20 Eylül 2015

Bir futbol cahili var ama O Hamza Hamzaoğlu değil!

Şimdi konuşma sırası Hamza Hamzaoğlu’nda

Galatasaray’da gelinen nokta şudur:

“Hamza bilmeli ki, başında olduğu takım sahasından Real Madridleri, Barcelonaları, Manchesterları, Juventusları sepete koyup yollamış bir takımdır. Galatasaray sahasında oynadığı her maçın favorisidir. Ama Hamza bunu bilmeyecek kadar futbol cahili, takımının başında olduğu camianın ne anlama gelip ne beklediğini anlamayacak kadar da duygusal zeka yoksunu.”

Başkası dese kaale almayacağız. Ama bunu diyen sıradan biri değil. Birincisi; o yılları Alp Yalman’ın peşinde birebir yaşayan biri. Dahası Galatasaray eski yöneticisi. Ondan da fazlası; bir gazeteci; Fatih Altaylı...

1993-94 sezonunda Galatasaray Cork City ve (o senenin şampiyonluk adayı) Manchester United ile 2 ön eleme maçı oynayarak İLK KEZ Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı kazanır.  O yıllar için inanılmaz bir olaydı. Hani bugün “Annenizin Ligi” diye bir söylem var ya... İşte o; Galatasaray “Şampiyonlar Ligi” diye apayrı bir dünyaya gittiği içindi.

Peki Manchester United karşısında 3-3 ve 0-0’lık sonuçlarla Galatasaray’ı o lige taşıyan kadroda kimler varmış?

Hayrettin Demirbaş- Yusuf Tepekule, Bülent Korkmaz, Reinhard Stumpf, Falko Götz- Suat Kaya, Tugay Kerimoğlu, Hamza Hamzaoğlu- Arif Erdem, Hakan Şükür, Kubilay Türkyılmaz

Gördünüz mü? O tarihi kadroda kim varmış?

Evet, Hamza Hamzaoğlu!

Bu neye benzer; biliyor musunuz?

Fatih Altaylı Habertürk’ün kuruluşunda vardır. Ne hedefle kurulmuş; yayın ilkeleri nedir, hamurunda Fatih Altaylı’nın yoğun emeği var. Farz edin ki ben de 5 yıl sonra Habertürk’e yönetici oluyorum ve Fatih Altaylı’ya Habertürk’ün kuruluşu hakkında efelik taslıyorum! Olacak şey mi?

Eski Galatasaray yöneticisi Fatih Altaylı’ya göre Galatasaray R. Madridleri, Barcelonaları ve Manchesterları sepete koyarmış ama...

Hamza bunu bilmeyecek kadar futbol cahili imiş!

Doğru... Burada bir futbol cahili var ama...

O Hamza değil!

Hiç tarzı değildir ama; Hamza çıkıp dese ki:

“Haddinizi bilin! Siz o işleri hayal bile edemezken; ben gittim, başardım geldim! Ben o Manchesterları sepete koyanlardanım!”

Ne diyeceksiniz?

 

*  *  *

 

Galatasaray’ı en son Atletico Madrid maçında bırakmıştık. Tribünler “Yönetim istifa” tezahüratlarıyla çınlıyordu.

Garipti Galatasaraylının ruh hali...

Sanki son 4 senenin 3’ünde şampiyon olan onlar değildi.

Bu 4 seneye “ağlaya sızlaya” 1 şampiyonluk sığdırabilen Aziz Yıldırım “onca rezalete rağmen” başkanlıkta 20. yılına gidiyordu.

Yıldırım Demirören’in TFF’ye tayininden sonra Beşiktaş başkanı olan Fikret Orman’ın o günden bu yana tek kupası yok!

Ama Galatasaray son 4 senede 3 başkan, 4 hoca değiştirdi! 4. yıldıza ilk ulaşan takım oldu ama buna rağmen taraftar mutsuz! İlahlar ısrarla “kelle” istiyor!

