15 Mart 2013

‘Fransis’ adı köklü reform sinyali mi?

Seçiçi Kardinaller Kurulu’nun en yaşlısı Fransız kardinalin St Peter Bazilikası’nın balkonundan ‘Habemus Papam (artık bir Papamız var)’ ilanından sonra sürprizler ardı ardına geldi

 

Seçiçi Kardinaller Kurulu’nun en yaşlısı Fransız kardinalin St Peter Bazilikası’nın balkonundan ‘Habemus Papam (artık bir Papamız var)’ ilanından sonra sürprizler ardı ardına geldi. Antik çağları saymazsak Avrupa dışından ilk papa seçilmişti. Yine karşımızda tarihte ilk kez Cizvit tarikatından bir Papa vardı. Ve dahası, yeni Papa kendisine Papalık adı olarak o güne kadar hiçbir Papa’nın seçmediği bir ismi, Fransic (ya da Fransesko) adını seçmişti. Vatikan sözcüsü Peder Federico Lombardi, medyanın yeni Papa’dan ‘Papa Birinci Francis’ diye bahsetmesine gerek olmadığını söyledi. Eğer Francis II olursa o zaman ‘Papa Francis I’ diye anılacakmış.  
 
Kardinallerin, favori iki kardinal (İtalyan Secola ve Brezilyalı Scherer) arasında anlaşamaması üzerine adeta ‘seçime kadar Hikmet abi’ formülüyle papa seçildiği anlaşılan 76 yaşındaki Jorge Mario Bergoglio, kendisine seçtiği isimle daha ilk dakikada hiç de sıradan bir Papa olmayacağının sinyalini verdi. 1958 yılında yine bir ara formül olarak seçilen ve idare-i maslahatçı olacağı beklenilen Papa 23. John da, büyük bir sürpriz yaparak Katolik inancında son yüzyılların en büyük reformlarının yapıldığı İkinci Vatikan Konsülü’nü toplayacaktı.    
 
Bergoglio aslında yine favori olmamasına ve tahminlerde adı geçmemesine rağmen 2005’teki Papalık seçiminde de Ratzinger’in ardından en çok oyu alan isimdi. Bu yıl da birçok gözlemcinin tahmin listesinde ya hiç yoktu ya da en alt sıralardaydı. Çoğunluk artık yeniden bir İtalyan kardinalin Papa olacağını düşünüyordu. Çünkü sonuçta seçim resmen Roma Başpiskoposluğu için yapılıyor. İlk Roma Piskoposu olan Peter’in halefi seçiliyor. İlk balkon konuşmasına da bu yüzden şakayla başladı Papa Francis: ‘’Kardinal kerdeşlerim Roma piskoposu’nu seçmek için toplandılar ancak dünyanın nerdeyse sona erdiği uzak bir yerden birini seçtiler. İşte karşınızdayım’’
 
Peki Francis adı ne anlama geliyor ve neden kimse bugüne kadar Francis adını seçmedi? Papa’nın ‘Francis’ adını seçtiği duyurulduğunda bazıları, bu ismin, Cizvit tarikatının 16’ncı yüzyıldaki 6 öncüsünden biri olan Francis Xavier’den mülhem olduğunu iddia etti. Muhafazakar Katolik cemaatlerin, liberal yönleri olan elitist Cizvit cemaatine temkinli yaklaşmaları nedeniyle bir Cizvit’in Papa olacağına yakın zamana kadar kimse ihtimal veremezdi.
 
İspanyol şövalyesi Loyola’lı Aziz Ignatius’un 16’ncı yüzyılda, o dönemde yaygınlaşan protestan reformculuğa karşı kurduğu ve sadece erkek Katoliklerin üye olabildiği Jesus Cemaatinin üyeleri ‘Jesuits (Cizvit)’ diye anılıyor. Günümüzdeki en kalabalık Katolik cemaatlerden biri olan Cizvit cemaatinin en belirgin özelliği eğitime ve entelektüel yaşama yaptıkları yatırımlar. Georgetown University, Boston College, Fordham University, Loyola University başta olmak üzere dünya üzerindeki birçok önde gelen Katolik eğitim kurumunun arkasında Cizvitler vardır.
 
Misyonerlik faaliyetleri nedeniyle de dünyada yaygın bir coğrafyada yer buldular. Cemaatin 30’ncu ve günümüzdeki lideri İspanyol Katolik rahip Adolfo Nicolás.
 
Cizvitler, 1960’lı ve 70’li yıllarda Güney Amerika’daki askeri cuntalara ve ekonomik sömürüye karşı gelişen liberasyon öğretisinin de ana insan kaynağını oluşturdular. Sosyal adalet en önemli vurgularından birine dönüştü. Cemaatin özellikle entelektüel kanadıyla Vatikan sık sık kadın rahipler atanması, kürtaj, doğum kontrolü, eşcinsellik ve liberasyon teolojisi konularında karşı karşıya geldi.
 
