IŞİD’in mutlaka mücadele edilmesi, savaşılması gereken bir barbarlık olduğu açık. Ancak, tek başına IŞİD’e karşı savaşın Suriye ve Ortadoğu’ya özgürlük, evrensel hukuk değerleri ve demokrasiyi getirmeyeceği de açık. Ortadoğu’nun sorunu maalesef çok daha derin ve büyük. IŞİD bütün barbarlığıyla, Ortadoğu’ya bugün hakim sosyal kültürün ve politik zihniyetin acı bir meyvesi.
Suriye savaşının, bizim dış politika karar alıcılarımızın yüksek sesle ve kararlılıkla iddia ettiği kadar kısa süreli ve basit bir savaş olmadığını acı şekilde görüyoruz. Çünkü Suriye’de aslında tek bir savaş ve iki taraf yok. Tarafları farklı, farklı katmanlarda, farklı boyutlarda, farklı şiddet düzeylerinde birçok savaş bu coğrafyada iç içe geçmiş durumda. Henüz sıcak bir çatışmaya dönüşmemiş bir çok gerilim de pusuda…
Konunun derin kültürel ve tarihsel boyutlarını bir yana bırakırsak sıcak savaş iki buçuk yıl önce, 2011 yılının Şubat ayında Dera’daki bir lisenin bir öğrencisinin Arap baharı esintisinden de etkilenerek okul duvarına rejim karşıtı bir graffiti çizmesiyle başladı. Şüpheli 15 çocuğun gözaltına alınıp işkence görmesi Deralıları sokağa döktü. Günler içinde ülkenin dört bir yanında insanlar sokaklardaydı. Hiç şüphesiz Suriyelilerin, ülkeyi on yıllardır aile şirketi gibi yöneten Esat ailesine karşı çıkmak için milyonlarca haklı gerekçesi vardı ve protestoların bu kadar kısa sürede kitleselleşmesi süpriz değildi. Ancak Suriye’de muhalefetin hızla organize olmasının ve organize olur olmaz silahlı direnişe dönüşmesinin Suriye halkının inisiyatifi ile olmadığı da aşikar. Bazı Körfez ülkeleri ve Suriye’nin bazı komşuları, Esat’ın da Kaddafi gibi birkaç haftada devrileceği kolay hesabıyla silahlı mücadeleyi başlattı ve destek vererek teşvik etti.
Ama iki yıl sonra gelinen noktada, Suriye muhalefeti ile Esat rejimi arasındaki savaş, artık kimsenin pek de umurunda olmayan bir detay mücadele. Her şeyi bu başlatmış görünse de, Suriye’deki çok katmanlı savaşlar içinde en az dikkat çekeni artık bu. Peki Suriye’de başka hangi savaşlar yaşanıyor? Lübnan’da yayınlanan El Ahbar gazetesinin analistlerinden Esat Ebu Halil, kendince bir liste yapmış. Onun listesini bazı eklemelerle paylaşayım:
Vehhabi iç savaşı
Suriye’deki ılımlı ve ilerici İslami hareketlerin çoğu, hatta rejime eleştirel bakanları bile, tüm uyarılarına rağmen silahlı çatışmalar başlayınca, rejimin yanında saf tuttu. 2005 yılından beri Suriye diyanet işleri başkanı olan Ahmad Badreddin Hassoun gibi rejimin kuklaları bir yana bombalı suikastla cami içinde katledilen Ramazan El Buti gibi isimler, Suriye muhalefetinden çok daha demokrat, ılımlı ve uzlaşmacı liderlerdi. Ancak bugün çoğu ya öldürüldü ya da köşelerine çekildi. Suriye muhalefetine rengini veren ve bugün birbiriyle silahlı olarak çatışan İslamcıların ortak özelliği büyük bölümünün Vehhabi geleneğe bağlı olmaları. Katar, Suudi Arabistan, El Kaide’nin uzantısı El Nusra ve IŞİD’in tarafı olduğu bir iç içsavaş var. Bu aktörlerin dördü de Vehhabi anlayışa sahip ve dördü de coğrafyadaki Vehhabi varlığını domine eden güç olmak istiyor.
