13 Ağustos 2015

Anayasa'ya göre, Erdoğan 45 günlük süre dolunca erken seçim kararı almak zorunda değil

Prof. Kaboğlu: 45 günlük süre, seçim yetkisinin başlangıcıdır

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, bir koalisyon hükümeti yerine erken seçimi arzu ettiğine kuşku yok. Bu arzusunu, son olarak, dün muhtarlara hitap ederken kuvvetli ifadelerle belli etti, Başbakan Ahmet Davutoğlu için "CHP AKP'nin ilkelerine uymayacaksa intihar edecek hâli yok" mesajı verdi.

Koalisyonun, bir partinin diğerine bütün ilkelerini, yaklaşımlarını dayatarak değil, aksine, karşılıklı ödünlerle kurulabileceğini elbette biliyor Erdoğan. Biliyor ve erken seçim planı nedeniyle Davutoğlu'nu kameralar önünde "ödün vermemeye" çağırıyor. 

Erdoğan'ın, seleflerinin aksine; hükümet kurma görevlendirmesini YSK'nın seçim sonuçlarını açıklamasından sonra değil, yeni milletvekillerinin yemin töreninden sonra da değil, TBMM Başkanlık Divanı'nın oluşumunu bekleyerek yapması ve ardından verdiği mesajlar, erken seçim kararı alma yetkisinin doğacağı 45 günlük süreye bir an önce ulaşma arzusunu da gösteriyor.

Nitekim Erdoğan, Genelkurmay Başkanlığı'ndan emekli olmaya hazırlanan Necdet Özel'e devlet şeref madalyası verilmesine ilişkin törenin ardından soruları yanıtlarken bu yolda önemli bir mesaj daha verdi ki, bu yazının konusu da o mesaj. 
Erdoğan, Anayasa'nın 116. maddesinde, düzenlenen, hükümet kurulamaması durumunda cumhurbaşkanına erken seçim kararı alma yetkisine gönderme yaparak "45 günü esnetme yetkim yok. Takvimi nasıl kullanacağım bana kalsın" dedi.

 

Anayasa emredici süre koymuyor

 

Acaba öyle mi?
TBMM Başkanlık Divanı'nın oluşmasından sonra geçecek 45 günün sonunda güvenoyu alabilecek bir hükümet kurulamamışsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan erken seçim kararı almak zorunda mı?

Anayasa'ya göre hayır.
Zira, Anayasa, bu yetkiyi düzenleyen 116. maddesinde, emredici bir hüküm yerine "verebilir" ifadesiyle takdirî bir hüküm öngörüyor. 116. madde;"... Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık Divanı seçiminden sonra (...) kırkbeş gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir" hükmünü taşıyor.

Bu yazının sonunda paylaşacağım 116. maddenin gerekçesinde de, cumhurbaşkanının erken seçim kararı konusunda  "verebilir" ifadesi vurgulanıyor.

Bu hükümler ışığında, Anayasa'daki "45 gün"ün, cumhurbaşkanının hükümet kurulamaması durumunda erken seçim kararı alması yetkisini "başlatan" süre olduğunu söyleyebiliriz. Bir başka deyişle, cumhurbaşkanının erken seçim kararı alma yetkisi, TBMM Başkanlık Divanı'nın oluşumundan 45 gün sonra başlıyor. Ancak bu 45 günün ardından ne zaman erken seçim kararı alacağını cumhurbaşkanının takdirine bağlıyor.

Yani, 45 günlük süre, içinden bir hükümet çıkaracak parlamento için, hükümet kurmakla görevlendirilecek partiler için ne bir "hak düşürücü" süre, ne de bir "zamanaşımı" süresi.

Anayasanın 116. maddesi, bir diğer ifadesinde de, 45 günlük sürenin sonunda zorunlu erken seçimin öngörülmediği mesajını içeriyor. Maddede, "cumhurbaşkanının, TBMM başkanına danışarak" erken seçim kararı "verebileceği" belirtilerek, seçim kararı dışında da seçeneklere açık kapı bırakılıyor.

 

Seçim kararını istediği zaman verebilir mi?

 

Peki, Anayasa'nın bu hükümlerinden hareket ederek, cumhurbaşkanının, hükümet kurulamamasına ve kurulacağı yolunda somut bir gelişme olmamasına rağmen "istediği zaman" erken seçim kararı alabileceği yorumu çıkarılabilir mi?

Hayır.
Zira Anayasa'daki 45 günlük süre kıstasındaki amacın, ülkenin uzun süre hükümetsiz kalmaması için partilere "erken seçim baskısı" da inşa etmek olduğu anlaşılıyor. Nitekim, maddenin gerekçesinde, 1961 Anayasası'nda 18 ay olan bu sürenin 45 güne çekildiği özel olarak vurgulanıyor. Gerekçede, cumhurbaşkanının, hükümet kurulması mümkün görünmemesine rağmen erken seçim kararı alma sürecini çok uzatmasının "parlamenter sisteme aykırı olacağı" mesajı da kayda geçiriliyor.

Bu durumu da dikkate aldığımızda, anayasa uyarınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 45 günlük süre dolar dolmaz erken seçim kararı almak zorunda olmadığını, ancak hükümet kurulması konusunda somut bir gelişme yoksa "makul bir süre" gözeterek, ülkeyi hükümetsiz bırakmamak üzere seçime götürmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

 

Prof. Kaboğlu: 45 günlük süre başlangıçtır

 

Prof. İbrahim Kaboğlu7 Haziran seçimleri gecesi yazdığım yazıda da dikkat çektiğim bu konuyu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Kürsüsü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu'na da danıştım. "45 günlük süre başlangıçtır" diyen Kaboğlu'nun görüşleri şöyle:

"45 günlük süre partilerin üzerinde Damokles'in kılıcı gibidir. Partilere, 'Eğer uzlaşamazsanız Cumhurbaşkanı seçim kararı alabilir' mesajını içerir. 1961 Anayasası'nda var olan 18 aylık süre, bu yetkinin kullanımı açısından 45 güne çekildi. Buradaki amaç, istikrar adına hükümetin kısa sürede kurulması, ülkenin uzun süre hükümetsiz kalmamasıydı.

