Çok güçlü bir aday olduğu için mi?
Tabii ki güçlü. Tabii ki anketlere bakıldığında mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’la başa baş bir yarış yapacak gibi görünüyor.
Lakin diğer aday adayı Mansur Yavaş’ın halk nezdinde İmamoğlu’ndan bile daha yüksek bir desteğe sahip olduğunu muhalefet çevrelerinden bile dinlemiyor muyuz?
Üstelik Mansur Yavaş’ın Cumhur İttifakı’ndan daha fazla oy koparma şansına sahip olduğu, milliyetçi-muhafazakâr seçmenin gözünde daha fazla krediyle yola çıkacağına dair analizler, anketler okumadık mı?
Kendinizi Erdoğan’ın yerine koyun. Karşınızda size benzeyen, sizinle benzer değerleri taşıyan, daha da önemlisi kurduğunuz milliyetçi-muhafazakâr ittifakla çok da farklı köklerden gelmeyen bir rakibiniz olsun.
Bu rakip belediye başkanlığından geldiği için siyaseten daha az yıpranmış olsun.
Yine aynı rakibin halkın büyük kısmında bir karşılığı olsun ve hatta olası diğer rakibinizden bile önde gözüksün.
Böyle bir rakiple yarışmak ister misiniz?
Diyelim ki, diploma veya başka bir dava aracılığıyla yarın, öbür gün İmamoğlu bir şekilde yarış dışı bırakıldı.
Bu duruma karşı çıkıldı, eylemler yapıldı ama bir şekilde iktidar buradaki tepkiyi savuşturmayı başardı.
CHP seçmeni dahil pek çok insan ibresini Mansur Yavaş’a döndürmez mi?
Eldeki en güçlü aday olarak Yavaş’ın arkasında birleşmez mi?
Hatta diğer muhalefet partileri bile yapılan haksızlığa tepki göstererek Yavaş’ı destekleyeceklerini açıklamaz mı?
Halihazırda anketlerde İmamoğlu’dan daha büyük bir desteğe sahip görünen Yavaş üstelik daha da güçlenerek doğal aday konumuna gelmez mi?
Peki… O zaman başa dönelim.
İktidar bunu niye istesin?
Öyle ya… Hem bir adayı siyasi yasaklı durumuna düşürerek muhalif dalgayı büyütüyorsun hem de iki adaydan daha güçlü olanı, senden daha fazla oy koparabilecek olanı karşına çıkarıyorsun.
Bu mantıklı mı?
Mantıklı gelmiyorsa başka bir soruyla devam edelim:
İmamoğlu’nun Yavaş’a göre farkı ne?
Buna ilişkin iktidar mahfillerinden yükselen bazı sesler duyuyoruz.
İşte mesela, Yavaş’ın İmamoğlu’na kıyasla daha “devletçi” olduğunu yazanlar var.
Aynı kalemlere göre Yavaş devletin bugünkü yapısıyla daha az çatışırmış, ne bileyim bugünkü devlet vizyonuyla uyum içinde ilerlermiş. Vesaire…
Sanırsınız diğer alternatif, yani Ekrem İmamoğlu, azılı bir devlet düşmanı…
Devleti de geçtim, kapitalizm düşmanı…
Ne bileyim, “NATO’dan derhal çıkalım” diyor. Gelince devletin tüm yapısını değiştirecekmiş gibi söylemlerde bulunuyor.
Bana bu argüman çok komik geliyor.
Oysa biliyoruz ki, İmamoğlu Türkiye’de gayet alışık olduğumuz türden bir siyasetçi.
ANAP çizgisine yakın bir gelenekten geliyor. Evet, Yavaş’a göre daha CHP’li bir profil çiziyor ama tipik CHP’li dediğiniz zaman da aklınıza İmamoğlu gelmiyor.
Hatta tam da bu yüzden partinin başına kendi geçip diğer seçmenlerden alabileceği oy potansiyelini düşürmek istemiyor.
Yani çok zorlasak bile İmamoğlu’nu en fazla ortanın azıcık solunda diye tanımlarız.
Haksız mıyım?
