26 Mayıs 2024

Bu adama dikkat: Trump’ın hassas operasyonlar sorumlusu Richard Grenell ve Türkiye

İki gün önce New York Times’ın “Trump seçilirse muhtemel Dışişleri Bakanı o olacak” diye işaretlediği Richard Grenell yakından izlenmesi gereken bir karakter. 58 yaşındaki Grenell aslında Trump’la siyasi kulvara sıçramış birisi değil

Seçim döngülerinden bir türlü tam anlamıyla kurtulamayan Türkiye, doğaldır ki uzun süredir dünyada olup bitenle ancak ucu kendisine dokununca ilgilenen bir ülke olmaktan çıkamıyor. Türkiye kamuoyunun çok uzun zamandır yürekten, derinlikle ve uzun soluklu olarak ilgilendiği tek uluslararası mesele Filistin oldu. Netanyahu hükümetinin bugün itibarıyla yaklaşık 36 bin Filistinliyi öldürdüğü katliam serisinden etkilenmek için de Türk ya da Müslüman olmak gerekmiyor. Bu süreçte İsrail ile ticari ilişkileri, 31 Mart Yerel Seçim yenilgisinden sonra ve epey yalpaladıktan sonra dondurmak durumunda kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçten yara alan tek lider değil. Çok daha derin bir çizik yiyen kuşkusuz ABD Başkanı Joe Biden. İsrail-Hamas savaşını sonlandırıp Netanyahu ile arasına mesafe koymayı beceremeyen Biden’ın 5 Kasım’daki başkanlık seçimlerinde Demokratların bütününü heyecanla sandığa koşturmasının mümkün olmadığını sadece Amerikan üniversitelerindeki İsrail protestolarına bakarak dahi söyleyebiliriz.

Richard Grenell

Biden’ın rakibi, başkanlık koltuğunun bir önceki sahibi Donald J. Trump, bugün için anketlerin çoğunda 2-3 puan önde gözüküyor. Ve Trump sadece mayıs ayı anketlerinde değil, sekiz aydır tüm anketlerde istikrarlı biçimde önde. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Biden yönetiminden dört senede zar zor koparttığı bu ayki Washington randevusunu ertelemesinde, Filistin konusunda iç politikada yediği goller kadar, etrafındaki “Trump nasılsa kesin kazanıyor Biden’la fotoğrafa gerek yok” lobisini gereğinden fazla ciddiye almasının da yattığı ortada. Oysa anketlere fazla güvenmenin manasızlığını ABD 2016’da Türkiye ise 2023’te gördü. Diplomasinin ‘rasyonalite’ aracı, bir ülkenin on yıllarını etkileyebilecek bazı dış politika ve güvenlik kararlarının günlük hamasi söylemlere malzeme çıkartma endişesiyle alınması engelleyen şeydir de o ülke burası değil.

Trump’ın kazanma ihtimalinin Ankara’yı neden bu kadar heyecanlandırdığını anlamakta hep güçlük çektim. YPG, Trump döneminde Rakka’ya girip IŞİD’i bitirme onayı aldı, YPG’nin Amerikan ağır silahlarıyla donatılmaya başlamasının miladı 2017’dir. 15 Temmuz’dan sonra İzmir’de tutuklanan Amerikalı rahip Andrew Brunson Erdoğan’ın kendisine söz verdiği tarihte serbest bırakılmadığı için Türkiye’ye ekonomik yaptırım kararı alan Trump’tır. Ağustos 2018’te Trump’ın imzaladığı yaptırımlar, dolar kurunun birden 3 TL’den 6 TL’ye sıçramasının miladıdır. Ekim 2019’da Suriye’de Fırat’ın doğusuna harekât başlatmasın diye uyarmak için yazdığı mektupta Erdoğan’a “Aptal olma” şeklinde hitap edebilmiş olan ABD Başkanı da Trump’tır. O mektuptaki ifadelerinden hiç de pişman olmadığını, mektubu Trump’ın Manhattan’daki Trump Tower otelinin barının duvarlarını süsleyen ‘başkanlık dönemi icraatları’ arasında görünce anlamıştık.  

