi firmasına en az bir hafta önceden (beş iş günü) iletiyorsunuz. Bazı adalarda bu süre daha uzun olabiliyormuş. Elinizde pasaportunuzla karşıya geçtiğinizde evraklarınız zaten Yunan makamlarına ulaşmış oluyor ve sonra işleminiz başlıyor. O kısma geleceğiz…

“Kapıda vize”nin kapısı burası. İnsanlar isminin okunmasını kaçırmak istemediği için
tam olarak “kapıda” beklemek isteyince bir yığılma oluyor

• Evrak standart değil. Adadan adaya değişiyor. Midilli için pasaport ve kimlik fotokopisi, önceden ödenmiş konaklama belgesi, gidiş-dönüş yolculuk bileti, başvuru formu ile iki biyometrik fotoğrafı bir hafta önceden gönderdik. Bunlar gayet makul evraklar… Fakat dediğim gibi, her ada farklı evrak talep ediyor. Aynı esnada bir arkadaşım Rodos için kapıda vizeye başvurdu, Schengen Vizesi başvurusundan daha fazla evrak istediler! Banka hesap hareketleri dökümünü İngilizce olmadığı için kabul etmediler.

• Vize ücreti 60 euro. Ama siz 80 euro gönderiyorsunuz, 20 euro komisyon ücreti. Tur şirketi evraklarınızı karşı tarafa iletiyor.

• Biz Midilli’ye Ayvalık’tan geçtik. Akşam 18:00 gemisine aldığımız biletimizi kapıda vize alacağımız için ertesi sabah 9:00’la değiştirmek zorunda kaldık. Meğer akşam gemilerinde kapıda vize uygulaması yokmuş. Çünkü Yunan tarafı için o saatte mesai bitmiş oluyor ve ayrıca başvurusu reddedilenlerin geceyi iskelede geçirmesi mümkün değil.

• Vize işlemi karşı tarafta yapıldığı için vizeyi alıp almadığınızı Yunan adasında öğreniyorsunuz. Peki, almama ihtimaliniz var mı? Var evet ama düşük bir ihtimal. Biz iki gemi olarak sıraya girdik, bana sıra sonlara doğru geldi, sıra gelene kadar ret alan kimseyi görmedim. Fakat tur şirketinin dediğine göre daha önce Schengen vize başvurusu reddedilenlerin kapıda da vize alamadıkları oluyormuş. Ayrıca pasaportunuzda KKTC giriş-çıkışı varsa, tıpkı diğer Yunanistan vize başvurularında olduğu gibi bu da kapıda sorun yaratabiliyormuş.

• İşin kötüsü vize başvurunuz reddedilirse sizi geldiğiniz gemiye yönlendiriyorlarmış. Akşam dönüş saatine kadar gemide kalıyorsunuz.

• Gelelim pratikteki uygulamaya… Yani gidiş yolculuğunuzun sabahına… Bu yazıyı yazmaya tam olarak bu yüzden karar verdim, zira ben dahil hiçbirimiz nasıl bir sürecin bizi beklediğini bilmiyorduk ve hepimiz bir miktar hayal kırıklığına uğradık.

İşlemler için içeriye girmeden önce bavullar bir yere iliştiriliyor. Akıllar haliyle bavullarda kalıyor

• Sabah 9:00’daki gemi için saat 7:30’da limanda olmamızı istedi gemi şirketi. Bana kalırsa hiçbir anlamı yoktu. Çıkış harcını tahsil edecek memur bile sekiz buçuğa doğru geldi işine. Biz 45 dakika bekledikten sonra çıkış harcı (online da ödeniyormuş, öyle hallettik) ve 100 TL liman vergisi (bu Ayvalık Belediyesi’nin meclis kararıyla aldığı bir vergi ve anladığım kadarıyla belediyenin böyle bir vergi alması da haklı olarak tartışmalara neden olmuş) ödedikten sonra gemiye geçtik.

• Bir buçuk saat yolculuktan sonra Midilli’ye ulaştık. Gemiden erken inmek ve kapıda “şıp diye” alacağımız vizenin sırasına erkenden girmek için varışımıza yarım saat kala güvertede sıraya girdik! Daha yanaşmadan atlayanlar, Yunan liman çalışanlarından fırça yiyenler oldu.

• Bu cin fikirli girişim hiçbir işe yaramadı. Zira ortada girilecek bir “sıra” yoktu. Sizi vize bürosunun önündeki banklarda oturmaya davet ediyorlar ve isim isim çağırıyorlar. (Biz Türkler olur da ismimizi duymayız diye asla oturmuyoruz ve isimleri bağıran insanın başında devasa bir kalabalık oluşturuyoruz.)

• İsimleri çağırırken Yunan görevliler kendince bir sıralama yapıyor. İyi niyetli ve pozitif ayrımcılığa dayalı bir sıralama bu… Önce bebekli aileler çağırılıyor, sonra çocuklu aileler, sonra aileler ve en son da tekil başvuruda bulunan bekarlar… Sıcakta kendini kötü hisseden yaşlılar için de biz ricacı olduk, öne aldılar.