O zaman soruyu tekrarlayalım:
İmamoğlu’yla Yavaş’ın farkı ne ki, iktidar özellikle İmamoğlu’nu ekarte etmek istiyor?
Yine akıl yürütmeyle devam edelim: Konu burada Kürt açılımına ve barış sürecine bağlanıyor olabilir mi?
Ekrem Bey’le Mansur Bey arasında en büyük fark “birinin Kürtlerden daha fazla oy alabilmesi” olabilir mi?
Ekrem Bey’in Yavaş’a kıyasla Kürt seçmene açık ara daha yakın bir siyasetçi olduğu çok açık.
Şimdi bir tablo düşünelim:
Bundan diyelim iki yıl sonra barış süreci tamamlanmış, ülkeye barış gelmiş, terör sona ermiş olsun.
Seçim vakti gelsin çatsın.
Yanlış anlamayın, bugünlerde barışa heyecanlanmak yerine “ince” hesaplarla Dem Parti’nin barış karşılığında yeni anayasaya ve dolayısıyla Erdoğan’ın yeniden adaylığına “Evet” diyeceğini söyleyenlerle asla aynı yere düşmeden sosyolojik bir tarif yapmaya çalışıyorum.
Evet, iki yıl sonrasındayız, gündemimizde “terör tartışmaları” yok. Terörü bugünkü iktidar bitirmiş ve ama ülkede hukuk, ekonomi, özgürlükler tartışılmaya devam ediyor.
Yine varsayalım ki, Dem Parti de muhalefetteki konumunu koruyor; anayasa değişikliği de bu nedenle yapılamadı ve seçim sürecinde de Erdoğan’a destek vermiyor.
Lakin erken seçim içtihadı üzerinden Erdoğan yeniden aday oluyor.
Erdoğan’ın karşısına da İmamoğlu yasaklı olduğu için Mansur Yavaş çıkıyor.
Sizce Kürt seçmen, Dem Parti muhalif tavrını korusa dahi, böyle bir durumda, silahlı mücadelenin sona erdiği bir ülkede Erdoğan-Yavaş alternatifleri arasında tercihini Yavaş’tan yana kullanır mı?
Sanmıyorum.
Bana kalırsa böyle bir durumda Kürt seçmenin tavrı sandığa gitmemek yani boykot olacaktır.
Daha doğrusu milletvekili seçiminde oy kullanıp, cumhurbaşkanlığı seçimini boykot etmek yoluna gidilecektir.
Bir alternatif daha var:
PKK’nın olmadığı, terörün konuşulmadığı bir ülkede Kürt seçmen Recep Tayyip Erdoğan ve Mansur Yavaş arasında tercih yapmak zorunda bırakılırsa kendi adayını çıkarabilir.
Mesela Selahattin Demirtaş…
Erdoğan’a karşı muhalif tavrını o gün de sürdürse bile tabanda oluşacak bir talep Demirtaş’ı aday olmak zorunda pekâlâ bırakabilir.
Demirtaş aday olarak belirirse bu kez Yavaş başka bir sorunla daha karşı karşıya kalır: İktidara tepkiyle Yavaş’a oy vermek zorunda kalacak sol-sosyalist çevreler de Demirtaş alternatifiyle ana muhalif bloktan kopabilir.
Tabii bu grubun eğer iş oraya kalırsa ikinci turda geri dönme ihtimali de var.
Yine de Kürt seçmenin ikinci turu boykot etmesi tüm dengeleri değiştirecektir.
Üstelik Erdoğan çok iyi bildiği alanlarda; milliyetçilik ve muhafazakarlık alanlarında kendine meydan okuyacak bir rakiple seçim yarışına girmeyi tercih edecektir.
Seçime öyle görünüyor ki daha çok var.
Kuşkusuz bu yazdıklarım bir tahminden, bir analizden ibaret.
Türkiye gibi bir yerde o zamana kadar dengeler daha çok değişir.
Lakin başta sorduğu soruya dönersek “neden ısrarla hedefte İmamoğlu var” dendiğinde aklıma başka bir yanıt gelmiyor.
İyi haftalar.
Eray Özer kimdir?
Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.
Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.
Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.
Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.
|