08 Ağustos 2016

Yatırımcılar için "süper" teşvik dönemi başlıyor!

Tasarı nasıl bir model getiriyor?

Yatırım teşvik sistemimizin temelinde 2012 Haziran’ında yayımlanan 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) var. Bu BKK ile yatırım teşvik sistemimizde oldukça önemli adımlar atıldığını söylemek mümkün. Özellikle sisteme ilk defa sokulan “Öncelikli ve Stratejik Yatırımların Teşviki” mekanizmalarının bu yeni teşvik sisteminin en dikkat çeken noktaları olduğunu belirtelim. Teşvik sisteminde geçtiğimiz dört yıllık dönemde karşımıza şöyle bir tablo çıktı; BKK ile tespit edilen ağır şartlar nedeniyle “stratejik yatırım” olarak tespit edilerek belgeye bağlanabilen yatırımlar geçtiğimiz 4 yılda 20-25 adet civarında kaldı ve bu nedenle öncelikli yatırım konuları zaman içerisinde yatırımcıların talepleriyle sürekli arttırılarak iki katından fazla sayıya ulaştı. Özetleyelim, mevcut tabloya göre 2012’den bugüne Türkiye’nin imalat ve ihracat kapasitesini arttırmak için özendirilmek istenen yatırım konuları açısından “öncelikli yatırımlar” anahtar bir öneme kavuşmuş gibi görünüyor.   

Düşük tasarruf oranına ve yüksek doğrudan uluslararası sermaye ihtiyacına sahip ülkemiz için mevcut yatırım teşvik modelinin -özellikle stratejik yatırımlar bağlamında- yeterli esnekliğe sahip olmadığı ve daha esnek bir model sayesinde çok daha büyük uluslararası yatırımların da Türkiye’ye yönlendirilebileceği başta Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) olmak üzere tüm taraflarca uzun bir süredir dile getirilmekteydi. 2 Ağustos’ta TBMM’ye sunulan “Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişikilik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” bu konuda devrimsel bir düzenlemeyi bünyesinde barındırıyor. Birlikte ayrıntılarına bakalım.

 

Tasarı nasıl bir model getiriyor?

 

Tasarı ile son derece esnek bir teşvik sistemine geçildiğini söylemek mümkün. Belirtmemizde yarar var, yasalaşırsa bu tasarı yatırım teşvik tarihimiz için çok önemli bir kilometre taşını oluşturucak.

Tasarıya göre Bakanlar Kurulu, yatırımcıların Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) tarafından desteklenmesine karar verilen yatırımları için -yine Tasarı ile tespit edilen- çok önemli desteklerin bir kısmından veya tamamından yararlanma imkanını tanıyabilecek. Özetle, EKK tarafından tespit edilen her bir yatırım alanı için Bakanlar Kurulu esnek ve özel bir teşvik meknaizması yaratabilecek. Altını çizelim atılacak bu adım, teşvik sistemimiz için devrimsel bir öneme sahip.

 

Bakanlar Kurulu yatırımcıyı hangi teşviklerden yararlandırabilecek?

 

Tasarı ile bu konuda Bakanlar Kurulu’na muazzam bir hareket alanı verildiğini söylemek mümkün. Buna göre Bakanlar Kurulu;

  • Kurumlar vergisi oranını %100’e kadar indirimli uygulatmaya ve yatırıma katkı oranını %200’ü geçmemek üzere belirlemeye veya yatırımın işletmeye geçmesinden itibaren 10 hesap dönemine kadar, yatırımdan elde edilen kazançla sınırlı olmak üzere kurumlar vergisi istisnası tanımaya,
     
  • Şu an sadece 6. Bölge illeri için uygulanabilen, istihdam edilen çalışanlar bakımından “gelir vergisi stopajı” teşvikinden yararlandırmaya,
     
  • Gümrük vergisi muafiyeti tanımaya,
     
  • Hazine taşınmazlarıyla ilgili 49 yıl süreyle bedelsiz irtifak hakkı tesisi veya kullanma izni verilmesine ve yatırımın tamamlanması ve öngörülen istihdamın 5 yıl sağlanması şartıyla Hazine taşınmazının talep edilmesi halinde bedelsiz devredilmesine,
     
  • Yatırımcının 10 yıla kadar sigorta primi işveren hissesinin karşılanmasına,
     
  • İşletme döneminde yatırıma ilişkin enerji tüketim harcamalarının %50’sine kadarının en fazla 10 yıla kadar karşılanmasına,
     
  • Sabit yatırım tutarının finansmanında kullanılan yatırım kredisi için 10 yıla kadar faiz veya kâr payı desteği ya da hibe desteği sağlanmasına,
     
