Melo ve Burak krizleri yüzünden 2 haftada 5 puan kaybeden Galatasaray’ı en son Konya’da bırakmıştık. O gece hem Melo hem de Burak Yılmaz kadrodaydı. Çünkü yeni bir kayba kimsenin tahammülü yoktu. Galatasaray maçı 4-1 kazanmıştı ama; son yarım saati 10 kişi oynadığı o maçı kaybetse kimse şaşırmazdı!
O gece ilk 11’de olup da takımı adeta sabote eder gibi davranan Melo artık yok... İyi ki yok; çünkü Galatasaray’a öyle büyük yanlışlar yaptı ki, gönderilmesi herkes için hayırlı oldu.
4 yıldan beri adeta Melo’suz oynamayı unutan Galatasaray elbette ilk zamanlarda bocalayacak. Ama kimin yeri dolmamış ki; Melo’nun da dolacak!
Mezarlıklar “vazgeçilmez olduğunu sananlarla” dolu!
Melo gibi Telles de artık Galatasaray’ın oyuncusu değil...
Kayıp mı; elbette değil!
Carole kısa zamanda ondan daha gerçekçi bir sol bek olduğunu gösterdi.
Son yazımın başlığını hatırlar mısınız?
Büyük tepki almasına rağmen Hamza hocanın Konya maçında Burak Yılmaz ve Umut Bulut ikilisiyle oynamasının Fatih Terim’e önemli bir jest olduğunu yazmıştım. Çünkü milli takım çok hayati 2 maça çıkacaktı; ama sezon başı olduğundan tüm futbolcular maç kondüsyonu anlamında çok gerideydi.
2 puan kaybedilen Letonya maçından sonra konuk takım hocası sadece Umut’tan bahsetti. “O girdikten sonra başımız epey belaya girdi” dedi. Oysa bugün bakıyoruz; Letonya hocasının bile çok etkili bulduğu Umut yine kulübede!
Aslında olması gereken bu... Çünkü Hamzaoğlu Umut’u milli takıma hazır etmeye çalışırken Galatasaray taraftarı ile iyi bir elektrik yakalayan Yasin Öztekin’i küstürmek üzereydi.
Milli maç arasında Galatasaray çok büyük bir skandalla sarsıldı. Stopere Denayer’i, “kaleci dahil her yere” de Grosskreutz’u alan Sarı Kırmızılı yönetim biraz da teknolojinin azizliği o işi tam bitiremeyince başkan Dursun Özbek bir anda istifası istenen adam konumuna geldi. Galatasaray taraftarı ile kan uyuşmazlığı yaşayan Özbek önemli bir kredi kaybetti.
Bazıları diyor ki;
“Ne yapsın; profesyonellerin işini de başkan kendisi mi yapsın?”
İlk bakışta doğru gibi görünse de gerçeklerle örtüşmüyor. Çünkü profesyoneller işini yapar, karşılığında maaşını alır. Ama onun döneminde yapılmış tüm günahlar ve sevaplar başkan Özbek’in hanesine yazılır. Cemal Nalga skandalında da o günkü başkanın (mantıken) hiç hatası yoktu. Ama skandal patlak verdikten sonra fatura Adnan Polat’a kesildi. Çünkü o skandal yüzünden koskoca Galatasaray “amatör takım” görüntüsü vermişti.
Verilen görüntü bugün de aynı!
Lamı cimi yok; Galatasaray başkanı işin başına “doğru profesyonelini” koyacak! Ekibini doğru kuramıyorsa sonuçlarına katlanacak!
Kabul etmek gerekir ki Galatasaray gibi büyük bir kulüp bugün çok acemi ellerde... Bu Galatasaray yönetimi bugün spor gazetelerini okumayı bile bilmiyor! Spor basınında kim hangi başlığı neden atar, gizliden gizliye kime çalışır, basın yoluyla Galatasaray taraftarına nasıl ulaşılır, bu yönetimin bu anlamda büyük zaafları var.
Daha şimdiden “Abdürrahim Albayrak geri dönsün” kampanyaları başladı.
Ama yetmez!
Mahmut Uslu’dan sonra Murat Özaydınlı’yı da yönetim kadrosuna katan Fenerbahçe belli ki bu sene işi şansa ve futbolcusuna bırakmayacak! Fenerbahçe yönetimi daha şimdiden “çeneyle” oynamaya başladı. 3 haftadır izliyorsunuz; Fenerbahçeli yorumcu Rıdvan Dilmen’den (eski hocaları olmasına rağmen) yayıncı kuruluş yorumcusu Ersun Yanal’a ve Trabzonsporlu futbolcu Erkan Zengin’e kadar “Fenerbahçe aleyhine ağız açan herkes” adeta fırçalanıyor!
Galatasaray yönetimi de (şayet taraftarını çıldırtmak istemiyorsa) kendi “çenesiyle oynamayı bilen” ekibini rakibinin karşısına koymalı.
Geçen seneki geçici yönetimden Hamdi Yasaman ilerlemiş yaşına rağmen genç Galatasaraylı’nın nabzını tutabilen, gerekirse şikeci “şikeci” diyebilen biri.
Galatasaray’a “çeneyle oynama” konusunda çok faydası olacak biri daha var; sıkı durun, geçen yönetimin başkanı Duygun Yarsuvat!
