Osman Ulagay, son kitabı 'Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak'ta, 'bugün Türkiye'nin en önemli sorununun Erdoğan olduğunu' savunuyor. Kitapta, Gezi Parkı sürecinin gaz bombalarıyla geçen ilk haftasından sonra Köşk'te yapılan önemli bir görüşme de aktarılıyor.
Uluslararası şirketlerin Türkiye'deki temsilcilerini kabul eden Cumhurbaşkanı Gül, konuyu kendisi açıyor ve 'Türkiye'in yolu bellidir, lokomotifte sorun çıkarsa lokomotif değiştirilir' diyor. Gül, 'Bu sözlerinizi genel merkezlerimize iletebilir miyiz' sorusunu da cevaplıyor...
Başbakan Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs'ta başlayan Gezi Parkı eylemleri üzerine ağaçları korumak isteyenlerin üzerine gaz bombalarıyla gitmek yerine gençlerle diyalog kursa ne olurdu?
Mesela İstanbul 2020 olimpiyatlarına ev sahipliği yapabilir miydi? Veya Türkiye'den çekilen sermaye hareketlilğinde bir yavaşlama olur muydu? Ya da batı medyası, 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından benimsediği tavrın aksine, Türkiye'deki olumsuzluklara vurgu yapma eğilimine girmeyebilir miydi?
Osman Ulagay, raflarda henüz yerini alan son kitabında bu ve benzer soruların yanıtlarını arıyor, Erdoğan'ın girdiğini belirttiği "çıkmaz yol"dan sonraki olasılıkları tartışıyor.
Doğan Kitap'tan Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak adıyla yayımlanan ve Gezi direnişinin yazdırdığı kitap alt başlığını taşıyan kitabında Ulagay, aslında geçen yıl çıkan Türkiye Kime Kalacak? adlı kitabında sorduğu soruların ve ortaya koyduğu görüşlerin devamını getiriyor. Kitabın girişindeki "Teşekkür" bölümünde açıklıyor da bu durumu:
"Geçen yıl nisan ayında yayımlanan kitabımın 'Türkiye Kime Kalacak?' sorusunu ortaya attığını, ama sorunun cevabını veremediğini belirten okurların etkisi altında kalarak, kitabın devamını nasıl getirebileceğimi düşünmeye başlamıştım. Bu amaçla tuttuğum notlar bu yılın Nisan ayında iki defteri doldurmuş, ayrıca bir yığın gazete kupürü ve diğer malzeme birikmişti elimde, ama kendimi yeni bir kitap yazmaya ikna edemiyordum. Gündemi tek bir adamın belirlediği, iktidardaki zihniyetin her alana hükmettiği bir ortamda kitap yazmak için gerekli olan motivasyonu bulamıyordum.
Gezi Parkı direnişi, Türkiye'nin ortamını değiştirerek bu kısırdöngüyü aşmamı sağladı ve kendi ölçülerime göre kısa sayılabilecek sürede bu kitabı yazabildim. Bu nedenle en büyük teşekkürü, Gezi ruhunu yaratanlara, 'Türkiye kime kalacak?' sorusuna yeniden anlam kazandıranlara, umudunu yitirmiş insanlara umut aşılayanlara borçluyum..."
'Bugün Türkiye'nin en önemli sorunu Erdoğan'
Ulagay. dünya basınını da yakından takip eden, dikkatli, deneyimli bir gazeteci, üretken bir yazar. Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak, "kitabın ortasından konuşan" bir kitap! Ulagay, kitabının sonunda, görüşleri nedeniyle AKP'yi vaktiyle destekleyen liberal demokratlardan "Erdoğan'ın fedailerine" kadar uzanan geniş bir yelpazeden tepki görebileceğini kabul ediyor ve şu notu düşüyor:
"Bu tepkilerin hepsinde haklılık payı olabilir kuşkusuz. Ben kendi görüşlerimi çekinmeden ortaya koydum bu kitapta ve bu görüşleri neden savunduğumu açıklamaya çalıştım. Yarın belki bu olanağı da bulamayacağımı düşünerek olabildiğince net anlatmaya çalıştım düşüncelerimi.
Sürçü lisan ettimse affola..."
"Kitabın ortasından konuşan bir kitap" dedim Ulagay'ın kitabı için. Mesela Ulagay, iktidarının ilk dönemindeki başarılarını teslim ettiğini birçok kez vurguladığı Erdoğan'ın "bugün Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu" savunuyor.
Kitaptaki temel iddiasını şöyle özetliyor:
"Başbakan Erdoğan'ın bir çıkmaz yola girdiğii iddia ediyorum bu kitapta. Bu iddiamı da küresel boyutta daha büyük bir iddiaya dayandırıyorum. Başbakan Erdoğan bir çıkmaz yola girdi, çünkü dünyadaki değişimi doğru okuyamadı. İdeolojik saplantıları, kısa sürede dünya lideri olma hevesi ve merceğinin yetersiz olması, küresel resmi doğru okumasını engelledi ve onu bir çıkmaza sürükledi."