Öte yandan Biden yönetiminin, kurumsal devletlerarası ilişki zeminde ısrarı nedeniyle Erdoğan hükümetinin Washington ile her daim stresli olan münasebetlerinin dört senede klasik diplomasi sınırları içine çekildiğini söylemek mümkün. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın profesyonel yaklaşımının da bu zemini güçlendirdiği gerçeğini es geçmemek lazım.

Geçen süre zarfında Erdoğan-Trump arasında kurumları by-pass eden ana hattın, yani damatlar hattının ortadan kalktığını da hatırlayarak ilerleyelim. Berat Albayrak şu an siyasi denklemin içinde yok, şimdilik Jared Kushner de. Hatta bu hattın dolaylı kahramanı başka bir damat, Mehmet Ali Yalçındağ da Türk-Amerikan ilişkileri ekseninden şu an için çekilmiş görünüyor. Yalçındağ, DEİK bünyesindeki Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) başkanlığını bu senenin başında Murat Özyeğin’e devrederek Türkiye-Almanya İş Konseyi başkanlığına transfer oldu.

Trump henüz seçilmeden Erdoğan hükümetine daha sonra Trump’ın ilk Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Mike Flynn üzerinden lobi yapılması için destek atan o dönemin TAİK Başkanı Ekim Alptekin ise hala hakkında tutuklama kararı ve bir iddianame olduğu için ABD’ye gidemiyor. Trump’ın başkanlığı döneminde Beştepe’den para alarak Washington’da Halkbank davasından Ankara aleyhine karar çıkmaması için lobi yapan Trump’ın kişisel avukatı Rudy Giuliani, halen 2020’deki ABD seçim sonuçlarına müdahale iddiasıyla farklı davalarda yargılanmakta.

Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda yukarda isimlerini saydığım aktörlerin kapılarının Erdoğan’ın yakın çevresi tarafından yeniden çalınıp çalınmayacağını zaman gösterecek. Ancak Erdoğan ile Trump arasında illa ki kişisel bir hat aranılıyorsa, Beştepe zaten o ismi çok uzun süre önce bulmuştu.  

İki gün önce New York Times’ın “Trump seçilirse muhtemel Dışişleri Bakanı o olacak” diye işaretlediği Richard Grenell yakından izlenmesi gereken bir karakter. 58 yaşındaki Grenell aslında Trump’la siyasi kulvara sıçramış birisi değil. 2012’de Mitt Romney’nin başkanlık kampanyasında anahtar bir rol üstlendiğinden beri özellikle şahin Cumhuriyetçilerle yakın mesaisi var. Trump’ın 2016’da başkan seçilmesinin ardından ‘Amerika’yı Yeniden Büyük Yapma’ söyleminin kuvvetli sözcülerinden biri olarak ekranlarda sivrilince Trump 2018’de onu ABD’nin Almanya nezdindeki büyükelçisi olarak atadı. Ankara ile kapalı kapılar ardındaki temaslarının başlaması da tam bu döneme denk geliyor.

Rahip Brunson 12 Ekim’de – Trump’ın beklediği tarihten yaklaşık 2,5 ay sonra- serbest bırakılınca, ABD kendisini ve eşini askeri bir uçakla apar topar Türkiye’den çıkarttı. O askeri uçağın Washington’dan önceki ilk durağı Berlin’di, kendisini karşılayan ise dönemin Almanya’daki Büyükelçisi Richard Grenell’di. Dünya, ABD’nin ‘Türkiye’de siyasi rehin’ olarak gördüğü Brunson’ın artık Türkiye’de olmadığını Grenell’in Twitter’a Brunson’ın Amerikan bayrağını öpen fotoğrafını koymasıyla öğrendi. Bu arada Brunson’ın tahliyesinden hemen önce mahkeme önünde gazetecilerle sohbet eden Brunson’ın avukatı Cem Halavurt’ın tam yanında Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) olduğunu hatırlamadan geçemeyiz. Nitekim Brunson’ı almaya Türkiye’ye gelen Trump’ın yakın çevresinden iş insanı Tommy Hicks’in SBK Holdinge ait özel bir jetle gittiği de ortaya çıkmıştı.

