28 Temmuz 2023

"Oldukça küçük" Akbelen

Toplam ruhsat sahasının 23 bin 307 hektar olduğundan bahisle Akbelen ormanını bu sahaya oranlayıp 78 hektarı "oldukça küçük" diye nitelemek, önceki yazımda "durduğumuz yer farklı olduğu için gördüklerimiz de farklı" diye ifade ettiğim durumu iyi anlatıyor. O "küçük" ormanı, yurdu sayan insanlar, göz yaşı döküyor

Kömür sahası açmak için yüzlerce ağacın kesildiği Akbelen ormanını konu alan "Yüzde 1 için" başlıklı yazıma, ayrıntılı denebilecek bir bilgi notu gönderildi. İki sayfalık not, Yeniköy Kemerköy santral şirketinin danışmanı olduğunu bildiren bir şirketten geldi.

İçeriğinde; Yeniköy ve Kemerköy santrallarının tarihçesi, künyesi, 3100 işçiyle bölgenin en büyük "işvereni" olduğu, "ruhsat sahası dikkate alındığında 78 hektarlık Akbelen ormanının oldukça küçük bir alanı kapsadığı", bu yılın eylül ayına kadar madencilik faaliyeti sürmezse, elektrik üretiminin 2024'te durmak zorunda kalacağı, bugüne kadar 3 milyon fidan dikildiği gibi kayda değer veri ve ifadelerin yer aldığı "bilgi notu"nun, kurumsal bir açıklama olmadığı ise özellikle vurgulandı.

Yönetim sorumluluk almıyor

Anlaşılan o ki, Yeniköy Kemerköy A.Ş yönetimi doğrudan sorumluluk almak istememiş. İlginç tabii. Nedeni konusunda sadece bazı tahminlerim olabilir, teyitli bilgi içermediği için paylaşmak anlamlı değil.

Yeniköy Kemerköy şirketinin (Limak Holding ile IC Holding'in kurduğu) yararlarını temsil ettiği, benim açımdan tereddütsüz olan bu notla birlikte ayrıca, önceki yazımın başlığına atfen, iki santral kapasitesinin Türkiye ihtiyacının yüzde 2,5'i olduğu vurgulandı.

Türkiye ihtiyacının yüzde 2,5'i olabilir ama "Yüzde 1 için" başlıklı yazımda söz ettiğim; EPDK'nın anlık ekran görüntüsündeki verilerine atfen kurulu güç kapasitesiydi. Bunda bir tereddüt yok, dolayısıyla yazdığım yanlış değil. Ama toplam ruhsat sahasının 23 bin 307 hektar olduğundan bahisle Akbelen ormanını bu sahaya oranlayıp 78 hektarı "oldukça küçük" diye nitelemek, önceki yazımda "durduğumuz yer farklı olduğu için gördüklerimiz de farklı" diye ifade ettiğim durumu iyi anlatıyor. O "küçük" ormanı, yurdu sayan insanlar, göz yaşı döküyor. Hatta doğal gözyaşıyla sınırlı kalmıyor. Alana girmek istediklerinde gözler bir de güvenlik güçlerinin sıktığı gazla yaşartılıyor. Gazeteci ve belgesel yönetmeni arkadaşımız Kazım Kızıl, ağaç kesimini ve oradaki direnişi görüntülemek isterken gözüne biber gazının doğrudan sıkıldığını duyurdu ve belgeledi.

Hukukilik ve meşruiyet

Bu manzaralar, hukuksal olan ile meşru olanın aynı olmadığını gösteren durumlardan biri. Şöyle: Bahsettiğim bilgi notunda, dava sürecine de değiniliyor. Ağaçların kesilmemesi için Orman Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Orman Bakanlığı aleyhine açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararının reddine karar verildiği, "yargısal bir engel kalmadığı" belirtiliyor. Yani ağaç kesiminin -dava tam bitmese bile- mahkemeden gelen ret kararları nedeniyle hukuka uygun olduğu anlatılmak isteniyor. Dolaylı olarak da kesmeye devam edeceğiz deniliyor.

Aslında bu ifade ve yürütmeyi durdurma isteminin reddine dair mahkeme kararları, jandarma gücünün, köylüye gazeteciye aktiviste reva gördüğü muameleyi de açıklıyor. Santralı işleten şirket olsa da devlet ile şirket arasındaki sözleşme gereği kestiren devlet sayıldığı için, jandarma da engelleyerek ve zor kullanarak gereğini yapmış oluyor! Devlet, iktidar, şirket fonksiyon ve çıkarlarının karmakarışık bir şekilde iç içe geçtiği bir durum sizin anlayacağınız.

AB standartları

Türkiye'nin umutsuz AB üyeliğinin bizzat iktidar tarafından yeniden köpürtüldüğü bu dönemde, Akbelen ormanının başına getirilenler, meseleye AB standartları açısından da bakıp düşünme gereğini ortaya koyabilir.

Hele ki, sanata destek olduğu haberlerini okuduğumuz Limak'ın adını taşıyan filarmoni orkestrası, AB dönem Başkanlığını İspanya'nın üstlenmesi vesilesiyle daha çok yeni (27 Temmuz-Bilkent Konser Salonu) bir konser vermişken ve etkinliğine İspanya Büyükelçiliği ev sahipliği yapmışken bu konuyu yeniden düşünmek daha da anlamlı olabilir. (Bu arada tarihi Barcelona stadının yenilenmesi için İspanya'da açılan ihaleyi Limak'ın kazandığını da not düşelim.)

Sözgelimi hemen ilk aşamada akla şu sorular geliyor:

 - İspanya'da yahut AB'ye üye herhangi bir ülkede, iklim krizi bu kadar alarme edici bir soruna dönüşmüşken, hektarlarca orman, kömüre dayalı bir termik santral için yok edilebilir mi?

- Oralarda yargı ağaç kesimi için açılan davalarda bizde olduğu gibi ret kararı mı verir, yoksa ağaçların korunmasından yana bir takdir yetkisi mi kullanır?

- İspanya'da ağaçların kesilmesine itiraz edecek protestoculara, gazetecilere güvenlik güçlerinin gaz sıkma ihtimali Türkiye'deki gibi midir?

Sorular çoğaltılabilir.

Tarım alanlarının, su havzalarının, biyoçeşitliliğin, iktidardan vize alan şirketlere yeni proje alanları açsın diye acımasızca yok edildiği ülkemizde, yeni kırımlara itiraz etmek Anayasal bir haktır.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yargıya saygılı bir TÜİK aranıyor

Yeni Anayasa konusunda, TÜİK'in bilgi karartmasından, yargı kararına uymamasından zerre rahatsızlık duymayan bir iktidar partisinin ardına düşülür mü?

Kamu tasarrufunda farkı ne yaratacak?

Ne temsil, tören harcamalarında ne kırtasiyede ne araç kiralamalarında tasarruf sağlanmış değil. Peki bundan sonra ne değişecek de kendilerinden tasarruf beklenen bürokrasi bu plana sadık kalacak?

"Zarar"ın kıyısında dolaşmak

Olağanüstü dönemlerde merkez bankalarının zarar açıklamasının "geçici ve istisnai" olduğunu kabul etsek bile bu tez ve bu tablodaki inandırıcılık, kaçınılmaz olarak, zararın ardındaki politikanın kimler için ve hangi talimatla üretildiği sorusunda düğümlenmektedir