İran – Suudi Arabistan savaşı
İki ülke arasında, Körfez’de ve Müslüman yoğunluklu coğrafyalarda etkin olma savaşı uzun zaman önce başladı ve halen Yemen’den Lübnan’a kadar geniş bir coğrafyada sürüyor. Suriye, iki ülkenin politik hegemonya savaşının son cephesi... Sünni monarşi de Şii teokrasi de Suriye’yi asla kaybedilmemesi gereken bir cephe olarak görüyor. Suriye’yi kaybeden Lübnan, Yemen ve Bahreyn’de de kaybeder diye düşünüyorlar.
Şii - Sünni savaşı
Ebu Halil, bunun zorlama bir savaş olduğu düşüncesinde… İran ve Suudi Arabistan’ın politik hegemonya savaşına meşruiyet ve müttefik kazandırma çabalarının sonucu olarak değerlendiriyor. Yer yer öyle bir görüntü verdilerse de Suriye’deki bugünkü silahlı çatışmaların taraflarını ‘Sünni - Şii’ veya ‘Sünni – Alevi’ diye ayırmak artık çok zor.
Rus – ABD savaşı
Suriye bize Soğuk Savaş’ın aslında henüz tam anlamıyla bitmediğini gösterdi. ABD ve Rusya arasındaki çekişme, Sovyetlerin dağılışından beri hiç son iki yıldaki kadar artmamıştı. Gerginlik, iki ülkenin de Soğuk Savaş dönemi taktiklerine başvurmasına yol açıyor. Örtülü savaşlar da bunlardan biri. Ukrayna ve Suriye’de iki ülke örtülü olarak karşı karşıya geliyor. Bugünkü ve yarınki Suriye coğrafyasında etkin olma mücadelesi BM Güvenlik Konseyi’nden Suriye şehirlerindeki cephelere kadar farklı tonlarda hamlelere sahne oluyor. Suriye, iki küresel gücün örtülü savaşlarında bir ilk değil. Daha önce Rusya, Kuzey Vietnam’ı destekleyerek ABD’yi yenip evlerine göndermelerini sağlamıştı. ABD de Mücahitleri destekleyerek Rusları Afganistan’dan atmalarını sağlayarak karşılık vermişti.
Katar – Suudi Arabistan Savaşı
İki Vehhabi rejim son yıllarda sık sık karşı karşıya geliyor. Son olarak Katar, Mısır’da Müslüman Kardeşler hareketini desteklerken, Suudi Arabistan ona karşı darbe yapan Sisi rejimine destek verince karşı karşıya gelmişlerdi. Katar, Suriye’de de Müslüman Kardeşler ve bazı cihat gruplarını desteklerken, Suudi Arabistan da bazı cihadist gruplarla Selefi grupları destekliyor. El Nusra ile IŞİD’i karşı karşıya getiren ve birbirleriyle çatıştıran etkenlerden biri bu.
Hizbullah – El Mustakbel savaşı
Lübnan’da Hizbullah ile Saad Hariri’nin kurduğu Tayyar el Müstakbel hareketi arasındaki mücadele de Suriye’de sıcak çatışmaya dönüşmüş durumda. Oldukça geniş bir koalisyon olan El Müstakbel hareketi içinde Selefi grupların uzantılarıyla Hizbullah güçleri Suriye’nin Lübnan’a yakın kesimlerinde sık sık karşı karşıya geliyor. Esat Rejiminin ayakta kalmasını kendisini için ‘hayat-memat’ meselesi gören Hizbullah Suriye’deki savaşa açıktan müdahil olmakta ve güçleriyle Suriye içinde savaşmakta beis görmüyor.