Trump’ın 2020’de başkanlığının son senesinde Ulusal İstihbarat Direktörü olarak atadığı Grenell, o dönem ABD’nin Balkanlar, İsrail ve İran konusundaki politikalarının tam göbeğinde farklı roller oynadı. Eskiden şahin bir Cumhuriyetçi olarak bilinen Grenell, artık tam bir şahin Trumpçı olmuştu. Amerikan toplumu için muhafazakâr bir çerçeve çizen bir siyasi ekolün merkezi bir isminin kendisini açıkça deklare etmiş bir eşcinsel olması da not edilmesi gereken bir unsur muhakkak. “Eşcinsel doğdum, eşcinsellik beni daha iyi bir Hıristiyan yapıyor” diyen bir adam.

Eski patronunun yeniden başkan seçilmesi durumunda başta transatlantik ittifak olmak üzere ABD diplomasinin klasik hattına mayın döşemeye adeta yeminli olan kor ekibin süvarisi olan Grenell, bir süredir kılıçlarını bilemekte.

Grenell’in NATO’yu zor durumda bırakmaya dönük sivri fikirlerinin birinin içinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğini, Washington Post’un iki ay önce Trump’a yakın kaynaklarla konuşarak yazdığı haberden öğrendik. Grenell’in geçen sene Biden yönetiminin Erdoğan’ı İsveç’in NATO üyeliğine vetoyu kaldırmaya ikna etmek için yürüttüğü müzakereleri torpilleme hedefiyle girişimde birtakım girişimlerde bulunmuş. Habere göre Grenell, Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’ta bulunduğu Eylül 2023’de kendisine Trump ile bir görüşme ayarlamaya çalışmış. Ancak ekibindeki diğer isimler şiddetle karşı çıkınca Trump bu randevudan vazgeçmiş. Washington Post, Grenell’in Erdoğan’ın ekibinden kiminle temas içinde olduğuna ilişkin bir bilgiye ulaşamadıklarını yazmış.

Acaba Erdoğan’ın yakın çevresi, Biden başkanlık koltuğunda otururken ABD’ye gidip siyasi rakibi Trump ile gizli bir görüşme yapma teklifini ciddiyetle değerlendirmiş midir? Washington Post’un iddia ettiği gibi görüşmenin gerçekleşmemesinin sebebi Trump’ın vazgeçmesi midir? Grenell ile Erdoğan adına temas kuran kişi ve kişiler kimdir?

Halbank, SBK ve Flynn dosyaları yargıya taşınınca, ABD siyasetinin arka koridorlarında iş tutmaları nedeniyle büyük badireler atlatan Erdoğan ve yakın çevresinin, olası bir yeniden Trump başkanlığında hangi yollara sapıp sapmayacağı muhtemeldir ki başta Mehmet Şimşek’in programı olmak üzere her şeyi etkileyecektir.

Cansu Çamlıbel kimdir?

Cansu Çamlıbel, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını, Britanya'daki Cardiff Üniversitesi'nde Uluslararası Gazetecilik bölümünde yaptı. 2002 tarihli master tezi, "Türk medyası ve otosansür sorunsalı" başlığını taşıyor.

NTV'de diplomasi muhabirliği, 2005- 2008 arasında da Brüksel muhabirliği yaptı. 2008'den Şubat 2019'a kadar Hürriyet ve Hürriyet Daily News gazetelerinde muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü, köşe yazarlığı görevlerini üstlendi.

