04 Haziran 2015

Kandil'de, Mahmur'da, Erbil'de aynı soru: 'Kürt sorunu yoksa biz niye buradayız?'

T24 yazarı Celal Başlangıç, Mahmur Kampı ve Erbil'deki izlenimlerini yazdı

IŞİD çeteleri Musul'u düşürmüştü.

Mahmur'dakiler emindi, sıranın kendilerine geldiğinden.

Aralarında hepi topu 24 kilometre kalmıştı IŞİD vahşetiyle.

Toplanıp Erbil'de; KDP'ye, Peşmerge Bakanlığı'na başvurdular.

"Bize silah verin, kendimizi koruyalım."

Bu son çareleriydi. Her şeyi göze almışlardı. Çünkü 23 yıldır sürgün hayatı yaşayan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı 12 bin Kürt'ün son olarak yerleştiği Mahmur Kampı, Birleşmiş Milletler gözetimindeydi. O yüzden kampta silah bulundurmak BM nezdinde statü kaybetmelerine yol açacaktı. Ama başka çareleri de yoktu.

KDP'den aldıkları yanıt hiç inandırıcı değildi:

"Size silah vermemize gerek yok. Peşmerge sizi koruyacak."

İŞİD çeteleri adım adım ilerliyordu Mahmur'a doğru.

Mahmur Kampı, KDP bölgesindeki Mahmur Kasabası'nın hemen yanındaydı.

Mahmur Kasabası'nın nüfusu 20 bindi ve bunun üçte biri Arap, gerisi Kürt'tü.

Kasabada ağır silahlarıyla birlikte altı bin peşmerge vardı.

IŞİD yaklaştıkça yaklaştı Mahmur'a.

İslamcı çetelerin Mahmur'u düşürmesine beş gün kala, ilk önce kampın girişinde bekleyen peşmergeler kaçmıştı.

Bunu gören Mahmur kasabasının 20 bin insanı da Erbil'e sığınmaya başlamıştı.

Kaçak silah almaya karar verdiler. "Parası olan alsın" kararı vermişlerdi ama IŞİD yaklaştıkça silah fiyatları artıyordu. Kimsenin parası yetmemişti silah almaya.

IŞİD, Mahmur'a iyice yaklaşınca kasabayı koruyan altı bin peşmerge birkaç havan topu atıp Erbil'e doğru kaçıyor.

Son bir umutla PKK'ye haber yolluyorlar, "Koruyun bizi" diye.

Önce 10 gerilla geliyor gizlice, kampta bir keşif yapıp gidiyor.

Bir yandan da kampı terk etmeye hazırlanıyorlar.

Taşınabilir, ufak tefek eşyalarını topluyorlar, her an gitmek üzere.

Kamp yönetimi de gereken organizasyonu yapıyor, Erbil'de bulunan Demokratik Bölgeler Partisi'nin temsilcileri ve bazı iş adamları da destek veriyor.

Sonunda IŞİD vahşileri kampa dayanınca, 2,5 saat içersinde 12 bin insanı; kadın, çocuk, yaşlı, Erbil'deki parklara, okullara, camilere, güvenli kasabalara taşıyorlar.

 

Mahmur'da IŞİD yağması

 

Silahları yok ama, yine de savaşabilecek durumda olanlar geri dönüyor Mahmur'a.

Kampı geri almak zorundalar, çünkü gidebilecek başka yerleri yok. Son durakları Mahmur.

Türkiye'deki ölüm tehditlerinden, gıda ambargolarından, "korucu ol" baskısından, her gece kurşunlanmalarından, bombalanmalarından, metropollere göçe zorlanmalarından kurtulmak için geçmişlerdi Güney Kürdistan bölgesine.

Ancak orada da Zaho'nun dağlarından Cehennem Vadisi'ne kadar göçe, kaça, Türkiye'nin askeri operasyonlarından canlarını kurtarmaya çalışa çalışa gelmişlerdi Mahmur'a ve burayı kolay kolay IŞİD çetelerine bırakmaya niyetli değillerdi.

Ama sonunda, tuğla tuğla, briket briket ördükleri, okullar açtıkları; kadın, kültür, sanat kurumları, şehitler müzesi, tüm donanımları olan bir belediye, hatta televizyon stüdyosu bile kurdukları yaşam alanlarına dalmıştı IŞİD'in vahşileri.

