09 Ağustos 2023

Tutunca bükülen pet şişe ya da enflasyon

Başa dönecek olursak, yoksulluğu derinleştirip yaşamayı iyice güçleştirirken, tüketim maddelerinin ambalaj kalitesini, miktarını da düşüren enflasyonun tek hanelere inmesi, Yılmaz'ın anlattıklarına bakılırsa pek de kolay olmayacak. Niye mi?..

Çizgi: Tan Oral

İçme suyu ihtiyacınız için pet şişe kullanıyorsanız, fark etmişsinizdir. Özellikle 1,5 litrelik petten bir bardağa su koymak istediğinizde, şişeyi kavrayan parmaklarınız yüzeyde sabit kalamıyor, şıkırtılı bir buruşma çıkararak içine gömülüyor ve daha önce tek elle tutup kullanabildiğiniz şişenin kontrolünü kaybettiğiniz için, su siz istemeden fışkırıyor ya da dökülüyor.

Yani -markaları pek fark etmiyor- su pet şişeleri artık naylon poşetten biraz hallice. Üretimdeki terkip, formül değişmiş. Muhtemelen ancak dik durmalarına yetecek kadar bir hammadde içeriyorlar.

Eh, füze gibi tırmanan enflasyondan herkes kendi meşrebine göre mağdur tabii. Pet şişe kullanan su şirketleri maliyet artışından böyle korunuyor. Tıpkı bisküvi çikolata başta olmak üzere, birçok paket içindeki miktarların azalışı gibi. Ya da rafa diziliş biçiminden alıştığınız gibi bir kalıp zannederken, aslında yarım kalıp bile olmadığını elinize alınca fark ettiğiniz peynir paketlerini üreten şirketler gibi.

Önlemler işe yarıyor olmalı ki, çoğu şirket kâr açıkladı. Neticede şirketler enflasyondan kendilerini korumanın yolunu buluyor bulmasına da vatandaşın, buldozer gibi üzerine üzerine gelen enflasyondan kendisini nasıl koruyacağı sorusunun cevabı, muamma.

Gerçi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyonla mücadelenin, "sadece ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da son derece kıymetli" olduğunu söylemiş dün ama bu mücadele için sıraladığı "sabır" ve "ısrar"ı vatandaştan mı yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan mı talep ettiği pek açık değil.

Yapısal reform hikâyesi

2001 krizinin ardından kapısı çalınan IMF, kredi karşılığı sunduğu reçeteye bir de yapısal reformları eklemişti. Hatta Türkiye ve Türkiye Masası temsilcileri, üçer dörder aylık periyotlarla ülkeyi ziyaret eden heyetler bununla da yetinmeyip yapısal reformların kalıcılığından söz ederdi. Krizden çıkış programı sonuç vermeye başladığında iktidar değişti ve ülkeyi AKP yönetmeye başladı. Gelin görün ki 2008'den bu yana kredi ilişkisi içinde olunmayan IMF'nin diliyle ve 21 yıl sonra bugün hâlâ yapısal reformların gereğinden söz ediliyor.

Yapısal reform, mucidi uluslarüstü kuruluşların neoliberal iktisatçıları olsa bile öyle iddialı o kadar kalıcılık vaat eden bir tanımlama ki, bu iddiadaki bir değişimin politik bir tercihle hazırlanıp kapsamlı bir program ve kararlılıkla bir kez icra edilmesi beklenir. Tabii öyle olmadı.

Bugün ise sanki aradan 21 yıl geçmemiş, ekonomideki bozulma ve yoksullaşmanın sorumlusu iktidar partisi değilmiş gibi, yapısal reform müjdesi veriliyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2. Yarıyıl Ekonomi ve İstişare Toplantısı adı verilen toplantı ardından, yaptıkları görüşmelerde birçok öneri aldıklarını belirterek, eylül ayı içinde Orta Vadeli Program kapsamında yapısal reformları, toplumla paylaşacaklarını duyurdu dün. Yılmaz'ın aktardığı bunun kadar dikkat çeken bir diğer başlık da şuydu:

"Siyasi istikrar olmadan ekonomide istikrar olmuyor, öngörülebilirliğin artırması toplantıda önemli maddelerden biriydi."

Belli ki ani karar değişikliklerinin, yatırım süreçlerinde olumsuz rol oynadığı söylenmiş Yılmaz'a.

Başa dönecek olursak, yoksulluğu derinleştirip yaşamayı iyice güçleştirirken, tüketim maddelerinin ambalaj kalitesini, miktarını da düşüren enflasyonun tek hanelere inmesi, Yılmaz'ın anlattıklarına bakılırsa pek de kolay olmayacak. Niye mi? Tek haneli enflasyon için 2026 yılı Orta Vadeli Programı'nın adres göstermiş Cumhurbaşkanı yardımcısı.

Pet şişeleri bundan sonra iki elimizle tutsak da bardağa su koyamayabiliriz anlayacağınız.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir "kaçış rampası" olarak Dışişleri Vakfı

Şimdiden "Paralel Dışişleri" diye nitelenmeye başlanan Vakıf girişiminin, üç yıllık tasarruf genelgesinden bir kaçış olduğu açık

Şimşek'e kimler soru sorabilir?

Tasarruf tedbirleri konusunda "dostlar alışverişte görsün" mahiyetindeki toplantının biz gazetecileri ilgilendiren en önemli boyutu; güya bu kadar önem atfedilen, haftalar öncesinden davul çalar gibi anons edilen bu toplantının bitiminde soru alınmamasıydı

TÜİK kimin tarafında duruyor?

TÜİK; DİSK’in zorunlu olarak Bilgi Edinme Kurulu’nun bağlı olduğu Adalet Bakanlığı’na açtığı davada çıkan karara itiraz etmiş. Madem taraf değilseniz bu itiraz ne? Bitmedi: TÜİK, bir de Adalet Bakanlığı aleyhine dava açıyor. Yetmiyor, Danıştay Başsavcılığı’na TÜİK olarak “Bu kararları bozun” diyor