Yaklaşık 5 sene boyunca, "Yüz Yüze Pazartesi" köşesinde, Hürriyet'in haftalık siyasi söyleşilerini yaptı. 2015- 2016 döneminde ABD'de Harvard Üniversitesi'nin Nieman Bursu'nu kazandı.

Nisan 2017- Şubat 2019 döneminde ise Hürriyet Washington Temsilcisi olarak görev yaptı.

Gazetenin, siyasi baskı sonucu el değiştirmesinden sonra istifa ederek, Türkiye'ye döndü. Gazete Duvar'daki köşesinde, dış politika alanında yazılar kaleme almaya başladı. Eşzamanlı olarak Gazete Duvar'ın İngilizce edisyonu Duvar English'in kurucu Yayın Yönetmeni oldu. Bu görevi, Ekim 2021'e kadar sürdürdü.

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi üyesi olan Çamlıbel, IPI için hazırlayıp sunduğu, "Özgür Sohbetler" isimli podcast serisinde, günümüz Türkiyesi'nde gazetecilik yapmanın bedeline, içeriden bir bakış sunmaya çalışıyor.
Ocak 2023'te, T24 ekibine katıldı. 
Lulu'nun annesidir.

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Landrut: Türk hükümeti biliyor, vize serbestisinin ölçütlerinden biri terörün tanımının daraltılmasıdır, top onların sahasında

"Biz AB Komisyonu olarak her sene Türkiye için bir ‘İlerleme raporu’ hazırlıyoruz ve bu raporda siyasi değerlendirme yapılıyor. Maalesef bu raporların hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, demokrasi alanlarındaki gerilemeyi kayda geçirmesi gerekiyor. Katılım sürecine geri dönmek Türkiye'nin elinde. Türkiye’nin bizim raporumuzda dile getirilen konulara nasıl yanıt vermek istediğini düşünmesi gerekiyor. Durum sürekli bir gerileme halinde"

CHP’nin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel: AKP’nin en korkunç dış politika mirası Suriye olacak, Esad yönetimiyle şu an temasımız yok ama her an kurabiliriz

"Önce PYD yöneticilerini Türkiye’ye davet edip görüşüp sonra da terörist ilan ederseniz, aynı anda Esad yönetimini düşman ilan ederseniz kiminle neyi konuşacaksınız? Güvenlik sorunu bitmeden, seçim kazandığınızın ertesi günü asker çekemezsiniz. Sığınmacı konusunda da İdlib konusunda da muhatap Esad yönetimidir. CHP iktidara geldiğinde, geldiği andaki koşullara bakar, PYD’nin o günkü pozisyonuna bakar, Rusya ile de ABD ile de görüşür ve konuyu tüm boyutlarıyla ele alır. Asıl mücadele ettiklerinizle diyalog kurmanız önemlidir. Böyle bir diyalog içinde olmak, hükümetin yanlış politikalarının parçası olmak anlamına gelmez. Kamuoyu bunu zaman içinde görecek”

Dücane Cündioğlu: Siyasal İslamcı olmayan İslamcı yoktur; AK Parti'ye 'İslamcı' dememek için 'muhafazakâr' dediler

"Muhafazakârlık, İslamcılığın AK Partilileştirilmesi sürecinde icat edilmiş bir sözcüktü, tarihi çeyrek yüzyılı geçmez. AK Parti'nin Türk siyasetinde işgal edeceği ideolojik pozisyonu 2000'lerin başında özellikle ‘muhafazakârlık’ diye adlandırdılar. AK Parti’ye kadar, Türk siyasi tarihinde muhafazakârlık daima sosyolojik olarak kullanılmıştır. Adalet Partisi muhafazakâr bir dil kullanıyordu, ANAP da. Hiçbirinde politik bir tanım olarak kullanılmamıştır. Politik olarak sağ veya merkez sağ vardı”