 Mahmur Kampında kurulan Şehitlik Kurumu'nda Mahmut Kaya gönüllü olarak hizmet veriyor

Görünürde, 250 cihatçı giriyor Mahmur Kampı'na. Arkada daha kaç IŞİD'linin olduğu belli değil.

Kampı ele geçirenler başlıyorlar kapıları kırmaya, evlerde değerli eşya aramaya, televizyon, teyp, CD çalar, fotoğraf makinesi, cep telefonu gibi eşyaları yağmalamaya.

Mahmur Kampı'nın belediye binasında girilmedik oda, kırılmadık dolap kapağı bırakmıyorlar.

Sloganlar yazıyorlar belediye binasının içine, "IŞİD kazanacak" gibisinden.

Bu arada Kandil'den beş doçka ile 200 gerilla iniyor Mahmur'a. Talabani'nin YNK'sına bağlı anti terör taburu da zırhlı araçlarıyla yardıma geliyor.

IŞİD'in eline geçmesinden yaklaşık iki gün sonra "temizlik harekatı" başlıyor. Birkaç saat içinde Mahmur Kampı'ndaki bütün IŞİD'çiler süpürülüyor.

5 Ağustos 2014'te gerçekleşen IŞİD işgali nedeniyle Erbil'e göçen ve süpürme harekâtından sonra evlerini boşaltan kamp halkı tekrar geri geliyor.

Şu anda akrabalarının yanına geçici olarak yerleşen birkaç aile dışında kamp nüfusunun hemen hemen tümü geri dönüyor.

Yeniden kurmaya başlıyorlar hayatlarını koptuğu yerden.

 

IŞİD 20 kilometre ötede bekliyor

 

Erbil'den 55 kilometre uzaklıktaki Mahmur kampında Dış İlişkiler Sorumlusu Ramazan Bozan'dan dinliyoruz yaşananları.

 Bize kampı gezdiren Dış İlişkiler Sorumlusu Ramazan Bozan (sağda) IŞİD'in işgal günleriini anlattı.

Kampta yeniden hayat başlamış ama, aynı şeyi Mahmur kasabası için söylemek mümkün değil. Çünkü göçenlerin çoğu geri gelmemiş.

KDP'li peşmergeler, daha önce kamp girişinde olan kontrol noktalarını, kasabanın girişine taşımışlar. Kampa giriş çıkışlarda daha sıkı denetim uyguluyorlar, dışarıdan girenlerin kimliklerini alıp çıkarken geri veriyorlar.

Kamp girişinde de Mahmurlular kendi güvenlik noktalarını IŞİD'in yapacağı bir intihar saldırısına karşı beton bariyerlerle tahkim etmişler.

IŞİD kamptan süpürülmüştü ama tehlike geçmiş değildi. Çünkü IŞİD hala kampın 20 kilometre ötesinde bekliyordu.

Bu yüzden kamp halkı da kendilerini korumayan peşmergelere güvenmediği için Kandil'den gelen gerillaların geri dönmesini istemiyorlar. Ancak KDP sorun çıkartıyor. Bunun için çok kızgın Mahmur halkı:

"DAİŞ (IŞİD) püskürtüldükten sonra biz PKK'lilerin kalmasını istedik kendi güvenliğimiz için. Çünkü hala tehlike bitmedi. Ancak KDP'liler bize gelerek, 'DAİŞ kırıldı. ABD, Fransa destek veriyor. Gerillanın işi bitti. Geri dönsünler artık' dedi. Biz de 'PKK'yi bilmeyiz, ama gerilla buradan giderse biz de Hewler'e gideriz' karşılığını verdik. Çünkü bizim Hewler'e göçmemizden tedirgin oluyorlar. Biz Hewler'e gidince geçen sefer, Hewler halkı da 'Tehlike çok yakında galiba' diyerek kenti boşaltmıştı. Hatta giden Hewler zenginleri hala geri dönmemişler galiba. Bunun üzerine artık karışmadılar. Ancak silahlı kişilerin kampta olması BM kurallarına aykırı. Gerillalar da Mahmur'un arkasındaki tepelere konuşlandı. Hala bizi koruyor. Çok yakınımızdaki DAİŞ'in zaman zaman çok hareketlendiği haberleri geliyor. Oysa KDP'ye 'Kürdistan topraklarını DAİŞ'ten temizleyelim' teklifi yapılmıştı. Kabul etmediler."