Cizvitler, Yahudi ve Müslümanlara karşı uzun süre mesafeli duruşlarıyla da bilindiler. Cemaatin kuruluşunun ilk 30 yılında birçok ‘conversos (Katolikliğe geçmiş Yahudi)’ üye olmasına rağmen, 1593 yılında kabul edilen bir kararla, akrabalık derecesi ne olursa olsun kökeninde Müslüman ya da Yahudi olan hiçbir Katoliğin  üyeliğe kabul edilmeyeceği benimsendi. Bu karar 1946 yılında değiştirilinceye kadar yüzyıllarca uygulandı.
 
Ancak Papa, yakın çevresine Francis’in ilham kaynağının Cizvit lider değil, Asisili Aziz Fransis olduğunu belirterek bir konuyu netleştirdi. Halen en popüler Hıristiyan azizi olan Asisili Fransis, günümüzü Katolikliğinin en etkin cemaatlerinden biri olan Fransiskanların kurucusu. 13’ncü yüzyılda fakirliğe ve fakirlere yaklaşımıyla, halktan kopuk hale gelmiş kilisenin çizgisinin dışına çıkan Asisili Fransis, kendisinden 3 asır sonra ortaya çıkan Martin Luther’e de ilham kaynağı olacaktı. Katolikler, zengin bir tüccarın oğlu olarak İtalya’da dünyaya gelen Aziz Fransis’e San Damiano’da Hz İsa’nın doğrudan konuşarak, ‘’Francis, kalk ve kilisemi tamir et’’ dediğine inanır. Yaşadığına inanılan bu manevi deneyimden sonra Fransis, bütün mal varlığından vazgeçerek Hıristiyan dünyasında vaazlara başlayacak ve bugün Katolikliğin sosyal olarak en etkin iki cemaatinden biri olan Fransiskan Cemaatinin (diğer Cizvitler) kuruluşuna neden olacaktı. Papa Francis, kardinal olduktan sonra bile kendisine tahsis edilen limuzin yerine belediye otobüsü ile yolculuk etmesi, kendi yemeğini kendisi pişirmesi, kardinaller toplantılarında her zaman en arka sıraya oturması, AIDS’li hastaların ayaklarını yıkaması, fakirlere yönelik yoğun çabaları ve sosyal adalet çıkışları gibi kişisel özellikleriyle de fiili bir Fransiskan da sayılabilir.
 
Aziz Fransis, Haçlı Savaşları sırasında Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında diyalog çabasıyla da biliniyor. Bu nedenle, Papa 2. John Paul tarafından 1986 yılında başlatılan ve her yıl 27 Ekim’de Asisi’de yapılan Dünya Barışı için Dua Günü’ne, diğer dinlerden temsilciler gibi Müslüman liderler de katılarak dua ediyor. 
 
Katolikliğin entelektüel ve akademik yönünü temsil eden Cizvitlikten gelen Papa, Katolikliğin sokaktaki sıradan insanla en etkili teması olan diğer büyük cemaat Fransiskanlığın kurucusunun adını alarak, ‘bütünleştirici’ bir mesaj da veriyor.  
 

Kolitik fay hatları ve yeni Papa

 
Katolik dünyası, 1978 yılında yüzyıllar sonra ilk kez bir İtalyan olmayan Papa (Papa 2. John Paul) seçildiği günlerde yaşadığı şaşkınlığın bir benzerini yaşıyor. Ancak, dünyadaki Katolik nüfusun yarıya yakınını barındıran Güney Amerika’dan bu kez de bir Papa seçilmemesi, kıtada her geçen gün zeminini Protestan Evanjeliklere kaybeden kiliseye büyük darbe vuracaktı. Zira, Güney Amerika’daki Evanjelik yayılışı kilisenin iç gündeminin en önemli konularından biri.
 
Bu çerçevede Vatikan ile ABD merkezli Protestan Evanjelik dünya arasında tansiyonun ve rekabetin daha da yükselmesi beklenebilir. Papa Francis’in İngiltere’nin düşmanı Arjantinli olması ve Falkland gerginliğinde milli mesajlar vermesi de Anglo Sakson dünya ile bir başka potansiyel gerilim noktası. Yine, Papa Francis, seleflerinin aksine İngilizce bilmiyor. İtalyanca, İspanyolca ve Almanca konuşuyor sadece.
 
