17 Nisan 2014

İçimizdeki Suriye

Türkiye’de yaklaşık 1 milyon Suriyeli, Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Adana, Kilis, Şanlıurfa illerinde yaşıyor. Marmara bölgesinde ilgi artıyor, önümüzdeki günlerde daha fazla Suriyeli bu bölgede yaşamaya başlayacak.

Türkiye son otuz yıldır gerek bölgesel istikrarsızlık gerekse ekonomik-sosyal gerekçelerle nüfus hareketliliğin yoğun olduğu ülkelerin başında geliyor. Transit bir ülke olduğu gibi İranlı göçmenler gibi geçici konaklama, ya da Afrikalılar gibi uzun dönemli hedef bir ülke konumuna geldi. Suriye krizi Türkiye’nin iltica, göç ve sığınma politikalarındaki kırmızı çizgilerinin fiili olarak ortadan kalkmasına neden oldu.

Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde Göç İşleri Genel Müdürlüğü 11 Nisan 2014 tarihinde 2013 tarihli “6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” çerçevesinde çalışmaya başladı. Üç yıllık bir geçiş dönemi sonrasında “Yabancılar Şubesi”tarihe karışıyor. Göç İşleri Genel müdürlüğü, Suriye iç savaşının neden olduğu insani kriz sonucunda 1.000.000 mültecinin yanı sıra Avrupa Birliği ile yapılan geri kabul anlaşması sonucunda beş yıl geri işleyecek bir yaklaşımla Türkiye’ye iade edilmesi söz konusu olan mültecilerden sorumlu olacak. Bunlara son 10 yıldır Türkiye’de yaşayan yaklaşık 90.000 Afgan, Iraklı ve İranlı mülteciler eklendiğinde üç yıllık geçiş süreci zorlu olacak.  Suriye krizi nedeni ile gelen mültecilerin kamu üzerindeki baskısı sivil toplum katkısını zorunlu kılıyor.

Gözümüzün Önünde Bir Dünya Yıkıldı

Birleşmiş Milletler verilerine göre 2013 yılına kadar planlanan insani yardım müdahaleleri 1.21 milyar $ olarak öngörülmüşken 1.92 milyar $ destek ve harcama yapılmış durumda. 2014 için öngörülen destek 2.28 miyar $. Bugüne kadar karşılanma oranı sadece %18. Yaklaşık 10 milyon insanın etkilendiği kriz her geçen gün kötüleşiyor. 6.5 milyon insan Suriye içinde, 2,8 milyon insan Suriye dışında yerinden edilmiş ve mülteci konumundadır.   

Geçtiğimiz hafta İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Derneği-IGAM tarafından Ankara’da “Sivil Toplum Örgütlerinin Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler için Yaptıkları Çalışmalar ile ilgili Rapor” kamuoyuna duyuruldu. Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu-USAK tarafından desteklenen etkinlikte Suriye krizine sivil toplumun tepkisi ele alındı.  Hacettepe Üniversitesi Göç Araştırmaları Enstitüsü, Yaşar Üniversitesi, Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği-ASAM, Hatay Yardımlaşma Derneği-HAYAT alan uygulamaları ve araştırma sonuçlarını aktardılar.   

Alan araştırması bulguları ve alanda çalışan kuruluşların aktarımları Suriyeli yerinden edilmiş insanların en az on yıl daha ülkelerine dönemeyeceklerini gösteriyor. Bu büyüklükte karmaşık insani krize müdahalede kamu kuruluşları dışında 76 uluslararası insani yardım kuruluşu, 18 ulusal sivil toplum örgütü, 13 Birleşmiş Milletler kuruluşu katkı sunuyor. Sayı birçok insani yardım müdahalesine göre oldukça düşük.

Konferansa katkı veren kuruluşların bulguları krizin Türkiye boyutu ile ilgili çarpıcı sonuçları içeriyor;

·         Kamplarda kalanların sayısı belli ancak kampların dışındakiler kayıtsız olarak yaşıyor.

