Geçen sezonun 28. haftası... Galatasaray evinde, Gaziantepspor önünde... Bi önceki hafta Trabzon’da çok önemli bir 3 puan kaybeden Galatasaray gergin... Çünkü tek bir puan kaybına bile tahammülü yok!
Hamza Hoca Trabzon yenilgisinin ihalesini Yasin’e çıkarmış... O yüzden de Yasin kulübede... Ülkenin diğer yarısı (yani Fenerliler ve Beşiktaşlılar) Antep’in puan almasını bekliyor ya; Antepli futbolcular 1 puan alırlarsa “sanki devlet üstün hizmet madalyası alacakmış gibi” oynuyor!
Galatasaray sağdan geliyor olmuyor; soldan geliyor, gene olmuyordu... Dakikalar 60’ı gösteriyor, o anda Antep korner atıyordu. O gün futbolcu bir tuhaftı, teknik heyet bir tuhaftı, hatta tribünlerin geneli de bir tuhaftı. Anlayacağınız; maç “bağıra bağıra” gidiyordu! Sadece Ultraslan’ın olduğu kale arkası pes etmeyecek gibiydi. İşte o sessizlikte o kale arkası feci bir gürültü çıkardı:
“Yasin... Yasin... Yasin...”
Hiç de ricaya benzemiyordu...
Taraftar Hamza hocaya Yasin’i oyuna almasını emrediyordu!
O an öyle bir andı ki; şayet Hamza hoca taraftarla didişmeye kalksa iş çok vahim noktalara giderdi. Ama Hamza Hamzaoğlu kimseyle kavga etmez; hele kendi taraftarıyla asla etmez! Hiç uzatmadı; “sıfır kompleksli” bir adam olduğunu ispat edercesine hemen Yasin’i oyuna attı.
Galatasaray o maçı (Yasin’in iyi oyunuyla) Hakan Balta’nın 85. dakikadaki kafa golüyle 1-0 aldı.
İşte o maçın o an’ı ligin kaderinin yazıldığı an’dır!
Galatasaray geçen seneyi şampiyon bitirdiyse; o an’da doğru iş yapıldığındandır!
O günden bu yana köprünün altından çok sular aktı...
O gün oyuncu değişikliği için “taraftardan talimat alan” Hamza Hamzaoğlu bugün Galatasaray’ı şampiyon yapan elit hocalardan... Bu kısa süre içinde Hamza hocanın 3 kupası oldu; haliyle kendine epey güveni geldi.
Dursun Özbek “o gün”; Duygun Yarsuvat yönetiminin sıradan bir yöneticisi idi... Bugün başkanlık koltuğunda!
Ama farkında mısınız?
O günden...
O an’dan bu yana Galatasaray’ı taraftarı yönetiyor!
Kim bilir; belki Galatasaray taraftarı da kendince haklı...
Başkanı da hocayı da henüz “çok acemi”; hatta “vizyonsuz” buluyor...
O yüzden de kulüp yönetimine karışmayı kendilerine hak olarak görüyor!
Sabri’ye yapılmış zamdan, mukavele uzatılması düşünülen Aydın Yılmaz’a kadar her şeye Galatasaray taraftarı karar veriyor.
Yıllardan beri formayı tehdit bile edemeyen Yekta Kurtuluş (daha geçen hafta) yine taraftar baskısıyla Sivas’a postalanmadı mı?
Koca bir yaz sezonu, özellikle genç Galatasaraylıların;
“İbrahimoviç’i istiyoruz... Almayanı yöneticiden saymıyoruz!” baskısıyla geçmedi mi?
İster kulübede; ister masa başında... Artık Galatasaray’ı yönetenin işi çok zor!
Çünkü Galatasaraylı yerel şampiyonluklara o kadar doydu... Ve asıl işine; yani Avrupa’da başarıya o kadar uzak kaldı ki; Fenerli ve Beşiktaşlının kazanmak için can attığı yerel şampiyonluğu işten bile saymıyor!
Sanırım gidişatı gördüğünden olacak; Hamzaoğlu masaya yumruğunu vurarak Burak Yılmaz’ı ilk hafta Sivas maçında kulübeye yolladı. Oysaki Hamza hoca daha 3 ay önce yürürken bile sakatlığının nüksetme ihtimali olan Burak Yılmaz’a sarılmıyor muydu? Onun iyileşme sürecini saçma sapan işlerle uzatmıyor muydu?
İşin daha ilginci...
Burak Yılmaz da Sivasspor maçındaki vücut diliyle “Ben burada gayet mutluyum” diyordu!
Belli ki; yeni sezonda Galatasaray’da enteresan işler olacaktı!
***
Şayet Cumartesi günü Beşiktaş 3, dün de Fenerbahçe 2 puan kaybetmeseydi daha 3 ay önce buradan şampiyon ayrılmış Galatasaray en fazla 3 bin kişiye oynardı. Çünkü Galatasaraylı, Haziran ayından bu yana başkanından hocasına ve futbolcusuna kadar herkesi şamar oğlanına çevirdi. Neyse ki arada bir Real Madrid maçı oynandı ki; Galatasaray o maçta “Barcelona gibi” oynayınca taraftarını da yeniden stada çekti. O maç olmasaydı; Galatasaray buraya şampiyon gibi değil, “süt dökmüş kedi gibi” gelirdi.
Neden?
Senden ötürü Galatasaraylı; senden ötürü!
Senin insafsız darbelerinden ötürü!
***
Galatasaray’da Melo sancısı bitmiyor. Aslında Hamza Hamzaoğlu bir yerde iyi de yapıyor. Melo’nun nerde olduğunu iyice öğrenmesi şart, biraz burnunun sürtülmesi iyi. Ama Melo’ya bu dersi vermeye çalışırken de kendi ayağına sıkıyor. Maç öncesi 17 oyuncu sahada ısınıyor; Melo’yu ara ki bulasın! Hamza ona, o Hamza’ya naz yapıyor; arada olan Galatasaray’a oluyor!
Osmanlıspor karşısındaki kadro şeklen doğru... Ama fiilen Sneijder ve Podolski’nin kanatlardan getirip Burak ve Umut’un bitirici vuruşu yapması sorun oluyor.
Hiç bir maç 1-0 olmadan 2-0 olmaz. Rakibin zayıf oluşuna aldanan Hamzaoğlu bu maçı 1-0 yapmadan 2-0 yapmanın hesabına soyunmuş.
Muslera kesin göze gelmiş olmalı. Çünkü Torje’den yediği gol de en az Atıf Şeşu’dan yediği kadar kötüydü.
Galatasaray 2-1 yenik duruma düşünce Rodriguez’in yerine Melo, Burak Yılmaz’ın yerine de Yasin Öztekin girdi.
Drogba alıyorsun Umut Bulut oynuyor. Podolski alıyorsun, gene Umut Bulut oynuyor! Yanlış maç kadrosuna bir de hatalı oyuncu değişiklileri ekleyince Hamzaoğlu taraftarına saç baş yoldurtuyor! Gözün aydın Hamza Hoca; "nurtopu gibi" bir Burak Yılmaz krizin oldu.
Aslında garip bir maçtı; Galatasaray 7-2 kazansa şaşırmazdınız.
Ankaraspor olduğu günlerden bu yana tarihinden ilk kez Galatasaray’ı yenen Osmanlıspor’un 2 tane pozisyonu bile yok; ama 2 tane golü var!
Bu durum Galatasaray’daki çaresizliği çok iyi anlatıyor.