Kibire, hiyerarşik korkuya, inisiyatifsizliğe, muhalefet nefretine yenilmeden düzgün ve etkili çalıştırılacak bir devlet organizasyonu sayesinde acılarımız daha az olabilirdi. Bu mümkündü. Kibire, hiyerarşik korkuya, inisiyatif alamayışa, muhalefet nefretine yenilen partili devlet organizasyonu sonucu, kurtarılması mümkün olabilecek vatandaşlar, enkaz altında, dondurucu kış koşullarında can verdi. Şimdi bu satırları yazarken, her bir dakikanın paha biçilmez kıymette olduğu saatler de kayıp gidiyor ellerimizin arasından. Geri gelmesi imkansız saatler geçip giderken, enkaz başında aç susuz, üşüyerek kederle, öfkeyle, kederli öfkelerle bekleyen binlerce kişinin acısını hissetmeden, sevgisiz duygusuz gözler ve çatık bakışlarla istatistik açıklayıp, hakikati ortaya serecek soruları almadan çıkıp gidiliyor. Deprem bölgelerinden yükselen, yardım, yiyecek, su, battaniye, iş makinesi, ekip talep eden çığlıkları sordurmadan, her yere ulaşıldığı söyleniyor, bunca kişiyi ahmak yerine koyarak.
Söz konusu olan bir ülkenin 100 yıllık varlığı, kazanımı, biriktirdikleri, kapasitesiyle elinde ve emrinde tuttuğu engin imkanlar oysa... Her şeye yetebilecekken, çok kıymetli iki gün, hepimizi deliliğin sınırlarına getirip bırakarak harcandı gitti.
* * *
Askerin deprem bölgelerine sevki ilk gün yapılabilirdi. Aklı yeten herkes ilk gün ilk saatlerden itibaren, sahip olduğu tecrübe, disiplin, manevra kabiliyeti, ve imkanlar nedeniyle askeri birliklerin deprem bölgesine gitmesinin ne kadar elzem olduğunu söyledi durdu. Ama karar ikinci gün çıkabildi. Bu kararın ilk gün alınması ile ikinci gün alınması arasındaki süreye kaç vatandaşın hayatı sığar bilmiyoruz. Ama binlerce vatandaşın aç, susuz, açıkta kaldığı bu akıl almaz tablonun sorumlusunun afet değil kötü siyaset olduğunu biliyoruz. Kimse bugünlerin "siyaset zamanı olmadığını" söylemesin. İktidar, bu afetin trajediler üretmesinin temel sorumlusudur. Aldığı ve almadığı kararlar, uyguladığı ve uygulamadığı politikalarla sorumludur.
* * *
Bu satırları yazarken Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremin vurduğu 10 ilde Olağanüstü Hâl (OHAL) ilan edildiğini açıkladı. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL'in nasıl uygulandığını biliyoruz. FETÖ yapılanmasıyla mücadele amacıyla ilan edilen OHAL, bu yapılanmayla hiçbir ilgisi olmayan onbinlerce kamu görevlisini ihracı için kullanıldı. Bununla sınırlı kalmadı binlerce dernek, sendika, vakıf kapatıldı. Partili cumhurbaşkanlığına geçişin zeminini hazırlayacak düzenlemeler yapıldı.
Darbe girişimi sebebiyle 2016'da ilan edilen OHAL de ilk aşamada 90 günlüktü. Tam yedi kez uzatıldı. İki yıl sürdü. Bugün deprem afeti dolayısıyla ilan edilen OHAL'in 90 günle sınırlı kalıp kalmayacağını bilmiyoruz. Sadece bu değil; OHAL uygulamalarının afete yönelik önlem ve düzenlemelerden ibaret olup olmayacağını da bilmiyoruz. 14 Mayıs 2023 diye duyurulan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapılmasına bir hafta kala bitecek görünen bu yeni OHAL'in bu niteliği, deprem felaketinin çok ağır yaşandığı bir dönemde başta hak ihlalleri olmak üzere yeni ve farklı sorunların habercisi olabilir. Enkaz altında hâlâ sağ ya da yaşamını yitirmiş binlerece vatandaşın bulunduğu bir dönemde, toplumun ağır sorunlarına bir de amacına uygun kullanılmayacak bir OHAL rejimi eklenebilir. Bu tabloya karşı muhalefet aktörlerinin hukuku önceleyen bir tutum geliştirmesi gerekiyor.
* * *
Deprem felaketi için dünyanın bir çok ülkesinden Türkiye'ye gelen profesyonel kurtarma ekipleri saatlerce bekletilirken, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum şöyle diyordu:
"Arama kurtarma barınma koordinasyonunu AFAD koordinasyonuyla yapıyoruz . AFAD koordinasyonu dışında hiçbir koordinasyona müsaade etmeyeceğiz. AFAD koordinasyonuyla hareket edersek yardımlarımızı daha hızlı ulaştırabiliriz. Aziz milletimiz müsterih olsun. Sayın Cumhurbaşkanımız, devletimiz tüm imkanlarıyla afet bölgesindedir. Hiçbir afet bölgesinde vatandaşımızı aç ve açık bırakmadık."
Aç, susuz, açıkta kalmış, enkaz altındaki yakınları için gözyaşı döken vatandaşlardan biliyorum ki aziz milletiniz müsterih falan değil Sayın Bakan.
Eğer bu kelimeyi sebebini anlayamayacağımız bir ironi için kullanmadıysanız daha da emin emin olabilirsiniz. Hem de hiç müsterih değil.
Not: Müsterih, içi rahat olan, kaygısı bulunmayan demek.
Çiğdem Toker kimdir?
Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.
Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.
Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.
2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.
Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.
Kitapları
- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008
- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018
- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019
Ödülleri
- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)
- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)
- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)
- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)
- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)
- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)
- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)
- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)
- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)
- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)
- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)
- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)
- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)
- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)
- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)
- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)
- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)
- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)
- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020
- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)
- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)
- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)
- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)
- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)
|