Cumhurbaşkanı seçmekte 'acemi' davranan 'ahali' için bir rehber denemesi
Darbe döneminin en ünlü, ama en düşük sesle sorulan sorusuydu:
"Hıyar turşusu kurmak mı daha kolaydır, darbe yapmak mı?"
Bir gün gazetenin biri, "Darbe yapmak daha kolaydır" diyerek nedenini açıklamıştı.
Çünkü hıyar turşusu kurmak için en az kırk hıyar düzgünce kesilecek, suyu, tuzu derken...
Hayli zor iş.
Ama darbe yapmak için üç tane hıyar yeter...
Anayasayla birlikte kendisini oylatıp cumhurbaşkanı seçilen darbeci paşa gazeteyi okuyunca çok sinirlenmiş.
"Bu nasıl haber!" diye bağırmış öfkeyle.
"Lafa bak, lafa. Üç tane hıyarla darbe yapılırmış!"
Danışmanı sakinleştirmeye çalışmış:
"Efendim rahat olun, siz hiç alınmayın. Zira siz beş kişisiniz."
Evvel zaman içinde, her şeyin geçmişte yaşanıp tarih olduğu memleketin birinde; işte bu "üçün biri" olarak değil de, "beşin biri" olarak cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan "muhterem" her gün televizyona çıkıp nutuk atmaya bayılırmış.
O yıllarda da televizyon tek kanal.
Herkes izliyor mecburen.
Bir köy kahvesinde olağan günlerden birinde yine televizyon açık, kahvedekiler "cumhurbaşkanı görünümlü paşa"yı dinliyorlarmış.
Biraz ilerde de köy düğünü var.
Davul zurna getirmiş düğün sahibi.
Bir yandan "Paşam" televizyonda konuşuyor, biraz ilerde davulcu vur babam vur davula...
"Paşam" konuşuyor, "güm de güm güm" vuruyor davulcu.
"Muhbir vatandaş" dayanamamış, basmış şikayeti jandarmaya:
"Cumhurbaşkanımız konuşurken, ha bire davul çalmak suretiyle hakaret ediyorlar."
Savcı açmış soruşturmayı "cumhurbaşkanına hakaret"ten.
Yargılanmış davulcu, ama devir bu devir olmadığından tutuksuz yargılanmış, sonunda da beraat etmiş.
Kadınların 'emanetçi dükkânı' erkekler!
Demek ki bir zamanlar cumhurbaşkanı konuşurken davul çalmak hakaret sayılıyormuş.
Şimdilerde cumhurbaşkanının konuşmadığı bir boşluk yakalayıp davul çalacak fırsatı bulmak maharet ister.
O yüzden öncelikle bazen susarak arada bir davul çalma fırsatı verecek bir cumhurbaşkanı seçmek gerekiyor.
'Hakaret" edilmeyecek bir cumhurbaşkanı seçmenin ilk şartı bu.
Öyle bir seçim yapmalısınız ki, seçtiğiniz cumhurbaşkanı döneminde gönül rahatlığıyla "Hırsız var" diye bağırmalısınız.
"Hırsız var" diye bağırınca, polisin hırsız arayacak yerde, önce bağıran yurttaşı "cumhurbaşkanına hakaret ediyor" diye yakalamayacağı koşulları yaratmak şart.
Yani "Hırsız var" sözünün "hakaret" sayılmayacağı bir cumhurbaşkanı seçmek gerekiyor.
"Milli medeniyet ruhunda", esnafı; asker, polis, alperen, hakim zannetmeyen bir cumhurbaşkanı seçmeli.
Aksi halde "yardımcı katil" rolünde ortaya fırlayan eli palalı esnaf kadınlara saldırır, hatta bazıları gazetecileri bile öldürür.
Bu yüzden "esnaftan alperen" çıkarmayacak bir cumhurbaşkanı seçmeli ki kimse "hakaret" suçuyla karşı karşıya kalmasın.
Söze "Bu feministler falan var ya" diye başlamayacak...
