08 Nisan 2023

Agatha Christie cinayeti…

İngiliz yayıncıların bir süredir Roald Dahl'ın kitaplarına uyguladıkları "çağdaş duyarlılık" kıyımında sıra Agatha Christie'nin romanlarına geldi. Bu cinayeti hayatta olsalardı ancak Hercule Poirot ya da Miss Marple çözebilirdi…

1888 yılında Londra'nın Whitechapel mahallesinde Karındeşen Jack namında bir cani kol geziyor, bu yoksul mahallede çalışan hayat kadınlarının karınlarını deşerek bağırsaklarını dışarı döküyordu. Kimliği belirlenemeyen ve bir türlü yakalanamayan Karındeşen Jack öyle görünüyor ki son zamanlarda yeniden ortaya çıktı ve Londra'nın yayınevlerine musallat oldu; Roald Dahl ve Ian Fleming'in kitaplarından sonra şimdi de Agatha Christie'nin kitaplarını şişleyip delik deşik ediyor. 1920'lerden 1970'lere onca cinayeti kurgulayıp çözen "Polisiyenin Ecesi" bu kez kendisi bir cinayete kurban gidiyor.

* * *

Roald Dahl'ın Charlie'nin Çikolata Fabrikası, Koca Sevimli Dev, Cadılar gibi kitaplarının "çağdaş duyarlılık" adına başına gelenleri bu sütunlarda "Bir pazarlama kampanyası mı?" başlığı altında yazmıştım.

Şimdilerde de dünyanın en çok okunan yazarlarından Agatha Christie'nin kitaplarının "hakaretamiz" bulunabilecek sözlerden "arındırılarak" yeniden yayımlandığını görüyorum. Kitaplardan "temizlenen" sözler arasında "aşağılayıcı" ve etnik kökene gönderme yapan sözcükler bulunduğu söyleniyor.

* * *

Christie'nin ünlü dedektifleri Hercule Poirot ve Miss Marple'ın maceralarının HarperCollins'ten yayımlanan yeni basımlarında "modern okurlar"ın "itici ve yakışıksız" buldukları sözler ya tümden çıkartılıyor ya da yerlerine yeni, daha "temiz" sözcükler ekleniyor. Özellikle de Christie'nin karakterlerinin Birleşik Krallık dışında karşılaştıkları kişilerle ilgili tanımlamaları "temizlik işlemi"nden geçiriliyor.

"Duyarlı okurlar", İngiltere'de yayın dünyasında iki yıldır boy gösteren ilginç bir olgu. Bunlar hem yeni yayınlarda hem de eski yapıtlarda "hakaret içeren", "aşağılayıcı" sözleri ve betimlemeleri arayıp buluyorlar ve "düzeltiyorlar".

Bir an için böyle bir olayın Türkiye'ye de bulaştığını düşünelim. "Duyarlı okurlar"ın sözgelimi Sait Faik'in, Yaşar Kemal'in, Orhan Kemal'in, Orhan Pamuk'un, Latife Tekin'in, Murathan Mungan'ın yapıtlarını, Ece Ayhan'ın, Cemal Süreya'nın, Küçük İskender'in şiirlerini satır satır inceleyerek "yakışıksız" sözleri, deyimleri hafiye gibi saptayıp yayınevlerine curnal ettiklerini, onların yerine "günümüz duyarlılığına" uygun buldukları sözleri ilettiklerini, yayınevlerinin de bunları kitaplara uyguladığını düşünebiliyor musunuz?

Ya da, Hulki Aktunç'un Argo Sözlüğü'nü gözümüzün önüne getirelim. İngiltere'de geçerlilik kazanmaya başlayan anlayışa uyarsak, böyle bir hazineyi herhalde külliyen tırpandan geçirmemiz gerekecek…

* * *

Telegraph gazetesinin haberine göre, yayınevinin "duyarlı okurlar"a danışarak Christie'nin romanlarında yaptığı düzeltmelerde, Siyah, Yahudi, Çingene gibi etnik kökene dayalı tanımlar ya da bir kadın karakterin gövdesinden "bir heykeltıraşın çok hoşuna gidecek siyah mermer gibi" diye söz eden ya da öfke nöbetine kapılan Hintli bir yargıcın "Hintli hiddeti"ni vurgulayan cümleler değiştiriliyor. "Doğulu" ve "Yerli" gibi sözcükler de çıkarılıyor. Bir karakterin Siyah bir kadını gece vakti çalılıklar arasında göremediğini anlatan bir paragraf da sırra kadem basmış.

* * *

1937'de yayımlanan Nil'de Ölüm'de Bayan Allerton birtakım çocukların kendisini rahatsız ettiklerinden yakınır ve, "Dönüp dönüp bakıyorlar, gözleri de, burunları da tiksinç. Bu çocuklardan hoşlandığımı hiç sanmıyorum," der. Yeni basımda bu cümle de makas yemiş: "Dönüp dönüp bakıyorlar. Bu çocuklardan hoşlandığımı hiç sanmıyorum."