·         İzmir’de 65.000-125.000 Suriyeli yaşıyor. Sayılar kayıt dışı yaşayanların boyutunu ortaya koyması bakımından önemli. 

·         Türkiye’de yaklaşık 1 milyon Suriyeli, Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Adana, Kilis, Şanlıurfa illerinde yaşıyor. Marmara bölgesinde ilgi artıyor, önümüzdeki günlerde daha fazla Suriyeli bu bölgede yaşamaya başlayacak.  

·         23 mobil kayıt aracı tüm Türkiye’de parmak izi yönetimi ile kayıtları almaya çalışıyor. Kayıtlar ile ilgili sorumluluk Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ndeyken insani yardım AFAD kontrolünde.

·         Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin %75’i çocuk ve kadınlardan, yani kırılgan guruplardan oluşuyor.

·         Kamplarda doğan çocuk sayısı 11.000’i buldu. Krizin başladığı tarihten beri tahmini 50.000 Suriyeli Türkiye’de doğdu.

·         Gelenler, misafir söyleminden rahatsız ve önemli bir kısmı savaş bitmeden dönmeyi düşünmüyor.

·         Yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık artıyor. Yerel, kültürel, ekonomik ve politik gerekçeler ayrımcılık için zemin oluşturuyor.

·         Mevcut sayı 1,4 milyon kişiye çıkacak.

·         Kilis nüfusundan daha fazla mülteci barındıran bir il konumuna geldi.

·         Afet ekonomisi çerçevesinde birçok afet sonrası müdahale durumunda olduğu gibi bazı illerde yeni bir ekonomi gelişiyor. Kilis, Gaziantep ve Adıyaman illerinde net istihdam artışı söz konusu.

·         Nitelikli mültecilere yönelik düzenleme yapılması hayatlarının normalleşmeye başlaması açısından önemli olacaktır. Suriyelilerin yaşadığı birçok ildeki sivil toplum hastanelerinde Suriyeli doktorlar çalışıyorlar.

·         Kamu kurumlarının koordinasyonu, sivil toplum örgütlerinin sahiplenmesi ve insani krizin boyutu ile ilgili sayısal veriler konusunda önemli sorunlar var.  

IGAM iller düzeyinde kapsamlı bir araştırma yaparak yukarıda değinilmeyen sorunları gözler önüne seriyor. Detaylı bilgi için http://www.igamder.comadresini ziyaret edebilirsiniz. Türkiye’nin göç politikaları değişirken sivil toplum katkısının artması ve çeşitlenmesi önümüzdeki on yılda mülteciler ve yerinden edilmişlere yönelik çalışmaları güçlendirecektir.    

Yazarın Diğer Yazıları

Sivil toplumun gözünden Pazarcık ve Elbistan depremleri

Depremin etkilediği illerde yerel, ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütleri koordinasyon toplantılarına davet edilmeli, tematik alanlarda deneyimlerinden faydalanılmalı ve güvenli çalışma yerleri sağlanmalıdır. Sivil toplumun denge ve denetleme rolü, farklı kesimlerin sosyal içerme süreçlerine katılmasına katkı vermesi, uzun dönemli normalleşme sürecinde kamu ile çalışması hayati olacaktır

Roman çocuklar, ruhsal engelli raporuyla okullarından uzaklaştırılıyor

Roman çocukları ailelerinin rızası alınarak, heyet raporları ile zekâ geriliği teşhisi ile engelli okullarına yönlendiriliyor

Çocuğun yüksek yararı yaklaşımı...

Çocuğun yüksek yararı yaklaşımı 2011 yılında düzenlenen Türkiye Çocuk Hakları Konferansında kamu ve diğer paydaşlar tarafından ilk defa kabul görürken uygulama aşamasında genel bir politika oluşturulamadı.

"
"