02 Haziran 2015

Otomotiv yatırımcısı ‘indirimli vergi’ teşvikinden zamanında yararlanabiliyor mu?

Otomotivdeki uygulamalar Türkiye’ye sabit sermaye yatırımı yapmaya karar veren yatırımcıları zor durumda bıraktı

Türkiye’nin uzun yıllardır üstesinden gelmeye çalıştığı “cari açık” problemi düşünülünce, yapılması planlanan otomotiv yatırımlarının önemi bir kat daha artıyor. Durumu somutlaştıralım; 2014 yılında “motorlu kara taşıtları” (traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları, bunların aksam, parça, aksesuarı dâhil) ithalatımız 15,7 milyar Dolar; ihracatımız ise 18 milyar Dolar’ın biraz üzerinde gerçekleşmiş. Motorlu kara taşıtları ticaretinde, dış açık vermesek bile ithalat rakamlarımızın oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2012 yılında kamuoyu ile paylaşılan ve 2013 Şubat’ında da otomotiv sektörüne yönelik olarak önemli bir revizyon geçiren, Yatırım Teşvik Sistemi’nin, otomotiv yatırımcılarına önemli yenilikler vadettiği sıklıkla vurgulanıyor. Sistemin temel yenilikleri özetleyelim;   

Asgari Yatırım Tutarları Düşürüldü: Otomotiv yatırımlarına düzenlenecek teşvik belgeleri için gereken “asgari yatırım büyüklükleri” düşürülerek daha çok yatırımın teşvik sisteminden yararlanması amaçlanmış. Buna göre, “büyük ölçekli yatırımlar” kapsamına girme bakımından “ana sanayi yatırımları” için gerekli olan yatırım büyüklüğü 250 Milyon TL’den 200 Milyon TL’ye; “yan sanayi yatırımları” için ise 100 Milyon TL’den 50 Milyon TL’ye indirilmiş. “Bölgesel teşvik” kapsamına girme bakımından ise “yan sanayi yatırımları” için gereken asgari yatırım büyüklüğü her yatırım bölgesi için 1 Milyon TL aşağı düşürülmüş durumda.

Bazı Otomotiv Yatımları “Öncelikli Yatırım” Kapsamına Alındı: Teşvik sisteminde öncelikli yatırımlar, nerede yapılırsa yapılsınlar, 5. Bölge’de uygulanan bölgesel desteklerden yararlanabilen yatırımlar olarak sınıflandırılmış durumdalar. Buna göre, 2013 Şubat’ında yapılan değişiklikle, asgari 300 milyon TL tutarındaki “ana otomotiv sanayi yatırımları”, asgari 75 milyon TL tutarındaki “motor yatırımları” ve asgari 20 milyon TL tutarındaki “motor aksamları, aktarma organları ve bunların aksamları ile otomotiv elektroniğine yönelik yatırımlar” teşvik sistemi çerçevesinde “öncelikli yatırımlara” sağlanan desteklerden yararlanabiliyor.

Öncelikli yatırımlar; KDV İstisnası, Gümrük Vergisi muafiyeti, 7 yıl süreyle SGK primi işveren hissesi desteği, yüzde40 yatırıma katkı oranı ile yüzde80 oranında vergi indirimi, 700 bin TL’ye kadar faiz desteği ve yatırım yeri tahsisi desteklerinden yararlanabiliyor. Yatımcıların, yatırıma katkı oranının yüzde50’sini “yatırım döneminde” kullanabileceklerini de ayrıca belirtelim.

2012/3305 sayılı Karar kapsamında otomotiv yatırımları için tanımlanan en önemli teşvikler arasında “vergi indirimi” desteği hiç şüphesiz başı çekiyor ve bu konudaki uygulamaya da Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesi yön veriyor. Bu maddede düzenlenen “indirimli kurumlar vergisi” uygulaması ile Ekonomi Bakanlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlar nedeniyle yatırımcıların elde ettikleri kazançların düşük oranda vergilendirilmesi sağlanıyor. Mevcut indirimli kurumlar vergisi uygulamasının, “tevsi (genişletici/yenileyici)” yatırım yapan yatırımcılar ile “komple yeni” yatırım yapan yatırımcılar arasındaki dengeyi ciddi olarak bozduğunu söylemek mümkün.

Durumu biraz açalım, Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesinde yer alan “Tevsi yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde, indirimli oran bu kazanca uygulanır. Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanması suretiyle belirlenir.” hükmüne yönelik Gelir İdaresi Başkanlığı’nın artık yerleşik hale gelen yorumunun yatırımcı için istenmeyen bir durum yarattığı söylenebilir. Mevcut uygulama çerçevesinde, “toplam sabit kıymet tutarı” kavramı “amortisman öncesi brüt tutar” olarak dikkate alınıyor ve bu nedenle vergi indirimi teşviki çok uzun yıllara yayılıyor. Konuyu biraz daha açalım, tevsi yatırımdan elde edilen kazancın, oranlama yoluyla tespit edildiği hallerde “amortisman sonrası net tutar” yerine “amortisman öncesi brüt tutar”ın bu oranlamada dikkatte alınmasının, teşvik sisteminin etkinliğini önemli ölçüde azalttığını ve yatırımını genişleten yatırımcıların vergi indirimi avantajlarını 8-10 hatta daha uzun yıllara yayılan sürelerde kullanabilmelerine neden olduğunu öngörmek mümkün.

Mevcut uygulamanın, uzun yıllar önce ülkemizin ekonomik, sosyal ve politik şartlarına güvenerek Türkiye’ye sabit sermaye yatırımı yapmaya karar veren ve ülke ekonomimize büyük katkılarının olduğunu göz ardı edemeyeceğimiz yatırımcıları zor durumda bıraktığı söylenebilir. Yatırımlarını genişleten ve/veya yenileştiren bu yatırımcıların, indirimli kurumlar vergisi teşvikinden en azından ülkemize yeni giren bir otomotiv yatırımcısı kadar etkin yararlanması sağlamak, hem mevcut fırsat eşitsizliği giderecek; hem de ülkemizde mevcut yatırımcıları yeni yatırımlar konusunda daha ciddi motive edebilecektir.


(*) Bu makale “KPMG Türkiye 2015 Otomotiv Yöneticileri Araştırması” içerisinde yayımlanmıştır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bütçede fon uygulamalarına yeniden mi dönüyoruz?

Tahsisli vergi uygulamasının, devletin bütün gelir ve giderlerinin tek bir bütçe içinde toplanmasını ifade eden “Bütçe Birliği” ilkesi ile bu ilkenin doğal sonucu olan ve bütçe içindeki hiçbir gelirin hiçbir gidere tahsis edilememesini işaret eden “adem-i tahsis” ilkesi ile uyum içinde olduğunu söylemek pek mümkün değil

Son dönemde vergiyle ilgili konuştuklarımız: Para ve maliye politikası uyumunun neresindeyiz?

Para ve maliye politikalarının bütüncül şekilde, birlikte ve uyumlu çalışmadığı bir ekonomik sistemde, TCMB tarafından konulan enflasyon hedeflerinin tutturulmasının imkansıza yakın olduğunu söylemek mümkün. Vergi politikasının amacının da bu hedef dikkate alınarak şekillendirilmesi hayati önemde

Dolaylı vergi yapımız enflasyonu körüklüyor mu?

OVP'de de vurgulanan, "doğrudan vergilerin vergi gelirleri içindeki payının arttırılması" politikası sadece mali açıdan değil; dolaylı vergilerin enflasyon üzerindeki baskısı bağlamında da kritik önemde görünüyor

"
"