Papa’nın dünyadaki mevcut ekonomik düzene karşıtlığı, paraya mesafesi ve sosyal adalete inanan biri olması da, küresel sermaye ile potansiyel gerilim noktası oluşturabilir.
 
Papa Francis adı etrafındaki bir başka politik kriz ise Güney Amerika içinde keskinleşen sağ-sol çekişmesi ve kilisenin sağcı liderlere yakınlığı noktasında ortaya çıkabilir. Nitekim Bergoglio adının açıklanmasından hemen sonra Arjantin Parlamentosu’nda ilk tartışma da yaşandı. O sırada Hugo Chavez için anma töreni yapan Meclis’te, Arjantinli Kardinalin Papa seçildiği haberi gelince, törene ara verilip Papa’nın balkon konuşmasının dinlenmesi önerilince, solcu milletvekilleri itiraz etti ve izin vermedi. Chavez’in anma töreni bittikten sonra parlamento televizyonları açılarak Roma’daki gelişmeye döndü.
 
Yeni Papa’nın, Katolik Kilisesi’nin Güney Amerika’da 1960’lı, 70’li ve 80’li yıllarda hüküm süren askeri cuntalara tavır almayıp hatta yer yer desteklemesinin gölgesinden kurtulma çabasında nasıl bir rol oynayacağı merak konusu. Papa Francis, politik aktivizme mesafeli olmasına rağmen son yıllarda Arjantin’deki sol iktidarın, eşcinsel evlilikler, doğum kontrolü, kürtaj gibi kararlarını açıktan eleştirmekten çekinmedi. Bu tutucu tepkileri ona Cizvit olmasına rağmen Papalık yolunu açtı ancak bu konularda değişim ve reform bekleyenleri ise şüpheye sevkediyor.
 
Katolik tarihinde de uzman olan Amerikalı ünlü yazar Garry Wills ise, New York Review of Books’un 10 Mart tarihli sayısında, ‘Papa’nın kim olduğunun artık bir önemi var mı?’ diye soruyor. Ona göre, yeni Papa, geleneksel Katolik değerlerini keskin şekilde vurguladıkça, kilisenin sokaktaki Katolik’ten daha da uzaklaşmasından başka birşeye hizmet etmeyecek. Çünkü 1.2 milyar Katolik’in ciddi bir çoğunluğu aslında bu tartışmalı konularda Papa’ların sözlerinin tam tersini uyguluyor. 
 
Hiç şüphesiz bu seçimin, Katolik olmayan ve hatta Hıristiyan olmayan dünyaya da bakan yönleri var. Nitekim son 15 günde Vatikan’a yığılan 5 binden fazla uluslararası medya mensubunun, sadece Amerikan başkanlık seçimlerinde görebileceğimiz bir küresel haber bombardmanı oluşturması da dünyanın ilgisinin en önemli göstergesi.
 
Bu yoğun küresel ilgi, Papa Francis’e başka hiçbir Papa’nın sahip olmadığı bir küresel etkileme gücüyle görevine başlama imkanı sunuyor. Küresel ilgi ve beklentiler, Papa Francis’in kafasındaki birçok dar projeyi genişleterek belki kendisinin de başlangıçta hiç hesaplamadığı adımlara itebilir.
 
Reform için önünde olabilecek en büyük engel olan ‘kilisenin günahsızlığı’ fikri, istismarcı papazlar, Vatikan’daki yolsuzluk iddiaları ve müstafi bir Papa ile birlikte eski gücünde değil artık. Yani değişim mümkün ve dahası kaçınılmaz.
 
Kendisine geleneğin dışında bir isim seçen Papa, belki de değişime inandığının işaretini verdi.  

Yazarın Diğer Yazıları

İki Amerika'nın siyasi savaşının tarihine bir yolculuk (4)

Seçimde kimin kazanacağı ve kimin Amerika’sının egemen olacağı belirsiz. Kesin olan ise İki Amerika’nın siyasi savaşının bitmekten hala uzak olduğu… 

İki Amerika’nın siyasi savaşının tarihine yolculuk (3): Demokratik Parti ve Cumhuriyetçi Parti nasıl kuruldu?

“Onlara, daha önceki politik isimleri ve organizasyonları unutmalarını ve sana Lovejoy’s Hotel’de önerdiğim ismin altında birleşmelerini telkin et. ‘Cumhuriyetçi’ ismi altında…”

İki Amerika'nın siyasi savaşının tarihine bir yolculuk (2): “Demir demiri biler, insan da insanı”

Güneyli Thomas Jefferson ve kuzeyli John Adams’a “Amerikan devriminin kuzey ve güney kutbu” yakıştırması yapılacaktı. Birçok tarihçiye göre ABD’yi bu iki kutbun oluşturduğu denge bir arada tuttu

"
"