“Hiçbir sembol kendi başına iyi veya kötü değildir."
Merih Demiral
İnsanlık tarihinden -hatta kayıt öncesi çağlardan bu yana- insanlar birbirleriyle iletişim kurmak için semboller kullandı. Bu hem hayatın olan akışı için iletişim ihtiyacı hem de aslında hayata bir anlam katma çabası olarak yapıldı.
Tarihe ışık tutan birer delil ve iz olan bu işaretler; alfabe, derece sembolleri, mühürler, imla işaretleri, zodyak sembolleri, tılsım harfleri, cinsiyet sembolleri, ezoterik izlere kadar sayamayacağımız kadar çok çeşitli semboller olarak hayatın bir yerinde hep yer aldı.
İnsanın toplumsal bir canlı olması ve bir toplulukla yaşaması ile iletişim kaçınılmaz bir durum iken duygu, düşünce, hayal ve sorunları ifade etmek, paylaşmak için de semboller vazgeçilmez bir araç oldu.
Anlatı/söylem analizci araştırmacılar iletişimin kökenlerinde aslında hiçbir metnin kelimenin hatta sembolün bir tesadüf olmadığını ve hayatlarımızın medya yoluyla her anında belli duygusal hatta ideolojik yaklaşımların yansımaları ile karşı karşıya kaldığımızı irdelemektedir.
Biliyorsunuz ki medya bize görmek istediğimizi değil gösterilmek isteneni, istediği gibi perspektiften sunan 4. kuvvet olarak bu sembolleri kimi zaman bir sayfada kimi zaman bir ekranda kimi zaman sokakta bir direkte her gün yansıtır.
Geçtiğimiz gün UEFA, Avusturya maçında A Milli Takım oyuncusu Merih Demiral’ın eliyle bozkurt işareti yapması nedeniyle milli oyuncuya 2 maç ceza verdi. Yıldız oyuncunun yarı final karşılaşmasında forma giyememesine sebep olan o işaret ise tarihimiz bir yana siyasetimizden eksik olmayan bir sembolden fazla anlamlar taşımaktaydı.
Tarihin tozlu raflarında bu sembol
Kimi tarihçilere göre bu işaretin kökeni İslam öncesine kadar uzanmaktadır. Tarihsel araştırmalar bu işaretin batıya göç eden Kıpçaklar, Hunlar ve Peçenekler gibi çeşitli Türk halkları tarafından soylarını ifade etmek için kullanıldığını öne sürmektedir. 6. yüzyıldan kalma bir heykelde resmedilen ve Türk olduğu hatta Göktürkler döneminden geldiği tahmin edilen bir eserde bir askerin eliyle bu işareti yaptığı görülmektedir.
Mitolojide dişi kurt
Asena yani dişi kurt Türk mitolojisinde tüm Türk ve Moğol boylarının köken hikayelerinde ortak bir parçadır. Göktürkler bu sembolü mavi bayraklarına taşımış ve savaşı, mücadele ruhunu ve doğayı temsil etmesini sağlamışlardır. O dönem toplulukların korunması ile birlik ve beraberlik duygusu için her ne kadar kıymetli olsa da bahsettiğimiz dönem 6. yüzyıl ve bu sembol o dönemden kalma taş anıtlarda yer almaktadır.
Siyasette bozkurt
Kuşkusuz ki bu sembol ve siyaset denildiğinde akla Türk İslam sentezine uyarlamak amacıyla bu işaretle selam veren Alparslan Türkeş gelmektedir. Son yıllarda ise İyi Parti lideri Meral Akşener’i bozkurt işareti ile sıkça sahnelerde görmekteyiz. Bu işareti kullanmasına ilişkin yöneltilen bir soruya partililerin verdiği şu yanıt da siyasi tarihimize geçmiştir, “Bozkurt bir siyasi parti sembolü değildir! Sağcısıyla-solcusuyla, doğusuyla-batısıyla, Büyük Türk Milleti'nin sembolüdür.” Peki gerçekten ‘akıl ve bilimin çağlar atlattığı bir dönemde bir milleti temsil etmek için avcılık toplayıcılık döneminden kalma sadece bir kurt yeterli mi?’ Yeni bir araştırma sorusu olarak karşımızda durmaktadır.
Çatışma ve bozkurt pozları
Bir diğer taraftan birçok kişinin bu sembolü gördüğü anda aklına ilke gelen şey ise hep savaş ve çatışma oldu. Bunun en önemli sebebi tarihten bu yana kurdun savaşı temsil etmesinin dışında ideolojik çatışma haberlerinde medyada yer alan bu işaret ile verilen zafer pozlarıydı.
Son 20-30 yıldır yasa dışı örgütlere karşı özel tim ve emniyet güçleri tarafından yapılan operasyonlar basına hep bu sembol ile kendilerini ifade ettikleri pozlarla yansıdı. Hatta 12 Eylül öncesi sağ-sol çatışmaları sırasında ülkede olan bazı önemli provakasyonlarda -özellikle Maraş olaylarında- ülkücülerin bunu sembol olarak kullanması tepkilere yol açtı. En son olarak da Özgür Suriye Ordusu üyelerinin bozkurt selamı ile defalarca verdiği pozlar hala akıllarda. İlk olarak 2018 yılında Kilis’ten Suriye’ye sevk edilen Özgür Suriye Ordusu üyeleri gazetecilere bozkurt selamı ile poz vermesi basına yansımıştı. O döneme doçka ve uçaksavarların da bulunduğu 20 araçlık konvoyla ÖSO üyeleri ilerlemeden önce bölge halkı ve gazetecilere bu pozu vermiş ve sayfalara, ekranlara yansımıştı.
İdeolojisi ve inancı ne olursa olsun silahlı bir örgütün bu sembol ile fotoğraf vermesi hümanistler başta olmak üzere birçok kişinin görsel hafızasında kayda geçti.
Yazının en başında alıntıladığım gibi hiçbir sembol tek başına iyi, kötü; doğru, yanlış gibi bir anlam içermez sosyo kültürel dünyamızda ona yüklediğimiz anlamlarla bir kalıp alır. Bu sembol talihsiz birçok olay da kendini göstermesi ile güçlü bir kesimde antipati topladı. Böylece kimine göre millet sevgisi ifade edilirken kimine göre ise lümpen, ırkçı hatta faşist diye tanımlanan tabakanın kendini ifade yöntemi bu sembol oldu. Her ne olarak kabul edilirse edilsin bu tartışma yüzünü batıya dönmesi ile cumhuriyet tarihiyle tanın bir ülkenin İslami vurgularla Ortadoğu ekseninden çıkamaması arasındaki ince çizgiye isabet etmiş kabul edilebilir mi? Tartışmaya bir basamak yukarı çıkıp bakarak bir daha düşünürsek sonuç olarak ana konumuz neydi, bir spor dalında ülkemizin temsili ve dünya kupası mı?