26 Mayıs 2014

Vergi cephesinden “sigara’da fiyat indirim savaşları” nasıl görünüyor?

Mevcut vergileme rejimi ile aktörlerin pazar paylarını arttırma çabaları bir araya gelince fiyat savaşlarını kaçınılmaz hale geliyor.

Reklam ve promosyon faaliyetlerinin yasak olduğu sigara sektöründeki rekabet son yıllarda özellikle ciddi “fiyat indirimleri” şeklinde karşımıza çıkıyor. Peki, Türkiye gibi genellikle fiyat artışlarının olağan karşılandığı; indirimin ise takdir edildiği bir ülkede, sigara fiyatlarındaki fiyat indirimi neden ciddi bir gürültü koparıyor? Bunun oldukça önemli sebepleri var gibi görünüyor.

 

Sektörün temel büyüklükleri

İlk önce üzerinde konuştuğumuz sektörün hacmini ortaya koymaya çalışalım. Sigara sektörü dediğimiz zaman, Türkiye’de yaklaşık 4-4,5 milyar dolarlık bir yatırımı temsil eden ve 150 bin civarında perakendeci, 90 bin civarında tütün üreticisi, dağıtım firmaları, tedarikçiler vb. aileleriyle birlikte yaklaşık 1 milyon kişiyi ilgilendiren bir sektörden bahsediyoruz.

Sektörün yarattığı “vergi” de büyük

2013 Bütçe gerçekleşmelerine bakarsak, karşımıza son derece çarpıcı bir tablo çıkıyor. 2013’te tütün mamulleri üzerinden toplam 21,3 milyar TL ÖTV tahsil edilmiş; tahmini KDV tahsilatı ise 4,9 milyar TL civarında. Özetle, sektörün 2013 Bütçesi’ne sadece ÖTV ve KDV katkısı toplamı 26,2 milyar TL’yi bulmuş ki bu oldukça büyük bir rakam. Belirtelim, bu tutara çalışanların ücretlerinden yapılan stopaj, kurumlar vergisi, damga vergisi vb. diğer vergi gelirleri de eklenirse sektörün vergisel önemi daha da artıyor. 

 

Sadece tütün mamullerinden tahsil edilen toplam ÖTV bile, Bütçe gelirleri toplamının %5,6’sını, vergi gelirleri toplamının %6,5’ini ve toplam ÖTV tahsilâtının ise %25’ini temsil ediyor. Özetle, bütçe için vazgeçilmez değerde bir kaynak karşısındayız.

 

Sigara nasıl vergileniyor?

Vergi geliri penceresinden baktığımız zaman, sektörün kamu tarafındaki önemi açık bir şekilde ortaya çıkıyor; ancak bu tablo da fiyat indirimlerinin yarattığı rahatsızlığı açıklayamıyor. Fiyat indirimlerinin yarattığı temel sıkıntıyı anlamak için “sektörün vergileme modeli” anahtar bir öneme sahip.

 

Ocak 2014 itibariyle sigara vergilemesindeki temel yapıyı ve sigara üzerindeki vergi yükünü bir tabloda özetlemeye çalışalım.

 

            SİGARA ÜZERİNDEKİ VERGİ YÜKÜ          

Nispi (oransal) ÖTV

%65,25

Maktu (sabit) Vergi

Paket başına 0,13 TL

Asgari Maktu Vergi

Koşulu, hesaplanan nispi verginin paket başına 3,75 TL’den az olamaması

KDV (KDV’siz fiyat üzerinden)

%18

Ortalama Vergi Yükü

%82,3

       

Tabloyu biraz somutlaştırmak için, bir paket sigaranın fiyatının 10 TL olduğunu varsayalım; bu fiyatın içinde 6,525 TL nispi ÖTV ve 1,525 TL KDV (%18 KDV perakende satış fiyatının %15,25’ine karşılık geliyor) olduğu ortaya çıkıyor. Özetle, 10 TL’ye satılan bir paket sigaranın 8,05 TL’si nispi (oransal) vergilerden oluşuyor. Ayrıca aynı paket üzerinden -fiyattan bağımsız olarak- sadece 0,13 TL de maktu vergi alındığını da ekleyelim.