Ancak, 45 günlük süre yetkinin kullanımı için başlangıçtır. Esasen, Cumhurbaşkanı hükümet kurma görevlendirmesini geciktirerek yaptı. Yüksek Seçim Kurulu, seçim sonuçlarını açıkladığında da yapabilirdi. Çünkü, 45 günlük süre, görevlendirmeden bağımsız bir süre. Ancak, Cumhurbaşkanı bunu yapmadı, yaklaşık 3 hafta gecikmeyle hükümet kurma görevi verdi.

45 günlük sürenin dolmasından sonra, Cumhurbaşkanı'nın 'makul süre'yi gözeterek erken seçim kararını düşünmesi gerekir. Mesela, bu 3 haftalık gecikme dikkate alınabilir. 
Makul süreyi, somut koşullar da belirler. Nedir o somut koşullar; bütün seçenekler tüketilmemişse, 45 günlük süre tek görevlendirmeyle bitirilmişse makul sürenin geçmediği düşünülebilir. Türkiye'nin şu andaki durumu açısından erken seçim kararı almak için makul sürenin ne olacağını 45 günün dolmasına kalan 10 günlük sürede tanık olacağımız gelişmeler de belirleyecek. 

Ancak burada dikkat çeken bir nokta daha var. Davutoğlu, müstafi hükümetin başbakanı olma vasfını öne çıkarıyor. Bu arada hükümet kurma çalışmasına çok az zaman ayırıyor. Hatta, tuhaf bir şekilde hükümet kurma çalışmalarını müstafi, yani istifa etmiş hükümete götürerek oraya bilgi veriyor.

Sonuç olarak, Anayasa'ya göre, somut gelişmeler varken veya olabilecekken Cumhurbaşkanı '3 gün daha beklemem' diyemez. Müzakereler ilerlemişse, somut alternatif olabilecekse, parlamenter sisteme uygun olarak beklemelidir. Zaten 116. madde, söylediğiniz gibi hem 'verebilir' diyerek, hem de 'Meclis Başkanı'na danışarak' ifadesini kullanarak, başka seçenekler öngörmüştür. Meclis Başkanı'na danışma, kâğıt üzerinde sözü edilen bir hüküm değildir. Zira, hem hükümet Meclis'in içinden çıkacaktır, hem de erken seçim kararı alınması durumunda kurulacak seçim hükümetinde Meclis Başkanı'nın fonksiyonu olacaktır. 45 günlük süre, Cumhurbaşkanı'nın erken seçim yetkisi için başlangıçtır."

 

116. madde ne diyor?

 

Anayasa'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin Cumhurbaşkanınca yenilenmesi başlığını taşıyan 116. maddesi şöyle:

Bakanlar Kurulunun, 110 uncu maddede belirtilen güvenoyunu alamaması ve 99 uncu veya 111 inci maddeler uyarınca güvensizlik oyuyla düşürülmesi hallerinde; kırkbeş gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak, seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
Başbakanın güvensizlik oyu ile düşürülmeden istifa etmesi  üzerine kırkbeş gün içinde veya yeni seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine kırkbeş gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
Yenilenme kararı Resmî Gazetede yayımlanır ve seçime gidilir.

 

116. maddenin gerekçesi ne diyor?

 

1982 Anayasası'nın, 1980 darbesinden sonra kurulan Danışma Meclisi'nde hazırlandığı, hem anayasa taslağına, hem de madde gerekçelerine son biçimini darbeyi yapan beş generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi'nin verdiği notunu düşerek, madde gerekçelerini paylaşıyorum.

 

Danışma Meclisi'nin Gerekçesi

Bu madde ile yenilik getirilmiştir. Bakanlar Kurulunun güvenoyu alamaması veya güvenoyu istemesi veyahut gensoru sonunda güvensizlik oyu ile karşılaşması halinde Başbakan, Cumhurbaşkanından Meclis seçimlerinin yenilenmesini isteyebilmektedir.
Görüldüğü gibi 1961 Anayasasındaki "18 aylık bir süre içinde" diye başlayan koşul terk edilmiştir ve klasik parlamenter sistemin uygulanmasına geçilmiştir. Diğer taraftan, Cumhurbaşkanının Meclisi yenilemesi için diğer bir şekil daha kabul edilmiştir, o da 45 gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması halinde Cumhurbaşkanı resen seçimlerin yenilenmesine karar verebilecektir. 

 

MGK Anayasa Komisyonu'nun Değişiklik Gerekçesi

Danışma Meclisi tarafından düzenlenmiş olan maddenin gerekçesinde "Bu madde ile yenilik getirilmiştir. Bakanlar Kurulunun güvenoyu alamaması veya güvenoyu istemesi veyahut gensoru sonunda güvensizlik oyu ile karşılaşması halinde Başbakan, Cumhurbaşkanından Meclis seçimlerinin yenilenmesini isteyebilmektedir" denmektedir. Başbakana böyle bir yetki verilmesine gerek ve zorunluluk görülmediğinden, maddede yazılı belirli durumlarda Meclis Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisi Cumhurbaşkanına tanınmış ve madde redaksiyona tabi tutulup (...) düzenlenmiştir. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"