Yarsuvat’ın daha adını duyunca tüyleri diken diken olan milyonlarca Galatasaraylı var. Ama Galatasaraylının artık ondan endişe etmesine gerek yok. Çünkü Duygun Yarsuvat, başkanlıktan ayrıldıktan sonra verdiği her demeçte Sivaspor kalecisi Korcan’ın kız kardeşine gitmiş mini Cooperlardan bile haberdar olduğunu, Fenerbahçe’nin masa başında oynamayı bir alışkanlık haline getirdiğini söylüyor. Anlayacağınız; Fenerbahçelinin en sevdiği Galatasaray başkanı olan Yarsuvat artık “resmen” Galatasaray’a dönmüştür! Şayet Galatasaray’ın “konuşan yüzü” olmak Yarsuvat’a teklif edilirse enteresan stiliyle rakibin ayarını da bozacaktır!
Galatasaray yönetimine bu uyarım laf ola beri gele kabilinden değil... Hani onların spor haberlerini bile okuyamadıklarını söylüyorum ya; şayet Galatasaray yönetimi uyanık olmazsa Fenerbahçe yönetimi tarafından “paçavra”ya çevrilecektir!
Bunun ilk startı basketbol milli takım koçu Ergin Ataman ve Ekrem Memnun üzerinden verilmiştir. Şayet Hollanda maçı kaybedilseydi, bu saldırılardan Fatih Terim bile nasibini alacaktı! Saldırılan Galatasaray değerleri üzerinden tüm Galatasaray’a olacak.
Biliyorum; onlardan hiç tarzı olmayan bir şey istiyorum. Ama eskiler ne der;
“Dinsizin hakkından imansız gelir!”
Şayet Galatasaray yöneticisi oyuna ağırlığını koymazsa Fenerbahçelilerin şovunu seyredecektir!
Dönelim Mersin İdman Yurdu maçına...
Puan tablosu açıkça diyor ki; konuk Mersin İ.Y. bu ligin en kötü takımı... Ya da yeni sezona en kötü başlayanı... Çünkü ligin en son sırasındalar! Biraz da mecburiyetten; geçen senenin aynı kadrosuyla sahadalar. Tek fark hocaları... Ama Rıza Çalımbay da Mesut Bakkal da aşağı yukarı aynı oyun tarzını benimsemiş hocalar.
Buna karşılık Galatasaray kadrosu “şeklen” doğru... Ama sahada o kadar yanlışlıklar var ki!
Galatasaray yönetiminin adeta yokları oynaması olduğu gibi Galatasaraylı futbolcuya yansıyor! Çünkü futbolcu arkasındaki yöneticisine güvenemiyor; en kötüsü de, boşa mücadele ettiğini düşünüyor!
Galatasaray yönetimi lig sonuncusu Mersin karşısındaki takımından ders çıkarmalı.
“Karşı yakada” oynanan maçlara bakın...
En büyük rakibiniz Fenerbahçe’nin 3 maçında verilen uzatmalar neredeyse 1 devreye tekabül ediyor!
Sana gelen hakem tribünden baskı görmediği gibi; yönetim anlamında da Galatasaraylı yöneticinin ağırlığını üzerinde hissetmiyor!
Mersin kalecisi maçtan en az 10 dakika çalıyor; ama buna rağmen Mete Kalkavan’ın oyuna eklediği süre 3 dakika!
Peki ya Fenerbahçe’nin maçında? Orada “uzatmaların uzatması” bile oynanmıyor mu?
“90 artı Fener atana kadar” esprisi boşuna mı yapılıyor?
Galatasaray adına takımın en kötüsü Burak Yılmaz’dı... Görülen o ki; Burak Yılmaz Podolski ile sidik yarışına erkenden başlamış!
Golü o atacak diye ödü patlıyor!
öyle goller kaçrdı ki; bi ara Mersin İdman Yurdu’nun savunmasında oynadığını düşündük!
Hamza hocaya sadece Umut Bulut’u sorarım...
Umut geçen hafta neden ilk 11’deydi?..
Bu hafta gol lazımken neden uzatma dakikalarında oyuna aldın?
Umut’ta “bizim göremediğimiz” ne görüyorsun; ya da ne görmüyorsun?
Geriden kalan hafta sayısı 4 ve Galatasaray’ın puan kaybı şimdiden 7!
Bu takım toparlanır mı?
Takım toparlanır toparlanmasına da...
Bunun için önce Dursun Özbek yönetimi bi kendine gelmeli!
Bu kafayla giderlerse Galatasaray tarihine “en zavallı yönetim” olarak geçerler...
Böyle bir yakıştırmayı kabullenebilirler mi bilmem!
Galatasaray’ın tek bir tesellisi var...
Her şampiyonlar Ligi maçı öncesi ve sonrasında umulmadık takımlara puan kaybı doğaldır.
Hafta içinde Galatasaray ilk Şampiyonlar Ligi maçına çıkıyor.
Mersin maçında çok kötü bir görüntü veren Galatasaray; bi bakmışsınız bambaşka bir futbol oynuyor.
Galatasaray’dan böyle şeyleri çok gördük; bi tanesi daha neden olmasın?
Çaresizce bekliyoruz!