31 Mayıs 2023

Erdoğan: Demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir

Eşit, adil, özgür bir demokrasiyi ancak yurttaşlara Anayasa ile güvence altına alınmış hakların, kâğıt üzerinde kalmadığı bir iklim sağlar

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan (Fotoğraf: DHA)

"Ülkemizde demokrasi, giderek bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Halbuki demokrasi, sadece seçimlerden ibaret değildir. Aynı zamanda seçimin varlığı kadar yargı ve yargıç bağımsızlığı da demektir. Eğer bu iki bağımsızlık çiğnenirse demokratik bir görüntü altında baskıcı bir düzen kurulmuş olur."

Tırnak içinde ve koyu renk olmasa belki benim yazdığımı düşünebilirdiniz bu ifadeleri ama bana değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Türkiye’de "demokrasinin giderek bir seçim metoduna dönüştürüldüğünü", bundan 25 yıl önce, henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Erdoğan tespit etmişti (Aktardığım cümleler, okuduğu şiir dolayısıyla, DGM’nin verdiği 10 ay hapis cezası kararı ardından yaptığı basın toplantısından Kaynak: Hüseyin Besli-Ömer Özbay- R. Tayyip Erdoğan- Bir Liderin Doğuşu, Sayfa:206) )

Şu da Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den:

"Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir. Doğrudur, 10 Ağustos’ta Erdoğan sandıktan çıkmıştır. Fakat ahlak, edep, milli ruh, milli kimlik, kardeşlik bağları, Cumhuriyet’in ilkeleri, utanma duygusu ve doğruluk sandıkta kalmıştır. Bundan sonra Erdoğan’ın komplolarına, yıkıcı ve parçalayıcı niyetlerine mani olunmazsa zararı herkes görecek, ceremeyi herkes çekecektir."

(Kaynak: www.mhp.org.tr  Bahçeli’nin 20 Ağustos 2014 tarihli konuşma metni.

Köprülerin altından

Köprülerin altından çok sular değil dünyanın bütün nehirleri akmış olmalı…

Seçim gecesi Fox TV’de katıldığım yayında "demokrasinin yalnızca sandıktan ibaret olmadığını" da içeren sözlerim dolayısıyla, adım üzerinden gazetecilik ve ifade özgürlüğü hedef alındı, alınmakta.

Yayında sözlü olarak ifade ettim, bir de yazılı olarak tekrar edeyim:

Demokrasi yalnızca sandıktan ibaret değildir. 

Zira bir seçim ("sandık) ancak demokratik ve eşit koşullarda gerçekleştiriliyorsa onun bir seçim olduğundan söz edilebilir. Ki, bu dahi, çoğulcu demokrasinin asgari gerek ve yeter şartıdır. Bu nedenle, ne kadar demokratik ve eşit koşullarda yapılırsa yapılsın, demokrasinin sandıktan/seçimden ibaret olduğunu söyleyemeyiz.

Seçimli yarışmacı otoriter

Türkiye’deki rejim, bir süredir akademik ve uluslararası alanda "seçimli yarışmacı otoriter" olarak anılan rejimler arasında ve bu ifadeyle tanımlanıyor. Yazılıyor, konuşuluyor. Türkiye’nin de üyesi olduğu kurumlarda rapor ediliyor.

"Seçimli yarışmacı otoriter rejim" mevzuunu, iyi niyetli okurlar için açmak gerekirse:

Rejim aslında otoriter. Ama seçimler yapılıyor. Halk belli aralıklara sandığa gidiyor. Bu seçimler ortamı demokratik bir iklim gibi gösteriyor. Otoriter yönetim de meşruiyetini o seçimden alıyor. Sandığa gidip oy kullanma dışında kalan, yüzlerce yıllık tarihi boyunca demokrasi kavramına dahil olan, ifade özgürlüğüne anlam katan, -şiddet içermeyen- hak aramaya dair bütün eylem ve işlemler suç gibi gösteriliyor. Hak aramak, itiraz etmek kriminalize ediliyor.

Bu ise seçimlerin kapsayıcı bir Anayasa’nın ilkelerine olması gerektiği gibi uygun yapılmadığı anlamına geliyor. Otoriter yönetimin yargı ve devlet kurumları üzerindeki etkisi baskısı buna engel oluşturuyor. Yani, seçim mücadelesi eşit koşullarda yapılamıyor.

Demokrasi için yargı bağımsızlığı

Bu engelin ortaya çıkmaması, yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 sene önce söylediği gibi demokrasinin demokrasi olabilmesi için de yargı ve yargıç bağımsızlığı gerekiyor.

