Oda TV baskını ve ardından gelen tutuklamaların öne çıkardığı tartışma medya oldu. Bu tartışmanın sağlıklı yapılabilmesi için Soner Yalçın ve arkadaşlarının neyle suçlanacaklarını görmemiz gerekiyor.
Ancak tutuklamaya dayanak olarak gösterilen iddialarla doğrudan bir ilişkisi görünmeyen Soner Yalçın'ın CHP'nin elindeki Halk TV'yi alma girişimlerine ilişkin haberler nedeniyle, bu konuda daha önce yaşanmış gelişmeler üzerinde durabiliriz. Zira Halk TV'nin CHP'den alınmasına ilişkin ilk temaslara ve medyadaki bazı kavgalara 2. Ergenekon İddianamesi'nde tanık olmuştuk.
Toplam 1868 sayfayı bulan 2. Ergenekon İddianamesi'nde 56 sanık bulunuyor. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, eski 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon, eski Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı Levent Ersöz, Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin de yer aldığı sanıklar arasında Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Ufuk Büyükçelebi'nin de bulunması nedeniyle Ergenekon sürecinde medyanın en çok söz konusu edildiği metin de 2. iddianame.
İddianamede söz konusu edilen kanal sadece Halk TV değil. En çok bahsi geçen Kanaltürk'ün yanı sıra, Balbay'ın, dönemin Jandarma İstihbarat Dairesi Başkanı Levent Ersöz'e “1998-1999 yıllarında deneme yayınlarına başladıklarını, ancak sonuç alamadıklarını” belirttiği Cumhuriyet TV de var.
'Söyleyin, bu medyayla darbe yapılır mı?'
Gerek askerlerin medya ile ilişkileri, gerekse medya içi ilişkiler açısından 2. İddianame'ye yansıyan çok sayıda not ve konuşma bulunuyor. Bu kayıtlardan en çok tartışılanı, Balbay'ın notlarından hatırlatalım. Tarih 6 Nisan 2003, yer Genelkurmay Karargâhı. O sırada Genelkurmay İkinci Başkanı olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt konuşuyor:
“Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. (...) Adamlar kadrolaşıyor, bunu görüyoruz. Bir şeyler yapmak lazım, kabul ediyorum. Ama 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı.” (Sayfa 248)
Bu hatırlatmayla yetinelim, çünkü konumuz 2. iddianameye yansıyan medya-asker ilişkileri değil.
Balbay'la Özkan'ın Kanaltürk kavgası
Ergenekon iddianamesinde en çok tartışılan kanal, Tuncay Özkan'ın İpek Grubu'na sattığı Kanaltürk. Bu satış nedeniyle Özkan'ın Balbay tarafından “Fethullahçılara kanal satmak”la ağır ifadelerle suçlandığını görüyoruz.
İddianameden, Balbay'ın suçlamalarından rahatsız olduğu anlaşılan İlhan Selçuk'un, Balbay'a, “kanalın kendilerinin haberi olmadan satılmasına kendisinin de kızdığını, ancak Özkan'ın aleyhine yazı yazmamasını” istediğini okuyoruz. (Sayfa 119)
Bugün Silivri Cezaevi'nde birlikte yatan Özkan ile Balbay'ın, Kanaltürk'ün satışı nedeniyle 2008 yılında birbirlerine karşı ağır suçlamalar yönelttikleri anlaşılıyor. Mahkeme kararıyla dinlenen telefon konuşmalarına göre Hurşit Tolon'a, “Mustafa Balbay'dan söz ettiler midem bulandı Paşam” diyen Tuncay Özkan, Balbay'ın, dönemin Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek'ten “para aldığı” için rahat olduğunu, ancak kendisinin durumunun aynı olmadığını anlatıyor. (Sayfa 621)
Balbay'ın Tuncay Özkan için dile getirdiği suçlamalara gelince... Balbay, Özkan'ın “Türkiye'yi ben kurtarırım” dediğini, “ulusal heyecanı yükselttiğini” ancak bu heyecanı “televizyonunu Fethullahçılara satarak toprağa gömdüğünü” öne sürüyor. (Sayfa 865-870)
Balbay'ın 10 Mayıs 2008'de yaptığı telefon görüşmesi, Özkan için çok daha ağır bir suçlamayı içeriyor:
“Kimin adamı olduğu ortaya çıkarsa, yani görevli çıkarsa şaşırma. (...) İleride bak bu görevli çıkacak, görürsün bak benim tahminim o.” (Sayfa 865)