'Batı'nın küresel etkisi azalmıyor, artıyor'
Ulagay'a göre, Batı'nın 200 yıllık hâkimiyetine "anlaşılabilir bir tepki duyan" "Erdoğan gibi liderlerin" şimdi ekonomideki güç kayması eğiliminden cesaret alarak umutlanmaları ve Batı'nın küresel etkisinin azalacağı bir dünyanın hayalini kurmaları "yadırganacak bir şey olmamakla" birlikte, doğru değil:
"Ancak çok daha önemli ve kalıcı görünen iki ana eğilim onların bu hayaline set çekecek bir nitelik taşıyor, çünkü Batı'nın 'iyi yaşam' modeli giderek küreselleşiyor ve yeni yükselen ülkelerdeki hayat tarzını belirlemeye başlıyor. 'Batı'nın 'yumuşak gücü', sanatı, kültürü, tüketim modeli tüm dünyada belirleyici oluyor. Şu anda dünyadaki ana akım bu, dünya sahnesindeki başlıca oyun bu.
(...)
Sonuçta bugün Batı'nın küresel yaşamı belirleyici etkisinin azalmadığı, tersine arttığı bir dünyada yaşıyoruz ve bu gerçeği reddedenler için hayatın zorlaşması kaçınılmaz."
'Neo Kemalist Erdoğan'ın iki boyutlu çıkmazı
"Türkiye kime kalacak?" kitabında "Erdoğan'ın yükselişini anlattığını" hatırlatan Ulagay, "Bu kitapta ise öncelikle çıkmaza sürüklenişinin hikâyesini anlatıyorum" diyor ve izleyen sayfalarda bu çıkmazı şöyle temellendiriyor:
"Başbakan'ın son yıllarda giderek belirginleşen Türkiye'ye ve dünyaya nizam verme hevesi, onu iki boyutlu bir çıkmazın içine sürüklemiş görünüyor. Bir yandan 2013 Türkiyesi'nde toplum mühendisliğine soyunarak, kendi içinde büyük çeşitlilik gösteren toplumu, kafasındaki hedefe göre yönlendirmek ve biçimlendirmek istiyor. Diğer yandan yeterli güce sahip olduğunu düşünerek dünyaya akıl ve nizam verebileceğini düşünüyor."
Erdoğan'ın bugünün dünyasında "neo Kemalist" bir yaklaşımla toplum mühendisliğine soyunmasının birçok soruna yol açacağını belirten Ulagay, Başbakan'ın "ulusalcı" bir üslup kullandığını da dile getiriyor.
"Medyada daha önce benzeri görülmemiş bir yozlaşma yaşandığı" vurgusunun yer aldığı kitapta "yandaş medya, Erdoğan'ın fedaileri, Gülen cemaati medyasının giderek ayrışması" üzerinde de duruluyor ve Başbakan'ın sosyal medya reaksiyonu için şu değerlendirme yapılıyor:
"Erdoğan 'en büyük bela sosyal medya' gibi dünyada yankı yapan incilerle, karşısında tek bir muhatap bulma çabasıyla ortaya attığı komplo teorileriyle olayı kavramakta ne kadar geri, ne kadar çağdışı, ne kadar dar görüşlü kaldığını gösterdi; Kasımpaşa'dan çıkıp Gezi Parkı'na gelemedi."
Ulagay, Gezi Parkı sürecinin "AKP'nin en az 10 yıl daha Türkiye'yi yöneteceği" inancını sarstığını belirtiyor, ancak "Türkiye'yi Erdoğan'ın yolundan çıkarıp başka bir yola sokmanın, Erdoğan'a karşı siyasi bir alternatif bulmanın hiç de kolay olmadığının" altını çiziyor.
Osman Ulagay'a göre, "Erdoğan'ın şu ya da bu nedenle devre dışı kalması halinde AKP'nin, hatta Türkiye'nin nasıl yönetilebileceği konusunda çoğu kimsenin fikri yok" ve bu durum alternatifisizliği pekiştiriyor.
Ulagay, "Bu tehllikeli kısırdöngünün, Erdoğan'ın çevresinde kenetlenenlerin dışında, ülkenin geleceğini düşünen herkesi rahatsız etmeye başladığını hissetmek mümkün. AKP içinde de bu kaygıyı paylaşan ve ve bu gidişin gidiş olmadığını düşünen milletvekillerinin, hatta kabine üyelerinin bulunduğunu tahmin etmek zor değil. Ancak onlar böyle bir kaygıyı dile getirmenin bedelini çok iyi bildikleri için şimdilik susmayşı tercih ediyorlar" diyor.
Gül: Türkiye'nin yolu belli, lokomotifte sorun çıkarsa...
Ulagay, Tayyip Erdoğan'ın, Atatürk'ün "kompleks duymadan Türkiye'yi soktuğu Batı yolundan çıkarmaya" yöneldiğini vurguluyor ve bu nokta üzerinde özellikle duruyor.
"Türkiye'nin yolu" meselesi önemli. Zira bu konuda, kitapta önemli bir aktarım var. Erdoğan'ın kız ve erkek öğrencilerin aynı evleri paylaşamayacağına yönelik iddiasının ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Başbakan'a TRT ekranlarından çektiği restle daha da önem kazanan bir aktarım.