Yine aynı romanda, gördüğü bir olay konusunda sessiz kalması istenen Siyah bir hizmetkârın sırıttığı söylenir. Yeni basımda ise hizmetkâr artık "Siyah" değil, sırıtmıyor da, yalnızca başıyla onaylıyor.

* * *

1964'te yayımlanan A Caribbean Mystery romanında, Miss Marple kendisine gülümseyen Batı Hint Adalı bir otel çalışanına bakarken, "çok güzel beyaz dişleri" olduğunu geçirir aklından. Burada "beyaz" sıfatı çıkarılmış, adamın sadece "çok güzel dişleri" kalmış.

Bir de "Nubya" meselesi var. Nubyalılar Sudan'ın kuzeyini ve Mısır'ın güneyini kapsayan bölgenin yerlisi olan etnik bir topluluk. Uygarlığın en eski beşiklerinden biri sayılan Nil vadisinin ilk halklarından birinden geliyorlar. Nubyalılar, öteki etnik toplulukların üyeleriyle, özellikle de Araplarla evlenmiş olmakla birlikte farklı bir kültür oluşturuyorlar ve Nubya dilleri konuşuyorlar. Ne var ki, Christie'nin Nil'de Ölüm adlı romanında geçen "Nubyalı kayıkçı" sözü de kıyıma uğramış, geriye "kayıkçı" kalmış sadece. Gel de çık işin içinden…

* * *

Olup bitenin daha iyi anlaşılması için elden geldiğince ayrıntılı bilgi vermeye çalışıyorum, ama son bir iki yıldır İngiltere'de edebiyata uygulanan "çağdaş duyarlılığa uygun kılma" işlemini anlamak da, kabullenmek de olanaksız.

Kaldı ki, hangi dönemde, hangi anlayışla kaleme alınmış olursa olsun herhangi bir yazarın özgün metninin hangi gerekçe getirilirse getirilsin değiştirilmesi, düzeltilmesi söz konusu bile olmamalı. Olsa olsa, söz dağarcığı eskimiş metinlerde çok gerekiyorsa bir sadeleştirme yapılabilir, ki bu da çok büyük bir titizlik ve özenle yapılmalı ve sadeleştirilmiş metinle özgün metin aynı kitapta koşut olarak basılmalı.

* * *

Bunun dışında, pek çok romanda, öyküde farklı kültürlerden okurlara ya da yeni kuşaktan okurlara ters düşen sözler, argo sözcükler, dahası etnik köken açısından yaralayıcı bazı tanımlamalar bulunabilir. Bunlar her şeyden önce yazarını bağladığı gibi, çoğu zaman roman ya da öykü kişilerinin karakterlerini, dünyaya ve hayata bakışlarını tanımlar, ortaya koyar.Yazar, kişilerini yalnızca kaşları gözleri, boyları boslarıyla değil, kullandıkları dil, söyledikleri sözler ve konuşmalarıyla da betimler. Örneğin, Hemingway kişilerinin fiziksel özelliklerini tasvir etmektense onları konuşturarak betimlemeyi yeğler. O yüzden, roman kişilerinin kimilerinin hoşuna gitmeyecek sözlerinin çıkarılması ya da değiştirilmesi yapıtı temelden sakatlar.

* * *

Christie'nin yayın ve film haklarını elinde tutan Agatha Christie Ltd'ı yöneten torunun oğlu ve HarperCollins yayınevi bugüne kadar konuyla ilgili hiçbir açıklama ve yorum yapmadı.

Yeni bir pazarlama yöntemi mi, yoksa yeryüzünün çeşitli yörelerinde yaşayan halkları yüzyıllarca aşağılamış olan Britanya imparatorluğunun altbilincinden yükselen bir "günah çıkarma" kalkışımı mı?

Ama böyle bir "günah çıkarma" yıllardır milyonlarca insan tarafından okunan edebiyat yapıtlarını iğdiş ederek yapılabilir mi?

* * *

Aklıma Daniel Defoe'nun 1719'da yayımlanan Robinson Crusoe adlı romanı geliyor. Bu roman üstüne hiç kuşku yok ki sayısız yorum, çözümleme, inceleme yapılmıştır. Ama bir yoruma bakılırsa, Crusoe adada kendi toplumunun aynını ya da bir benzerini kurar. Romanda pek çok kez kendinden "adanın kralı" diye söz eder. Romanın sonlarına doğru adadan "koloni" diye söz edilir. Crusoe ile Cuma arasında idealleştirilmiş bir efendi-uşak ilişkisi vardır. Bu da bir tür kültürel asimilasyon olarak görülebilir. Crusoe "aydınlanmış" Avrupalıyı temsil eder; Cuma da ancak Crusoe'nun kültürüne asimile edilerek kurtarılabilecek "vahşi"yi. Nitekim, James Joyce, "Crusoe'nun Britanyalı sömürgecinin gerçek prototipi olduğunu" söyler.