 

*  *  *

 

Kellesi en çok istenenlerden Başkan Dursun Özbek Divan’da 3 yıl görevde olduğunu, “neye malolursa” tepkilere teslim olmayacağını açıkladı. Bunu “yaşlı”Galatasaraylılara söyledi ama; en çok “genç” Galatasaraylıların anlamasını istedi!

Bu sezon Galatasaraylının “genç” olanı da bi tuhaf; Fatih Altaylı gibi orta yaşlı olup o tarihi günlerin içinde yaşayanı da!

Teknik Direktör Hamza Hamzaoğlu en az başkan Dursun Özbek kadar eleştiriliyordu. Öyle ağır şeyler yazılıyordu ki; sanırsınız Hamza hoca onların hocası değil, “düşmanı”idi!

 

*  *  *

 

Bu şartlar altında Trabzonspor maçının “normalinden daha zor” geçeceği aşikardı. Çünkü Trabzonspor bu sezona son yılların en iyi girişini yapmıştı. UEFA Kupası’ndan bilerek elendikleri; tüm yoğunluğunu Süper Lig’e verileceği konuşuluyordu. Geçen seneyi şampiyon bitirmiş Galatasaray’ı bile hem içerde hem dışarıda yenmişlerdi. Bundan daha iyi bir Galatasaray bulamayacaklarını biliyorlardı; hem yorgun, hem yaralı!

Trabzonspor Teknik Direktörü Şota ilk 4 haftalık periyotta havaya soktuğu takımına yeni yıldızı Marin’i ekleyip Yusuf ve Cardozo’yu hamle oyuncusu olarak yanına oturttu.

 

*  *  *

 

Galatasaray açısından en büyük handikap 4 yıldır “Melo’suz” oynamayı unuttukları gibi en az onun kadar “Selçuk’suz” oynamaktı. Trabzon maçında o görev Rodriguez ve (annesini kaybetmenin hüznündeki) Bilal Kısa’ya verilmişti.

Hamza hoca eleştirilerden o kadar etkilenmiş ki; ihaleyi Sabri’ye kesmişti. Oysaki ilk 4 hafta itibariyle Sabri takımın en iyilerindendi. Ona gelene kadar bu takımda kesilebilecek çok adam vardı. Denayer’in sağ bekte de oynayabileceğini göstermesinden sonra (Chedjou’nun mecburi yokluğunda) kabak Sabri’nin başına patladı. İstanbul’da bırakılan Atletico Madrid gazisi Emre Çolak gibi!

 

*  *  *

 

Aşağı yukarı pozisyonsuz geçen ilk yarının en ilginç istatistiği 4 kez ofsayta düşen Galatasaray’ın bunların 3’ünde Burak Yılmaz’ın başrolde olmasıydı. Hatırlayın; geçen sene gelir gelmez Hamzaoğlu’nun ilk işi “sırf ofsayta düşmesin diye” Burak’ı biraz daha geriye çekmek olmuştu. Bu seneki Burak takımın en tepki çeken oyuncusu. Sadece taraftar tarafından değil; Podolski ve Sneijder’in gözünde de öyle! Burak Yılmaz’ı gene geriye çekip Podolski’yi biraz daha öne itmeyi neden denemez; anlaşılmaz! Hamza hoca bu sene o kadar formsuz ki; geçen sene ne yaparak bu takımı adam ettiğini bile unutmuş!

Trabzonspor 2. yarıya daha diri başladı. Hatta Erkan Zengin’in ayağından öyle bir gol kaçırdı ki; onu kaçırmak atmaktan daha zordu. O dakikada futbol ilahları Hamzaoğlu’ndan ve onun Galatasaray’ından yanaydı!