Gezi Parkı direnişinin ilk döneminde Başbakan Erdoğan'ın Kuzey Afrika gezisine çıktığı sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yoğun bir çalışma programı içinde olduğunu hatırlatan Ulagay, sözü, yeni adı "Uluslararası Yatırımcılar Derneği" olan Yabancı Sermaye Derneği'nin (YASED) Köşk ziyaretine getiriyor. Okuyalım:
"Gül, Gezi eylemleriyle ilgili olarak yaptığı açıklamalarda, Başbakan'dan farklı olarak yatıştırıcı bir dil kullanıyor, olaylara serinkanlı yaklaşmak gerektiğini belirtiyordu.
Gül'ün o günlerde kabul ettiği ziyaretçiler arasında, bu göreve yeni seçilmiş olan YASED Yönetim Kurulu üyeleri de yer alıyordu. Bana anlatıldığına göre, bir nezaket ziyareti yapmak için Cumhurbaşkanı'ndan randevu istemiş olan yeni YASED yöneticileri, bu tür ziyaretlerde söylenmesi âdet haline gelen sözlerle lafa girince Cumhurbaşkanı Gül konuyu açmış ve güncel gelişmeler konusundaki görüşlerini anlatmaya başlamıştı. Gül, tanınmış yabancı şirketlerin yöneticilerinin yer aldığı heyete şu önemli mesajı vermişti:
'Türkiye son on yılda attığı adımlarla temel tercihini ortaya koymuş,, Türkiye'yi gitmek istediği yere götürecek olan raylar döşenmiştir. Türkiye'nin yolu bellidir. Eğer bir noktada lokomotifte sorun çıkarsa lokomotif değiştirilir ve Türkiye yoluna devam eder. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.'
Bu ilginç açıklama karşısında YASED heyetinden bir üye, 'Sayın Cumhurbaşkanım, bu mesajınızı genel merkezlerimize iletebilir miyiz?' diye sorunca Gül'den, 'Evet, aynen iletebilirsiniz' cevabını almıştı."
YASED'in internet sitesinden, söz konusu Köşk ziyaretinin 4 Haziran'da yapıldığı anlaşılıyor. Osman Ulagay, bu aktarımdan sonra şu yorumu yapıyor:
"Cumhurbaşkanı Gül'ün bu ilginç sözlerinin de ima ettiği gibi, AKP'nin iktidardaki 11 yılı dolarken, Türkiye bir 'Erdoğan sorunu' ile karşı karşıya. Erdoğan'dan sonrasını tartışmak giderek tabu olmaktan çıkıyor. Erdoğan'ın Gezi direnişine verdiği tepkinin bu süreci hızlandırdığı bir gerçek."
Ulagay, bir duyum olarak, İstanbul'un 2020 olimpiyatlarına ev sahipliği yapmasına ilişkin sunum için Gezi sürecinde dünyada tepki gören Erdoğan yerine Gül'ün Buenos Aires'e gitmesi ve Türk heyetine başkanlık etmesi formülünün gündeme geldiğini aktarıyor. Ulagay'a göre bu formül, "böyle bir dev projenin bayraktarlığını en yakınındakilere bile bırakmayacağı belli olan büyük proje meraklısı Erdoğan" nedeniyle gerçekleşmiyor.
AKP içinde farklı arayış ihtimali
Osman Ulagay, 152 sayfalık kitabının sonuna, bir "Gezi ruhu" eklemesi yapmış. Kitabı bir çırpıda anlatan 6 başlık, 75 Tweet başlıklı 4 sayfalık bu bölümde, 140 karakter tarzında 75 cümleyle kitap özetleniyor.
Evet, Ulagay geçen yıl Türkiye kime kalacak? kitabını yazdığında Gezi Parkı olayları henüz yaşanmamış, ancak o kitapta olası bir patlamaya işaret edilmişti. Gezi direnişinin yazdırdığı Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak kitabı matbaaya verildiğinde de Başbakan'ın "kız-erkek evlerini denetleme" projesi ortaya çıkmamış ve Bülent Arınç da, 11 yıllık AKP iktidarında Erdoğan'a karşı bir "ilk" olan isyanı için henüz kamera karşısına geçmemişti.
Ne dersiniz; "kız-erkek öğrencilerin aynı evde kalamayacakları" iddiasında AKP'yi birlikte kurduğu Arınç'ı (ve ihtimal Gül'ü) bile yanında bulamayan, hatta sadece bu konuyla sınırlı olmak üzere Mehmet Barlas'ı da kaybeden Başbakan'ın son hamlesi Osman Ulagay'a yeni bir kitap yazdırır mı?
Kitabının son bölümünde "Erdoğan'ın bu çıkmaz yolda yürümeye devam etmesi halinde kendi partisi içinde ve AKP'ye destek vermiş olan kesimde farklı arayışların gündeme gelmesi büyük önem kazanacaktır" diyen Ulagay, kapıyı açık bırakıyor...