Kampta yaşayanlar, içinde peşmerge komutanlarının da olduğu bazı kişilerin, Kürdistan topraklarını işgal eden IŞİD'le ticaret yaptıklarını iddia ediyorlar. En çok da silah, erzak, tüp gaz ve araba ticareti yapılıyormuş. Hatta isim bile veriyorlar. İlginç olan nokta, verdikleri isimler arasında "Barzani" soyadını taşıyanların da olması.

Mahmur Kampı'nın belediyesi önünde Belediye Eşbaşkanları Bermal Hakkari ve Mehmet Kara, Meclis Eşbaşkanı Hacı Kaçan ve diğer kamp sakinleriyle sohbet ediyoruz.

Mahmur Belediyesi önünde Eşbaşkanlar Bermal Hakkari ve Mehmet Kara, Meclis Eşbaşkanı Hacı Kaçan ve diğer kamp sakinleriyle Türkiye'nin seçimini konuşuyoruz.

Kamptakilerin gözü, kulağı Türkiye'deki seçimlerde.

Şu anda Kürdistan Federe Devleti, Türkiye ile aynı saat diliminde. İki yıl önce kampa geldiğimizde mevsim nedeniyle Türkiye ile Kürdistan arasında bir saat fark vardı ve Mahmur'dakilerin Türkiye saati ile yaşadığına tanık olmuştuk.

"Ancak barış olursa Türkiye'ye döneriz, öyle parça parça da değil, ya hep birlikte geliriz ya da hiç gelmeyiz" diyen Mahmurlular en çok da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Kürt sorunu yoktur' sözüne içerlemişler.

"Biz 22 yıl önce doğup büyüdüğümüz topraklardan buraya Kürt sorunu nedeniyle göç ettik. Eğer Kürt sorunu yoksa biz niye buradayız?"

Aslında bu soruyu sadece Mahmur'dakiler değil, buradan önceki durağımız Kandil'de çadırlarını, yemeklerini paylaştığımız gerillalar da, onları ziyaret etmek için Türkiye'den ve Avrupa'dan gelen aileleri de soruyordu. Mahmur'dan sonra gideceğimiz Erbil'de de aynı sorunun biraz kırgın, biraz kızgın, hatta biraz da alaycı bir üslupla sorulacağına tanık olacaktık.

İstanbul'dan başlayan yolculuğumuzun ilk durağı Erbil'di.

Oradan 2,5 saatlik bir yolculukla Kandil'e geçmiştik. Bir gece kaldıktan sonra, Erbil üzerinden 3,5 saatte Mahmur Kampına ulaşmıştık.

Şimdi de bir saatlik yolculukla, iki yıldır görmediğimiz dostlarla buluşmak üzere Erbil'e dönüyorduk.

 

Eskiden Avrupa'ya, şimdi Erbil'e

 

Erbil'e cehennem sıcağı daha yazın başında gelmiş. Gündüz dışarıda sıcaktan dolaşmak neredeyse imkansız. Kapalı mekanlar da buz gibi. Klimalar sonuna kadar açılmış. Sıcaktan yananı soğuktan hasta edecek bir şok uygulanıyor sanki...

Erbil'de yıllardır kalabalık bir Türkiyeli nüfus var. Bunlardan kimi bölgeye inşaat ve ticaret yapmak için gelmiş iş insanları.

Ama büyük bölümü de açılan davalardan, verilen "orantısız hapis cezalarından kaçan Türkiyeli aydınlar, Kürt siyasetçiler.

Özellikle 2010'lu yıllardan sonra Dohok, Zaho, Erbil ve Süleymaniye kentleri, 12 Eylül sonrasındaki Avrupa'ya dönüşmüş. Kürt Özgürlük Hareketinin siyasi sığınmacıları büyük çoğunlukla Güney Kürdistan kentlerine yönelmiş.

Sorununu çözen, cezası Yargıtay'da bozulan, uzun süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılıp buralara gelen, haklarında süren davalar beraatle sonuçlananlar teker teker geri dönüyor.

Ama dönemeyenler de var.

Bunlardan biri de Bodrumlu turizm işletmecisi İdris Danışlı.