Eğer bu yorum doğruysa, o zaman, Roald Dahl'ın, Agatha Christie'nin yapıtlarını "çağdaş duyarlılıklar" açısından düzeltip değiştiren yayıncıların Robinson Crusoe'yu tümden yok etmeleri gerekmez mi?

Şu söz "çağdaş duyarlılığa" uygunsuz, bu söz günümüz açısından "duyarsız" diye bakarsak, dünya edebiyatının klasiklerinden de, yirminci yüzyılın romanlarından da geriye pek bir şey kalmaz.

Bana kalırsa, tam tersine, bütün bu yapılanlar "edebiyat duyarlılığı" açısından uygunsuz ve yakışıksız, tek sözcükle ürkütücü. Bunun, dünyanın dört bir yanında devletlerin uyguladığı sansürden ne farkı var?

Anlaşılan, farklı dönemlerin faklı yaklaşımlarından, yazarların bireyselliklerinden arındırılmış, sterilize edilmiş, tektipleştirilmiş, "temiz pak" bir edebiyat isteniyor. Oysa "temiz paklık" hayatın ve düşlemlerin bağrından doğan edebiyatın doğasına aykırı değil mi?

* * *

Agatha Christie'yi yaygın bir üne ulaştıran Roger Ackroyd Cinayeti'nin sonunda katilin anlatıcının kendisi olduğu ortaya çıkar. Bu yazıda anlattığım "öykü"de ise gerçek katilin kim ya da kimler olduğunu anlamak zor. O "pek duyarlı" okurlar mı, o söz kıyımını kitaplara uygulayan editörler mi? Bütün bu olan bitene bir ad koymak gerekse "Agatha Christie Cinayeti" derdim. Bu cinayeti ancak "küçük gri hücreleri"yle Hercule Poirot ya da keskin zekâsıyla "kız kurusu" Miss Marple çözebilirdi… Ama Agatha Christie'yle birlikte onlar da bu dünyadan göçüp gittiler. Meydan boş kaldı...

Celal Üster kimdir?

Celal Üster, İngiliz Erkek Lisesi ve Robert Academy'yi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenim gördü. 1983'te George Thomson'ın Tarihöncesi Ege adlı yapıtının çevirisiyle Yazko Çeviri dergisinin Azra Erhat Çeviri Ödülü'ne değer görüldü. Aralarında Yeni Dergi, Aries, Sözcükler ve Notos'un da bulunduğu birçok dergide çevirileri yayımlandı.

Belgelerle Türk Eczacılığı, National Geographic Fotoğraflarıyla İstanbul, Metropolis: Ana Tanrıça Kenti, Unforgettable/Unutulmaz Dizisi, Ortak Kültürel Miras: Birlik İçinde Çokluk gibi kitapları yayına hazırladı.

Uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi Kültür Editörlüğü'nü, ilk yayımlandığı yıllarda Cumhuriyet Kitap'ın, 1996-2005 arasında P Dünya Sanatı Dergisi'nin, 2003-2008 arasında Can Yayınları'nın yayın yönetmenliğini üstlendi. “Yeryüzü Kitaplığı” yazılarını Radikal Kitap'tan sonra Cumhuriyet Kitap'ta sürdürdü.

Robert Louis StevensonH. G. Wells, Jaroslav HašekJames JoyceLiam O'FlahertyGeorge OrwellJuan RulfoIris MurdochRoald DahlJorge Luis BorgesJohn Berger gibi yazarların yapıtlarının yanı sıra Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'su ve Lenin'in Devlet ve Devrim'i gibi Marksist klasikleri dilimize kazandırdı.

Ünlü yazarlardan özlü sözleri Sözün Özü, eski ozanlardan aşk şiirlerini Aşk Olsun! adlı kitaplarda bir araya getirdi. İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları adlı bir antoloji hazırladı. Körün Taşı ve Bir 'Çevirgen'in Notları adlı kitapları yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

"Vahşiler" ve "uygarlar"

Peru Amazonu'nun Yerli halkları "uygarlık"tan mustarip. Yüzyıllardır çekmedikleri kalmadı. Şimdi de doymak bilmez kereste tacirleri yüzünden Mashco Piru'lar yerlerinden oluyorlar

Gulyabani İngilizcede

Edebiyatımızın en ayrıksı yazarlarından Hüseyin Rahmi'nin Gulyabani'si Hande Eagle tarafından İngilizceye çevrildi. Eagle, Türkiye'de bile sadeleştirilerek yayımlanabilen bu romanı yabancı bir dile aktarmanın zorluklarını fazlasıyla aşmış

Benim deniz fenerim

Edgü, bir seferinde, "Sait Faik benim deniz fenerim," demişti. Ferit Edgü Gemisi, o fenerin ışığında, edebiyatın derin sularında kayalıklara çarpmadan seyretti. Yoksa Edgü ne Sait Faik'e benzer, ne de kuşağının yazarlarına. Başından sonuna kendi edebiyatını kurdu, üstünkörü, gelgeç beğenileri umursamadı, bütünüyle kendine özgü kaldı

"
"