Maçın sonlarına yaklaşırken kader Hamza Hamzaoğlu’na oyun oynamaya başladı. Atletico Madrid maçında ondan hiç memnun olmadığını söylemesine rağmen oyuna gene Podolski ile başladı. Alman futbolcu etkisiz kalmakta ısrar edince Sinan Gümüş’le yer değiştirdi. Ancak bu değişiklikten kısa bir süre sonra Burak Yılmaz sakatlandı. Şayet o değişiklik o kadar erken yapılmasaydı Podolski mecburen Burak Yılmaz’ın yerine itilebilirdi.

Girer girmez bir şutu direkten dönen Sinan Gümüş, Umut’un da oyuna girmesinden sonra oyunu Trabzon sahasına yıktı. Trabzonspor o andan itibaren adeta tükendi!

70’ten sonra maç “atanın kazanacağı” bir şekle büründü. Bilal Kısa’nın çok iyi yere kestiği serbest atışta Trabzonspor kalecisi Onur ve savunma adeta kendi kalesine bir gol attı. Bu gol bu gece bi dünya insan tarafından istifası beklenen (istenen) Hamzaoğlu’nu ipten aldı!

 

*  *  *

 

Onunla başladık gene onunla bitirelim.

Fatih Altaylı o açıklamalarında başka bir şey daha demiş; “Ben olsam Hamza hocayla yeni sezona başlamazdım!”

Der... Yorumcu da der; taraftar da der...

Ama siz onların ağzıyla iş yaparsanız, asıl o zaman kaybedersiniz! Çünkü yorumcu için bu işler “bekara karı boşamak” gibi. Taraftarla birlikte “Onu at, bunu sat” derler. Hatta; Fatih Terim’e “şehir kırosu”, Lucescu’ya “çeri başı”, Şenol Güneş’e de “giyinme özürlü” derler.

Derler... Nasıl olsa bir bedel ödemezler!

Fatih Altaylı’nın Özhan abisi de zamanın birinde şampiyon takımın hocası Lucescu’yu kovmuştu... Ama o “çeri başı” Lucescu’yu daha 1 hafta önce UEFA’nın en özel hocaları fotoğrafında görmüştük.

Hiç endişesi olmasın; Hamza’ya da diyorlar ve bundan sonra da diyecekler.

Desinler!

Çünkü Hamza asıl bunlar dendikten sonra (ve bunlara direnebilirse) teknik direktör olacak!

 

*  *  *

 

Kim ne derse desin... Galatasaray kendi açısından çok zor şartlar altında Trabzon’dan inanılmaz değerli bir 3 puan ve “nefes” aldı.

Siz konuştunuz; o dinledi.

Kazanan her zaman haklıysa;

Şimdi konuşma sırası Hamza Hamzaoğlu’nda!

 

Not:

Bu haftanın en önemli tartışma konularından biri Bursaspor’da kiralık oynayan Stoch’un Fenerbahçe’ye karşı (sözleşme gereği) oynayamaması. Bursaspor teknik direktörü Ertuğrul Sağlam bile bu durumu normal karşılıyor. Ama dün geceye bakıyorsunuz; tıpkı Stoch gibi kiralık olan Salih Dursun Galatasaray’a karşı oynayabiliyor!

Bu iş çocuk oyuncağı değil!

TFF bu işe acil el koymalı... Bir ülkede kurallar varsa, herkese var, yoksa, kimseye yok!

Kiralık oyuncular ya her maçta oynar; ya da kimse malı olduğu takıma karşı oynamasın. Bi daha da bu iş polemik konusu yapılmasın.

Yazarın Diğer Yazıları

Fenerbahçe ve Galatasaray oynadı; maçı Beşiktaş kazandı

Yanılıyorsun sayın Başkan, Galatasaray ve Fenerbahçe ezeli rakiptir; ebedi de dost!

Ben gazetecinin aleyhte yazmayanını severim!

Bugüne kadar kimse de akreditasyon işini “Neden TSYD yapıyor?” diye sorgulamadı

Ben de varım!

Baktı herkes çok acımasız; Hamza hoca da ders çıkarmaya başladı