Kaç anayasa sorunu

Seçim sürecine girildiğinden bu yana kaç tane Anayasa sorunu yaşadık hatırlayan var mı? Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağından, buna uygulanması gereken yasaya, bakanların istifa etmesi gereğine kadar.

Devam edelim:

-Bakanlıklar bütün olanaklarını Cumhurbaşkanı adayı ve iktidar partisi için kullanmadı mı?

- Anayasal bir kurum olan TRT, siyasi partilerin faaliyetlerine konuşmalarını yayınlamak konusunda adil ve eşit bir tutum sergiledi mi?

-Muhalefet partilerini terör örgütleriyle birlikte gösteren, "ama montaj ama şu ama bu" videolar seçim meydanlarında gösterilmedi mi?

- Ana muhalefet partisi milletvekili sandık başında darp edilip yüzü kanlar içinde kalmadı mı?

-Muhalefet partilerinin binaları kurşunlanmadı mı?

-Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı yardımcı adaylarından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na saldırı düzenlenmedi mi?

-İktidar partisi, devletin bütün imkanlarını asimetrik biçimde seçime boca edince, o partiye oy vermeyen/vermeyecek seçmenlerin haklarını kısıtlamadı mı?

Bu soruların hepsinin cevabı evet değil mi?

Peki böyle ise bu son seçimlerin demokratik ve adil bir yarış içinde geçtiğini mi iddia edeceğiz?

Tüm bu hukuk dışılıkları görerek bilerek tanık olarak maruz kalarak bu seçimlerin demokratik bir seçim olduğunu nasıl söyleyeceğiz?  

Neticede, serbest seçimle bir iktidarın el değiştirmesi, ancak seçim gerçekten 'serbest' ise, o serbestliğin tüm gereklilikleri sağlanmış ise anlamlı bir söz olur.

Aksi takdirde bin kere seçim yapın aynı sonucun çıkması pek olasıdır. Tam da bu nedenle demokrasiyi demokrasi yapan bütün kanalların çalışır durumda olması gerekmektedir

Hukuk eğitimi almış, (avukatlık stajını da tamamlamış) bir gazeteci olarak, şuraya Anayasa’nın hepimizi bağladığını düşündüğüm iki maddesini bırakıyorum:

Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.

Madde 34 – (Değişik: 3/10/2001-4709/13 md.) Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

***

Bitirirken; düşünce özgürlüğünün zaten özellikle şoke edici, rahatsızlık veren düşünce açıklamalarını güvence altına aldığını; AİHM ve AYM'nin, şiddet içermeyen, şiddete çağrı yapmayan her düşünce açıklamasını güvence altına alan sayısız kararı olduğunu hatırlatayım.

Özetle, demokrasi sandıktan ibaret değildir. Eşit, adil, özgür bir demokrasiyi ancak yurttaşlara Anayasa ile güvence altına alınmış hakların, kâğıt üzerinde kalmadığı bir iklim sağlar. Eğer demokrasi sandıktan ibaret olsaydı ne anayasalara ne yasama organına ne yargısal denetime ne kuvvetler ayrılığına, ne de Anayasa ile güvence altına alınmış kişi hak ve özgürlüklerine gerek kalırdı.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Asgari ücret artışındaki “denge”

Asgari ücrete kuş kadar zam geldi diye kaç yıldır tanık olduğumuz fırsatçılığın, bu defa da sergileneceğini ve satın alma gücünü ışık hızıyla bir daha bir daha düşüreceğini görmek için uzman olmaya gerek yok. Bu ülkenin vatandaşı olmak yeterli

Asgari ücrette gerçek patron: Erdoğan

Asgari Ücret Tespit Komisyonu eskiden olduğu gibi, yani İş Kanunu kapsamından çıkarılmasaydı, asgari ücretin daha adil saptanmasına ilişkin değişiklik talepleri TBMM’de görüşülebilecekti. Oysa şimdi bu imkânsız! Erdoğan’ın Komisyon’un profili konusunda tam yetkili olması, aslında asgari ücrete de dilediği gibi karışabileceği anlamına geliyor

Zam kıskacı şiddetlenirken...

Mehmet Şimşek’in iş dünyasının konforlu alanlarında hitap ederken tekrar ettiği “sabır ve kararlılık” ezberi, doğru düzgün beslenemeyen çocuklar, gençler, emekliler için bir anlam ifade etmiyor. Türkiye’deki gelir eşitsizliği ve yoksulluk sorunu, Şimşek’in “Evet, enflasyon önemli bir sorun ama kolaycı bir çözüm yok” özetinden çok daha ağır bir yöne gidiyor

"
"