Hayatımda ilk kez muz yediğim yılı çok net hatırlıyorum. Çünkü çocukluğumun geçtiği Van’da muz, pek lüks pek bir ulaşılmaz meyveydi. New York’taki ilk günlerimde dikkatimi ilk çeken şeylerden biri de muzun en ucuz meyve olmasıydı.
Muz, Güney Amerika'da, Asya'da, Afrika'da sadece bir meyve değil, temel gıda maddesi. Bugün dünyada en fazla üretilen meyve. Buğday, pirinç ve mısırdan sonra ise en fazla üretilen dördüncü gıda.
Bizler, Araplar ve İranlıların "muz" dediği bu meyveye Batı dünyasının büyük bölümü "banana" diyor. Bununla beraber muzun Batı literatüründeki bilimsel aile adı "musa". Arapçadan almışlar. Aslına bakarsanız "banana" kelimesinin de kaynağı Kuzey Batı Afrikalı Müslümanlar. Çünkü muzu Avrupalılar ilk defa bugünkü Senegal nüfusunun yüzde 40'ını, Moritanya'nın yüzde 7'sini ve Gambiya nüfusunun yüzde 15'ini oluşturan Wolof’lardan tanıdı.
Woloflar özellikle Portekiz ve İspanyol gemiciler üzerinde büyük etki bırakıyorlar. Dillerindeki bazı kelimeler Avrupa dillerine geçiyor. Mesela bugün İngilizce'de yer elması için kullanılan "yam" kelimesi de Wolof dilindeki "nyami (yemek yemek)" kelimesinden geliyor. İşte "banana" da onlardan biri. Ekonomi politik meraklılarına hararetle okumalarını önereceğim "Banana" kitabının yazarı Dan Koeppel ise Wolof dilindeki "banana" isminin, Arapça "parmak" anlamındaki "benan"dan geldiğini savunuyor.
Muzun ana vatanının Papua Yeni Gine olduğu tahmin ediliyor. İlk çağlarda Güneydoğu Asya’da yayılıyor bu sebeple. Bugün en büyük muz üreticisi olan Hindistan'da da muzun anlamı tadını aşıyor. Hindulara göre Adem'in Havva'ya verdiği yasak meyve muzdu.
Kuzey Afrikalılardan muzu alan Portekiz gemiciler 1500'li yıllarda ilk kez muzu Amerika kıtasına taşıdılar. Muz 1870'lere gelindiğinde bile Avrupa'nın büyük bölümünde ve ABD'de henüz çok bilinen bir meyve değil. 1870 senesinde Lorenzo Dow Baker, iki direkli yelkenlisine, Jamaika'dan balık yerine cesur bir kararla muz yükleyerek New Jersey sahillerine geldi. Ve "hevenk hevenk" satmaya başladı. İngilizler "bunch" diyor. Biz Farçada salkım demek olan "hevenk" kelimesini kullanagelmişiz.
Kaptan Baker, sattığı her hevenk için 2 dolar aldı. Bu yüzde 1000 kâr demekti. Muzun, Kuzey Amerika'da çok tutacağını erkenden farkeden 21 yaşındaki genç Bostonlu girişimci Andrew Preston da dahil olunca Boston ana durakları oldu. Baker ve Preston 1885 senesinde Boston Fruit Company'i kurdular. Bu meyve şirketi 1899 senesinde United Fruit Company(Birleşik Meyve Şirketi) oldu. Yazımızın başrol oyuncusu böylece ortaya çıktı.
Bu şirket, muza ABD'de piyasa oluşturmak için her yolu denedi. Muzun yetiştiği Orta Amerika ülkelerine demiryolu ağları ördüler. Muzların yolda olgunlaşmasını kontrol edecek soğutma teknolojileri geliştirdiler. İlk defa bir meyvenin satışında indirim kuponları uyguladılar. Parayı bastırıp muzu okul kitaplarına soktular. Yine parayı bastırıp kiraladıkları doktorlara, anneleri muzun çocuk sağlığı için faydaları konusunda ikna edecek raporlar tanzim ettirdiler. Ve, muz inanılmaz bir hızla birkaç yılda ABD'nin her yerinde sofraların bir parçası haline geldi. Pazar ve talep hazırdı. Sıra artık arzı kontrol etmedeydi.