  • Yatırım için özel önem taşıyan belirlenen sayıda her bir nitelikli personel için 5 yılı geçmemek üzere, asgari ücretin aylık brüt tutarının 20 katına kadar ücret desteği verilmesine,
     
  • Yatırım tutarının %49 unu geçmemek üzere ve edinilen payların 10 yıl içerisinde halka arz veya yatırımcıya satış şartıyla yatırıma ortak olunmasına,

karar verebilecek ve saydığımız bu desteklerden bir veya birden fazlasını yatırmcıya  uygulatabilecek. nLafı uzatmadan söyleyelim, Bakanlar Kurulu yetkisinde verilecek bu teşvik unsurları şu an yürürlükte olan teişvik sisteminin katbe kat ötesinde.

 

Yatırım konusu ürüne alım garantisi geliyor!

 

Yatırımcılara sağlanan imkanlar yukarıda belirttiklerimizle de sınırlı değil. Proje bazlı yatırım konusu ürüne, süresi ve miktarı Bakanlar Kurulunca belirlenecek “alım garantisi” verilmesi de mümkün olacak. Ayrıca projenin gerekli kıldığı hallerde Bakanlar Kurulu karan ile her türlü altyapı yatınmının yapılması da ihtimal dahilinde.

 

Yatırımcının bürokratik yükü sıfırlanacak

 

Malum ulusal ve uluslararası yatırımcıların en büyük şikayetlerinin başında Türkiye’deki bürokratik süreçlerdeki çok başlılık ve karmaşıklık geliyor. Yatırımcı çoğu durumda yatırımı için ruhsat, lisans, izin vb. peşinde aylarını hatta yıllarını harcamak durumunda bile kalabiliyor. Bu durumun, ülkemizin yatırım çekme bakımından rekabetçiliğini çok zayıflattığı aşikar.

Tasarı’ya göre Bakanlar Kurulu EKK tarafından tespit edilen ve yukarıda belirttiğimiz imkanlardan yararlanabilecek yatırımlarla ilgili olarak diğer kanunlarla getirilen izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller ile diğer kısıtlayıcı hükümler için de istisna getirebilecek. Bu sayede yatırımcı çok büyük yasal ve idari bürokratik yükten de kurtulmuş olacak.

 

Sırada ne var?

 

Türkiye’nin yatırım cazibesini -hem ulusal hem de uluslararsı yatırımcı nezdinde- arttırmak için teşvik sistemi üzerinde yapılması planlanan bu değişikliklerin muazzam olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Tasarı’nın yasalaşması halinde -EKK tarafından tespit edilecek yatırımlar için- bünyesinde kuvvetli teşvik unsurları belirlenmiş, üretilecek ürün için alım garantisi verilmiş ve izin/ruhsat/lisans vb. süreçleri tamamlanmış ve adeta terzi elinden çıkmış bir teşvik paketleri dönemi yaşamaya başlayacağız.

Sırada, bu paketin ulusal ve uluslarası tüm yatırımcılara en iyi şekilde anlatılması ve yatırımların bir an önce Türkiye’ye çekilmesi var. Tanıtım konusunda sadece Hükümet ve Devlet’e değil; ekonomik alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, iş alemi ve medya başta olmak üzere hepimize çok önemli görevler düşüyor.


(*) Bu makale www.KPMGvergi.com adresinde yayımlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Bütçede fon uygulamalarına yeniden mi dönüyoruz?

Tahsisli vergi uygulamasının, devletin bütün gelir ve giderlerinin tek bir bütçe içinde toplanmasını ifade eden “Bütçe Birliği” ilkesi ile bu ilkenin doğal sonucu olan ve bütçe içindeki hiçbir gelirin hiçbir gidere tahsis edilememesini işaret eden “adem-i tahsis” ilkesi ile uyum içinde olduğunu söylemek pek mümkün değil

Son dönemde vergiyle ilgili konuştuklarımız: Para ve maliye politikası uyumunun neresindeyiz?

Para ve maliye politikalarının bütüncül şekilde, birlikte ve uyumlu çalışmadığı bir ekonomik sistemde, TCMB tarafından konulan enflasyon hedeflerinin tutturulmasının imkansıza yakın olduğunu söylemek mümkün. Vergi politikasının amacının da bu hedef dikkate alınarak şekillendirilmesi hayati önemde

Dolaylı vergi yapımız enflasyonu körüklüyor mu?

OVP'de de vurgulanan, "doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payının arttırılması" politikası sadece mali açıdan değil; dolaylı vergilerin enflasyon üzerindeki baskısı bağlamında da kritik önemde görünüyor

"
"