Tuncay Özkan'ın, Balbay'ın Emin Çölaşan'la birlikte Türk Metal'e ait ART kanalında yaptığı programda açıklama yapma isteğinin de ciddi tartışmalara neden olduğu anlaşılıyor. İddianamedeki konuşma kayıtlarına göre Balbay, Özkan'ın talebini kabul eden Çölaşan'a kızıyor ve bu durumu kanalın patronu konumundaki Mustafa Özbek'e açıyor. Özbek'in yorumu, Özkan'ın Çölaşan'la “parasal ilişkisinin bulunduğu” şeklinde oluyor. Balbay uzun süredir aynı ekranı paylaştığı Çölaşan için yapılan bu suçlamaya “Eee olabilir başkanım, her şey beklenir... Ben de onu tahmin ediyorum” yanıtını veriyor ve ekliyor:
“Tuncay'ı aklamak bize düşmez. Ola ki siz (Tuncay'ın ART'ye çıkmasına) olabilir dediniz, ben hakaret edeceğimi söyledim başkanım...” (Sayfa 868)
Cumhuriyet'e girme kavgası
Mustafa Balbay, Kanaltürk'ü “Fethullahçılara sattığı” için bayrak açtığı Tuncay Özkan'ın Cumhuriyet gazetesine girme girişimine de kesinlikle karşı çıkıyor. “Özkan'ın Çölaşan'la anlaşarak” Cumhuriyet'e girmeye çalıştığını düşünen Balbay, İlhan Selçuk'a şunları söylüyor:
“Fethullah'a gazete televizyon satması olur şey değil abi. Elindeki hiçbir bilgi doğru değil... Hani bir şüphem vardı Tuncay'dan; 80'lerin ortasında Özal hayranı, 80'lerin sonunda İnönü hayranı, 90'ların ortasında Mesut Yılmaz hayranı, 2000'lerde kendine hayran...” (Sayfa 870-872)
Balbay'ın Özkan için dile getirdiği “Sen orayı kale ilan et, ulusalcılığın kalesidir, sonra tut kaleyi Fethullah'a ver” türündeki ifadeleri onlarca sayfa boyunca sürüyor. Bir başka görüşmede, İlhan Selçuk'un Özkan'ı Cumhuriyet'e alması durumunda kendilerini “yollaması” gerektiğini belirten Balbay, muhatabı ile “Tuncay 15 milyon doları cebe indirdi, diyorlar” duyumunu paylaşıyor. (Sayfa 872-874)
'Halk TV'yi derinden bir araştır'
Halk TV'nin 2. Ergenekon İddianamesi'nde söz konusu edildiği bölüme gelince... Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek ile Balbay arasında 22 Mayıs 2008'de yapılan telefon konuşmasında bu mesele açılıyor. Arcayürek Halk TV için, özetle şunları söylüyor:
“Biri talip olmuş, verecekler belki de. Vermeye, devretmeye hazırlar. Biz alalım, o kör topal haliyle onu yavaş yavaş düzeltelim. Cumhuriyet Halk Partisi'ne de işte muayyen zamanlarda haberlerini veririz filan arada sırada... Bunu derinden bi araştır. Eğer varsa bunu bizimkilerin önüne koyalım, yani Cumhuriyet Halk Partisi'nin tivisi olmaktan çıkacak, Cumhuriyet gazetesinin tivisi olacak... Bütün tiviler Cumhuriyet Halk Partisi'ne ne kadar yer veriyosa biraz daha itina ederiz, haberlerini biraz daha geniş veririz... Hatta öyle bir zemin varsa biz gidelim Baykal'a, biz talibiz gazete olarak, diyelim... Bi yokla bakalım eğer olmasa böyle bi öneri ile gideriz Baykal'a, 'Bırakın şunu biz yapalım, sizinle gayet ciddi bi anlaşma yaparız, yani size neler vericez, ne yapıcaz filan... Ve ilan eder bizim tivimiz yoktur biz devrettik, der...” (Sayfa 876)
Bu görüşmenin ardından, Deniz Baykal'ın o sıradaki Basın Müşaviri Baki Özilhan'a konuyu açan Balbay, CHP'nin Halk TV'yi devredeceği haberlerinin doğru olup olmadığını soruyor. Özilhan, rivayetin çok olduğunu, her yerden “bize verin, biz işletelim, biz alıp biz satalım” dendiğini söylüyor. Konuşma, Özilhan'ın partinin neden bir kanala ihtiyaç duyduğu, Balbay'ın da Halk TV'nin kötü yönetildiği sözleriyle sürüyor. (Sayfa 881)
Soner Yalçın'dan önce çok sayıda ismin, bu arada Cumhuriyet'in de Halk TV'ye talip olduğu iddianameden anlaşılıyor.
Ergenekon iddianameleri, “örgütün medya yapılanması”na ilişkin iddialar da içerdiği için altını çizelim. Burada özetlenen medya dünyasından isimler arasındaki görüşmelerin, “Ergenekon örgütünün medya yapılanması” iddialarıyla ilgisi yok. Zira, o görüşmelerin ceza hukuku kapsamında bir içeriği olmadığı gibi, o görüşmeleri yapanların tamamı da dava ve soruşturmalara herhangi bir sıfatla dahil edilmiş bulunmuyor.
Bu ilişkiler etik açıdan elbette hakkıyla tartışılacak. Ancak, Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde mahkûm ettireceğine kesin gözüyle bakılan ve kabul edilmesi mümkün olmayan uzun tutukluluklar bittikten sonra...