04 Nisan 2014

Eyy Twitter; ben kanunlarıma ve yargı kararlarına uymuyorum, ama sen uy!

'Twitter'ın kökünü kazıyacağız' gibi ayrıntılar dışında Erdoğan'ın Twitter ve YouTube yasaklarına dair diğer konuşmaları da hemen hemen aynı

"Türkiye'ye gelince mi akıllarına özgürlük geliyor? Twitter gelir Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin kararlarına uyacağını söyler, biz de gerekeni yaparız. Hiç kusura bakmasın, biz üçüncü dünya ülkesi değiliz. Twitter da, Facebook da, Youtube da Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası'na, yasalarına saygı göstermek zorundadır. Bizim kanunlarımıza uymayacaksa biz de gereğini yaparız. Burası muz cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyeti'dir."

Başbakan Tayyip Erdoğan, bu sözleri seçim kampanyası sırasında birçok kez tekrar etti. Ben İstanbul mitingindeki versiyonunu özetledim. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücünü göstereceğiz. Twitter'ın kökünü kazıyacağız" gibi katkılar dışında Erdoğan'ın Twitter ve YouTube yasaklarına dair diğer konuşmaları da hemen hemen aynı.

Ne diyor Twitter'a Başbakan?

- Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'na uy.

- Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasalarına uy.

- Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkemelerinin kararlarına uy.

Elbette öyle olmalı. Ama gelin, Başbakan'ın bu sözlerini, Başbakan'ın yönettiği Türkiye'de olan bitenin merceğinden okuyalım.

- Eyy Twitter! Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunlarına uymuyorum, ame sen uy! Misal, daha şubat ayında 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu  Yayınlarda İşlenen Suçlarla Mücadele Hakkında Kanun'la yaptığımız değişikliğe göre, "artık internet siteleri tamamen erişime kapatılmayacak" kuralı getirdik. Sadece şikâyet konusu içeriğin (URL) çıkarılmasıyla yetkili kılınan mahkemeler zorunlu olmadıkça internet sitelerinin tamamı için yasaklama getiremeyecekler. Mahkemeler "istisnai" olarak bir internet sitesine erişimi tamamen yasakladıklarında, şikâyet konusu ihlali gidermek için başka bir yol kalmadığını gerekçesiyle birlikte açıklamak zorunda kalacaklar. Yasanın yeni hükmü böyle, ama biz Türkiye'de hem Twitter'ın, hem de Youtube'un tamamını erişime kapattık. Ne yargı, ne de idare olarak "siteleri tamamen kapatma kararının neden zorunlu olduğunu gerekçesiyle birlikte" halkımıza açıklamadık. Yani biz kendi çıkardığımız kanuna uymadık, ama sen Türkiye Cumhuriyetiyeti Devleti kanunlarına uy!

- Eyy Twitter! Biz, Twitter'a erişim yasağının altıncı gününde Ankara 15. İdare Mahkemesi'nin verdiği erişimin engellenmesine ilişkin işlemin durdurulması kararına uymadık. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkemelerinin kararlarına uy!

- Eyy Twitter! Telekomünikasyon İletişim  Başkanlığı (TİB) ve Bilgi Teknolojileri İletişim Başkanlığı'nın (TİB) Twitter'ın tamamına erişimi yasaklarken dayanak olarak öne sürdükleri mahkeme kararlarında "sitenin tamamen kapatılmasına ilişkin hüküm bulunmadığı" ortaya çıktı. Yani benim hükümetime bağlı TİB ve BTK, benim parlamentomdan çıkan kanunda kendilerine verilmeyen bir yetkiyi mahkeme kararını çarpıtarak kullandılar. Üstelik bu durumu Anayasa Mahkemesi de tespit etti. Benim atadığım idareciler ve benim başında bulunduğum idare; bu işlemle hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kanunlarına, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mahkeme kararlarına uymamış oldular. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kanunları ile mahkemelerinin kararlarına uy!

- Ey Twitter! Benim parlamentomun çıkardığı yasaya göre, TİB, sadece "çocukların cinsel istismarı", "müstehcenlik" ve "gecikilmesinde sakınca bulunan hâllerde özel hayat ihlali" durumlarında erişim engelleme yetkisine sahip. Diğer her durumda erişimin engellenmesi yargı kararına bağlı. Ama TİB, bu üç gerekçe dışında kalan gerekçelerle, yargı kararı olmadan siteleri tamamen kapatabiliyor. Benim idarem Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına uymuyor. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına uy!

- Eyy Twitter! Benim daha sonra İçişleri Bakanı yaptığım Efkan Ala, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en yüksek bürokratik makamı olan Başbakanlık Müsteşarlığı görevindeyken, valiye telefon açıp "Kır kapısını o gazeteciyi içeri al! Savcı izin vermiyorsa onu da al" diye kanun dışı emirler veriyor. Benim müsteşarım Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına uymuyor, ama sen uy!

- Eyy Twitter! Benim müsteşarım, BTK Başkanı'nı arayıp "Kapatın o internet sitesini. Ya kardeşim biz yasa yapan yeriz, gerekirse hangi yasa yapılıyorsa onu yapar, sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız" diyerek kanunsuz emirler veriyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına uymuyor. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına uy!

- Eyy Twitter! Benim devletim, hatta polisim de Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına ve yargı kararlarına uymuyor. Misal İstanbul'da polis, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla yürütülen 25 Aralık soruşturmasında yargıdan gelen arama, gözaltı ve ifade alma kararlarına uymadı. İzmir polisine savcı talimatlarına direnmesi için talimatlar verildi. Benim mülki amirlerim, benim polisim, benim bakanlarım Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kanunları'na, adli kolluk görevlilerinin yargının talimatına uymasını emreden Türkiye Cumhuriyeti Devleti Adli Kolluk Yönetmeliği'ne, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yargısının kararlarına uymuyor, ama sen uy!

- Eyy Twitter! Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası'nın 90. maddesinde "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" diyor. Yani benim anayasam temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmelerin iç hukuktan üstün olduğunu buyuruyor. Ben, Twitter yasağını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı bulan ve derhal sona erdirilmesini isteyen Anayasa Mahkememi "gayrimilli" buluyorum. Böylece, üstelik benim partimin oylarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'na eklenmiş bu maddeyi hiçe sayıyor, Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'na, o Anayasa'ya uygunluk denetimi yapan Anayasa Mahkemesi'ne saygı duy!

- Eyy Twitter! Ben, bir işadamı yerel mahkemede verilmiş beraat kararının bozulmasını istiyor, Yargıtay aşamasını takip etmesi için Adalet Bakanıma talimat veriyorum. Oğlumu ifadeye çağıran savcıya "Yüzkarası" diye hakaret ediyor, yargı yolsuzluk soruşturması yürütürken "Yolsuzluk yok, kirli tezgâh var, komplo var" diyorum. Yargının ifade, gözaltı, arama talimat ve kararlarının yerine getirilmesini engelliyorum, mahkeme kararlarının uygulanmasını geciktiriyorum. "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez" diyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'na, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti yargısının kararlarına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı olarak uymuyorum, ama sen uy!

- Eyy Twitter! Velhasıl ben uymuyorum ama sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'na, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanunlarına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti mahkemelerinin kararlarına uy... Yoksa muz cumhuriyeti oluruz!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?