IŞİD – Kürt savaşı
IŞİD, Irak ve Suriye’nin Arapların yaşadığı kesimlerinde oldukça geniş bir coğrafyaya çok kısa sürede yayıldı. Ancak Kürtlerin yaşadığı kuzeyde ve doğuda oldukça zorlu bir direnişle karşılaştı ve ilerleyişi durdu. Kerkük’ü Peşmergelerden alamadığı gibi, Eylül’ün 18’inden beri neredeyse bütün gücüyle yüklendiği Kobane şehrini de ele geçirebilmiş değil. Rojava olarak adlandırılan bölgedeki Kürt nüfus yoğunluklu bir çok şehir, IŞİD açısından, insan ve silah yardımı yolları açısından oldukça stratejik noktalarda.
Türkiye – PYD savaşı
Suriye’deki iç savaştan sonra Kürtlerin Suriye’nin kuzeyindeki varlıklarının da politik bir kimliğe bürünmesi ve PKK’ya bağlı bir hareketin burada güçlenmesinin Türkiye’yi rahatsız ettiği bir sır değil. Ancak gerek Çözüm Süreci gerekse de bölgesel dinamikler, Türkiye’nin PYD’yi daha fazla görmezden gelmesini engelledi. PYD Lideri Salih Müslüm Türkiye’ye davet edildi. Ancak Irak Kürdistan’ından Akdeniz’e uzanabilecek birleşik bir Kürt siyasal varlığı ihtimalini Türkiye’nin kabus olarak göreceği de açık. Türkiye – PYD – IŞİD üçgenindeki ilişki Economist dergisinin nitelemesiyle oldukça ‘murky (bulanık)’. PYD, Türkiye’nin IŞİD ile savaşmaktaki isteksizliğine dikkat çekerken, Türkiye PYD’nin Esat rejimi ile savaşma isteksizliğine dikkat çekiyor. Türkiye ile PYD arasında bir güvenden söz etmek oldukça zor.
KDP – PYD savaşı
Irak Kürdistan Demokrat Partisi ile PKK arasında Suriye Kürtleri üzerinde hakim olma savaşı bir sır değil. PKK’nın bölgedeki hareketi olan Demokratik Birlik Hareketi (PYD) ve onun askeri gücü olan YPG ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin destek verdiği Kürdistan Ulusal Konseyi adlı çatı örgütü arasındaki gerilimde, son iki yılda sık sık silahlar çekildi, suikastlar ve kaçırma eylemleri yaşandı. Bugünlerde IŞİD tehdidi karşısında oluşan zorunlu ittifaka rağmen, sosyal medyadaki atışmalar ve politik sözcülerin imalı açıklamaları gerilimin sona ermediğinin göstergesi. Bu nedenle mevcut tabloda, Esat sonrası, bölgede bir Kürt iç savaşı çıkma olasılığını yüksek gören az değil.
İran – Suudi Arabistan - Türkiye savaşı
İran ve Suudi Arabistan’ın politik hegemonya kurma savaşının bir boyutu da İslami kimliklerin çatışması. Son yıllarda bu savaşa Türkiye de katılıyor. Bu üç güç, Asya ve Afrika’da yükselen İslami harekete kendi milli kimliklerinin damgasını vurmak için yoğun şekilde mücadele ediyor. Bu çerçevede Suriye’de de kendilerine bağlı bir ‘’İslami’’ kimlik oluşmasını istiyorlar.
Selefi – Müslüman Kardeşler savaşı
Özellikle Arap ülkeleri ile Kuzey Afrika’da karşı karşıya gelen Müslüman Kardeşlerin küresel organizasyonu ile Selefi hareketin küresel organizasyonu arasındaki mücadelenin de, Suriye ölçeğine yansımaları var.
Suriye’yi anlaşılmaz kılan, kimin elinin kimin cebinde olduğunu belirsiz hale getiren bu yan savaşlar ve örtülü mücadeleler listesini daha da çeşitlendirmek mümkün. Ülkenin geleceğinin şekillenmesinde de maalesef Suriye topraklarında yaşayan veya yaşamaya çalışan insanlardan çok bu örtülü savaşların aktörleriyle arkalarındaki güçler etkili olacak.