Kadınları "Allah'ın erkeklere emaneti" zannetmeyecek...
Kadınların kürtajına, çiftlerin doğum kontrolüne karışmayacak...
Yeni evlenenlere istediği çocuk sayısını sipariş edip "Üç, üç", "Dört, dört", 'Beş, beş" diye futbol amigosu gibi tezahürat yapmayacak...
Reşit insanların aynı çatı altında "kızlı-erkekli' oturup oturamayacaklarına karışmayacak...
"Afedersiniz Rum", "Afedersiniz Ermeni" diyerek Rum ya da Ermeni olmayı "çok daha çirkin bir şey" diye ötekileştirmeyecek...
Yoldan geçerken kendisine el sallamayan gençlerin içtiği sigaraya müdahale edip "Terbiyesiz" demeyecek...
Günah saydığı için kendisi içmemesine rağmen insanları "tıksırıncaya kadar içenler" diye aşağılamayacak...
Danıştay töreninde işine gelmediği biçimde konuşan Barolar Birliği Başkanı'na posta atıp toplantıyı terketmeyecek...
'Başkan' seçmek daha kolay
Devletin bütün gücünü kullanıp SİT alanına villa yapmayacak...
Başka bir ülkede öldürülen bir çocuk için meydan meydan ağlayıp, kendi ülkesinde polislerin öldürdüğü çocukların annelerini yuhalatmayacak...
Yurttaşların bir kısmı kendisini protesto ederken, oylarını aldığı diğer yurttaşlarla "Yüzde 50'yi evlerinde zor tutuyorum" diye tehdit etmeyecek...
Yurttaşlarının üzerine "Ananı da al git", "Yahudi dölü" diye yürümeyecek...
"Ayn el Arap düştü, düşüyor" diye yurttaşlarının bir bölümünü kışkırtıp onlarca insanın öldürülmesi için ilk kıvılcımı çakmayacak...
Komşu ülkeyi işgal edip başkentindeki camide namaz hayali görüp sonunda rezil olmayacak...
Evde stoklanmış paraları "sıfırlatmak" için oğluna "yatak odası sesiyle" talimat vermek zorunda kalmayacak....
Kupon arazi peşinde koşmayacak...
Kendini yargının yerine koyup "cadı avı" yapamayacak...
Siyasi hırsından ülkesine ait bir bankayı batırmaya yeltenmeyecek...
Eski suç ortaklarını "paralel" diye muhalefete yamamaya kalkmayacak...
Kendisini "mahallenin namusu"ndan sorumlu yeni yetme sanmayacak...
Demokrasiyle tramvayı birbirine karıştırmayacak...
Hatta demokrasiyi, kendisini padişahlığa taşıyacak bir tahtırevan olarak görmeyecek...
Bir cumhurbaşkanı seçmeli ki, sonunda kimse "hakaret" etmek zorunda kalmasın.
Seçilen cumhurbaşkanı nedeniyle "cumhurbaşkanına hakaret" maddesi muhaliflerin kellesini giyotin gibi uçurmasın, "Atatürk'ü Koruma Kanunu"nun boynu bükük kalmasın.
Sonra gencecik insanlar, bugüne kadar tarihte görülmedik biçimde "cumhurbaşkanına hakaret"ten tutuklanıp cezaevlerini doldurmasın.
Yarın gelecek kuşaklar tarihin bu bölümünü okurken "Atalarımız da kendi cumhurbaşkanlarına hakaret etmeye ne kadar meraklıymış" demesin.
"Cumhurbaşkanına hakaret'i "ata sporumuz" sanmasın.
Ama elbette iş cumhurbaşkanı seçmekle bitmeyebilir.
Bir süre sonra "Başkan" seçmek zorunda kalabilirsiniz.
Ama hiç merak etmeyin, o kolay.
Hatta nasıl darbe yapmak hıyar turşusu yapmaktan kolaysa...
"Başkan" seçmek de darbe yapmaktan kolaydır.