İki yıl önce Nimet Tanrıkulu ve Celalettin Can ile birlikte 78'lilerin Tükenmez Dergisi'ne "21. Yüzyılda Kürtler" dosyasını hazırlamak için geldiğimizde tanışmıştık İdris Danışlı'yla.

Van'da doğmuştu İdris, çocuk yaşta Bodrum'a, Marmaris'e gelip garsonluk yapmış, inşaat işçisi olarak çalışmıştı. BDP il yönetimine girip Bodrum ilçe temsilcisi olduktan sonra başına gelenleri 2013'te bize şöyle anlatmıştı:

"2007 yılında Bodrum'da türkü bar işletiyordum. Bir operasyon yaptılar. Dokuz kişiyi gözaltına aldılar. Birimizi Ege sorumlusu, birimizi İzmir sorumlusu yaptılar. Sözüm ona biz Bodrum'u havaya uçuracakmışız. Cezaevinde bulduk kendimizi, bir yıla yakın yattık. İzmir Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açtılar. Zaten basın açıklamalarından dolayı açılmış altı yedi dava daha var. Mahkeme sonunda karar verdi; 10 yıl hapis. İzmir'de karar verildi, polis infaz için iki saat içinde Bodrum'daki evimi bastı. Ben de hemen çıktım yola, geze geze Diyarbakır'a geldim. Sonra da kaçakçıların kullandığı yoldan buraya geçtim. Bu Erbil'e ikinci gelişimdi. 2005'te pasaportumla geçip Kürdistan Özerk Bölgesinde bir Çin lokantası açmanın şartlarını araştırmıştım. Birkaç gün kalıp dönmüştüm. Şimdi dosyam Yargıtay'da. Ama çok umutlu değilim Yargıtay'ın vereceği karardan. Hakkımızda verilen her mahkumiyet kararı 'cart' diye onaylanıyor."

İki yıl önce tanıştığımız İdris'le karşılaşıyoruz Erbil'de. Öngörüsü doğru çıkmış. Gerçekten onaylanmış cezası. Bu yüzden biraz daha uzun kalması gerekecek Erbil'de. Ama, eşi hamileyken kaçmış İdris, Erbil'e. O buradayken doğan kızı büyümeye başlamış. Arada bir geldiklerinde görüyormuş eşiyle çocuğunu. "Kızım beni tanımakta zorlanıyor" diye yakınıyor.

Birçok insan Ergenekon, Balyoz davalarındaki adaletsizliklere isyan ediyor haklı olarak ama, özellikle Kürtler için bir giyotin gibi çalışan yargı sistemi Türkiye'nin gündemine nedense gelmiyor.

 

AKP, Güney Kürdistan'da seçim sandığı kurmaktan korktu

 

Erbil'deki Tükiye kökenli iş insanlarından biri de Rojhan Çetinkaya. Erbil'de kurduğu bir kamuoyu araştırma şirketi de var.

2014 yerel seçimleri için Türkiye'de büyük bir seçim sonuçları anketi yaptırmış. 50 binin üzerinde denekle yüz yüze gerçekleştirmiş anket çalışmasını. Genellikle Türkiye'deki kamuoyu araştırma şirketleri birkaç bin denekle sınırlı kalırken, Çetinkaya anketinde 50 milyonun üzerinde olan seçmen için, 50 binden fazla denek kullanarak neredeyse bire bir bilmiş yerel seçim sonuçlarını.

7 Haziran seçimleri için de aynı denek sayısıyla bir anket yaptırmış Çetinkaya. Kamuoyuna açıklanmayan bu anket sonuçlarını hem il il, hem de toplamını gösteriyor bize cep telefonundan.

Sonuçları yazamıyoruz ama şu kadarını söyleyelim ki, Türkiye için umut verici bir tablo çıkıyor karşımıza.

Çok sayıda işçi, iş insanı yani seçmen olmasına karşın kıtalar ötesine bile sandık koyan Türkiye, burnunun dibindeki Irak Kürdistan'ında seçim sandığı kurmamış. Önce "500'den fazla seçmen varsa sandık kuracağız" demişler. Doldurulan formlarda on binlerce seçmen ortaya çıkmaya başlayınca "Savaş var" diyerek Erbil'deki Başkonsolosluk'ta sandık kurulmasından vazgeçmişler. İşin ilginci aynı gerekçeyle Habur Sınır Kapısı’na da sandık koymamışlar.