 

Fiyat indirimlerinin mali etkisi de tam burada karşımıza çıkıyor. Şöyle ki; sektörde bir paket sigaranın fiyatında 1 TL indirim yapılırsa bu indirimin 80,5 kuruşu Bütçe’den, 19,5 kuruşu da sektörden çıkmış oluyor! Diğer bir anlatımla fiyat indirimin maliyetinin büyük kısmına kamu tarafı katlanmış oluyor. Yine bir kaba hesap yapalım ve bu indirimin 1 milyar paket sigarayı kapsadığını varsayalım (Türkiye’de toplam yıllık piyasa büyüklüğü 4,5 - 5 milyar paket civarında), bu durumda fiyat indirimi nedeniyle vergi kaybı bir anda 800 milyon TL’yi buluyor.

 

Özetleyecek olursak, sigara üzerindeki -nispi vergi ağırlıklı- mevcut vergileme modeli, fiyat indirimlerini daha cazip hala getiriyor gibi görünüyor. Böyle bir yapı içinde vergi gelirlerini tahmin etmek de neredeyse imkânsızlaşıyor.

 

Sorun nerede?

Yukarıda çizmeye çalıştığımız tablo, Türkiye’nin sigara üzerindeki vergileme modelinin -nispi vergilerden dolayı- fiyat indirimleri kaynaklı vergi kayıplarına neden olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum “pazar payını arttırma” isteğiyle birleşince de fiyat indirim savaşları kaçınılmaz oluyor. Fiyat savaşlarının geçtiğimiz yıl ucuz fiyatlı sigaralarda olup, bu yıl pahalı fiyatlı sigaralara doğru kayıyor olması bu yüzden sürpriz değil.

 

Bu konuda -sigara üzerindeki mevcut vergi yükünü değiştirmeden- maktu vergi ve nispi ÖTV’nin ağırlıklarını, maktu vergi lehine değiştirmek etkili bir yöntem olarak benimsenebilir. AB’nin bu konudaki yaklaşımı da yol gösterici olabilir.

 

Avrupa Komisyonu, “2013 Türkiye İlerleme Raporu”nda yer alan önemli tespitlere göre, Türkiye’deki mevcut vergi yapısı hala müktesebatla uyum konusunda ciddi farklılıklar barındırıyor. Belirtmekte yarar var, birçok AB ülkesi son yıllarda sigaraya uyguladıkları nispi ÖTV'lerini düşürüp, maktu ÖTV'lerini artırmış durumdalar.

 

Özetle…

Sigara sektörü üzerindeki mevcut vergileme rejimi ile aktörlerin pazar paylarını arttırma çabaları bir araya gelince fiyat savaşlarını kaçınılmaz hale geliyor. Bu noktada -hem AB’de hem de dünyada birçok ülkenin yaptığı gibi- maktu vergi ve nispi ÖTV’nin ağırlıklarını, kademeli olarak maktu vergi lehine değiştirmek, kamu tarafında gelir yönetimi için en etkili yöntem olacak gibi görünüyor.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bütçede fon uygulamalarına yeniden mi dönüyoruz?

Tahsisli vergi uygulamasının, devletin bütün gelir ve giderlerinin tek bir bütçe içinde toplanmasını ifade eden “Bütçe Birliği” ilkesi ile bu ilkenin doğal sonucu olan ve bütçe içindeki hiçbir gelirin hiçbir gidere tahsis edilememesini işaret eden “adem-i tahsis” ilkesi ile uyum içinde olduğunu söylemek pek mümkün değil

Son dönemde vergiyle ilgili konuştuklarımız: Para ve maliye politikası uyumunun neresindeyiz?

Para ve maliye politikalarının bütüncül şekilde, birlikte ve uyumlu çalışmadığı bir ekonomik sistemde, TCMB tarafından konulan enflasyon hedeflerinin tutturulmasının imkansıza yakın olduğunu söylemek mümkün. Vergi politikasının amacının da bu hedef dikkate alınarak şekillendirilmesi hayati önemde

Dolaylı vergi yapımız enflasyonu körüklüyor mu?

OVP'de de vurgulanan, "doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payının arttırılması" politikası sadece mali açıdan değil; dolaylı vergilerin enflasyon üzerindeki baskısı bağlamında da kritik önemde görünüyor

"
"