21 Ocak 2013

Gilles Kartalının Ensesindeki Ur

Pierre Gilles Kanuni devrinde Fransa Kralı 1.François\'in elçilik heyetiyle birlikte İstanbul\'a gelen ve üç yıl şehirde kalan has bir seyyah ve bilim adamıdır

 

Pierre Gilles Kanuni devrinde Fransa Kralı 1.François'in elçilik heyetiyle birlikte İstanbul'a gelen ve üç yıl şehirde kalan has bir seyyah ve bilim adamıdır. Osmanlı ordusuyla birlikte İran seferine çıkmış ve ta Kudüs'e dek gezmiş, notlar tutmuş bu alim, ülkesine döndükten sonra kaleme aldığı "De topografia Constantinopoleos ed e illius antiquitatibus libri quatutor" (Konstantinopolis Topografyası ve Antik Kalıntıları Üzerine Dört Kitap) adlı eserini 1561'de Lyon'da bastırır. Bu kitap klasik dönem Osmanlı ve Kent tarihi açısından en mühim kaynaklardan biridir. Gilles şehirde bizzat gezerek tespit ettiği antik kalıntıları tek tek açığa çıkarmakla kalmamış, tarihi yarımada ile ilgili ilginç bir kartal imgesini de ortaya atmıştır. İyi bir coğrafyacı olan Gilles, Theodosius surlarından başlayarak üçgen ya da ikizkenar yamuk bir formla Sarayburnu'na kadar inen bu alanı keskin bir gözlem ve hayal gücüyle, yüzünü doğuya dönmüş bir kartala benzetir ki, bu kartalın gözü tam da Ayasofya'ya denk geliyor.

\Şimdilerde bu güzel kartalın ense kısmında bir tür habis tümör çıkmak üzere. Bu tümörün varlığını ne yazık ki Metin Eloğlu'nu haklı çıkartacak biçimde bizim medyadan değil, The Newyork Times Gazetesinden öğrendik. Uzun yıllardır Türkiye'de yaşayan Amerikalı gazeteci Andrew Finkel geçtiğimiz temmuz ayında "Mahvedilen İstanbul" başlığıyla bir yazı kaleme aldı ve bu şehircilik katliamının bilgisini paylaştı. Finkel'den öğrendik ki Yenikapı'da bulunan tarihi Theodossius limanında daha kazılar sona ermeden, limanın önü milyonlarca ton molozla doldurularak 715.000 m2'lik devasa bir "Miting ve Gösteri" alanı yapılacakmış. Finkel'in "bizim dönemimiz için piramitlerin keşfi ile aynı şey" olarak bahsettiği Theodossius limanının önüne böyle bir dolgu alanı düşünmek, yine Finkel'e göre "Roma'daki Collossium'u futbol sahasına çevirmekle aynı şey"miş.

Ancak bu yazının yayınlandığı günlerde projenin askıya çıktığını ve 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından "silüet ve topografyayı bozacağı ve uluslararası sözleşmelere aykırı olacağı" gerekçesiyle eleştirildiğini öğrendik. Fakat kurulun böyle bir karar verebileceğini bilen muktedirler "dolgunun sit alanına değil, denize yapılacağını, dolayısıyla kurulun yetki alanının dışında yer alan bir bölge için kurulun onayına ihtiyaç duymadıklarını ilan edivermişler! Tüm bu cinlikler olup biterken, iş 31 Milyon TL. bedelle Nas-Nuhoğlu-Uğraş konsorsiyumuna ihale edilmiş...

Şehirlerin üzerine oturdukları topografya aynı zamanda kimlikleridir. Gelenek, süreklilik ve sürdürülebilirlik gibi kavramlar ancak bu kimliklerin üzerine oturabilir. Tarihi Yarımada'da rant alanı açabilmek ve koruma kurulunu yetkisiz kılabilmek için artık sıra denizlere gelmiş görünüyor. Tarihi Yarımada'da insan ve araç sirkülasyonunu mümkün olduğu kadar azaltmak yerine buraya 1 Milyon kişilik toplanma alanları yapıp, onbinlerce araçlık otoparklar inşa ederek, mevcut tarihi dokuyu geri dönülmez bir biçimde tahrip edersiniz. Aynı hatayı Adnan Menderes'te Yarımadanın içindeki dere yatağına (Lykos Deresi- Vatan Caddesi) ve etrafına (Sahilyolu-Kenedy Caddesi) otobanlar açarak yapmıştı. Böylece hem yarımadanın denizle olan bağları kopmuş, hem de araç sirkülasyonunda yaşanan patlama ile şehir dokusunu kaybederek bugünkü çirkin yapılaşmanın temeli atılmıştı. Dünyanın her yerinde üzerine titrenerek koruma altına alınan eski şehirler (medine) biz de tam tersine araç, insan trafiğine boğulmaya çalışılıyor...

Bugün Pierre Gilles'in kartalının ensesinde habis bir ur belirmek üzere ve bu ur şehrin diğer kısımlarına da metastas yapmaya başladı bile. Bakınız Maltepe Sahil projesi ve daha sıradaki onlarca "çılgın" proje. Tüm olup bitene sadece birkaç cılız itiraz geliyorsa, aklıma hemen Allan Parker'ın Missisipi Burning filminin final sahnesi gelir. Kasabanın belediye başkanı yaşanan tüm ırkçı cinayetlere göz yumduğu ya da zımnen desteklediği için intihar eder. Soruşturmayı yürüten ajanlardan biri "neden intihar etti ki, o bu katliamlara bizzat katılmamıştı" diye sorunca ajanların şefi William Defoe "o bir suçlu, çünkü bütün bunlara göz yumdu" der.
Kıssadan hisse...

 

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul İçin İsyan Vakti

Devrim nedir? Bu soru bizim kuşağın kafasında epeyce bir alan işgal etmiştir. Üç haftadır İstanbul\'da yaşananlar bu sorunun nazariyattan fiiliyata döküldüğünü gösteriyor bize

Dan Brown Cehennemin Kapılarını İstanbul'da Açıyor

Dan Brown\'un son romanı Cehennem 13 Mayıs günü tüm dünya ile aynı anda Türkiye\'de yayınlandığında romanın bir bölümünün İstanbul\'da geçtiği gazetelerde duyuruldu

Kadıköy'ün Boğası Kime Ait?

Acaba Milli Saraylar Kadıköy'de halka malolmuş bu boğa heykeline gösterdiği hassasiyeti aynı sipariş gurubunun içinde yer alan ve İstanbul Büyükşehir belediyesi önünde bulunan aslan heykeli için de gösterecek mi?