Erbil'de iş yapan genç bir müteahhit, şu anda Türkiyeli seçmenler açısında bölgede yaşanan durumu şöyle anlatıyor:

"Burada 100 bini aşkın seçmen var. Biliyorlar tabi çoğu HDP'ye oy verecek. Bu yüzden sandık kurmadılar. AKP'li iş adamları uçakla seçmen taşıyor Türkiye'ye. Biz de bir organizasyona girdik. Burada bulunan DBP temsilciliği de çaba gösteriyor. Bazı ulaştırma firmalarından indirimli bilet alıyoruz. Onbinlerce kişiyi oy kullanmaları için göndereceğiz Türkiye'ye.

HDP Van Milletvekili Özdal Üçer'le de karşılaşıyoruz Erbil'de. İki dönemi doldurduğu için çoğu insanın ancak siyasete başlayacağı yaşta, milletvekilliğine bu seçimlerde veda edecek. Ama partisi için çalışmalarını var gücüyle sürdürüyor.

Bu arada Kürt siyasal hareketi içersinde yer alanların; örneğin telefonda arkadaşına "Gelirken bana dürüm getir" dediği için mahkemede "Sen telefonda şifreli konuştun, aslında 'dürüm' diye istediğin dinamitti" gibi gerekçelerle tutuklanan insanların hem acıklı hem de yıllar sonrasına birer mizah şaheseri olarak kalacak öykülerini dinliyoruz.

Elbette Erbil'e siyasi mülteci olarak sığınmış, haklarında sırf Kürt siyasal hareketinde yer aldıkları için cezaevine düşen, haklarında uyduruk gerekçelerle, kurulan kumpaslarla, yalancı tanıklarla onlarca yıl hapis cezası verilen, Güney Kürdistan'a kaçmak zorunda olanlar da soruyor Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kulaklarını çınlatarak:

"Madem Kürt sorunu yok, biz niye buradayız?"

 

70'lik anneye 3,5 yıl hapis

 

Güney Kürdistan gezimizin ilk gününde gittiğimiz Kandil'de karşılaştığımız, gece kamplarında kaldığımız, çadırlarında yattığımız, aynı sofrayı paylaştığımız genç gerillaların durumu da farklı değildi.

Kime sorsak ya KCK davasında tutuklanmış, cezaevinde yatmış, çıktıktan sonra süren davasında onlarca yıl hapis cezası almış, kimisinin cezası Yargıtayca onaylanmış... Bizim kaldığımız gerilla alanında hemen herkes bu durumdaydı. Onlar da çözümü, cezaevine girmek yerine kendilerini Kandil'e vurup gerilla olmakta bulmuşlardı.

Hatta sadece kampta kalan gerillalar değil, onları ziyarete gelen ailelerinden bazıları da çocuklarıyla benzer durumdaydı.

Bunlardan biri de 70 yaşını aşkın bir anneydi. Oğlunu ziyarete gelmişti. Oğlu PKK davasından 15 yıl hapis yatmış, çıktıktan sonra hakkında yıllarca hapis cezası istenen yeni davalar açılınca dağa çıkmıştı. Anne de Türkiye'de cezaevinde yatmış, hakkında verilen 3,5 yıl hapis cezası kesinleşince kendini Avrupa'ya atmıştı. Daha birçok davası da vardı 70'lik anne hakkında açılmış. Onların da mahkumiyetle kesinleşeceğinden emindi.

Onun için Güney Kürdistan'da, Kandil'de de, Mahmur'da da Erbil'de de "Kürt sorunu yoktur" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kulaklarını çınlatarak soruyorlar:

"Kürt sorunu yoksa, biz niye buradayız?"

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Saray’ın inadına karşı ‘İnadına HDP’

7 Haziran’dan sonra parti binaları 400’e yakın ırkçı-şoven saldırıya uğrayan HDP, olanaklarının çok ötesinde bir kampanya yürüttü

Yap, yap! Zulmün artsın ki sonun çabuk gelsin!

Üç gün sonra milyonların hesap soracağı 1 Kasım sandığı var! Ama yap, yap! Son bir çaresizliğin tetiklediği cinnetinle sen yine de yap!

Sınır ötesinden son anket: AKP yüzde 40'ın altında

Erbil merkezli Kurd Tek'in anketine göre CHP ve HDP oyları yükseliyor, MHP ve AKP oyları düşüyor

"
"