22 Mayıs 2024

İhale sisteminde zihniyet değişmedikçe...

Sayıştay raporlarının, muhtelif "iç" baskılarla, yıldan yıla bülten gibi inceldiği, kamu ihale kurumunun bağımsız olmadığı bir ülkede yolsuzlukların azaltılması ancak temenni düzeyinde kalır. Yolsuzlukların temenni düzeyinde kalmamasını yolu ise tam rekabete dayalı kamu ihaleleri kadar; ülkeyi yönetenlerin net, saydam, bağlayıcı ve sürekli denetim, gözetim öngören, bunu da lafta bırakmayan kararlı ve uzun soluklu talimatlar vermesinden geçiyor

Türkiye, kara para ile mücadele konusundaki uluslararası ligde hâlâ "gri liste"de. Ancak OECD nezdindeki Mali Eylem Görev Gücü'nün yaz aylarında alacağı karar ile Türkiye'yi bu listeden çıkaracağı beklentisi hakim. Bu beklentiyi şekillendiren temel olgu ise kalan tek taahhüt olan kripto varlıklara ilişkin yasal düzenlemenin TBMM'ye sunulmuş olması.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bizzat takip ettiği bu teklifin, TBMM tatile girmeden önce yasalaşması bekleniyor.

Dijital ağlar üzerinden dağıtımı yapılan, değer veya hak ifade eden gayri maddi varlıklar olarak tanımlanan kripto varlıklar konusunda Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) geniş olarak yetkilendirilecek. Kripto varlık hizmet sağlayıcılarının kurulması, faaliyeti SPK iznine tabi olacak. Teknolojik altyapıları ve bilgi sistemlerinin de TÜBİTAK kriterlerine uygun olması gerekecek.

Kamu ihale "reform"u

Türkiye'nin gri listeden çıkmasını sağlayacağı belirtilen söz konusu düzenlemenin ardından, piyasada genel olarak "yapısal reform" diye anılsa da yine küresel sermaye ve uluslararası kuruluşların beklentileriyle uyumlu diğer yasal düzenlemeler sırada olacak.

Kamu ihale "reform"u bunlardan biri. Nitekim Şimşek kısa bir süre önce "Önümüzdeki dönemde kamu ihale reformu, KİT'lerde yönetişim reformu, vergide adalet ve etkinlik, kayıt dışılıkla mücadele gibi alanlarda çalışmalarımızı tamamlayacağız" diyerek ihale mevzuatındaki değişikliğin haberini vermişti. Ancak tabii ki yolsuzluk, usulsüzlük, kamu kaynaklarında kötüye kullanım, nepotizm gibi kavramları hiç kullanmadan. Oysa bu "reform"a duyulan ihtiyaç, yolsuzlukların artmasından başka bir şey değil. Ama böyle bir üslubun kullanılması, tahmin edilebilir riskler içereceği için tercih edilmez.

Üç yıl önce başlamıştı

Aslında kamu ihale kanununda kapsamlı değişiklik çalışması bundan üç yıl önce başlatıldı ancak sonuç çıkmadı. Doğrusu iktidar yanlısı müteahhitlik şirketlerin, eş dost akraba firmalarının kayırılmasının olağanlaştığı, hayret etme duygusunun kaybedildiği bir ortamda ihale sistemine, yolsuzluk karşıtı bir hukuksal ayar vermek çok da kolay olmazdı.

Ne değişecek?

Mevcut durumda ise tıpkı yeni açıklanan tasarruf paketinde olduğu gibi, mevcut durumu düzeltecek hangi koşulların, neyin değiştiği ya da değişeceği soruları yine önem kazanacak.

Türkiye'nin Uluslararası Şeffaflık Örgütü endeksinde de sürekli alt sıralarda olmasına, her yıl gerilemesine yol açan yolsuzluk algısının önemli bir bölümü, kamu ihalelerinin seyrinden kaynaklanıyor. Kamu alımlarının büyük kısmının 21/b maddesi olarak yerleşen davetli ve ilansız ihalelerden oluşması, önemli kısmını istisna maddeleri ile enflasyon oranında tutarı her sene güncellenen doğrudan temin usulüyle yapılması yolsuzluk algısının nedenlerini oluşturuyor.

Bu konu Avrupa Komisyonu'nca hazırlanan ilerleme raporlarında sıklıkla dile getirildi. Öte yandan, konusu yolsuzluk olan yargı kararlarında hükmedilen mahkûmiyet kararlarının sayısal olarak düştüğü, cezaların caydırıcı olmadığı eleştirileri de yine İlerleme Raporu kayıtlarına girmiş durumda. Ancak birden fazla raporda dile getirilmesine karşın, yolsuzlukla ilgili yargılamalarda verilen kararların caydırıcılığı konusunda adım atılmadı.

Kamu İhale Kanunu 2002 yılında çıktığında, dönemin AB müktesabatı ile uyumluydu. İstisna ve muafiyetlerin yasayı delik deşik ettiği günümüzde, ihale mevzuatı, mevcut AB müktesebatı ile uyumlu olmaktan çıkalı çok oluyor.

Ancak sorun şu ki, yepyeni ve AB müktesebatı ile en uyumlu yasa, yarın çıkarılıp yürürlüğe girse bile mevcut kadrolarla, daha önemlisi "zihniyet" ile yolsuzlukların nasıl önleneceği büyük bir soru işareti olarak duruyor. Öte yandan yenilenmiş bir kamu ihale mevzuatının, ancak etkin Sayıştay denetimleriyle anlam kazanacağını da vurgulamak gerekiyor. Sayıştay raporlarının, muhtelif "iç" baskılarla, yıldan yıla bülten gibi inceldiği, kamu ihale kurumunun bağımsız olmadığı bir ülkede yolsuzlukların azaltılması ancak temenni düzeyinde kalır. Yolsuzlukların temenni düzeyinde kalmamasını yolu ise tam rekabete dayalı kamu ihaleleri kadar; ülkeyi yönetenlerin net, saydam, bağlayıcı ve sürekli denetim, gözetim öngören, bunu da lafta bırakmayan kararlı ve uzun soluklu talimatlar vermesinden geçiyor.

Sizce mümkün mü?

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sağlık çıkmazı ve bütçe

Vatandaşın sağlığı, 20 yılda kamu sektörüne göre iki kattan fazla büyüyen bir özel sağlık sektörüne emanet. Yani şirketlerin çıkarlarına...

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

"
"