• Sıra uzun sürüyor. En önemli mesele bu. İnsanlar kapıda pasaportlarını uzatıp vizelerini alacaklarını sanıyorlar ama süreç öyle değil. Tek tek girip giriş işlemlerini yaptırıp parmak izi vermek gerekiyor. İki gemiden yaklaşık 250 kişi iniyor ve sıraya giriyor. İşlemleri yapan üç masa var, dolayısıyla epey bir zaman beklemeniz gerekebiliyor. Hele de bekarsanız… (Bekarlardan “bizim suçumuz evlenmemiş olmak mı yani” diye yakınanlar da olmadı değil.)

• Benim ismim yaklaşık 2 saatlik beklemenin ardından okundu. Toplamda tüm işlemlerim 2 saat 20 dakika sürdü. Kısa bir süre değil. Kalabalıkta sohbet ettiklerim arasından akşama kadar sürebildiğini iddia edenler de oldu. O kadar süreceğini sanmıyorum ama mesela şansınıza sıra size en son gelirse bir 4 saati bulabilirsiniz.

“Dışarıdakiler” ve “İçeridekiler”… Schengen’le giriş yapanlar dışarıda arkadaşlarını bekliyor,
arada “parmaklıklar ardından” sıranın durumunu öğrenme amaçlı diyaloglar kuruluyor

• Bu uzun bekleme süresi nedeniyle hemen her seferde bekleyenler arasında küçük bir isyan çıkıyormuş. Bizde de oldu. Hiçbirimizin yolculuk öncesi vizede bu kadar bekleyeceğimize dair bir fikri yoktu. Dolayısıyla bir süre sonra söylenmeler, yakınmalar başladı; “rezalet, gün bitti,” “böyle olacağını bilsem gelmezdim,” “Schengen’e başvursam daha iyiydi”ler havada uçuştu.

• Midilli’deki Yunan yetkililer gerçekten çok güler yüzlü... İşlemleri sabırla ve seri şekilde gerçekleştiriyorlar. Zaten bekleme süresi kaynaklı isyanların büyümesini engelleyen de onların bu tavrı oluyor. İsimlerimizi bazen kendileri, bazen de kendilerine yardımcı olan bir Türk çalışan vasıtasıyla okuyorlar. Yine de örneğin Midilli’de işlemler yaz süresince üç yerine misal altı-yedi gişeden yapılsa süre epey azalır. Yunan makamlarının buraya kadro takviyesi yapması şart.

• İçeriye girip parmak izlerinizi verip pasaportu teslim ettikten sonra yine beklemeye başlıyorsunuz. Bu kez onaylanması ve vizenin pasaporta yapıştırılması için… Sonra pasaport geliyor ve artık özgürsünüz…

• İşin kötüsü adaya beraber geldiğiniz insanlar arasında Schengen vizesi olanlar varsa, onlar da -otele vs… birlikte gideceğiniz için- mecburen dışarıda beklemek zorunda kalıyor. Siz içeride, onlar dışarıda isyan ediyorsunuz. Parmaklıklar ardından birbirleriyle konuşanlar, dışarıdan “Hadi artık” diye seslenenler oluyor.

• Toplamda bu vize macerası -önceki işlemleri saymazsak- yolculuk dahil sabah 7:30’dan öğlen 13:00’e kadar sürüyor. 5,5 saat… Dediğim gibi bu benim sürem, benden sonra bir 40-50 kişi daha vardı. Yani toplamda 7 saati bulabilir. Dolayısıyla sadece hafta sonu gezisi için kapıda vizeye başvurmak mantıklı mı, emin değilim.

• Ezcümle kapıda vize uygulaması güzel fakat zahmetli. Öyle “pasaportumu verdim, vizeyi aldım” basitliğinde bir uygulama değil. Giderken bu detayları bilmek umarım işinize yarar.

İyi tatiller!

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin “âşık olduğu” bir katil ve toplumsal patlama ihtimâli

ABD’de yaşanan UnitedHealthcare suikastı gibi bir olay yaşam şartlarının tetiklediği bir deliliğin, şuur kaybının ve şiddet ihtiyacının alt sınıflardan orta sınıflara doğru kaydığını göstermesi açısından görmek isteyen için pek çok ders taşıyor. Zira orta sınıfta yaşanacak bir toplumsal patlama öncekilere benzemeyecektir

Sayın Serdar Adalı ve Sayın Hüseyin Yücel… Çarşı’nın dediği gibi: Tarih her şeyin şahididir, yapmayın!

Zamanın ruhu bizi ne kadar değiştirmiş olursa olsun Beşiktaş taraftarı hâlâ Karadeniz’e kanser araştırma hastanesi talep eden taraftardır. İşte o yüzden memleketin herhangi bir karışında biten çiçeği kopararak gelecek şampiyonluklar yerine, kesile kesile avuç içi kadar kalan Çamlık’ta bir öğle sonrası kümede kalma hayalleri kurmayı yeğler bu taraftar

Kuantum çipler, patlayan scooter’lar, “ananı babanı öldür” diyen yapay zekâlar…

Sürekli “Acaba şifrem çalınır, hesaplarım hack’lenir mi,” “Acaba evladım sosyal medyada, yapay zekâdan olumsuz etkilenir mi,” “Acaba güvende miyim, hayatım tehlikede mi” gibi korkularla yaşamak zorunda olduğumuz bir hayat bizi nasıl yormasın! Yoruyor elbet… Lakin bu bir gerçeklik

"
"