Seneler önce yurttaşlık bilgisi diye bir ders vardı. Günün birinde tekrar okutulma ihtimali dahi olumlu çağrışımlar yaratan bu ders adının verdiği ilhamla sorayım:
İşini iyi yapmasıyla tanınan, toplumda saygı gören, sırf işini düzgün yaparak dahi görevini kötüye kullananları güç sahiplerinin yanlışlarını ortaya çıkaran bir kişiyi etkisizleştirmenin, itibarsızlaştırmanın yolu nedir?
Cevabı zorlanmadan bulmuş olmalısınız: Başına bir dava sarmak. Biriktirdiği gücü hoyratça kullanan iktidar, bu yola sayısız davada görüldüğü gibi zaten sıklıkla başvuruyor. Bunu yaparken kullandığı metotlarla çevreye kaygı yayıp toplumsal itirazı sindirip suskunlaştırarak bir taşla birkaç kuş vurduğunu düşünüyor.
Çağrılsa ifadeye hemen gelebilecek kişilerin evine sabah baskınları yapılıp gözaltı işlemleri uygulanıp eşyalarına el konuluyor ki, korkunç bir suçlu havası yaratılsın. Sonra da o kişinin adı ile ağır bir suçlama iddiası yan yana anılıyor.
En temel usul kuralları çöp
Seçim yaklaştıkça, yargıyı sopa haline getiren bu hamleler sıklaştı. İş artık öyle bir noktaya geldi ki, yapılan işlemlerde artık en temel usul kurallarına dahi uyulma gereği duyulmuyor.
Oysa söz konusu olan hukuksa, usule aykırılık esası da geçersiz kılar. Gelin görün ki amaç "cezaya suç aramak" olduğunda, usul musul hak getire. Bir hukuk öğrencisinin sınıfta kalma sebebi, meslek yaşamında da idari yaptırımların konusu olabilecek vahamette yanlışlar arka arkaya yapılıyor.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen ceza kararında, kanunda yer almayan yani olmayan bir madde tutanağa geçirildi sözgelimi. O maddede falanca numaralı fıkra yok, olsa olsa filanca madde kastedilmiştir diye ciddi ciddi yorumlar yapılıyor. Dahası, ceza süresinin hesabında hata yapıldığını iktidar partisinden ir hukukçu dile getiriyor.
Örgüt meçhul ama tutuklayın
Kendisini bilen tanıyan herkesin "Ankara'nın hafızası" diye nitelediği, toplumsal ve siyasi olaylarda, daha da çok hak mücadelelerinde yaptığı kayıtlarla tarih yazımına önemli katkılar sağlayan belgesel yönetmeni ve akademisyen Sibel Tekin de böyle tutuklandı.
Güvenlik güçleri çağırsa, ikiletmeden ifadeye gidebilecek bir kişiden söz ediyoruz yine. Yaz saati uygulaması konulu bir çekim yaparken, kadrajına güvenlik güçlerinin aracı girdiği gerekçesiyle şikayetçi olunuyor. İfadesini verdikten sonra serbest bırakılması beklenirken -dijital arşivlerine el konularak- tutuklandı.
Tekin hakındaki tutuklama kararında "örgüt üyeliği" deniliyor ama hangi örgüt olduğu belli değil. Bu temel hata amacın "cezaya suç aramak" olduğunun aleni kanıtı gibi. Örgütün adı tutuklama kararında yer almadığı için cezaevinde tutulacağı yerde bile tereddüt yaşandığı aktarılıyor.
İade-i itibar
Avukat Mehtap Sakinci, basın toplantısında serbest bırakılması gereğinin yanı sıra çok önemli bir boyutun daha altını çiziyor: İade-i itibar. Sakinci, "Sibel, talimatı kimden aldığı gibi sorularla karşılaştı. Emeğiyle çalışan bir insandan bu sistem bir terörist yaratmaya çalışıyor. Bu dosyada şüpheli yok, örgüt üyesi çıkarılamaz" diyor.
Sulh Ceza Hakimliği, Sibel Tekin'i tutuklama kararına gerekçe gösterdiği "silahlı terör örgütü"tün ne olduğunu bile karara yazamadı ama Tekin'in tutuklanmasına Belgesel Sinemacılar Birliği başta olmak üzere meslek örgütleri ses yükseltip itiraz etti. Destek amacıyla açılan imza kampanyası metninde hukuki sürecin yakından takip edileceği vurgulanırken, onun toplumsal hafızayı yıllardır yorulmadan kaydettiği özellikle vurgulandı
Gerçekten de Ankara sokaklarında parklarında kamerasıyla kayıt yaparken kendisini sayısız kez görmüşlüğüm vardır. O tanıklıklarda dikkatimi çeken şu olmuştu: Bir insan mesleğiyle ancak bu kadar ortada olabilir, işini bu kadar gün ışığında yapabilir.
Muhtemelen rahatsız olunan tam da buydu. Tıpkı işlerini gün ışığında yaparak kapalı kapılar ardında planlanmış kötülükleri ortaya çıkaran diğerleri gibi.
Siyasallaşan yargı ile birlikte adaletin kronik sorunlarından biri haline gelen "iade-i itibar" önümüzdeki dönemin en kapsamlı ele alınması gereken politikalarından biri olmak zorunda.
Çiğdem Toker kimdir?
Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.
Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.
Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.
2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.
Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.
Kitapları
- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008
- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018
- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019
Ödülleri
- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)
- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)
- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)
- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)
- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)
- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)
- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)
- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)
- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)
- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)
- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)
- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)
- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)
- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)
- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)
- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)
- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)
- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)
- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020
- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)
- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)
- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)
- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)
- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)
|