20'nci yüzyılın hemen başlarında Kuzey Amerika şirketleri dünya sahnesine yeni yeni çıkmaya başlarken ABD'nin ilk büyük uluslararası endüstrisi haline geldi muz ticareti. Güney Amerika’nın kolonizasyon çağının etkilerini üzerinden atıp kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştığı dönemdi bu. ABD’nin Orta Amerika ve Karayiplere ilk müdahalelerinin tamamı muz ticaretinin güvenliğiyle ilgiliydi.
United Fruit Company, özellikle Honduras ve Guetamala’da kurduğu rüşvet düzeniyle en etkili güce dönüşmüştü. İşte Amerikalı efsane yazar O. Henry ilk kez ‘Muz cumhuriyeti’ ifadesini kullanarak literatüre kazandırdığı dönemdir bu. Hakkındaki yargılama sebebiyle, 34 yaşındayken, 1896 senesinde Honduras'a kaçan O.Henry, ülkedeki ilk aylarında gördüğü manzarayı "Lahanalar ve Krallar" adlı öyküsüne temel yaptı. Bu öyküde, tek üretimi muz olan ve destekçilerine rüşvet hissesi dağıtarak ayakta duran ‘Republic of Anchuria’ adlı kurgusal diktatörlükte yaşananlar anlatılıyor. Anchuria Cumhuriyeti bir muz cumhuriyetidir.
United Fruit Şirketi (UFC), 1930 yılında Orta Amerika ve Karayiplerin en büyük işvereni haline geldi. Bütün bu ülkelerde bu muz şirketinden habersiz kuş uçmuyordu. Honduras’ın bütün ulaşım altyapısı (limanlar, demiryolları ve karayolları) bu şirketin kontrolünde olduğu için Honduras halkı UFC’e ‘’El Pulpo (ahtapot)’’ adını takmıştı. 1930'lara gelindiğinde ABD'nin muz endüstrisinin yüzde 85'ini United Fruit Company tek başına kontrol ediyordu. 1924 senesinden itibaren Vaccaro kardeşlerin kurduğu "Dole Fruit Company" de sektörün geri kalan payına sahip olmaya başlamıştı. Muz endüstrisinin en sıradışı ismi Samuel Zemurray'dı. Cuyamel Fruit Company'nin sahibi olan Zemurray 1924 senesinde baş aktörümüz United Fruit Company'nin de sahibi oldu.
Şirket, karını ve piyasa egemenliğini rüşvetle rahatça koruyabilmek için sürekli olarak otoriter yönetimleri, tek adamlığı destekledi. Demokrasinin ve hukukun gelişmesine, şeffaflaşmaya engel oldu.
Daha sonra United Brands Company adını alan Birleşik Meyve Şirketinin hissedarlarından Eli Black, 1968 senesinde hisselerin büyük bölümünü satın alarak en büyük patron haline geldi. Şirketin karanlık işleri ve yolsuzlukları ortaya çıkmaya başlayınca Black, 3 Şubat 1975 günü Manhattan Pan AM Building'in 44'ncü katında bulunan ofisinden atlayarak intihar etti. ABD Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu şüpheli intiharla ilgili başlatığı soruşturma Amerikan tarihine "bananagate" olarak geçen skandalı ortaya çıkardı. Şirket Orta Amerika'daki diktatörlere milyonlarca dolarlık rüşvetler dağıtmıştı. Örneğin Honduras devlet başkanı Oswaldo López Arellano’nun İsviçre’deki gizli banka hesabına iki defa 1,25 milyon dolar olmak üzere toplam 2,5 milyon dolar rüşvet yatırıldığı ortaya çıktı. Bu rüşvet karşılığında Honduras’taki muz vergisi koli başına 50 cent’ten 25 cent’e indirilmişti. Bu vergi indirimi ise şirkete 7,5 milyon dolar ek gelir sağlamıştı.
Black'in intiharından sonra United Fruit Company, Cincinnati merkezli milyarder Carl Lindner'in eline geçti. 1984 yılında bütün hisseleri eline geçiren Lindner, şirketin adını aynı yıl "Chiquita (çikita) muz" olarak değiştirdi. Benim hayatımda ilk defa muz yediğim seneydi bu.